• karakterlerden elizabeth'in iç anadolu ağzıyla konuştuğu roman. clarissa ve peter odada yalnızdır. odaya giren elizabeth, peter'a doğru yönelir ve hal hatır sorar. romandan aynen alıntılıyorum:

    "elizabeth yaklaştı, 'nassınız?' " (çev. tomris uyar, iletişim yayınları, 13. baskı, 2008, s. 52)

    tabi insan bunun ardından peter'ın da "gözümsün" cevabını vermesini bekliyor ama...
  • "mrs. dalloway said she would buy the flowers herself." diye baslayan sahane kitap.
  • fear no more the heat o' the sun,
    nor the furious winter's rages;

    shakespeare'in cymbeline adlı oyunundan olan bu iki dize tekrarlanır zaman zaman. bir şiirin ilk iki dizesidir onlar ve oyunda bir cenazede okunur. mrs dalloway'de de önemli olan zaman ve ölüm kavramları anlatılır. ölümden korkulmamalıdır, kaçınılmaz olandan korkmak gereksizdir. savaştan sonra bütün hislerini yitirmiş olan insanlara söylenir bu dizeler daha başka septimuslar ortaya çıkmasınlar diye. evet o ölümü sadece duymamış, aynı zamanda da görmüştür bu yüzden tekrarlar “ağaçlar yaşıyor”*. o diğer insanlardan bir adım öndedir ama onu kendi karısı bile anlamaz, doktorlar bile ondan bir parça istemektedirler. clarissa ile birbirlerini tanımazlar ama bu fikir ikisinin de ortak fikridir, insanların ruhları ağaçlarla yaşar. varlığını topluma armağan eder aynı savaşta yaptığı gibi, arkadaşı evans’ın ölmesi gibi. “istediğiniz bu mu, o zaman alın” diyerek topluluğa karışır, clarissa’yı ve diğer insanları kurtarır böylece. bu olaydan sonra ancak clarissa sadece görünüşte biraraya gelmiş olan insanların arasına döner. artık ne güneşin sıcağı onu yakabilecektir ne de kışın hiddeti korkutabilecektir onu.

    “what is this terror? what is this ecstasy? he thought to himself. what is it that fills me with extraordinary excitement?
    it is clarissa, he said.
    for there she was”

    ***
  • virginia woolf'un kendi deyimiyle 'deliliği ve intiharı incelediği, toplumsal düzeni eleştirdiği, bu düzenin en yoğun biçimiyle nasıl işlediğini göstermeye çalıştığı' romanı. tek bir günde geçen kısa bir romandır ama 'haziranın tam ortasında londra' hissi yaşatır insana.

    ya da şöyle diyelim kısaca; 'ne saçma bir düştü mutsuzluk'
  • nesir gibi görünür, gerçekte nazımdır.
  • insan bilincinin en derin köşelerinde gezinmekten büyük keyif alan woolf'un kanımca başyapıtı..
    mrs dalloway romanı adeta son gelişmiş teknolojiyle çekilmiş film misali gerçeklik ve derinlik sunuyor.
    bizi de alıyor götürüyor, clarissa'nın bilincine yerleştiriyor ve adeta hd kalitesinde net görüntüler seriyor önümüze. o kadar ki romanın bazı bölümlerinde, sanki üç boyutlu film izliyormuşçasına kendimizi düşüncelere kaptırır ve kahramanın yerine düşünürüz.
    işte böylesi değişik bir şey var bu romanda..benzer hissi bana deniz feneri adlı romanı da vermişti..
    ama bu son nokta..
  • bir eleştirisinde, "felsefe bir romana yedirilmemişse, bu cümlenin altını kurşun kalemle çizebiliyorsak, diyebiliriz ki ya felsefede bir yanlışlık vardır, ya romanda ya da her ikisinde birden." diyen virginia woolf'un şahane kitabı.

    "kişi düşman özlüyordu, dost değil."
    "en güzel şarkılar nasıl sözsüz olanlarsa, en iyi dostlar da adsız olanlardır."

    bu cümleler tarafımdan kurşun kalemle çizildi fakat, ne felsefede bir yanlışlık vardı ne de romanda.
  • 20. yüzyıl ingiliz edebiyatının kuşkusuz en güçlü kalemlerinden biridir virginia woolf. bilinç akışı tekniğinin mucidi olarak bilinir ve mrs. dalloway, bu tekniği en belirgin olarak kullandığı, en ünlü romanıdır.
    virginia woolf'un ilk olarak "kendine ait bir oda"sını okumuştum. başlangıç için de yine onu öneririm. diğer kitaplarına kıyasla takibi daha kolaydır ve yazarın "mesele"sinin, hayata bakışının anlaşılması açısından iyi bir rehberdir. kitapları iyi bir takip ve dingin bir kafa ile sakin bir mekan isteyen virginia woolf'un, mrs. dalloway'ini okumayı sürekli erteleme sebebim de tam olarak buydu. nihayet o sakin ve salt kendime ayırabildiğim zaman dilimini yakaladım ve mrs. dalloway ile yüzleştim.
    mrs. dalloway, clarissa dalloway'in bir gününü anlatır. 1920'ler ingiltere'sinde geçer.
    saygın meclis üyesi richard dalloway'in karısı clarissa dalloway, kitaba ismini veren ve öne çıkan kahraman olsa da, septimus warren smith'i de baş karakter olarak addedebiliriz.
    clarissa dalloway, o gün bir parti verecektir ve günün erken saatlerinden itibaren bu parti için hazırlanmaya başlar. oldukça yüzeysel ve ingiliz terbiyesiyle yetişmiş bir ingiliz "hanımefendisi" olan bu kadının zihninden geçenleri okurken, bir taraftan septimus warren smith'in deliliğin kıyısında aklından geçenleri de yazar virginia woolf. delilikle yüzeysellik, sıradan ile olağandışı arasında baş kahramanlar ve dahil yan karakterlerin zihninden geçenleri takip etmeye çalışırken biz, virginia woolf anlatmak istediklerini kahramanlarının zihninden ulaştırır okuyucuya bu arada.
    "herkes evlenirken birtakım şeylerden vazgeçer." bir kadın soyadı ile beraber özgürlüğünden de feragat etmektedir woolf'a göre.
    "hem sonra aile, onur, cesaret, parlak bir meslek gibi değer ölçüleri vardı. sir william, bütün bu sayıların kararlı bir savunucusuydu. bu ölçüler aksayacak olursa, polisi çağırırdı yardıma, toplumun sağlığı söz konusuydu. surrey'de bu toplum-dışı davranışların, ki çoğu sütübozukluktan ileri gelirdi, denetim altında tutulduğunu serinkanlılıkla belirtirdi."
    ruh doktoru sir william'a da bu cümleleri düşündürür virginia woolf. çünkü delilik "ölçme yetisini kaybetmek"tir. toplumun rahatını bozar deliler ve mutlaka "diğer insanlar gibi davranacak hale getirilmeli", bu hale gelene kadar kapalı tutulmadırlar. septimus warren smith nezdinde, "toplum-dışı"lardan bahseder woolf.
    kimbilir, belki kendisi de "diğerleri gibi" davranmaktan yorulmuş ve kendi yaşamına son vermiştir.
    mrs. dalloway'in iletişim yayınları'ndan, tomris uyar çevirisi ile yayınlanan bu klasiğini okuma listenize almanızı öneririm.
  • virginia woolf'un bilinç akışı tekniği kullanarak yazdığı ve tamamı bir günde geçen 20.yüzyıl ingiliz romanı.
  • mrs. dalloway'in mrs. dalloway oluşunun ve daha birçok şeyin öyküsü. "görünmüyormuş gibi bir acaip duyguya kapıldı; görünmüyordu; bilinmiyordu; artık yeniden evlenmek, çocuk yapmak falan olmadığına göre, herkesle birlikte bond sokağı'ndan yukarı bu ağır, şaşırtıcı, ciddi ilerleyiş var yalnız, bu mrs. dalloway olmak; clarissa bile olmamak; bu mrs. richard dalloway olmak."
hesabın var mı? giriş yap