noruvei no mori
-
"yaşamın bir bisküvi kutusuna benzediğini düşün, yeter... bir bisküvi kutusunun içinde, her tür bisküvi vardır, sevdiklerin de, pek sevmediklerin de, öyle değil mi? ve insan sevdiğini önce yerse geriye pek sevmedikleri kalır sadece. ben kötü günler geçirdiğimde hep böyle düşünürüm işte. şimdi bunu yaparsam, sonrası daha kolay olur, derim kendi kendime. inan bana, yaşam bir bisküvi kutusu gibidir."
-
haruki murakami ile tanışmamı sağlamış,en sevdik kitaplar listeme top 10den girmiş pek şahane,çok bi okunası kitaptır.68 esintileri,beatles,salinger,fitzgerald.evet sırf bunlarla daha fazla haşır neşir olmak için bile okumaya değecek bir kitap.
kitabı okuyanlar bilirler,murakaminin kitaplarının en güzel yanlarından biri de,içinden mükemmel bir soundtrack listesi,ayrıntılı kitap listesi hatta film listesi çıkartılabilir.en çok beatles,fitzgerald ve salingerin bahsi geçmiş olsa da diğer değinilmiş kitap-film ve müzikler gerçekten dikkate almaya,sonradan incelenmeye değer bir liste.kitabı okurken bu listeyi el emeği göz nuru bir kenara çıkartıyor olmak bile ayrı bir haz veriyor insana.
-truman capote
-john updike-the centaur
-f.scott fitzgerald – the great gatsby
-raymond chandler
-kazumi takahaşi
-kenzaburo oe -seiteki ningen(seksüel erkek)-
-yukio mişima
-claudel
-racine
-ayzenştayn
-balzac
-dante
-charles dickens
-joseph conrad-lord jim
-osamu dazai
-tolstoy-war and peace
-the catcher in the rye
-thomas mann-büyülü dağ
-karl marxfaulkner- ağustos ışığı
-hermann hesse-çarklar arasında
-boris vian
-georges bataille
soundtrack listesi için:
-henry mancini-dear heart
-sergent peppers lonely hearts club band
-bill evans-waltz for debby
-jim morrison
-miles davis
-seven daffodils
-bach
-mozart
-scarlatti
-beatles (michelle, nowhere man, julia, norwegian wood,here comes the sun,something, yesterday,fool on the hill,penny lane,blackbird,when i’m sixtyfour,and i love her,hey jude,up on the roof)
-bossa nova
-proud mary
-blood sweat and tears-spinning wheel
-cream-white room
-simon und garfunkel-scarborough fair
-brahms
-backhaus ile böhm
-pat powell
-thelonious monk-honeysuckle rose
-desafinado
-garota de ipanema
-bacharach
-john lennon
–paul mccartney``
-tony bennett
-rolling stones-jumping jack flash
-the doors-people are strange when you’re a stranger
-john coltrane
-ornette coleman
-bud powell
-kind of blue
-sarah vaughan
-drifters-up on the roof
-maurice ravel
-robert casadesus
-carlos jobim-desafinado
-ravel-ölü bir prenses için pavan
-debussy-ay ışığı
-bacharach-(close to you,raindrops keep falling on my head,walk on by,wedding bell blues)
-the beach boys
-stevie wonder
-bob dylan
-ray charles
-carole king
-kyu sakamoto-(ue o muite aruko,blue velvet,green fields)
--- spoiler ---
midori,”merak ediyorum acaba yağmur yağdığında karıncalar ne yapıyordur?” sorusunu yönelttiğinde,benim için bu direk holden caufieldin "central parktaki gölde yüzen ördekler bahar geldiğinde yüzüyorlar da acaba kış geldiğinde nereye gidiyorlar?" sorusunu anımsattı.evet salinger izleri taşıyan murakami romanı,pek bir sevdiksin sen.
--- spoiler --- -
murakami'nin en gerçek romanı sanırım. bir fantastik öğe bulamadım. basbayağı gerçek bu.
ama tüm romanlarındaki arayış içindeki ve arayıştan vazgeçen insanlarla ilişkisi burada da devam ediyor. bir el uzatımında kaybolmadan önceki hayatlar, onlar zaten kaybolan hayatlar mıdır? 17 yaşında hep genç kalan, 20 yaşında ölmeye karar verince nihayet huzura eren karakterler gibi.
ama ben bu arayışın bu kadar gerçek olmasına biraz bozuldum, bildiğin bir ergenin kapsamlı büyüme (olgunlaşma diyelim romandaki dalga geçen diliyle) ve aşk hikayesini okumak biraz da yoruyor inanı. nasıl desek, kaçısın başka adı da bu oluyor. hani derler ya fantastik edebiyata kaçış edebiyatı, o değil lan bu asıl kaçış edebiyatı. senin geride kalan 17-20 li yaşlarına bir ağıt yakıp geriye kaçıyorsun, onun yerindesin, vatanabe gibi üniversite işgallerine olgunca bakıp, çevrendeki karakterleri güzelce poşetleyip tahlil edip sınıflandırıyorsun. halbuki yok öyle birşey hatırlar mısın sen de o poşetlerin birindeydin, kah nagawasa gibi zampara ve güç, kah faşist oda arkadaşı! gibi disiplinli ve temkinli, kah anfiyi işgal edip bildiri okuyanlardandın, kah hatsumi gibi olmayacak duaya amin eden ideal kızlardandın, yok öyle vatanabe gibi, aşkın kusursuzu, kişiliğin oturmuşu. 20 yaşında kim kaybetti de buluyor onu anlamış da değilim.
neysem okutuyor sonuçta sonuna kadar okutuyor kitap. ama murakami'nin en güzel kitabı diyenlere girişmek istiyorum ama bende de bir tuhaflık olabilir tabi hitsuji o meguru boken (yabankoyunun izinde) benim favorim lan ben bu kadar basit bir insanım işte. ben istiyorum ki koyun arayayalık dağ taş kar kış demeden. hayat aslında bu değil mi?
vatanabe de yalan, onun sevgilisi de, ılık kukusuna el atıldı diye kafayı yiyen reiko da. tek düzgün karakter hastanenin bekçsiydi. bekçiler böyledir bir kere gittikleri yerde bir kez yedikleri yemeği gelene gidene anlatırlar. "tokyo'nun domuz eti güzeldir bak, sen bilmezsin".
bu arada ne çok pipi sertleşti lan. -
şu bölümünde tanıdık bir hikayeden bahseden kitap..
"o zaman anladım ki hepsi de ( üniversitedeki marksistlerden bahsediyor) rastgele işler yapıyorlar. o koca koca söylevleriyle, sadece ve sadece yeni kız öğrencilerde hayranlık uyandırmak ve ellerini eteklerinden içeriye sokmak için böbürlenip duruyorlar. bundan başka bir şey düşündükleri yok. sonra da, dördüncü yıla geldiklerinde, mitsubishi’de, ibm’de veya fuji bankası’nda işe alınmak için saçlarını kestiriyorlardı, sonra da marx’ı hiç okumamış güzel bir genç kadınla evleniyorlar ve çocuklarına olmadık, gülünç adlar veriyorlardı." -
türkçe'yi pek iyi kullanamamış bir insan tarafından türkçe'ye çevirilen kitap. nihal önol bu kişinin adı. "iki bardak şarap içtik" demiş. şarap bardakla değil, kadehle içilir. "bu küçük kitapçı yüzünden geçinebiliyoruz" demiş. "yüzünden" sadece olumsuz şeyler için kullanılır. "sayesinde" demeliydi. daha kitaba bugün başladım. böyle böyle hatalar var. keşke türkçe'ye hakim bir insan çevirseymiş kitabı.
kitap şimdilik sadece bir aşk romanı havası buldum. sonuna kadar böyle devam edecekse yorumlarım pek iyi olmaz. -
'' sadece ölüler hep on yedi yaşında kalıyordu. ''
s. 51 -
filmin konusu: japonya'da kızlar teklif ediyormuş.
-
--- spoiler ---
aradığı benim kolum değildi, sadece bir koldu. aradığı benim sıcaklığım değildi, sadece bir sıcaklıktı. sadece ben olmaktan rahatsız oluyordum.
--- spoiler --- -
okuduğum hiçbir kitaba benzemeyen, okuduğum zamanlarda transa geçtiğim, dünyayı tamamen unuttuğum, kendimi tokyo'da bir üniversite öğrencisi olarak hissettiğim, insanı duygu ve kavram karmaşasına sürükleyen muhteşem kitap. bittiğinde bir damla yaş süzülür yanağınızdan aşağı, ama anlayamazsınız nedenini.yaşlı gözlerle uykuya dalarsınız ve rüyanızda watanabe'yi görürsünüz shinjuku sokaklarında amaçsızca dolaşırken.
-
daha çok başlarında bile etkileyici, doğal kitap.
--- spoiler ---
- söylesene zenginliğin en büyük üstünlüğü nedir biliyor musun?
- hayır.
- paran olmadığını söyleyebilmektir.
--- spoiler ---
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap