• onumuzde giden bir cop kamyonu viraji donememis ama geri geri de cikamadigi icin trafigi cok fena sekilde kilitlemisti. abartmiyorum, bu yuzden yarim saat boyunca butun ulkenin trafigi sicmisti.

    o kadar ufak bi yer.
  • eurovision'a katıldığımız ilk senesi semiha yankı'nın seninle bir dakika isimli şarkısına 3 puan vererek türklerin gönlüne yerleşmiş tatlı ülke.

    başka da puan veren ülke yoktu bize.
  • ülkenin ortasındaki otelin en üst katına çıkıp etrafa şöyle bi baktıktan sonra rahatlıkla ülkenin haritasını çizebilirsiniz. yüz ölçümü bir buçuk kilometrekare.

    havadan görünüşü
    haritası

    ülkedeki formula 1 pisti için bile yer bulamamışlar da arabaları apartmanların içinden falan geçiriyorlar zaten. şöyle bi dolaşmaya çıksanız beş dakika sonra kendinizi yurt dışında bulursunuz gibi espriler yapıp iyice bayağılaşmadan bilgimi verip kaçayım: hesaplarıma göre, moğolistan'ın nüfus yoğunluğu monako'nunki kadar olsaydı nüfusu 36 milyar olurdu.
  • kilometrekareye düsen on bes binin üzerinde insanla dünyanin en yogun nüfuslu ülkesi olmaktadir, onu en yakindan takip eden singapur bile kilometrekare basina yaklasik yedi bin kiside tikanmaktadir.
    monaco ayni zamanda italyanca munih anlamina geldigi için zaman zaman karisikliklara sebebiyet verebilmektedir, vermistir.
  • işte zenginin zenginden ayrıldığı, insanların birbirlerini paralarıyla dövdükleri bir başka yer!

    bu prenslikte gezerken bizdeki hyundai kadar lamborghini, opel kadar ferrari ve volkswagen kadar aston martin görürsünüz. bunların çoğu da yat limanına demirlemiş olan gemilerin (yat sana benzer!) içindeki genelde 1.000 kg. ağırlığında olan abilere aittir. yanlarındaki ablalar ilik gibidir o ayrı. birkaç tane de hakikaten kendisi de manken gibi olan abi de gördüm bak haklarını yemeyeyim.

    gezinirken muhteşemliğine nutkunuzun tutulduğu yatın, bak yine dilim sürçtü, geminin arkası açılır ve içinden bugatti veyron çıkar; çenenizi açık unutmayın sinek kaçar.
  • trenden indikten sonra ilk isiniz, bir cok gariban turist gibi, tunelin cikisinda esek gibi, buyuk harflar ile yazilmis monte carlo, lehvasi onunde yakisikli bir fotograf cektirin. memlekete donunce, face book da profil resmi yaparsiniz.

    yurumeye devam edin, hareket halinde ya da park edilmis, ferrari, lamborghini, aston martin ve bolca bulunan limolari fazla ciddiye almayin. bolca var zaten. bir sure sonra dikkatinizi bile cekmiyor. iplemiyorsunuz. magazalara bakarak fazla vakit kaybetmeyin. pek ilginizi cekecek bir halt yok.
    ama;
    - ben de 2000 euro verip canta alacak maca var.
    derseniz arastirin. 5000 euro ya ayakkabi bile bulabirsiniz sevdiginize.

    gezilecek, tatli hayaller kurulacak ve kaderinize kufur edilebilecek en guzel yer. yat limani, ozel yat disinda her seye benzeyen, kapisinda limuzun bekleyen ve en az on - onbes personeli olan kucuk gemicikler, insana paranin ne oldugunu anlatiyor. onlarca degil yuzlerce boyle yelkenli, duz motorlu, surat tekneleri mevcut. bir cogu arap sehlerininmis.
    yat limaninin paralelinde, dondurmacilarin, sekerlemecilerin, soguk sicak icecek servis yapan kucuk cafelerin oldugu bir alan var. bu alanda luna park tarzi kucuk kumar sayilabilecek oyunlar oynayabilir, seans basina 10 euro bayilip, yaninizda ki hatuna halka atarak ya da havali tufek ile ates ederek, oyuncak bir ayi kazanabilisiniz.

    formula 1 rotasini izleyip, yollari binalari playstationda ki goruntulerle karsilastirarak, casino de monte carlonun bulundugu meshur meydana geldiginizde, sekilli foto cekmeye devam edersiniz. en baba arabalar, el yapimi copperler burada dir zaten. 20 euro bayilip, meshur kumarhaneyi gezmeye girersiniz ama fotograf cekmek kesinlikle yasak.

    yemek yemek icin en uygun yer. yat limaninin oldugu yerdeki buyuk bir super markette satilan buyuk boy bir pizza ve litrelik bir cola ile marketin karsisinda ki banklar. yok ben guzel bir fransiz yemegi ve kalite bir sarap icip monte carlo da unutulmaz bir an yasamak istiyorum derseniz. sizi allah'a havale ediyorum. yolunuz acik olsun. cebiniz hep dolu olsun.
    tipis tipis geldigimiz yonden tren istasyonuna donebiliriz.
    zaten karsidan gelen butun trenler sizi gideceginiz yere goturur.
    ama;
    terenlerden bazilari, villa france de durmuyor. direk nicee gidiyor. sormak da fayda var.
  • vatikan'dan sonra 2. en küçük -insanını dili ülke demeye varmasa da- ülkedir. semtlerden oluşmuştur ve sadece fransayla kara sınırı vardır, ancak herhangi bir sınır işareti yoktur. nice'den karayolu ile devam ederken, monako bayraklarını görmeniz ile bu ultra lüks ülkeye geldiğinizi anlarsınız. kayalık ve dağlık bir coğrafyaya, güneşli bir iklime sahiptir. yer sıkıntısından apartmanlar, evler üst üste yapılmış gibi gelir insana. şöyle bir gezeyim derseniz en fazla bir saat yeter. kıvrım kıvrım yollarında ömrünüzde görmediğiniz, belki bir daha da göremeyeceğiniz otomobiller sıralanmıştır. keza sahilinde de yatlar...

    bu masalsı ülke fransa'nın bebeği gibi gelmiştir bana hep. adamlar ihtilalle tüm dünyayı etkilemişler ama saray, prens, prenses sevgilerini içlerinden atamamışlar, bu oyuncak ülkeyle tatmin oluyorlar gibi. bir de grimaldi ailesinin zekası hayran olunmayacak cinsten değil. avrupada kumar oynamanın yasak olduğu zamanlarda, kumarı serbest bırakmışlar ülkelerinde, sonrası yürü ya kulum. o kayalık, küçücük arazilerinin böyle bir konuma geleceğini tahmin ederler miydi acaba.
  • istediği kadar binaya boğulsun, her köşeye bir yeşillik, bir ağaç kondurmuş olmaları, o aşırı eğime rağmen inanılmaz temiz ve düzenli sokakları ile sevgimi kazanmış şehir. şimdi diyeceksiniz ki, ''senin sevgini kazansa ne kazanmasa ne?'' öyle demeyin dostlar. ben, benim için dünyadaki en kıymetli varlığım. tabii ki de sevgimi kazanması çok önemli. gitmesek de, yaşamasak da o düzenli temiz sokaklar bizimdir, en başta da benimdir...

    sağolsun google street view girilmedik sokak bırakmamış, adeta dünyayı gezmemize olanak veriyor, şahane...

    ayrıca bu şehri gezerken* duyduğum his seattle'ı gezerken* hissettiklerimle aynıydı neredeyse. tabi bunda şehre hakim eğim ve yokuşlar, binalar arasından gülümseyen ve tüm caddeye müthiş bir ambiyans veren güneşin benzer etkilere sahip olması da büyük rol oynuyor...

    şehri gösteriş meraklısı budalaların işgal etmiş olması ise canımı sıkıyor biraz...
  • işsizlik oranı yüzde sıfır olan ülke. insan yaşlanmaz burada ömrü uzar. stres yok, trafik yok. dünyadaki adaleti sorgulattı bana tekrar.
hesabın var mı? giriş yap