• midyeciliğe yeni bir soluk getirmiştir.

    artık yeni bir midye türü, midyecik, beybi midye diyebileceğimiz büyüteç yardımıyla seçilebilen midye servis ediyor.

    buraya gitmek artık bir mallık.
    eskiden böyle değildi.
  • bir oturuşta 10-20 midye yiyeceğinize oturup bir adet pil yalayınız efendim zarar aynı zarar.
  • bi dönem midyecilere midye toplamış,
    bi üniversitede akademisyenlerin midye ve kirlilik üzerine yaptığı araştırmalara katılıp onlara örnek sağlayıp, analizini yapmış biri olarak söylüyorum:

    her midyecinin midyesi yenmez.

    midyeler bulundukları yere göre boy atarlar. aranızda dalış yapanlar biliyordur, bi kayalığın güneye bakan cephesindeki midyeler ile kuzeye bakan cephesindeki midyeler arasında 3 hatta 4 kat boy farkı olabiliyor. bunun sebebi süzüntü miktarıdır. çok fazla akıntının olduğu bölgelerde süzüntü fazla olacağından midyeler boylanır poslanır. ve bi o kadar süzer..

    midyeler denizin çöpçüleri gibidir. sudan süzdükleri besin ve moleküler çaptaki ürünleri bünyelerine alır. bazısını atar, bazısını atamaz. atamadığı şeyler ise ağır metallerdir. aslında bakarsanız ağır metalleri hiç bi canlı bünyesinden atamıyor. bu nedenle yaşamını bişeyleri filtreleyerek geçiren canlıları yememenizi tavsiye ederim.

    malumunuz denizlerimiz kirli.. özellikle liman bölgeleri. bu bölgelerden toplanan ve akıntıya bolca maruz kalmış midyeler boyut olarak fazladır. bunların bünyesinde çok fazla ağır metal birikir. yani ister temiz olsun ister kirli, büyük midyeleri tüketmeyin. çok fazla süzmüş, çok fazla biriktirmiştir..

    birde ekleme yapayım. genelde midyeleri çay yada nehirlerin denize açıldığı yerlerden, liman bölgelerinden toplarlar. özellikle marmarada deniz kirli olduğundan bolca midye bulursunuz. zaten midye kirli suyu sever. filtrasyon yeteneği gereği..
    dolayısıyla midyecilik biraz pis bi meseledir. ve kesinlikle denetlenmiyor. 2011 yılında bize çuval ile çıkartıp gelin, çuval başına size günümüz parası ile 500 tl veririz diyorlardı. kim olduğunuz nerden, nasıl topladığınız önemli değildi.. halen öyledir.. bunları merdiven altı gibi yerlerde pişirip hazırlayıp tepsilerle köşe başlarına dağıtıyorlardı. baya baya ciddi paralar dönüyordu bu işte. hatta mafyamsı aileler vardı. onlara ait köşeler mevcuttu ve başkası gittiğinde silah ile tehdit edip, gerekirse yaralama ile göz dağı verirlerdi. yani piyasanın üretici kalitesi çok kötü anlayacağınız..

    bana kalırsa köşede takılan torbacıdan dönme midyecilerden midye almayın. markası adı yada bişeyi olsun yani. midyeci ahmetin çiftliği var. çanakkalede gelibolunun iç taraflarında. çiftliğinin yerini biliyorum, nispeten diğer bölgelere göre daha güvenilir bi yer. ve merdiven altı üretim yapmıyor. ve mafyatik biride değil.

    gerisi sizin büyük midye tüketip tüketmemenize kalmış. ben uyarımı yaptım. küçük midye tüketin. bilinçli tüketin.

    he birde, bu köşebaşı midyecileri lağım ağızlarından bile midye toplayıp satıyor. haberiniz olsun. markalaşmış adamlar daha güvenli ben diyim.

    *merak edenler için:
    o dönem okul ile yaptığımız analize göre hocalar: büyük midyelerin kesinlikle tüketilmemesi, küçük midyelerin de minimal seviyede tüketilmesi gerektiği sonucuna varmıştı. ve midyelerin liman bölgesinden değil açık sulardan ve kayalıklarında belli cephelerinden toplanılması gerektiği, sektörün denetlenmesi ve insan sağlığını tehdit edici şeylerin yapıldığı dile getirilmişti.
    sonra kimse bi tarafına takmadı tabi. yerel gazetede "yemeyin, öldürüyor" gibi haber çıkınca da bu sefer hiç kimse bi tarafina takmadı. gazetecilerde bi tuhaf. biz öldürüyor mu dedik?
  • bu da yeni çıktı ha, yok tostçu mehmet, yok kebapçı ahmet, yok midyeci seyfo, yok pilavcı nuri...bunlar ilk çıktığında isimleri "samimi" geliyordu ama artık vıcık vıcık avam geliyor bana.
  • ünlü olması ile bu ülkenin vatandaşlarının tam anlamıyla "aptal" olduğunu gösteren şahıs.

    yarım ekmek kokoreç 40 lira. tam ekmeği de 80'dir muhtemelen. ya birader bağırsak satıyorsun kendine gel... popülerliğin artması ile fiyatları da yukarı çekiyor ahmet abi. aslında ona herhangi bir şikayetim yok ben olsam yine aynısını yapardım çünkü talep var. adam bir ekmek arası bağırsağa 80 lira verip sikilmeye razı, vur kırbacı...
  • bir şeyi abartmayı ülke olarak seviyoruz.bir yer tuttugunda reklamını iyi yaptıgında ise orasını turkiye üzerinde ki en iyi yer ilan ediyoruz.

    acık ve net soyluyorum ne kokoreci,ne midyesi üst sınıf tat vermemektedir.iyi reklam yaptı,iyi bir lokasyonun ekmeğini yedi.bunları elbette yapacak babasının hayrın calısmıyor para kazanmak için herseyi yapacak.

    sorun zaten adam ya da mekanla ilgili değil.bu tip adamların gotunu kaldıranlarda.bir kere midye dediğin şeyi sıcak yiyen bir toplumdan daha ne beklenişr o ayrı mesele.

    bir izmir'li olarak soyluyorum kokoreçi ortalama vasat üstü.bokunu cıkarmayın cok daha iyilerini köşe arabalarda yedim ben.

    neyse benden bu kadar.

    edit: ya arkadas koca kokoreçi sade yemek nasıl bir manyaklıktır.soyle bir baktım denk geldim.yuhannesburg diyorum.reklam yapıp para kazanacagım diye bu aymazlık niye.
  • midye analiz rapolarını instagram sayfasında paylaşıp birkaç gün sonra kaldırmış zehir taciridir. midyelerinde kadmiyum 0,21 mg/kg (kabul edilebilir değer 0.01/0.03) kurşun 0,041 (kabul edilebilir değer 0,01/0,007)
  • midyesi ya da kokoreci hakkında bir şey söyleyemem çünkü istanbul'da yaşadığım dönemde ne mekânını gördüm ne de kendisini. gelgelelim, youtube'daki birkaç videoda dikkatimi çeken bir şey var: ulan bu adam bir kokoreççi/midyeci için inanılmaz düzgün bir diksiyon ve kibarlıkla konuşuyor. burada "kokoreççiler eğitimsiz ve at hırsızıdır" demiyorum, belki benim eşekliğim ama ne bileyim abi, ben bir kokoreççiden çok iyi bir insan olmasını bekleyebilirim mesela ama dili bu kadar düzgün kullanıp da kendini böyle ifade edebilmesini beklemem. çünkü ülke olarak bu konuda berbat durumdayız maalesef. dikkat edin, siz de insanların çok büyük bölümünün basit cümleler kurarak düşüncelerini sağlıklı bir şekilde karşı tarafa aktarmaktan dahi aciz olduğunu fark edeceksiniz. bir dilci olarak belki ben hassasım bu konuda ama midyeci ahmet'in videosu bu açıdan benim çok hoşuma gitti. ne güzel, düzgün konuşuyor adam.

    sırf bu yüzden kanım ısındı valla kendisine. dili doğru kullanabilmek ve kendini ifade edebilmek ne yazık ki "gereklilik" değil de "meziyet" olarak görülüyor ülkemizde. böyle insanları görünce mutlu oluyorum o yüzden. hayır ben de ne çeşit bir manyaksam midyeci/kokoreççi adam hakkında yazdığım şeye bak, pii.
  • 2009 dolaylarında peyote çıkışı uğrardık balık pazarı'ndaki yerine. geceleri dükkanın önünde bir tane tepsiyle dururdu. o zamanlar da müdavimleri vardı, bilenler boş bırakmazdı tezgahın önünü. son derece sakin bir adamdı, muhabbetini eder, işini yapardı.

    bir akşam gittik yine, bir olaylar dönmüş "kapatıyorum, barındırmıyorlar burada" dedi. ne yapacağını sorduk, "bulacağız bir yol yordam" dedi. babadan midyeci olduğu için bu işi bırakacağını zannetmiyordum ama canını sıkmışlardı.

    sonra ortaköy'e dükkan açtı. yerine hiç gitmesem de 2-3 kez eve sipariş vermiştik. tesadüfen her seferinde kendisi getirmişti. "bazen kimse müsait olmuyor, ben getiriyorum" demişti. 4-5 yıl içinde de inanılmaz büyüdü. hikayesinin küçük bir kısmına tanıklık ettim ama bu noktaya gelmek için çok uğraştığına eminim.

    uzun zamandır yemiyorum, zaten aynı tadı alacağımı da zannetmiyorum.
  • daha iyisi bulunmakla birlikte, bugun acilan ankara bahcelievler subesinin onunde nasil oluyor da bu kadar (~60 adim yurume mesafesi) kuyruk olusuyor anlayamadigim midyeci.

    ıyi bir pr mi, olabilir. zira bu vatandas dukkani acmadan once net 1,5 ay tadilatla ugrasti. ya da merak ve adrenalini ust seviyede tutmaya calisti. bunun etkisi mi bilemedim. ılerleyen gunlerde gorecegiz.

    sube modeli olarak basarili buldugumu soyleyebilirim. musteriyi dukkan icine sokma, dukkan alanini minimumda tut, yiyenler sagda solda etrafta ayakustu takilsinlar. sonuc: minimum kira ve isletme gideri ile yuksek kar ve "dukkan doldu tasti" marka yonetimi.
hesabın var mı? giriş yap