• 17 tane köylü koskoca devletin arama kurtarma çalışmalarını kepaze etmiştir.

    (bkz: köylü milletin efendisidir)
  • hayatında dağ görmemiş (uludağı kastetmiyorum), yol iz olmayan, tipi, sis ve iki metre karın olduğu bir ortamda 10 adım yürümemiş kişilerce; öyle teknoloji var, bu çağda bu devirde, elin nasa'sı amerikadan bakmış bulmuş geyikleri ile düşen bir helikopterin nasıl olupta iki gündür bulunamadığını akıllarınca rezalet diyenlerin çamur atma girişimlerine bahane olmuş kazadır.

    bakın canım kardeşlerim öncelikle teknoloji merakınızı giderelim:

    * telefondan 20 dakikada nasıl yeri bulunamaz, şöyle bulunamaz; bir cep telefonu sinyalinden kesin koordinat belirlenebilmesi için o telefondan gelen sinyalin en az üç adet alıcı tarafından alınabilmiş olması gerekir. bunun adına triangulation denir. tek alıcıdan sinyal alınırsa sadece yön ve yaklaşık mesafe bulunabilir. iki alıcıdan gelirse bu olayda gördüğümüz gibi sınırları bellli bir alan bulunur ki haberleri dikkatli izleyenler hatırlayacaktır telekominikasyon kurumu bölgede 2 iki gsm anteni* olduğunu bildirmişti. bu sebepten o çok bildiğiniz teknoloji -en azından telefon olarak- ancak bu kadarını yapabilmiştir. burada yapılmış olması faydalı olabilecek ama muhtemelen kimsenin aklına gelmeyen şey bir gsm operatörünün mobil istasyonlarından birini bölgeye yollayıp triangulation sağlamak olabilirdi.

    * elt sinyali neden kullanılmadı. elt cihazı helikopterde var ancak sinyal alınamıyor. bu da helikopterin muhtemelen çok kötü bir yerde düştüğünü delalet.

    * diğer faktörler; gece görüş/termal görüş cihazları, helikopterler vs. bu tür cihazlar tamamen hava şartlarının ve coğrafyanın uygun olması durumunda işe yararlar bu kazada maalesef bunu engelleyen şartların tümü vardır. sis, tipi dağlık arazi gibi.

    şimdi gelelim karadan yürütülen çalışmalara:

    deniyor ki 2000 kişi bir helikopteri nasıl bulamaz. öncelikle bulamaz diye birşey yok elbet bulur problem o şartlarda hazırlıksız ve yaralı olan insanların dayanma süresi içinde onlara ulaşmakta ki, bu da kimsenin kabul etmek işine gelmese de -büyük bir tesadüf olmadıkça- imkansıza yakındı. nitekim kritik süre içinde zaten ulaşılamadı. hava müsade etseydi ve arama kurtarma timleri helikopterlerle dağıtılabilseydi muhtemelen bulunabilirdi ama kısmet değilmiş.

    gelelim hayatında o şartlarda bulunmamış şehir bebelerine 2000 kişinin neden eliyle koymuş gibi enkaza ulaşamadıklarını anlatmaya. öncelikle kesin bilinen şartlardan başlayalım; hava sisli görüş mesafesi yer yer 10 metreye kadar düşüyor ayrıca zaman zaman kar yağışı var bu da görüşme safesini olumsuz etkilemekte. hava sıcaklığı -8, -15 c° arası. irtifa 1700m civarı, arazi dağlık ve sarp ayrıca yerde iki metreye ulaşan kar var. bunlar çalışmaları nasıl etkiler sonra açıklayacağım.

    bir de kesin olmayan ama benim uydu resimlerinden (tvde verilen) gördüğüm kadarı ile belirlenen 30km² lik alanda 3-4 zirve bir o kadar da vadi var. yani parkur çok zorlu ve taraması güç.

    şimdi şehirli bebelerimiz için bunların ne anlama geldiğini anlatalım. okumaktan bayacaklar için sonucu başta yazayım; bu şartların gösterdiği sadece en iyi ekipman ve eğitime sahip uzman dağ arama kurtarma ekiplerinin enkaza ulaşma şansı olduğudur. yani orada ikibin kişi var ama bu işi kotarabilecek adam sayısı en fazla yüzdür. o yüz kişi de bu görüş mesafesinde, bu hava ve arazi şartlarında kritik zaman diliminde -çok büyük şans olmazsa- zaten enkaza ulaşamaz (ulaşamadı). diğerlerinin değil enkaza ulaşmak gerekli ekipman ve eğitimleri yoksa o şartlarda gece sağ kalmaları bile mümkün değildir.

    diyeceksiniz ki millet evereste çıkıyor iniyor, çok daha zor yerlere gidiyor geliyor dağcılar, neden bizimkiler bu kadar hızlı/becerikli değil. peki bu sonuca nereden vardık anlatalım. bir kere sportif tırmanışla arama kurtarma çok farklı şeyler. birinde önceden planlanmış bir rota ve seçilebilecek en uygun şartlarda başlanan bir aktivite var. diğerinde tamamen şartların esirisiniz, rota seçme şansı yok, olmadığı gibi görüş mesafesi çok düşük ve arazi taraması yapmak mecburiyetindesiniz. sanılanın aksine dağcılar her gördüğünüz dağa tepeye tırmanamaz/tırmanmaz, tırmanabilse bile arkasında ne olduğunu bildiği için hesaplayıp tırmanır. 10m görüş mesafesinde bir vadiye giren ekip bütün gün dolaşıp değil enkazı, vadiden çıkış yolunu bile bulamayabilir. bu sadece sis ve arazi yapısının getirdiği güçlük. bir de yanlarında taşımak zorunda oldukları ekipmanın ağırlığı (kamp ekipmanı taşımak zorundalar yoksa kendi hayatları tehlikeye girer) ve dahi yerdeki 2m kar. sırtında en az 15-20 kg ekipmanla, o karda, dağlık parkurda, önünü görmeden feriştahı gelse günde 5km² den fazla alan tarayamaz.

    kıssadan hisse arama kurtarma çalışmalarında bir zaaf yok. zaaf varsa varsa bürokratlarda ve siyasetçilerde var. ama sahadakiler işlerini bence olabilecek en iyi şekilde yapıyorlar.

    yazarın notu: iş bu entry siyasetçi, bürokrat ve yalaka tayfası aklamak için değil orada kendi hayatları pahasına canla başla çalışan ekipleri anlatmak için yazılmıştır.
  • 6 kişinin öldüğü kazadır. ölenlerin altısının da adı muhsin yazıcıoğlu değildir, içlerinden sadece bir tanesi başlıkta ismi geçen kişidir. diğer beş kişinin kim olduğu, onları özleyecek çocukları olup olmadığı, arkalarından kimlerin nasıl ağlayacağı anlaşıldığı kadarı ile kimseyi ilgilendirmemektedir. tek bilinen içlerinden bir kişinin kazanın hemen sonrasında 112 acil yardım hattını aradığı, dakikalarca "hala yerimizi bulamadınız mı hanımefendi?" diye acı içinde inlediği, "donarak ölücez galiba burada" diye diye donarak öldüğüdür. "daha bulamadınız mı hanımefendi?" diye seslenen o adamın aklını, yüreğini, korkusunu, halini, durumunu bir saniye de olsa içlerinde hissedebilenlerin o hisse sıkı sıkıya sarılmaları faydalı olacaktır, çünkü o his yoksa içinizde siz de birgün "oh oldu" ya da "bizi bırakma başkan" diyenlerden olabilirsiniz, ki ikisi de aynı şeydir. unutanlar için tekrar hatırlatmak gerekirse; birbirinden farklı 6 kişinin öldüğü kazadır.
  • sadece 112 acil durum görevlisi ile konuşmalara dahi bakacak olursanız hakkında bir çok açıklanmamış soru olan kaza. çok fazla anlamsız konuşma geçmekte. hatta bu konuşmaların doğruluğunu dahi yeniden değerlendirmeye almak lazımdır, şöyle ki;

    112 görevlisi : 112.
    ismail güneş (i.g): ben iha muhabiri ismail güneş, helikopter ile düştük.
    112 : nerede? neredesiniz?
    i.g : bilmiyorum nerede olduğumuzu. bbp genel başkanı yazıcıoğlu ile birlikteydik.
    112 : neredesiniz?
    i.g : hatırlamıyorum.
    112 : etrafınıza bakın, ne görüyorsunuz?
    i.g : her taraf kar, sis. her taraf sis.
    112 : helikopteri nereden kiraladınız?

    • son cümlenin 112 operatörü tarafından kurulmasını sağlayacak herhangi bir bilgi var mı? o helikopterin kiralık olduğuna dair i.g tarafından hiç bir bildirim yok, buna rağmen 112 operatörü o helikopterin kiralık olduğunu nereden biliyor?

    112 görevlisi: alo. diğer beş kişi yanınızda değil mi şu anda? size cevap verebiliyorlar mı?

    • kaza olur olmaz henüz kimseyle iletişim kurulmamış olmasına rağmen, helikopterde kaç kişi olduğunu 112 görevlisi nereden biliyor?

    112 görevlisi: başka yerinizde kanama var mı?

    •i.g kanama olduğuna dair hiç bir şey söylemedi ki başka yerinde kanama olup olmadığı soruluyor?
  • teknoloji ne kadar ilerlese ilerlesin her şekilde ülkemizde köylünün milletin efendisi olduğunu göstermiştir bir daha.
  • belki de* bir partinin genel başkanının ölmesine sebep olacak kazadır. söz konusu parti, -ki bbp'dir- türkiye tarihine adını kan ile yazmış bir partidir. birçok katliamda doğrudan ya da dolaylı olarak söz konusu partinin ve parti başkanının adı geçmiştir. öyle ki; hrant dink cinayetinin azmettiricileri dahi mahkemelerinde "yaşasın büyük birlik partisi" ya da "yaşasın alperen ocakları" diye slogan atabilmiştir. * ve yine hrant dink cinayetinin planlayıcıları * ile bbp genel başkanı muhsin yazıcıoğlu'nun birlikte çekilmiş fotoğrafları ortaya çıkmıştır.

    söz konusu partinin, sivas katliamı'ndaki rolü ortadadır. yangından kaçıp yan taraftaki binaya sığınmak isteyen insanları kalaslarla dövenler de bbp'lilerir.

    farklı kültürleri yok sayıp, kendisinden olmayanlara satırlarla, döner bıçaklarıyla saldıranlar da bbp'lilerdir. *

    gerici, yobaz, faşizan, ırkçı unsurları içerisinde barındıran bir parti ve bu partinin kurucusundan bahsediyoruz. kurucusu dediğime bakmayın, partinin her şeyidir muhsin yazıcıoğlu.

    yapılan katliamlar ortadadır.
    katliamı yapanlar da ortadadır.
    katliamı yapanların hangi partiler ile anıldığı da ortadadır.
    katliamları yapanların hangi parti lehine slogan attıkları da ortadadır.

    doğrudanlık ya da dolaylılık söz konusu olsa da, bağları görmemek aptallık olsa gerek!

    "muhsin yazıcıoğlu, bu katliamları düşünmüş müdür; düşündükçe canı yanmış mıdır?" bilemiyorum; ama burda muhsin yazıcıoğlu'nun ölme ihtimaline sevinenleri rahatça anlıyorum. unutmayalım; katledilen bir halk ve bu halkın evlatları var. ölüm ihtimaline sevinip de insancıl özelliklerini unutmuş gibi görünenler, emin olun ki; "vurulduk ey halkım unutma bizi" diyenleri unutmayanlardır.

    dediğim üzere; insani açıdan acı gibi görünse de en nihayetinde gerçektir bu durum.
  • eğer enkazın yerinin yaklaşık olarak belirlendiği birinci ve ikinci haritayı saklayan emniyet değil de jandarma olsaydı, cumhurbaşkanı illaki çıkıp "haritayı keçiler yemedi ya?!" diye serzenişte bulunur, bunu ihbar eden cesur (!) özel yetkili savcılar o gün görevde olan tüm askerleri gözaltına alıp, ergenekon2 diye tutuklama talebiyle mahkemeye sevk ederdi.

    bülent arınç çıkar "şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemiyorum", suat kılıç "askeri vesayet bitmeli artık", bekir bozdağ "sonuna kadar gidilecek", son olarak tayyip erdoğan "birisi çıkmış haritayı saklamış, bunlar olacak iş değil" derdi. taraf gazetesi emre uslu ve mehmet baransu başkanlığında "harita saklayan jandarma" ekibi kurar ve iki valiz belge bulurdu.

    yaparlardı amına koyayım, ama olay emniyet kaynaklı ise herkes sus pus. adaletinizin, vicdanınızın, insafınızın ta....

    ondan sonra rteperver sözlük cengaverleri "ısmarlama haber yaptırıyolaaa" diye sıçım sıçım sıçıyor işte her tarafa.
  • devletim bilmem kaç saat aradığı enkazı, gönüllü olduklarını söyleyen köylü vatandaşlarımızın 3 saatte bulmasıyla sonuçlanan kaza. kimseyi eleştirmek ya da bir şey ima etmeye çalışmıyorum ama şunu sağcısı,solcusu, ocusu, bucusu herkes biliyor ki bizim ülkemizde yaşamak, tamamen şans. tamamen.
  • şöyle diyaloglara sahne olmuştur.

    - 3 kişi ölmüş.
    - aaaaaaaaa hadi ya muhsin yazıcıoğlu da mı?
    - yok o 3 kişinin içinde yokmuş
    - oh ohh iyi o zaman... umarım kurtulur.

    kaza yerinde toplam 6 kişinin canı tehlikededir.
    ancak önemsenen sadece muhsin yazıcıoğlu'dur.
    ulan madem insanlıktan bahsediyoruz, diğerleri insan değil mi?
    daha mı insan acaba bazıları bazılarımızdan söz konusu böyle kişiler olduğunda?
  • kazadan sonraki ilk anlarda hayatta olan iha muhabirinin yardım isteyen çığlığı bütün kanallarda tekrar tekrar yayınlanıyor. ne olur rica ediyorum hatta yalvarıyorum kesin şu son görüşmeyi yayınlamayı. bizler mahvolduk bu çaresiz bekleyişte. o muhabirin ailesi kimbilir ne halde ?? ne olur biraz düşünün! ne olur biraz anlayışlı olun be!

    edit: siz iha muhabirinin ailesinin "ses kaydı yayınlanmasın!" talebini de zamanın ötesine yollayabilir misiniz!..
hesabın var mı? giriş yap