• uğruna ekşinin çaylağı olmayı kabul ettiğimdir. şöyle ki, senelerdir bir şekilde arapça ve arap edebiyatıyla hemhal olmuş, necip mahfuz'u arapça aslından okumuş biri olarak bu devam eden seneler boyunca her türkçeye çevrilen kitabında biteviye devam eden hataları, tam da sinirlerimizi aşındıran cümlelerin diyalogların başına gelenleri ve her seferinde çeviri hakkında yazılan yazıların yetersizliği, 'şimdi bu çeviri arapça aslından mı yoksa ingilizceden mi?'nin ötesine geçemeyişini izleyip durmak sonunda benim gibi köşesinde mağrur mağrur tembellik eden birini bile ağaya kaldırabilmiştir deyu başlayalım.
    öncelikle necip mahfuz'un kırmızı kedi, turkuaz vb. yayınevlerinden çıkan hiçbir kitabı arapça aslından çevrilmemiştir. işin kötüsü bu yayınevleri kitabı ingilizceden çevirdiklerini yazma nezaketini bile göstermemişlerdir. okurken ilk sayfaya göz atan iflah olmaz meraklıların fark ettiği üzere bu kitaplar 'the american university in cairo press' aracılığıyla basılmıştır ve kahire'deki amerikan üniversitesi arapça değil ingilizce kitap yayınlamaktadır. işin daha da kötüsü amerikan üniversitesi akademik yayınlara öncelik veren, ortadoğuda veri toplayan ve oryantalist dertleri olan bir yayınevidir ve necip mahfuz'un kitaplarını üniversitelerinde gördükleri eğitim sonucu ingilizce öğrenen öğrencilerine çevirtmektedir, diğer birçok alanda yaptığı gibi. dolayısıyla bu kitaplar hem arap edebiyatı hem de ingiliz edebiyatına yıllarını vermiş, edebi kaygıları olanlar tarafından ingilizceye çevrilmemiştir ve dolayısıyla özellikle ifade şekli bakımından hırsız ve köpekler 'necip mahfuz görse kim bilir nasıl bir küfür savururdu' dedirten bir hale bürünmüş, mahfuz'un onca ses getiren, hakkında ölüm fetvası verilmesine neden olan 'awladu haretina' kitabının orjinal ismi bile yanlış yazılmış, kahire üçlemesi arapça bilen bir redaktörün düzeltmelerinden geçtiği halde yine kitapların orjinal isimleri yanlış yazılmış ve mahfuz'un betimlemelerine, arapçanın zengin dağarcını nil'in bitip tükenmezliği gibi önümüze seren diline olan olmuştur.
    necip mahfuz'un ingilizce, fransızca vb. batılı dillerde çok iyi çevirileri bulunmasına rağmen bu yayınevlerinin neden amerikan üniversitesini tercih ettikleri cevabı fi tarihine bırakılmış sorular arasındadır. mehmet said aydın'ın zamanında hırsız ve köpekler kitabıyla ilgili bu kadar çeviri kokan bir kitabın nasıl olup da avi pardo'nun kaleminden çıkmış olabileceğini sorguladığı yazısının cevabını da biraz burada aramak gerekiyor. ama asıl cevabının nerede aranacağı bile bilinmeyen soru ise arapçadan türkçeye neredeyse biraz dişe dokunur tek çevirinin adonis'in yky'den çıkan şiirleri olduğu.
  • 1911 dogumlu misirli realist yazar. eserlerinde kucuk insanlar uzerinden buyuk olaylari anlatmayi sever ve bunu cok iyi yapar, isledigi karakterler cok yonludur, asla karton etkisi vermez... kanimca yakindogunun tartismasiz en iyi roman yazari. maalesef turkceye pek az eseri cevrilmis, o ayri. ozellikle 1. dunya savasindan 1952'ye kadar bir ailenin uc kusagini ve bu arada misirin modernlesme surecini buyuk bir akicilikla anlattigi kahire uclemesi ingilizceden okunasi. (ceviri mukemmel)
    (bkz: okuz anlatiyor)
  • adından dolayı türk sanılan yazarlardan biri. (bkz: selma lagerlöf)
    dün gordion avm'deki ada kitabevi'nde rafları incelerken, şaka gibi bir konuşmaya tanık oldum. görevli genç, hemen yanımda kitaplara bakan güzel ve bakımlı hanıma yaklaşıp, sordu:
    -aradığınız bir kitap var mı?
    -hayır.
    -benim önermemi ister misiniz? ne tür kitaplar okursunuz?
    -her tür olabilir.
    -necib mahfuz'un ''hırsız ve köpekler''ini öneririm.
    -yalnız, ben türk yazarları pek beğenmiyorum. yabancı önerirseniz....
    -?!!!
  • bugün hırsız ve köpekler'i bitirdim, yarın aşk zamanı'na başlıyorum. okuduktan sonra sormak istediğim tek şey, nobel ödüllü bir yazarı arapça aslından çevirecek bir çevirmen bulamadınız mı gerçekten? suyunun suyu olmuş böyle. avi pardo harika bir çevirmendir, charles bukowski ve john fante çevirilerini bayıla bayıla okurum ama hırsız ve köpekler'den, yani önce arapçadan ingilizceye, sonra ingilizceden türkçeye çevrilmiş bir romandan, dili bakımından çok da tat alamadım açıkçası.
  • nobel almış olmasına ve tüm romanlarında mısırlıların çoğunlukla kötü özelliklerine vurgu yapmış olmasına rağmen hastası olduğum, tüm romanlarını türkçeye çevrilir çevrilmez bir solukta okuduğum mısırlı yazar. ama şu ana kadar okuduklarım arasında aynalar (el-maraya) kitabını tek geçerim.
    kitabın konusu şöyle :"mahfuz'a çok benzeyen bir yazarın çocukluğundan itibaren yaşamı boyunca tanıdığı, ilişkide bulunduğu elli beş farklı kişinin anlatıldığı aynalar'da aynı zamanda mısır'ın yakın tarihi içindeki olaylarla birlikte aydınları, sanatçıları ve bunların mısır tarihine bakışları anlatılıyor".
    aynalar kitabının içerisinde kim para verirse onu göklere çıkaran yandaş medya yazarlarından komunistlere müslüman kardeşler sempatizanlarına, genelev korumalarından sanatçılara kadar her kesimden insanın profili ve düşünce tarzı ele alınmış. bana her okuduğum sayfada keşke türkiyede de bağımsız bir edebiyatçı-çünkü ancak o zaman bu formatın hakkını verebilir- aynen bu içerikte bir kitap yazsa dedirtti.
    kitapta hastası olduğum bazı tespitler şu şekilde:
    "dinin büyüklüğü, din gibi nitelendirilmediği, din gibi düşünülmediği zaman daha iyi anlaşılıyor".
    "arap dünyasının sahip olduğu gerçek servet nedir biliyor musun? hayır, petrol değil! peygamberin hikayesi ve kuran!"
    velhasıl-ı kelam, daha çok eseri çevrilmeli ve okunmalı necip mahfuz.
  • doğunun en güzel yazarlarından biri.
    işin güzel tarafı doğulu olmayan biri bu adamın güzelliğini kolay kolay anlayamaz. ortadoğulu olmanın güzel yanlarından biri resmen bu adam.
  • bitirmiş olduğu son romanı "kuştimur kahvehanesi" yayınlanmış. kırmızı kedi yayınevi, 12 lira.

    buyrun: http://yazmazsaolecek.blogspot.com/…n-hikayesi.html
  • kitapları arapça'dan ingilizce'ye, ingilizce'den türkçe'ye çevrildiği için tat vermeyen yazar. bin yıl boyunca içiçe yaşadığımız adamların diline, kültürüne bu kadar kayıtsız kalışımız hödüklükten başka bir şeyle değerlendirilemez. ingiliz elli yıl kaldı ama mısır'ı köy köy bilir; biz bin yıl bulunduğumuz yerin dilinden çeviri bile yapamıyoruz.
  • kahirede el halili çarşısındaki bir kahvede yazarmış romanlarını. şimdi turistik bir kafe ve restorana çevrilen bu mekanda bişiler yiyip içmek isteyen turistler bazen kuyruklar oluştururlar.
  • "ev doğduğun yer değildir. ev, bütün kaçma girişimlerinin bittiği yerdir."
hesabın var mı? giriş yap