• chartalism'in modern versiyonu (neo-chartalism)

    mmt'cilere göre para değerini devletten alır. türk lirasının değeri türkiye cumhuriyetinin vergilerini türk lirası üzerinden toplaması, kendi harcamalarını da türk lirası üzerinden yapmasından alır. (mesela geçenlerde martin wolf bitcoin için "bitcoin para değildir, çünkü hiçbir devlet tarafından çıkarılmamıştır ve zorunlu ödeme aracı olarak kullanılmamaktadır" yorumunu yaptı) devletler kendi paralarını istedikleri kadar basma yetkisine sahip olduğu için hiçbir zaman solvency problemi yaşamazlar (euro bölgesinde üye devletlerin böyle yetkisinin olmaması ispanya, italya ve yunanistan gibi devletlerin ellerini kollarını bağlamıştır)

    az önce okuduğum şu konuşma aslında bir çok şeyi açıklıyor, mmt'nin ne olduğunu ve makroekonomik sorunlara nasıl yaklaştığını pek güzel görebilirsiniz http://neweconomicperspectives.org/…lternative.html

    *
  • abd'de guncel siyasi tartismalarin merkezinde yer alan yaklasim. dolari basabildigimiz surece istedigimiz kadar borclaniriz, kamu harcamalarini da bu sekilde artirabiliriz, sorun olmaz seklinde basitlestirilebilir.

    turk iktisatcilar icinden sabri oncu biraz buna yakin gorusler ortaya koyuyor. abdli iktisatcilar icinde stephanie kelton gibi isimler one cikiyor. alexandria ocasio-cortez de "peki bu kadar sosyal harcamayi nasil karsilayacagiz" sorusuna cevaben alternatifler icinde bu yaklasimi saydi.
  • ben hunt 'ın çok yerinde tespiti ile ne moderndir, ne teoridir.

    enflasyonu hesaba katmazsanız, sadece kendi parasıyla borçlanan kapalı ekonomiler için geçerli bir söylemdir.

    bunu dile getiren ekonomistler (lafın gelişi ekonomist), enflasyonu hesaba katmazsak, tek risk enflasyon vs. derken işler kötü giderse, enflasyon %2'den %3'e çıkacakmış gibi konuşup yazıyorlar.

    bitcoin'in tek yeni rezerv para olması saçmalığından sonra (iki söylem birbirinin tam zıddı, antitezi) okuduğum en temelsiz ekonomi iddiası, daha komik değil ama daha korkunç, çünkü bu insanlar okullarda ders falan veriyor.

    insanların, ahlaksızlıklarına bilimi, teorileri alet etmelerinin araçlarından biri daha. (antropolojiyi ırkların birbirlerine üstünlüğünü bilimsel olarak göstermeye alet etmeye çalışan, erkeklerin kadınlara üstünlüğü tezi için evrim teorisini manipüle etmeye çalışan diğer örnekler kadar rezil)

    mali politikaları arka plana atalım, para arzını vergi oranlarını değiştirerek yönetelim. nasılsa ülke batmaz, onun için vergileri azaltalım derler. devlet, vergiyi hizmet sunmak için değil, aslında para arzını ayarlamak için aldığından, para basarak da okul, hastane, yol yapabilirmiş.

    asıl varmak istedikleri, (cahillikten mi ahlaksızlıktan mı benim için önemli değil), servetlerini nakit ve tahvil harici varlıklarda tutanların bu serveti katlamaları, nakit ve tahvilde olan gafillerin sıfırlanması, bir serveti olmayan ve nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan kesimden sosyal yardım, emekli maaşı ile geçinenlerin açlıktan ölmesi, emeklerine karşı nakit alan kesiminse, açlık sınırında yaşamasıdır.

    bu saçma teori, tastamam sağ bir siyaset ürünü olmasına rağmen kendine sol diyen kesimden de teveccüh görüyor.
  • basit hali ile şunu söylüyorlar; vergiler devlet harcamasina yetmiyorsa para basıp harcarız, enflasyon artarsa da vergiler ile parayi geri toplariz.
  • haydar baş'ın paramı basarım, istihdamı artırırım teorisini andırıyor.
  • geçtiğimiz 2 yüzyıl boyunca ekonomik normların dönüp dolaşıp aynı yere gelebileceğini gösterebilen yaklaşım.

    mmt bugün kovid zamanı hala gündemde olan bir strateji, nedir bu; devletler kendi para birimlerine sahip olduğu müddetçe batmazlar ve her türlü harcamayı para basarak karşılayabilirler.
    bu yeni bir yaklaşım mı? hiç sanmıyorum. ama bugün yeni gibi konuşuluyor biraz. neden? çünkü koşullar farklı ve bu yaklaşımın kovid zamanlarında uygulamaya koyulduğu ülkeler çok uzun zamandır bu tip makro politikaları gömmüşlerdi.

    bu sebeple abd ve ingiltere gibi ülkelerde borçları para basıp öderiz yaklaşımı bir anlamda yeni bir tecrübe gibi oluyor.

    mmt'yi anlamak için farklı stratejiler ile kıyaslamak gerekiyor.
    örneğin;
    (bkz: quantitative easing)
    (bkz: yield curve control)

    çeşitli makro stratejiler mevcut ekonomik güçlerin enflasyonist mi deflasyonist mi, işsizliğin arttığı bir dönem olup olmadığı, hangi sektörlerin veya segmentlerin etkilendiği ile alakalı.

    örneğin quantitative easing 2008 krizinden sonra büyük sermayeyi canlandırmak için kullanılmıştı. fakat bugün yaşanan deflasyon ve yüksek işsizlik direk qe ile çözülebilecek bir şey değil. zira qe büyük sermaye gruplarının sermaye piyasası operasyonları ile alakalı. günümüzde ise kobi (sme) dediğimiz segmentler ciddi darbe yediği için reel eonomiye doğrudan etki edebilecek stratejiler daha mantıklı oluyor. bunun da ötesinde qe piyasadaki parayı finansal araçlara çektiği için deflasyonist etkisi de var. enflasyonun hali hazırda düşük olduğu bir ortamda bu sebeple qe daha da anlamsızlaşıyor.

    bu noktada mmt mantığı ile para basıp harcamaları artırarak geçtiğimiz dönemde oluşan yüksek devlet borçlanmaları finanse edilebilir. batı ekonomilerinin buradaki en büyük avantajı zaten enflasyonun ciddi şekilde istenenin altında kalması uzun zamandır. bunda muhtemelen yaşlanan nüfusun tasarrufçu yaklaşımı da bir etken. zira muazzam borçlanmalara rağmen reel faizler hala inanılmaz derecede düşük. demek ki diyor bazıları, tasarruf edilen para dünyada o kadar çok ki krediye ne talep olursa olsun faiz oranları fırlamıyor.

    diğer yandan yield curve control uzun vadeli devlet tahvillerinin alınması, bu sebeple curve'ün ucundaki yieldları(getirileri) artan talep sayesinde düşürmekten geçiyor.
    uzun vadeli curve'lerin düşmesi uzun vadeli borçlanma maliyetlerini aşağıya çektiği için genel anlamda ekonominin alt tabakasında borçlanma ve büyümeyi hareketlendirebiliyor. örneğin araştırmalara göre uzun vadeli yield'ların aşağı çekilmesinin bankacılık sektörünün kar marjını aşağı çekmesi beklenirken genel anlamda ekonomik aktivite arttığı için bankacılık sektörü sürümden kazanarak kurtarabiliyormuş.

    velhasıl, kovid dünya ekonomisinde bir dönüm noktası daha yaratıyor. para politikaları ve makro ekonomik normlarda bir evrim daha geçireceğiz gibi gözüküyor. ama bunun ne kadarı yeni, ne kadarı eski, aynı nehirde iki kere yıkanılabilir mi göreceğiz.
  • herkesin tek bir cumleyle acikladigi teori. keske 2-3 cumle daha kursaydiniz. issizligi kontrol altinda tutmak icin kamu yatirimlariyla enflasyonu baskilayarak remedial bir politika olarak uygulandiginda, turkiye'nin icinde bulundugu noktadan disari cikmak icin asagi yukari tek kapitalist sistem ici opsiyonudur. quantitatively ease edecek varligimizin olmadigi unutulmamalidir, takim tutar gibi ekonomik politika tutup indirgemeci zirvalarla insanlarin beyni zehirlenmemelidir. her politikanin bir yeri ve zamani vardir.

    https://en.wikipedia.org/…ki/modern_monetary_theory
  • bütün dünyanın mabadına kaçmış olan entelektüel ishal hali. destekçilerinin de katran ve tüye bulanıp sokak sokak gezdirilmesi, hala öğretim üyeliği yaptıkları akademinin önünde çarmıha gerilmesi, kendileriyle bolca alay edilmesi gerekiyor. destekçilerini ancak bu paklar.

    mmt'nin iddia ettiği tek bir şey doğrudur. o da finansman meselesinde devletin diğer ekonomik oyuncular gibi olmadığı, her zaman para basıp ödeme yapabileceğidir. bu doğru, fakat bunun neresi modern orası pek açık değil. zira altın paranın içerisine diğer değersiz metalleri katıp para arzını artırmak suretiyle bütçe açıklarını finanse etmek isadan bile eskidir. antik roma

    bunun dışında mmt'nin ilk iddiasından başlamak gerek. paranın kökeninin devlet olduğu, paranın ortaya çıkması için öncelikle devletin onu yaratması gerektiği, bu sebeple vatandaşların devleti değil devletin vatandaşları finanse ettiğine dair kanıtlanma gereği duyulmamış iddiadır.

    diyelim ki iddia doğrudur. o halde ankaranın yenimahalle ilçesini ele geçiren bir eşkiya topluluğu kendisini devlet ilan etmiş ve kendi parasını tanıtmıştır. yenimahalle lirası... şimdi aklıllarda bir soru. bir sakızın fiyatı kaç yenimahalle lirası olacaktır? bir işçinin günlüğü kaç yl olacaktır? açıktır ki bu soruya verilebilecek bir cevap yoktur. paranın özü parasal fiyatlardan ibarettir. ilk defa devletin ortaya çıkarğıdı bir para birimi fiyat oluşumunu açıklamamaktadır. bu konuyla ilgili diğer bir mesele, madem paranın kökeninde devlet vardır, o halde neden ilk paralar devletin istediği kadar basabileceği demir, bakır veya bunlar gibi bolca bulunan metalleri veya doğrudan kağıdı değil de çıkarılması için binbir zahmete katlanılacak ve bulunması zor olan altın metalini para olarak benimsemişlerdir?

    diğer bir iddia ise bütçe açıklarının, eğer çıktı açığı var ise, enflasyona sebep olmayacağı iddiasıdır. bu iddia bir sebepten ötürü bazı üretim faktörlerinin herhangi bir alternatif maliyeti olmamasına karşı boş boş beklediği, bekleyebileceği iddiasına dayanır. bu iddianın doğruluğu "bedava para dağıtıyorum alan yok" iddiası kadar doğrudur. üretim faktörleri, emek hariç, halihazırda üretilmiş, elde tutulan, onu istihdam etmenin ekstra bir maliyeti olmayacak araçlardır. o halde emek harici halihazırda bekleyen bir üretim faktörünü çalıştırıp ekstra bir maliyet olmaksızın belirli bir miktar para elde edebilecekken onu istihdam etmeyip sıfır gelir elde etmek rasyonel bir ekonomik ajanın hareketi olamaz. halihazırda elde edilmiş olan, emek hariç, tüm üretim faktörleri halihazırda kullanılmaktadır.

    burada emeğin durumu farklıdır. bir makineyi çalıştırmanın alternatif maliyeti olmamasına karşı emek sarf etmenin alternatif maliyeti boş zamandır. emek sarf edildikçe vaz geçilecek boş zamanın marjinal faydası büyüyecek, buna karşı elde edilecek paranın marjinal faydası azalacaktır. bu sebepten ötürü insan vaktinin hepsini çalışarak değerlendirmeyecek, bir miktar vaktini ise eğlenceye, aylaklığa ayıracaktır. insanın ne kadar ücrete ne kadar çalışacağı tamamen kendi tasarrufudur. o halde kimse gönülsüz işsiz değildir. insanların bazıları boş zamanı ile elde edebileceği parayı tartarak boş zamanı daha değerli bulacak ve emek piyasasına emek arz etmeyecektir. veya asgari ücret veya sendikalarca belirlenen minimum ücret sebebiyle işsiz kalacaklar olacaktır.

    o halde bütçe açığıyla veya başka herhangi bir şekilde devletin elde ettiği kaynaklar özel sektörün elinden alınıp devlete transfer edilecektir. devletin elde ettiği fazladan her kaynak özel sektör elinde tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek daha az kaynak demektir.
  • bizim robin* tarafindan "ruhuna el fatiha" denilen teori.
  • bir ekonomik politika değildir, düz dünya teorisi gibi bir teoridir.

    özünde sağcı bir teori olmasına karşın, (sadece bazı varlıkların değil emeğin de reel değerini düşürür) monopoly parasını kitlelere dağıtmayı vaad ettiği için solcular tarafından (kendine solcu diyenler demek lazım belki de) sahiplenilir.

    tayyip erdoğan bunu türkiye'de hayata geçirdi. mevcut sonuçların felaket olması bir yana, geleceğe aktarılan fatura da kâbus gibi.
    burada dalga geçtiğimiz bir zırvanın memlekette uygulandığını görmek çok acı.
hesabın var mı? giriş yap