• fransız sosyolog. bugün bilgi üniversitesi perşembe konuşmaları çerçevesinde göçebelik üzerine bir konuşma yaptı santral istanbul'da. postmodernitenin teklikten çokluğa geçildiği bir dönem olduğu, doyma noktasına ulaşmış sistem ve kavramların yerlerinin kriz adı verilen dönemlerde yeni sistemlerle doldurulduğunun altını çizdi. birey ve fikir dolanımının önemini vurgularken göçebelik üzerine kitabında bahsettiği yerleşik olmama halinin, yani düzensizliğin toplumu şarj etmekteki vasfını sorguladı. insan toplumun içindeyken farkındalığı oldukça düşüktür. dışına çıkarak, gezinti halinde olarak toplum kavramının farkına varabilmektedir.
    anlattıkları arasında bana en çarpıcı gelen ise postmodernitedeki insan modelini ergen bir çocuk olarak belirlemiş olmasıydı. sürekli gelişmekte, sürekli merak etmekte, sürekli yenilenmeye hazır, sürekli çoğalmakta. yeni çoğulcu yapıda tek kimlik içinde birden çok kimlik taşıyarak, tekil yani "mono" üzerine kurulan monoteizm gibi akılcı sistemler yerini çoğulcu sistemlere bırakırken, birey kendisini parçalayıp içinden ufak birçok kimlik çıkarıp bu yeni düzleme ayak uydurmaktadır. bu çoğulcu düzlem elbette ki homojen yapılar doğurmamakta, heterojen dağılımlar göstermektedir. farklı bireylerden oluşan bütüncül bir yapı mevcuttur. teknolojik gelişmeler, sınırlar öncesi avrupa'daki verimli dolaşım dönemine bir dönüş vaad etmektedir diyor benim anladığım kadarıyla mösyö maffesoli. alanın dışından birisi olarak benim duyduklarımı eyyorlamam bu kadar. toplaması ne zor oluyo lan.
  • "ne savaşmamız gereken bir cehennem ne de destek vermemiz gereken bir cennet var: zorunlu bir karşıtı olan bir tek tanrı yok. karşı karşıya olduğumuz, yaşanmış deneyimimizin çoğulluğunu ete kemiğe bürüdüren bir panteon. bunda olan, toplumsal varoluşun tüm trajedisi ve belirsizliğidir. işte burada kaderle yüzleşme diyebileceğimiz şeyi buluruz."
  • modernitenin üç bacağı olan bireycilik, akılcılık ve geleceğe inancın yerine topluluklar, duygusallık ve şimdiye olan inanca dayalı bir postmodern dönemde yaşamakta olduğumuzu söyleyen düşünür. link
  • ilginç bir anektod da elizabeth teissier isimli bir astrologun doktora tez jürisinde bulunmasıdır. kadının astroloji ve bilim ilişkisi üzerine yazdığı tez maffesoli'nin de içinde bulunduğu tez jürisinden onay almış ve kadına doktor ünvan verilmiş. gelgelelim bu tez fransız akademisini birbirine katmış. bir sürü sosyolog "lan böyle tez mi olur, buna nasıl onay verdiniz" diye jüriye ve üniversiteye eleştiride bulunmuş, hatta ve hatta imza kampanyası düzenlemişler. hatta bir başka bir jüri tezi değerlendirip olumsuz rapor vermiş. ancak okul rektörü "siz kimsiniz lan bizim jürimizin onay verdiği tezi sorguluyorsunuz" diyerek maffesoli ve diğer üyelerin arkasında durmuş. *
  • "kabileler zamanı" (the time of the tribes) adlı kitabında, ortak yaşam tarzları ve zevkler etrafında birleşerek bir nevi cemaatvari topluluklar oluşturan neo-kabilelerden bahseden fransız akamedisyendir. henüz hiçbir kitabı türkçeye çevrilmemiştir. zygmund baumann'ın türkçeye çevrilen kitaplarında kendisinin bu neo-kabile kavramsallaştırmasına göndermeler vardır yalnızca.
  • "göçebelik üzerine : inisiyatik başıboşluk" adlı kitabı türkçe'ye çevrilerek yayımlanmıştır.
hesabın var mı? giriş yap