• vizyon tarihininden üzerinden aylar geçmesine rağmen türkiye'de yayınlanmayan, malum sitelerde de bulunmayan filmdir. bilgisi olan suserlar yeşillendirebilir.

    edit: yardımcı olan well cooked e teşekkürler.
  • türkiye vizyon tarihi 26 ekim 2018 olarak duyurulmuş olan ferzan özpetek projesi.
  • bugün fragmanını gördüğüm, 26 ekim'de türkiye'de vizyona girecek olan, ne olduğunu araştırmak için ekşi'ye girdiğim fakat hakkında pek bilgi edinemediğim film. o halde merak ettiğim şeyleri eklemek bana düşer dedim, buralara geldim.

    türkçe ismi (bkz: napoli'nin sırrı)
    fragmanını buradan izleyebilirsiniz --> https://www.youtube.com/watch?v=e41eiz33i_8
    italya’nın yabancı dilde en iyi film oscar’ına aday adayı imiş ayrıca bu film.

    gerilim, gizem ve aşkın işlendiği, erotik sahnelerin yer aldığı bilgisi var. yönetmeni ferhan özpetek ve dili tamamen italyanca.

    rotten tomatoes %47 vermiş, demiş ki çarpıcı ve duygusal olarak film edilmiş bir psikolojik gerilim filmi. görselliği genel olarak beğenilmiş. ıtsjustmovies 'deki bir incelemede de 10 üstünden 8 vererek "bir italyan filminden bekleyeceğiniz her şey var: güzel insanlar, hayaller, şehvet sahneleri ve tabii ki yalanlar, yalanlar yalanlar" demişler.

    bu arada warner bros ve bkm'nin beraber olması da ayrı bir detay.
    sanırım bize de izlemek sonra buradaki yazıyı editlemek düşecek.
  • ferzan özpetek'in izlediğim ilk filmi. böylesine iyi bir film yapabilmek için 30 senelik tecrübe ve çalışma gerekiyorsa, değmiş.

    --- spoiler ---

    gözler, küçük bir kız iken babasının öldürülüşünü ve annesinin ölümünü göremeyen kahramanımızın takıntısı haline gelmiş. eğer ikinci bir cinayet işlediyse, ki soruşturma sahnelerinin birinde daha önce aynı şekilde öldürülmüş başka bir adamdan bahsediyorlardı, bıyıklı amcamızın geleceği çok parlak değil. bıyıklı amcamız tabi ilişkilerinin ilerleyen safhalarında arızaları anlayıp teyzemize bi bilinçaltı temizliği yaptırırsa, yırtabilir. nlp, eft derken, o yoldan yürüyüp teyzemizin iç dünyasını toparlayabilir.

    ilk başlarda ne olduğunu anlamadığım , orada burada gördüğümüz kör insanlardan, son sahnelere doğru 40 tane kör insan önümüzden geçtiğinde, bir şeyler çıkarmamız gerektiğini anladım. yine görmeyenler ve gözler..

    teyzemiz o büyük travmaya rağmen doktor olmuş, bu olumlu birşey diyeceğim.. o anda düşünüyorum, geçirdiği o elim olay sebebiyle otopsi doktoru olmuş; bir göz doktoru değil mesela. göz doktoru olsa tabii ki bir gerilim filmi olmazdı, ferzan bey sanatını bu denli konuşturamazdı.

    insanların topluca bir arada olduğu yerlerde de genellikle göz teması kurmamaları filmin kurgusundan mıdır yoksa bana mı öyle gelmiştir, bilmiyorum.

    --- spoiler ---

    mükemmel kurgu.. büyük bir film..

    bir kaynak ustası olarak eyyorlamam bu kadar, keşke daha çok kitap okuyup daha çok film izleseydim, film tartışılan ortamlarda sabahlasaydım da daha çok şey yazabilseydim.

    kassam yazarım aslında, bekleyen işler var. ferforje var 4 boy, onları kaynatacam.
  • oyle boluk porcuk olmak ki ortalama ustu sayilabilecek bir fikri ziyan etmek filmi olmus. anlatmak istedigini tam anlatamamis ya da bazi yerlerde bir sey anlatmak icin cabalamamis, anlamadim. tamamen estetik, hislere oynamaya calismis desem o da degil, neyse detayli bakarsak.

    --- spoiler ---

    sevisme sahnesine kadar olan bolume kadar galiba tukurdugumu yalayacagım diye bir fikre kapildim ancak ozpetek beni yaniltmadi, tipik hardcore bi seks sahnesi ve bu zirve duygudan sonra izleyiciye gecmesi icin ugrasilan duygularin hicbirinin gecememesi sikintisi var.

    film boyu kor goze parmak foreshadowinglere maruz kaliyoruz, en son cocugun olulerle ilgili sorusu uzerine kahkahama engel olamadim ferzan ozpetek affetsin.

    tipik ozpetek hikayelerinde, birden bir seyler olur ve bi insanin hayatinin a noktasindan b noktasina gelisini izleriz. bu filmdeki plot twist yuzunden iki nokta arasindaki hikaye inanilmaz bulaniklasmis. doktor hanimin teyzesi ve annesi ile ikiz kardesler arasinda kurulan analoji megerse yokmus aslinda. gerci filmin sonunda da “ben aslinda yoğum” demeye getirmis ozpetek artik ne alakaysa?

    benim nazarimda sifir entelektuel birikimi olan bir insana bile gecebilen, isleyebilen bir film basarilidir ancak bu film derdini ne tane tane ne de uyandirdigi hislerle anlatabilmis.

    son olarak, yogun vurmali calgilarla giren o sahnelerin amaci neydi? neye hizmet etti muamma.
    --- spoiler ---
  • arapca sarki icin;
    (bkz: ghir enta)
  • dün izledim. ve hiçbir şey anlamadım. gerçekten hiçbir şey anlayamadım. çok da pür dikkat falan izledim. lütfen birisi özelden filmi açıklayabilir mi bana? :(
  • başlardaki sevişme sahnesi gereksiz uzun. sanki ticari kaygıyla bu kadar uzun tutulmuş gibi (fragmanda bile fazlaca yer verilmiş, hatta fragmanın tamamı). filmin bütünü için gereksiz ayrıntı ve uzunlukta. müzikler güzel, napoli güzel, aile, yemek sahneleri, dekor vs güzel ama yeterli olmamış filmi kurtarmaya. üzgünüm ferzancım, bir eksi puan daha..
  • kritiği yapılacak bir film değilmiş maalesef. garip bir sanatsal kaygı uğruna anlam denen şey katledilmiş. özellikle tavsiye edemiyorum. birkaç şık hareketle tatmin olanlara önerilir.

    giovanna mezzogiorno isimli ablamız yine bir ferzan özpetek filminde erkeğinin peşinde. fakat napoli veleta maalesef ki (bkz: la finestra di fronte) ile asla yarışamaz. bir yıl sonu, o kara kışta vizyona girip kremalı kavhe tadıyla içleri ısıtan film nerde bu yapım nerde... üstelik aradan geçen yıllar giovanna ablamızı poşete çevirmiş. la finestra di fronte'de duru duru bakan o parlak kadın yerini şişme kadın gibi bir şeye bırakmış, üzüldüm. gerçi la finestra di fronte ile içimizi ısıtan ferzan özpetek de yerini sinemada anlam denen şeyi katleden garip birine bırakmış buna daha çok üzüldüm. zaten (bkz: istanbul kırmızısı) ile şoka uğratmıştı. şimdi de benim yolum yolum değil, filmlerime para verip gelmeyin diye açık açık söylüyor.
    şunu da belirtmek gerek ki filmde birkaç sahne yönetmenlik açısından zirve, kamerayı kullanımı ve görsel ifade biçimi harika. ama yetecek gibi değil. filmde o kadar çok anlamsız ve gereksiz sahne, bir işlevi olmayan rol ve kare var ki insan gerçekten hayret ediyor. neden çekmişler ki bunu dedirtiyor film, bir noktadan sonra. her şeyi geçtim hani serra ablamız, hani sezen??

    (bkz: la finestra di fronte) ve (bkz: coure sacro) gibi filmler şanslı insanların bir sonbahar/kış ayında gidip görme belki de sonrasında bir yerlerde bir kahve eşliğinde filmi düşünme hakkı bulduğu nadide yapımlardı. o filmleri bize getiren ferzan özpetek formundan düştü, erkeğinin poposunu büyük şevkle ıstırıp yalayan(!) bir kadının hikayesiyle yetinin diyor.
  • ferzan özpetek sineması’ndan farklı bir yerde duran; anlatım dili, gösterdikleri ve göstermedikleriyle kıymetli bir film. filmde imgelerin kullanımı ve arka plandaki napoli seyirciye harikulâde bir seyir zevki sunuyor.

    sevişme sahnesiyle alâkalı “resmen porno bu” başlığı atılmış. gördüğüm en estetik sahnelerden biriydi. enfes bir görüntü yönetimi vardı ve film dilinin gramerine müthiş uygundu. ilgili gazeteci çok izlemiş sanırım ben hiç izlemediğimden bilmiyorum eğer porno bu kadar estetik bir disiplinse ben de başlayabilirim.

    son olarak filmdeki arapça şarkının adını merak etmekteyim.

    edit: şarkı, souad massi-ghir enta imiş. tüm mesaj atanlara teşekkür ederim. albüm itunes'ta bulunuyor.
hesabın var mı? giriş yap