• yeterli açıklama yapılsa da uzun süre dillenecek iddia.

    zira eşref bitlis süikastından sonra da pilotaj hatası açıklaması yapılmış ancak daha sonraları olayın içerisinde neler neler olduğu ortaya çıkmıştı.

    süikast demek için ciddi bir komplo teorisyeni olmak gerek ama bir insan 1 sene içinde 4 defa trafik 1 helikopter kazası geçirince insanın aklı kaymıyor değil hani
  • olayın zamanlaması çok ilginçtir. seçimden hemen önce. eğer bir suikastte bundan daha iyi bir zaman olamazdı. zira muhsin yazıcıoğlu hayatını kaybedince tüm medyanın ve türkiyenin gözü bu olayda olacaktır fakat cumartesi gün pazara kavuşunca herşey unutulacaktır. pazar-pazartesi-salı seçimlerle, kazanan başkanlarla, seçimlerde çıkan kavgalarla, akpnin aldığı oy oranının sosyolojik boyutuyla haber bültenleri ve halk fazlaca meşgul olacağı için çarşamba gününe unutulacaktır.

    bir de beni kıllandıran şey köylülerin helikopterin enkaz yerini saptamaları, oraya yöneldikleri vakit muhsin yazıcıoğlu ve diğer kaza zedelerin yaralı olarak kurtarılıp kayseriye sevk edildikleri dedikodusu. enkaz yerini bulan korcu bu dedikoduya inandıkları için bir gün geçiktiklerini söylüyor.

    ha böyle olabilir dediysek solcular yapmıştır demedik. solculara ne, muhsin yazıcıoğlunun ölümü solculara ne kazandırır. suikastte solcuların çapını aşan bir suikasttir. molotof kokteyli değilki bu, koca helikopter. benzer mi lastik yakmaya. sapanla da düşmez ki o.
  • katılmadığım olaydır. suikast olduğunu pek düşünmüyorum ama enkaza geç ulaşılması kasıtlı olabilir diye düşünüyorum. bunun sebebininde karanlık işlerle uğraşmış, derinlerde yer almış birinin yanında bulundurabileceği olası delillere, belgelere karşı önlem almak olabileceğini, o sırada bunların halledilebilmiş olabileceğini düşünüyorum. tabi bu da bir komplo teorisinden öte değil.

    son olarakda bu tarz suikastler soldan gelmez, ya sağdan ya da derinden gelir.
  • muhtemel bir suikastin arkasında sol örgütlerin olması mı gerekiyor? ölen kişi sağcı/solcu ise, öldüren kişi kesinlikle solcu/sağcıdır denklemi doğru mudur?

    kazanın gerçekleştiği gün yaşanan bilgi kirliliği, üzerinde durulması gereken en önemli konudur. muhsin yazıcıoğlu ve yanındakilerinin sağlık durumlarının iyi olduğu, hastaneye kaldırıldığı, istirahate çekildikleri gibi yanlış bilgilerin kamuoyuna sızdırılmasındaki amaç neydi? kazadan birkaç dakika önce helikopteri gördüğünü ve kaza haberini duyduktan sonra, helikopterin düşmüş olabileceği bölge konusundaki fikrini yetkililere ilettiğini söyleyen vatandaşın dikkate alınmamasının sebebi nedir?

    arama yapılan bölge ile enkazın bulunduğu bölgenin çok alakasız yerler olması garip değil midir?

    ve son olarak, bbp genel sekreteri yaptığı basın açıklamasında, muhsin yazıcıoğlu ve yanındakilere rahmet dilerken, içişleri bakanı neden hala bir kişinin kayıp olduğu bilgisini vermektedir? bu helikopterde kamuoyunun bilmediği bir kişi daha mı vardır?
  • #15866953 nolu entrymden de yola çıkarak, ister paranoya densin ister komplo teorisi üreteci densin çok da önemli değildir bu saatten sonra ancak, herkes helikopterin içinde iken yazıcıoğlu'nun helikopterin dışında olması, ve belki de olayın tek tanığı haberci ismail güneş in yok olması , bu arkadaş kim yaa dedikten saniyeler sonra telefonun kesilmesi akla suikasti, burna da pis kokuları getirmektedir ki, yakın tarihimiz ve siyasi geçmişimiz bu türden arap saçı ölümlere şahit olmuştur.
  • bu ihtimali yüceler yücesi fethullah gülen efendi hazretleri de gündeme getirip "bir yönüyle şüphelenmek lazım. her şeyi kurcalamak lazım" buyurmuş.

    yani diyebiliriz ki yakında ergenekon mergenekon birinin üstüne kalır bu "kaza"... devamında da işte mevcut kutuplaşmanın şiddete dökülmesi için uygun ortam hazırlanmış olur. sonuçta "demek bizim başkanımızı siz öldürdünüz" diye ulus fikrini savunanlara saldırılacağını öngörmek için kain olmaya gerek yok.

    bana kalırsa yapılacak erken genel seçimde bbp ve sp ittifakından en çok çekinen kimse bu işi o yapmıştır. gerçi bu oy hesabı felan küçük hesap... sonuçta kuklaları oynatanların eli abd ve ab'de...

    işte bu da böyle bir anımdı.
  • maraş'ın dağlarında dolaşan hayaletler tarafından düzenlenmiştir.
  • (bkz: #15869086)
  • http://www.milliyet.com.tr/…date=02.04.2009&b=akpyi

    linki der ki akp yi yikacak olan turk-islam sentezini savunan bir akim olacaktir,mhp nin bu akimi surukleyebilecek nitelikte bir liderden yoksun olmasi...

    turk-islam sentezini savunan partiler belli olduguna gore yapilmis olmasi cokta uzak gorunmeyen,akilda bile belki olusturabilecek olasilik.
  • --- spoiler ---

    alper görmüş/ taraf gazetesi

    büyük birlik partisi (bbp) genel başkanı muhsin yazıcıoğlu’nun ölümüyle sonuçlanan ve kayıtlara “helikopter kazası” olarak geçen olay üzerinde hâlâ düşünüyor, bunun bir suikast olma ihtimalini tartışıyoruz. hatırlayalım, cumhurbaşkanlığı’na bağlı devlet denetleme kurulu’nun (ddk) raporundan sonra bu kuşkular bir anlamda resmîleşmiş oldu.

    kuşkuları derinleştiren son haber cihan haber ajansı’ndan (cihan) geldi. köksal akpınar, birçok gazete ve televizyonun yer verdiği haberinde, helikopterde bulunan gazeteci ismail güneş’in cesedine uygulanan otopsi raporunu yayımladı. raporda, güneş’in bugüne kadar bildiğimiz gibi sadece bacağının değil alt çenesinin de kırık olduğu yazılıydı.
    bu yeni bilgi iki açıdan önemli...

    birincisi: bu bilgiyle birlikte, ismail güneş’in otopsisinde basına esaslı bir dezenformasyon pompalanmış olması çok ciddi bir ihtimal haline geliyor.
    ikincisi: yine bu bilgi sayesinde gazeteciliğimizin söylenene hemen inanma, kurcalamama, meraksızlık, tembellik gibi illetlerle malûl olduğunu bir kez daha, ürpererek görebiliyoruz.

    her iki noktayı da açacağım... fakat önce olayı hatırlayalım...
    büyük birlik partisi genel başkanı muhsin yazıcıoğlu dışında beş kişiyi daha taşıyan helikopter 25 mart 2009’da saat 14:35’te kahramanmaraş çağlayancerit’ten havalandı... helikopter, yolcularını yozgat yerköy’de düzenlenen bbp mitingine taşıyordu, dört gün sonra yerel seçimler yapılacaktı; yolculardan biri de ihlas haber ajansı (iha) muhabiri ismail güneş’ti.

    helikopter, saat 15:03’te düştü. kamuoyu, haberi, ismail güneş’in düşüşten 23 dakika sonra cep telefonuyla 112 acil servis’i aramasıyla öğrendi. hepimiz kendi sesinden duyduk, ismail güneş sadece bacağının kırık olduğunu söylüyor, vücudunda başka bir problemden söz etmiyordu.
    ismail güneş’in çenesi sonradan mı kırıldı?
    cihan haber ajansı’ndan köksal akpınar’ın yazdığı 19 temmuz 2011 tarihli haberde ise, güneş’in cesedine uygulanan otopsi sonuçlarıyla onun sağken söylediği “sadece bacağım kırık” cümlesi açıkça çelişiyordu.

    zaman gazetesi, “helikopter kazasında yeni şüphe: gazeteci ismail güneş’in çenesi sonradan mı kırıldı?” başlıklı haberinin flaşında, “yeni şüphe”yi şöyle dile getiriyordu:

    “gazeteci ismail güneş’in otopsi raporu, sadece bacağının değil, dört kaburga kemiği ve alt çenesinin de kırık olduğunu ortaya koydu. ancak kazanın hemen ardından 112 acil servis’i arayan güneş, sadece ayağının kırık olduğunu belirtmişti. kayıtlarda güneş’in konuşmasında da herhangi bir anormallik dikkat çekmemişti. cerrahlar, bu çapta bir kırığın acı vermemesinin mümkün olmadığını vurguluyor ve ekliyor: ‘alt çenesi kırık bir insan bu netlikte konuşamaz.’”
    peki, ismail güneş’in yalnız bacağının değil çenesinin ve kaburgalarının da kırık olduğu gerçeği ne zamandan beri bir yerlerde duruyordu da biz ona ancak şimdi, köksal akpınar’ın haberi sayesinde ulaşabilmiştik?
    bu sorunun cevabı gazeteciliğimiz bakımından can sıkıcı: ismail güneş’in cesedine kazadan beş gün sonra ulaşılmış, aynı gün otopsi yapılmış ve o otopsi raporunda bütün bunlar yazılıymış.

    haberden, bunu gösteren bölümü de okuyalım:
    “ismail güneş’in cesedi enkaz bölgesinde 30 mart 2009 tarihinde bulundu. aynı gün kahramanmaraş devlet hastanesi’nde güneş’e yapılan harici muayenede, ‘alt çene sağ 2-3 dişler arasında mandubulada ayrıklı kırık ve bu seviyede mukozada kanamalı laserasyon’ tespit edildi. güneş’e yapılan otopsi sonucunda tutanakta şu ifadelere yer verildi: genel beden travmasına bağlı alt çene kemiği, dört adet kaburga ve sol tibia-fibula kapalı kırığı saptandığı...”

    kimse merak etmemiş!
    demek ki otopsi raporu, iki yılı aşkın bir süredir bir gazetecinin ilgisini, merakını beklemekteymiş ama bu süre boyunca böyle bir gazeteci çıkmamış... keza bu süre boyunca hiçbir editör, hiçbir muhabire “şu rapora bir bakalım hele” dememiş.

    bunu nihayet nakleden köksal akpınar, otopsi raporundaki “alt çene kırık” ibaresini görünce bir gazeteci olarak çok heyecanlanmış olmalı. çünkü bu bulgu, çok ciddi bir ihtimale kapı aralıyordu: ismail güneş, cep telefonuyla kurduğu irtibatın kesilmesinden sonra birileri tarafından bulunmuş ve çenesi onlar tarafından kırılmış olabilirdi. çünkü güneş, cep telefonuyla aralıklarla iki saate yakın bir süre konuşmuştu ve konuşmasından çenesinin kırık olabileceğine dair herhangi bir sonuç çıkarmak mümkün değildi.
    cihan’ın haberinde bu soru işin uzmanlarına sorulmuş, onlar da bu durumda olan birisinin konuşmakta çok zorlanacağını, bu nedenle konuşma biçiminin mutlaka değişeceğini söylemişlerdi.

    otopsi raporlarını inceleyen beyin cerrahı operatör doktor rafet arslanoğlu, böyle bir durumda mutlaka ağızda kanama ve çenede ağrı olacağını, fakat güneş’in konuşmasında bunların hiçbirinden söz etmediğini açıklıyordu.
    güneş’in konuşmasında bir değişiklik olup olmadığını belki en iyi bilecek insan olan eşi yasemin güneş de şöyle demişti cihan haber ajansı’na:
    “ismail’in 112 ile yaptığı telefon konuşmasını tekrar tekrar dinledim. eşim sağlıklı iken telefonda duyduğum ses nasıl ise 112 acil servis ile yaptığı konuşmada duyduğum ses aynı idi. sesinde hiçbir değişiklik, konuşma biçiminde herhangi bir anormallik yoktu.”

    çene kırığı nasıl gizlendi?
    cihan’ın haberini okuduktan sonra aklıma gelen ilk şey şu olmuştu: otopsi raporu 30 mart 2009 tarihini taşıdığına göre, o günlerdeki gazetelerde bu raporla ilgili haberler olmalıydı.

    o günlere dönüp baktım; gerçekten de 30, 31 mart ve 1 nisan 2009 tarihlerinde otopsiden söz eden haberlerle karşılaştım. bunların tümü anadolu ajansı (aa) ile doğan haber ajansı’nın(dha) abonelerine geçtiği bilgilere dayandırmışlardı haberlerini (tespit edebildiklerim: hürriyet, milliyet, radikal, cnntürk.)
    aynı otopsi raporunu konu alan bu haberlerle 19temmuz’da cihan’ın yayımladığı haber arasında çok ciddi bir fark vardı: bu haberin hiçbirinde çene kırığından söz edilmiyordu!

    hepsini temsilen hürriyet’in internet sitesinde (31 mart 2009) yer alan haberden ilgili bölümü aktarıyorum:
    “kahramanmaraş devlet hastanesi’ne adana adli tıp kurumu’ndan gelen 4 kişilik uzman ekibin yaptığı otopsi tamamlandı. otopside, güneş’in sol ayak bileği ile 2 kaburga kemiğinin kırık olduğu, ölümünün ise soğuk nedeniyle donarak olduğu belirlendi.”
    o günlerdeki otopsi haberlerinin belki de en ilginci, ismail güneş’in çalıştığı ihlas haber ajansı’nın (iha) sitesinde yer almıştı (30 mart 2009). iha’nın haberinde de tıpkı aa ve dha’nın haberlerinde olduğu gibi çene kırığından söz edilmiyordu:

    “yapılan otopside, sol ayak bileği ile sırtındaki bir kemiği kırılan güneş’in donarak hayatını kaybettiği belirlendi.”

    üç ajansın muhabirlerinin de haberlerini otopsi raporunu görmeden yazdıkları anlaşılıyor... görselerdi, mutlaka çene kırığını da haberlerinde belirtirlerdi. bir ajans muhabirinin, rapordaki “genel beden travmasına bağlı alt çene kemiği, dört adet kaburga ve sol tibia-fibula kapalı kırığı saptandığı...” ibaresini okuyup da haberi “çene kırığı”nı ayıklayarak servis etmesi beklenemez.
    geriye şu ihtimal kalıyor: muhabirler, rapordan değil ama raporu okuduğunu söyleyen birinden almışlardı bu bilgileri... ve o kişi de, “çene kırığı”nı gizleyerek açık bir dezenformasyon yapmıştı.

    bu müdahalenin ne kadar hayati olduğunu anlayabilmek için gelin o günlere tekrar dönelim... düşünün: kazanın beşinci günündeyiz ve ismail güneş’in sesini aktaran haberler hâlâ televizyon kanallarında dönüyor... o gün, otopsi raporunun gerçek halini öğrenebilseydik “nasıl olur” diye sormayacak mıydık: “nasıl olur da çenesi kırık biri böyle pürüzsüz konuşabilir?” ve tabii peşinden şu soru aklımıza gelmeyecek miydi: “acaba ismail güneş’in çenesi, donarak ölmeden önce onu bulan birileri tarafından mı kırıldı?”
    işaret ettiğim kuşkuya itiraz edebilirsiniz, güneş’in, kendisine kızak yaptığı koltukla 500 metrelik kayışı sırasında çenesinin kırıldığını öne sürebilirdiniz...
    beyin cerahı arslanoğlu, “çarpmalara bağlı kafa travmalarında tek başına alt çene kırığı görülmesi çok çok nadir bir durumdur, beraberinde kafa ve diğer yüz kemiklerinin de etkilenmesi kaçınılmazdır” diyor.

    bana gelince... çene kırığı bilgisi o günlerde gizlenmeseydi, ben kırığın kayma sırasında oluşmuş olabileceğine inanabilirdim.
    şimdi, inanmakta çok zorlanıyorum.

    --- spoiler ---

    http://www.medyaloji.net/…imizin_otopsi_raporu_.htm
hesabın var mı? giriş yap