• bu topraklardan çıkmış en yetenekli oyuncudur, benim izlediklerim arasında. sarmaşık'taki performansı, javier bardem'in no country for old men performansından daha aşağıda değildir. film sırf onu izlemek için bile defalarca izlenebilir.

    akp çok büyük bir şey başardı, 15 temmuz ve cemaatle mücadele edecem diye hayata geçirdiği hukuksuz düzeni, muhaliflerin bile önemli bir çoğunluğunun pek de sorgulamadan içselleştirmesini ve normalleştirmesini sağladı. hukukun en temel ilkelerini çöpe atıp, modern ceza hukukunun belki en ayırıcı niteliği olan "kusursuz suç olmaz" ilkesini tümden çiğneyip, suçun manevi unsuru olan kastı aramayı bırakıp, ilkel bir "objektif sorumluluk" anlayışıyla, sadece bir cemaate mensup olmanın veya liderine sempati duymanın otomatikmen suçlu addedilmek için yeterli olduğu kanaatini toplumun çok büyük bir çoğunluğuna tartışmasız bir şekilde yerleştirdi. muhalif kitlenin de önemli bir bölümünün cemaat hakkında zaten halihazırda var olan öfkesini ve nefretini, inşa ettiği bu hukuksuzluk için kaldıraç olarak kullandı.

    yani bu yazdıklarımı okuyanların büyük çoğunluğunun da "nasıl yani, bu suç değil mi?" diye sorduğuna eminim mesela. evet değil, buna inanıyor olmanız da kendi hukuk güvenliğiniz açısından tek kelimeyle fecaat bir durum ve bugün içinde yaşamakta olduğunuz cehennemin tanımlayıcı unsuru.

    suç dediğimiz şeyin bir maddi, bir de manevi unsuru vardır. maddi unsur, işlenen fiildir; bir hareket, bu hareketin neticesi, ve hareket ile netice arasında bir nedensellik ilişkisinin var olmasıdır. manevi unsur ise, "kusur"dur, yani fail ile fiil ve neticesi arasındaki psikolojik bağdır.

    diyelim ki bir öğrenciye burs veriyorsunuz, bu öğrenci sizin verdiğiniz para ile uyuşturucu alıp satıyor. siz bundan dolayı suçlu sayılabilir misiniz? burada maddi unsur var, yani ortada bir fiil ve netice, bunların arasında da bir illiyet bağı var, sizin verdiğiniz para sayesinde bu öğrenci suç işliyor. ama manevi unsur yok, yani sizin bir kusurunuz yok. sizin kusurlu ve dolayısıyla suçlu addedilebilmeniz için, bu öğrencinin sizin verdiğiniz parayı bir suç işlemek için kullanacağını bilerek ve bunu isteyerek bu parayı vermiş olduğunuzun ispatlanması gerekir.

    ilkel ceza hukukunda, kusur unsuru büyük ölçüde yoktu, "objektif sorumluluk" anlayışı hakimdi, yani bir hareketin ve neticenin varlığı, suçun oluşması için yeterli addedilebiliyordu. bunun da ötesinde zaten suçun şahsiliği ilkesi de pek yoktu, bir kişi bir başkasının, ailesinin veya kabilesinin mensubu birilerinin işlediği suçtan dolayı cezalandırılabiliyordu. bin yıllar içinde, insanlığın deneyimleri ve son birkaç yüz yılda yaşanan aydınlanma devrimi ile birlikte, suçun varlığı için faile atfedilebilecek bir kusurun varlığının da aranması gerektiği düşüncesi oluştu, adalet anlayışımız bu doğrultuda tekamül etti. "kusursuz suç olmaz" ilkesi, modern ceza hukukunu premodern ceza hukukundan ayıran belki en temel ilke olarak tezahür etti.

    türk ceza kanunu'nun 20. maddesi suçun şahsiliğini, 21. maddesi kusur ilkesini ortaya koyar. yine 30. maddede ele alınan "hata" unsuru da, kusur ilkesiyle bağlantılıdır. bir örgüte üyelik veya üye olmamakla birlikte yardım suçları da, özel kastın varlığını gerektirir. yani failin, mensubu olduğu veya yardım ettiği örgütün bir suç örgütü olduğunu, suç işleme amacıyla hareket ettiğini bilerek ve isteyerek, kendi fiillerinin de buna katkıda bulunduğunu bilerek, örgütün amacı ve faydası doğrultusunda bu fiilleri işlemesini gerektirir. yargıtay'ın açık ve sürekli içtihadı da bu doğrultudadır. dolayısıyla bir faili cezalandırmak için mensubu olduğu veya yardım ettiği örgütün suç işlediğini ispatlamak yetmez, failin de bunun bilincinde olduğunun ve bilerek isteyerek bu fiilleri gerçekleştirdiğinin ispatlanması gerekir.

    bu ilkeler, batıda bir kısım liberal pembe götlü sjw'nin gereksiz vicdan yaparak, suçluların cezalandırılmasını zorlaştırmak için götünden uydurduğu bir takım safsatalar değildir; insanlığın binlerce yıllık deneyiminin ve birikiminin, yüzlerce yıllık bir aydınlanma devriminin, kolektif bir aklın tekamülünün ürünüdür. insan aklının ve mantığının kaçınılmaz bir şekilde vardığı ve varması gereken yerdir.

    akp, işte bu ilkeleri tümden çöpe atıp, hepsinin bir kısım gereksiz formalite olduğunu ve devletin bekası için göz ardı edilmesi gerektiği düşüncesini topluma benimsetmeyi başardı. devletin kendisinin bile 2016 yılının ortalarına kadar "silahlı terör örgütü" tanımı yapmadığı bir örgüt hakkında, düzenlediği türkçe olimpiyatları için merkez bankasının özel para bastığı bir örgüt hakkında, devletin başının "kandırıldık allah affetsin" diye işin içinden sıyrılabildiği bir ortamda, bankası devlet erkanının teşrifiyle kurulan bu örgütün bankasına para yatıran, veya örgüte dini bir cemaat olarak bakan ve sempati duyan insanlar, herhangi bir suç işleme kastı aranmaksızın otomatikmen suçlu addedildiler ve cezalandırıldılar, bu da gayet normal ve doğal bir süreç olarak toplum tarafından benimsendi, başlarına gelen her şey gayet adil ve hak olarak görüldü.

    bir oyuncunun başlığında bu konulara girmek zorunda kalmak acı verici, ama "böyle bir yeteneğin saçmasapan fikirlerin peşinden gidip bizi kendinden mahrum bırakmasına çok içerliyorum." gibi şeyler yazılınca, maalesef onun yeteneğinden değil ceza hukukunun ilkelerinden bahsetmek zorunda kalıyoruz.

    ondan mahrum kalmamızın sebebi kendisi değil, hukuksuzluğu ve ahlaksızlığı içselleştirmiş bir toplum olmamız. bir insanın fikirleri nedeniyle, sadece bir cemaat mensubiyeti veya sempatisi nedeniyle ülkeden kaçmak zorunda bırakılmış olmasını gayet normal ve doğal görüyor olmamız. o cemaate duyduğumuz kin ve nefret nedeniyle, adalet duygumuzun üstüne sifon çekmiş olmamız. böyle böyle, günlük hayatta işlediği herhangi bir fiilin suç addedilebileceğinden mütemadiyen şüpheye düşen, bu nedenle de kendi götünden bile korkan, devlet karşısında hiçleşen ve köpekleşen, haysiyetsiz bir insan yığınına dönüşmüş olmamız.

    ve belki en verimli olabilecek çağlarında onu izleyemiyor olmamızı, sadece bizim için değil, dünya sineması için büyük bir kayıp olarak görüyorum. artık bir gün hollywood mu keşfeder ne olur bilemiyorum ama umarım hak ettiği ve olması gereken yere bir noktada gelir.
  • bugün debe entrysi ve onun ardından "kemalistler ülkeden kaçırdı" yazan fetö evladını okuduktan sonra hakkında bir kaç şey yazmak istediğim aktör.
    piyasadan biri olarak yazıyorum dostlar;
    nadir sadece bir cemaate üye diye ülkeden kaçmadı.
    nadir "hala" fetöye sıkı sıkıya bağlı, 15 temmuz tiyatrosu gerçek olsaydı senaryolarında gülen tarafta olurdu kendisi.
    o kadar fetöcü ki, tolga karaçelik'ten onur ünlü'ye kadar dostları "aklının zekâtını versen o orospu evlatlarını ihya edersin ne işin var onların arasında" diyor.

    hani debe entrysinde yazdığı gibi "cemaate sadece üye" değil sıkı bir takipçisidir kendisi.

    edit: kendisini yakında tolga karaçelik in yeni filminde izleyeceğiz.
    edit 2: ilgili yazar da zaten fetö öven bir tipmiş.
  • "bi altmış saniyenizi alacağım. tolga sağol, böyle bir rolü bana teklif ettiğin için ve bütün ekibe teşekkür ediyorum, jüri üyelerine, hepinize sağolun. hasbihal etmek istiyorum, çok kısa, otuz saniye. benim memleketle ilgili dertlerim var. bu filmden de* hareketle çok güzel arkadaşlarım var; farklı dilden, dinden, ırktan, meşrepten, mezhepten ve hepsini aşk derecesinde seviyorum. ve bizi ancak kardeşlik ve muhabbetin kurtaracağına inanıyorum. muhabbet. gerçekten. belki bir duble rakı ya da bir demlik çay. sadece muhabbet etmek kurtaracak bizim dertlerimizi. buna inanıyorum, çünkü vücudun organları gibiyiz. kulağın ağıza, elin ayağa muhalif olamayacağına göre; kesildiği zaman bütün vücut acıyacağına göre, kader bağlılığımız var memlekette..."

    52. antalya altın portakal film festivali'nde, sarmaşık filmiyle kazandığı en iyi erkek oyuncu ödülü sonrası yaptığı bu naif konuşma a haber tarafından sansüre uğradı. konuşmasının sonunu nasıl tamamladığını, salonca nasıl alkışlandığını maalesef duyamadık, göremedik. logosunun altında "sansüre hayır" yazısı bulunan kanal, nadir sarıbacak'ın rakı sözcüğünden sonra önce görüntüyü değiştirdi, ardından sesi kesti.

    laf sokma derdiyle değil; gayet içten ve incelikli yapılan bir konuşmanın bile rahatsız edici bulunup kesilmesine üzüldüm. diğer yandan böylesine güzel bir insanın varlığına bir kez daha sevindim.

    tanım gerekirse; pek başarılı oyuncu, güzel insan.
  • fetö soruşturmasından dolayı uzun zaman gözden uzak kalmasından mütevellit kendisini bu zamana kadar tanımamışım, o kısım benim ayıbım.

    tanışma hikayemize gelince;

    boş zamanım olduğunda hobi olarak wikipedia bakarım. sonsuz bir deniz orası, oradan oraya savrulurum. nerden geldim bilmem altın portakal en iyi erkek oyuncu kazananları başlığına gelmişim.

    herkesi tanıyorum 2010'lu yıllara kadar ama büyüdüğümüzden midir nedir sonrasındaki aktörler arasında tanımadıklarım da var. bir baktım 2015 yılında nadir sarıbacak adında biri kazanmış. sarmaşık adında bir filmmiş. allah allah, film de izlerim ama nasıl kaçırdım ben bunu ?

    açtım youtube'da bi trailerina bakayım dedim, hangi oyunculukla kazanmış.

    5 dk.lık cenk'in psikoza bağlama sahnesini gördüm. açayım bi dedim ; annnannııııskkyyymmmm :o

    o ne lan öyle ! aklım çıktı ulan aklım. o nasıl bi psikoza bağlama öyle ?

    karar verdim, izleyeyim dedim tüm filmi ben ya. çok iyi filme benziyo sahiden de. hem 5 dakikalik performans böyle ise tüm film nasıldır allah bilir.

    açtım izledim, adam insan gibi oynamıyor amk. ben hala böyle bir yeteneği nasıl kaçırdığımı anlamaya çalışıyorum filmden sonra.

    dedim bi ekşide entrylere bakayım, 16 sayfa entry ! allah allaaaaaaahhh... ulan ben bir gecede cahil mi kaldım ? nasıl tek bir kere bile denk gelmem aklım almıyor !

    ilk sayfadan itibaren okumaya başladım. sadece oyunculuğuna inanılmaz övgüler var. müthiş performanslar sergilemiş 2000'li yılların sonlarında, tiyatroda filan insanların aklını almış adam. e çok iyi !

    dur dedim biraz da son sayfalara bakayım. geldim 16. sayfaya. ben daha da şok ! adam fetö'cüymüş ya la ? demek 2015'ten sonra bu fetö metö işleri olmasa, çok daha kaliteli yapımlarda çok daha iyi yerlerde izleyebilecekmişiz kendisini. belki ben de daha önce tanışacaktım muhteşem oyunculuğu ile...

    inanılmaz bir hüzün kapladı içimi. kış uykusundaki sahnelesini izledim, beş kardeş'teki sahnelerini ve diğerlerini izledim kısa kısa. çok üzüldüm böyle bir yeteneğin kaybolup gidecek olmasına.

    her şeyden bağımsız, akıl tutulması yaratacak kadar büyük bir yetenekmiş bu adam. saçma sapan şeyler yüzünden kaybolup gitmiş. çok üzgünüm, çok.
  • eski twit'lerinden birine bakarken neredeyse ağlayacak olduğum oyuncu. çok seviyorum be.

    ilgili twit:

    "allah bana olursa bu dünyada olmazsa öbür dünyada bahçeli bir ev verirse bahçesine insaallah hanimeli, iğde ağacı ve ıhlamur ağacı dikecem."
  • bu adamda şans yok aga. önce (bkz: istanbulun altınları) sonra (bkz: ben de özledim) şimdi de (bkz: bana artık hicran de) sırasıyla yayından kalktı. ulan o kadar dürrük adam boş beleş oynuyor saçma sapan dizilerde bu kadar kaliteli bi adamı ekranda tutamıyorlar.yeter amk.
    aylar sonra editi: beş kardeş de yayindan kalktı şimdi de muhteşem kösem de oynuyor. sonunda sağlam bi işi olacak sanırım. orda da 3 bölüm sonra öldürmezlerse iyi.
  • bu insan bir oyunda, dizide, filmde ağacı oynasa, yani böyle iki saatliğine ağaç olsa, bence olur. gözümü kırpmam izlerim. inanırım onun ağaç olduğuna. öyle inanıyorum onun olduğu rollere.
  • en beğendiğim performanslarını şöyle sıralayabilirim:

    1. cenk (bkz: sarmaşık)
    2. duble (bkz: şubat)
    3. nazım (bkz: beş kardeş)
    4. levent (bkz: kış uykusu)
    5. musa (bkz: uzak ihtimal)
    6. kamil (bkz: yozgat blues)
    7. samim (bkz: sen aydınlatırsın geceyi)
    8. hüseyin (bkz: gişe memuru)
    9. hacı dayı (bkz: ben de özledim)
    10.cemal (bkz: yük)
  • subat adli ulke yayin tarihine sanat eseri olarak girme yolunda ilerleyen bir dizide tek gozuyle aglayip kahrolurken, diger gozuyle tereddutsuz zulmedebilen, adi gibi nadir oyunculardandir.

    arkadas, tamam bu isin makyaj boyutu vardir, lens takilmistir, belki gozyaslarinin kismiliginde makyajin etkisi vardir fakat o ifade degiskenligi... nasil yahu! mona lisa nin bakanin zihnine tokat atmasina sebep ozelligi o degil midir? gecin aynanin karsisina, deneyin bakalim; yapilabilemezdir. nadir saribacak yapmistir. saygilar!
  • antalya film festivali'nde aldığı ödül sonrası yaptığı konuşmada tam da kardeşlik ve muhabbetten söz ederken sansürlenen oyuncu.

    bahsedilen kavramlara kelime olarak bile tahammül edilemiyor. varın gerisini siz düşünün.
hesabın var mı? giriş yap