• belki ufkunuz iki katına çıkmayacak, ama sadece 3-4 kısa maddede dünyadaki en büyük uyuşturucu baronunun kim olduğunu öğreneceksiniz.

    1) afganistan dünyanın en büyük afyon üreticisi

    2) 2000 yılının temmuz ayında, afganistan'ın çoğunu kontrol eden taliban, ülke genelinde afyon üretimini yasaklıyor.

    3) taliban yasağı sonrası afganistanda afyon üretimi 90% oranında azalıyor

    4) 2001 yılında amerika birleşik devletleri, afganistan'a demokrasi götürmeye karar veriyor ve afganistan'ı işgal ederek afyon ekimini serbest bırakıyor

    5) abd işgali altında geçen 20 yılda afyon üretimi, taliban'ın yasakladığı yıla göre 3.000% artıyor. görsel durumu çok daha iyi özetleyecektir.
  • farsça bir beddua: "her arzunuz derhâl yerine getirilsin."
  • ingilizce seviyenize göre romanlar ve kısa hikayeler okuyabileceğiniz internet siteleri tavsiyeleri için;

    (bkz: az kişinin bildiği muhteşem web siteleri/#125067464)
  • beton yığını şehirlerin geceleri soğumaması.

    normalde yaz mevsiminde gün boyunca güneş tepedeyken havalar ısınır, güneş battıktan sonra da hızla serinlemeye başlar ve geceyarısı olmadan hava çoktan serinlemiş olur ama türkiye'deki çoğu şehirde güneş battıktan saatler sonra hava hala sıcak olmaya devam ediyor. bunun sebebi şehirlerimizin çoğunun beton ve asfalt yığını olmasıdır.

    toprak bir yüzey güneşten gelen ısıyı içine çeker ve aşağı katmanlara gönderir, aynı zamanda mevcut ağaçlar da mevcut ısının bir kısmını fotosentezde kullanır ve klima etkisi yaratır. toprağın ve ağaçların olmadığı yerlerde yani şehir merkezlerinde beton güneşten gelen ısının bir kısmını tutar ve saatler boyunca yavaş yavaş yeniden yansıtır. böylece güneş battıktan saatler sonra bile güneşin ısısı şehirlerde dolaşmaya devam eder.

    güneşli bir günde çıplak ayakla beton üzerinde yürüyenler ne dediğimi daha iyi anlayacaktır. betondan oluşan şehirlerin sıcak havayı uzun süre muhafaza etmesine "urban heat island" veya "heat island effect" (ısı adası etkisi) deniyor. şehirlerin beton yapısının o sehrin yaşadığı sıcaklığı özellikle gece güneş battıktan sonra 3 dereceden 10 dereceye kadar arttırabildiği biliniyor.

    https://bayareamonitor.org/…heat-island-graphic.jpg

    beton yapılar aynı zamanda suların abzorbe edilmesini de engeller ve nem oranını yükseltir. böylece sıcaklığın hissedilen etkisi daha da kötüleşir.

    (bkz: ısı adası etkisi)
    (bkz: izmir sıcağı)
    (bkz: istanbul sıcağı)
    (bkz: antalya sıcağı)
  • sodom ve gomora'nin yani lut kavminin, homosexuellik nedeniyle degil, komsulari acken sadece ve sadece kendilerini ve zevk ve sefayi dusunmeleri sebebiyle helak edildigini. tevrat'ta
    yasaklananin homosexuellik degil oglancilik yani pedofili oldugunu ogrenmemle ufkum genislemistir.
  • hiçbir osmanlı padişahı hacca gitmemiştir.

    yavuz sultan selim’den, yani sultan’ın mısır seferi sonucunda hicaz’ın osmanlı devleti’ne katılmasından sonra, osmanlı padişahları saç ve sakal tıraşı olduklarında kesilen kıllar dikkatle toplanır, bir altın leğen içinde gülsuyu ile yıkanır ve güzel bir çekmece içinde biriktirilirdi. her yıl hac zamanında, sürre-i hümayun ile istanbul hacıları yola çıkarken bu çekmece sürre eminine teslim edilir, o da götürür, medine’de peygamberin kabri civarında bir yere defnederdi. işin ilginç yanı, aynı zamanda bütün müslümanların halifesi olan osmanlı padişahları her yıl sakal ve saç kıllarını hicaz’a gönderdikleri halde kendileri hacca gitmemişlerdir.

    osmanlı hanedanından hacca giden tek kişi fatih sultan mehmet’in küçük oğlu cem sultan’dır. hanedan mensubu şehzadelerin de saray denetiminden uzak kalacakları ve siyasi bir etkinlik fırsatı bulabilecekleri endişesiyle hacca gitmelerine izin verilmemişti. osmanlı padişahları hacca gitmek yerine, kendi yerlerine birden fazla vekil gönderdiler. örneğin 1573’te hacda osmanlı hanedanını ıı. selim’in kızı şah sultan temsil etmekteydi.

    bugünün mantığıyla bakıldığında, eski dönemlerde 8-9 ay süren hac yolculuğu boyunca payitahtın başıboş bırakılması akıl alacak iş olmadığından dolayı, osmanlı padişahlarının hiç hacca gitmemiş olmaları dinen değilse de, siyaseten çok anlaşılır bir durumdur…

    alıntı: sabri kaliç. “tarihimizdeki garip olaylar
  • iskandinav mitolojisinin en ünlü tanrılarından biri olan thor, ulu gök tanrı odin ile ingilizce'deki friday kelimesinin kökünün de geldiği toprak tanrıçası frigg'in oğludur.
    diğer mitolojilerde thunor,donaz gibi isimlerle anılır ve gök gürültüsü tanrısı olarak bilinir. yine ingilizcedeki thursday kelimesi de onun isminden gelmektedir; thursday=thor'un günü.
    anglo-sakson mitolojisinde ve bazı marvel filmlerinde tasvir edildiği gibi kendisi güçlü,onurlu ve koruyucu bir savaşçıdır ve gücünü meşhur çekici mjollnir ve kemeri megingjord'dan alır.
    viking halkı için yağmur çok önemlidir; thor çekici salladığı zaman fırtınalar kopar,şimşekler çakar ve 'bereket' yağmurları yağar. ancak çekicin sahip olduğu tek özellik bu değildir; küçülüp büyüyebilir, thor'un kılık değiştirmesine yardım edebilir ve saldırı sonrasında boomerang gibi geri döner.
    bu çekici brokk ve eitri isminde iki cüce yapmıştır. efsaneye göre çekiç yapılırken düşmanı loki sinek kılığına girip cüceleri rahatsız ettiği için çekicin sapı kısa kalmıştır. tanngniost ve tanngrisnir adlı iki erkek keçisinin çektiği arabası hem yerde hem gökte gidebilir.

    marvel filmlerinde düşmanı loki onun sinsi, kıskanç üvey kardeşi olarak gösterilmesine rağmen loki, aslında thor'un hizmetçisidir.
    mitolojide thor ile ilgili anlatılan birçok hikaye vardır. efsaneye göre bir kral, thor'a onu küçük düşürmek amacıyla neredeyse imkansız olan 3 görev verir. ilk görevde thor'un koca bir boynuz dolusu bira içmesi gerekmektedir. kolay görünmesine rağmen thor bir türlü içemez, başarısız olur. ikinci görevde dev bir kedinin ön patilerini kaldırması gerekmektedir. bu da kolay gibi görünür ama ancak tek bir patisini güçbela kaldırabilir. gittikçe rezil olan thor'un son sınavı yaşlı ve çelimsiz bir kadınla dövüşmesidir. son sınavını da kaybeden thor kraldan hesap sorar.
    hilekar kral thor'u şu şekilde aydınlatır;
    ilk görevde boynuz denize bağlıdır. ikinci görevde ise kedi aslında kocaman bir midgard yılanıdır. son görevdeki yaşı kadın ise iskandinav mitolojisinde adı geçen üç zaman cadısından 'geçmiş zaman' cadısıdır ve kimse geçmişi yenemez.

    çoğu tanrının aksıne thor'un tek eşi vardır. sif ile evliliğinden avcılık tanrısı ull ve thrud, lorride, modi, magni adlarında 5 çocuğu olur. yine rivayete göre loki de sif'e karşılıksız bir şekilde aşıktır. reddedilen loki gecenin birinde gizlice sif'in yanında gider ve saçlarını yakar. daha sonra kendisine zarar vermesinden korkan loki thor'dan özür diler. nitekim loki ölümsüz değildir. bu yüzden ünlü cüce demircilerin ivaldi'nin oğulları yanına gider ve bu cüceler sif'e altından saç yapar.

    son olarak thor'un ölüm sebebi korkunç deniz yılanı jormungand'dır. bu yılan tarafından zehirlenen thor, çekiciyle yılanı kesmeyi başarabilse bile zehire daha fazla dayanamayıp ölür.
  • en zeki hayvanlardan biri olarak kabul gören kargalar, tıpkı insanlar gibi yaşlı ebeveynlerini yıllar sonra gidip ziyaret ederlermiş.
  • bir iskambil destesini bir süre karıştırın. sonra desteyi yere açın.

    gördüğünüz kart dizilimini bütün evren var olduğundan beri görmüş tek kişi siz olmuş olacaksınız. ve tüm evren yok olana kadar, gördüğünüz bu desteyi başkasının karıştırıp elde etme olasılığı neredeyse imkansıza yakındır.

    bunun nedeni ise 52 karttan oluşan bir iskambil destesindeki toplam olasılık sayısının inanılmaz büyük olması. bir iskambil destesinde yaklaşık olarak 8.1×10^67 (52! faktöriyel) birbirinden farklı dağılım olasılığı bulunmaktadır (gözlemlenebilir evrendeki toplam atom sayısı 10^78 ile 10^82 arasında tahmin ediliyor. düşünün, milyonlarca ışık yılı uzaklıktaki tüm galaksiler dahil gözlemlenebilir evrendeki tüm atom sayısına yakın bir ihtimal var destede. bakın atom sayısı diyoruz, 1 değil 2 değil 5 kavanoz hiç değil).

    ve her saniye karıştırılmış bir iskambil destesini yere açsanız dahi, destedeki tüm olasılıkları asla göremeyeceksiniz. zira tüm dağılımlar gözlemlenene kadar tüm evren yok olmuş olacaktır.

    çünkü en iyi ihtimalle çok hızlı bir şekilde desteyi karıştırdığınızı ve 1 saniyede bir yeni deste açtığınızı varsayarsak;

    8.1×10^67 farklı deste vardı, 1 saniyede 1 desteye bakabildiğinizi kabul edelim, ve kolaylık olsun diye sayının baş tarafını atalım yani toplam ihtimali 10^67 kabul edelim (aslında sayı daha büyük, biz sayıyı küçültüyoruz);

    her gün nefes bile almadan her saniye yere deste açsanız dahi, tüm olasılıkları görmeniz en az =
    10^67 / 60 / 60 / 24 = 1 x 10^62 gün sürecek

    10'un kuvvetlerine bakacak olursak: https://prnt.sc/14ejlx6

    yani destedeki tüm olasılıklara bakmak yaklaşık olarak en az 1,000,000,000,000,000,000,000,000,000,000,000,000,000,000,000,000,000,000,000,000,000 vigintillion gününüzü alacaktır.

    bu da, tüm olasılıklara bakmanın yaklaşık olarak 2x10^27 yılınızı alacağı demektir.

    bütün evrenin 13.8 milyar yıl önce oluştuğu tahmin edilmektedir, yani bir iskambil destesindeki tüm ihtimalleri görmeniz için yaklaşık olarak 10^26 tane daha evren oluşması gerekmektedir. dikkat edin, sizin küçücük hayatınızda yaşadığınız evrenin oluşması için yaklaşık 14 milyar yıl geçmiş ve tüm iskambil destesi ihtimallerine bakabilmek için, aynı bu evrenden 10^26 tane daha oluşması gerekiyor. bu, akıl sağlığını zorlayacak derece küçük bir olasılıktır.

    bu kadar yıl geçtikten sonra da muhtemelen ortada evren diye bir şey kalmayacaktır.

    yani, pişti ya da batak oynarken dağıttığınız eli ezelden beri kimse görmedi, tek gören sizsiniz ve o eli sizden başka kimse bir daha göremeyecek.
  • dünyanın ilk denizaltısı osmanlı’da yapılmıştı.

    1719 (hicrî: 1132) yılında lâle devri’nin padişahı ııı. ahmet; süleyman, mehmet, mustafa ve bayezit isimlerindeki dört şehzadesi ile istanbul’dan 5000 fakir çocuğu sünnet ettirmişti. türlü eğlenceler ve cidden dikkate değer sahnelerle dolu bu muhteşem düğün okmeydanı’nda olmuş ve on beş gün on beş gece sürmüştü. devrin sadrazamı da nevşehirli damat ibrahim paşa idi ve düğünün azamet ve ihtişamında onun büyük rolü olmuştu. düğünü görmeye gelen seyircilerin kayıkları o kadar çoktu ki, denizin yüzeyi kayıkla örtülmüştü, kürekleri kıpırdatmanın bile olanağı yoktu. gemilerin üstü ise mahşer gibi doluydu.

    o gün, deniz eğlenceleri sırasında eski mimarbaşı ibrahim efendi’nin timsahı binlerce insanı hayrete düşürdü. ibrahim efendi tarafından yapılan bu timsah sureti üç tane kürekli sandal büyüklüğünde idi. üst çenesini açıp kapayarak deniz yüzeyinde yarım saat kadar dolaşmış, sonra denize dalmıştı. zevkle seyredilen bu timsah çok takdir edilmişti. fakat bir saat sonra battığı yerden tekrar deniz yüzüne çıkınca, takdirlerin yerini büyük bir heyecan ve hayret almıştı. açılan ağzından rengârenk giysili beş tane dansçı fırlamış, timsahın sırtına binerek dans etmeye başlamışlardı.
    ibrahim efendi’nin 18. yüzyıl başında yaptığı bu timsahı dünyanın ilk denizaltısı olarak kabul etmek mümkündür.

    alıntı: sabri kaliç. “tarihimizdeki garip olaylar”
hesabın var mı? giriş yap