• osmanli mimarisi dogal olarak barındırdığı bir çok kültürden etkilenmiş bir sentezdir. ama başlangıcı 1300 lü yılları almak gerekir.
  • osmanlılar döneminde gelişmiş olan türk mimarlığıdır. osmanlı mimarisi bir imparatorluk mimarisi olarak imparatorluğun, viyana kapılarından arap yarımadası'na, kırım'dan kuzey afrika'ya kadar yayılan topraklarında çeşitli ürünler vermiştir.

    dört ana döneme ayrılır:

    a. bursa dönemi veya ilk osmanlı üslubu (1325-1501), osmanlıların bağımsız bir devlet kurarak iznik ve bursa'da yapılar yapmaya başlamalarından istanbul'da beyazıt camisi'nin yapımına dek süren dönem.

    b. klasik dönem veya yüksek devir üslubu (1501-1703), beyazıt camisinin yapılmasından iii. ahmet zamanına kadar süren dönem. osmanlı mimarlığının en olgun çağı olan bu dönemin en ünlü mimarları sinan, mehmet ağa ve davut ağa, en ünlü yapıları ise ii. beyazıt camisi (1501-1505), şehzade camisi (1548), süleymaniye camisi (1549-1552), edirnekapı'daki mihrimah camisi (1555), edirne'deki sultan selim camisi (1574), eminönü'ndeki sokullu mehmet paşa camisi (1572), sultanahmet camisi (1609-1616), yeni cami (veya valide camisi) (1597-1663)dir.

    c. avrupa etkisi altındaki dönem: (1703-1874), bu dönem, iii. ahmet zamanından l. mahmut zamanına kadar uzananlâle devri'ni (1703-1730), barok üslubunu (1730-1845), ampir üslubunu (1854-1875), seçmeci akımları (1875-1910) kapsar.

    d. yeni klasik türk üslubu, birinci ulusal mimari (1910'dan cumhuriyetin ilk yıllarına kadar)* başlangıçta selçuklu sanatından esinlenen osmanlı mimarisinde dinsel ve sosyal yapılar önem kazanmışlardır. vakıf örgütünün kurulması ise imparatorluğun her yanında bayındırlık çalışmalarına hız vermiştir. istanbul'un fethine kadar selçuklu geleneğini izler. külliyelere verilen önem evlerde görülmez.
    son döneme kadar rasyonel bir mimari niteliğinde olup süsten, gösterişten kaçınılmış, mimarlık, gereksinmelere uydurulmuştur.

    (bkz: türk mimarisi)
  • " osmanlı payitahtında fiziksel çevre, bu yüzyılda radikal biçimde dönüşmeye başlar. osmanlı üst sınıflarının, fiziksel ve doğal çevreyi algılama ve değerlendirme yaklaşımları değişir. daha da önemlisi, güzellik, lüks ve konforun yeni tanımlar edindiği bu evrede, mekanın ve mimarinin toplumsal çatışmalara bir aktör olarak katılması gibi, ‘modern' denilebilecek davranış örüntüleri belirir "
    osmanlı mimarisinin dönüşümünü 17. yüzyıl öncesi ve 18. yüzyıl sonrasındaki farklılaşmayı net bir şekilde ifade etmiştir uğur tanyeli
  • http://www.mimarlikmuzesi.org/…en-bir-kesit_22.html

    edit: fotoğrafları büyüterek üzerinde zoom yapıp detaylı inceleyebilirsiniz.
  • - "süleymaniye'nin çevresindeki evlerin pencereleri süleymaniye'yi daha büyük göstermek için şehrin vasati pencere ölçeğinden daha küçük olarak imâl edilmişti. üsküdar mihrimah sultan camii'nin arkasındaki sadrazam konaklarında pencere ölçüleri 90 cm yerine 75 cm olarak imâl edilmişti, camii daha büyük göstermek gayesiyle. edirne selimiye camii'nin çevresindeki evlerin tavan yükseklikleri -ki bir grup ev sinan tarafından inşa edilmişti, edirne'nin selimiye ile değişen silüetini tamamlamak için- 2,22-2,30 metre olarak inşa edilerek selimiye'nin yüceltilmesi amaçlanıyordu."

    istanbul kriterleri'nde turgut cansever'in kubbeyi yere koymamak adlı kitabından alıntı.
  • dünyanın hayran olduğu sonradan değiştirip sikimsonik inşaatlara rağbet ederek ortadan yok ettiğimiz mimari...
  • ilber ortaylı pek güzel özetlemiş. 16. yüzyıl itibariyle:

    "avrupa, tüccarların zenginleştiği ve şehirlerin idaresini elde ettiği, iflas eden imparator hazinelerine borç vererek devlet yönetimini etkiledikleri bir dünya idi. bütün yaşayış biçimi, kent düzeni, sanat zevki, mimarî yükselen burjuvaziye hitap ediyordu. şehirlerin güzel binaları tüccar saraylarıydı, belediye binalarıydı. ticaret yolları ve hanlar, antrepo mimarisi gelişiyordu. 16. yüzyılda bu burjuvalaşan avrupa’dan osmanlı
    ülkesine gelen schwebenli alman papaz
    schweigger, “bütün sahte dindarlar gibi türkler de tanrıyı aldatmak için mabetlerini büyük, güzel ve süslü yapıyor. bizim aksimize oturdukları evlere hiç dikkat etmezler” diyor.

    osmanlı tüccarı ve zenaat erbabından hiç
    kimse bu imparatorluğun tüketim normlarına, kültürüne ve yaşam tarzına etki yapacak durumda değildi. 1500’lerde bir sancak beyinin yıllık geliri 12000 altın duka civarında iken, bursa’nın en zengin tüccarının terekesinden 4000 altın çıkmıştı. zenginlik ve parlak yaşayış büyük imparatorlukta batı avrupa toplumlarındaki gibi ortaya çıkmıyordu. sözünü ettiğimiz salomon schweigger “paşaların ve beylerin evleri çok kötüdür. binalarda fazla ihtişam yoktur, kanunlar pahalı ev ve şato inşasına müsaade etmiyormuş, kötü bir ev bile 1000 dukaya çıkar. böylesi bizde 300 guldeni geçmez” demektedir.

    evlerin yüksekliğinin ve kaplayacakları
    alanın sert kanunlarla tesbit edildiği bir
    toplumdur bu. mimarlar zengin konut mimarisi, parklar ve özel hanların yapımıyla uğraşmaz. bizzat mimarbaşı, genişçe tutulmuş veyüksekçe yapılmak istenen binalara ruhsat vermemek ve izinsiz olarak büyük yapılanları yıktırmakla görevlidir çünkü…"

    "geleneksel toplumda mimarlık basit bir lonca faaliyeti değildir. gerek fonksiyonları, gerekse örgütleniş biçimi ve yetkileriyle mimar, uzman bir bürokrattır ve yönetici sınıf üyesidir. kentsel alandaki altyapı tesisleri, ulaşım teknolojisinin düzeyi, ekonomik faaliyetlere dayalı mekân organizasyonu, yapı malzemesi, inşaat işçi ve ustalarının sayısı ve bölgesel dağılımı, azınlık cemaatlerin oturduğu bölgelerdeki mekân sınırlaması ve buradaki farklı yapı denetimi, mimarlığın üstlendiği görevlerdir. klasik osmanlı teşkilâtında mimarlık askerî bir görevdir. mimar, asker ocağında (kapıkulu ocaklarında) yetişir. kendilerine hassa mimarları denir. komutanları da hassa başmimarıdır.

    kanunî devrinin osmanlı imparatorluğu’nda tuna’dan fırat’a, ukrayna’dan afrika çöllerine kadar yapılan her seferde yolları ve su yollarını onarmak ve yapmak, köprüler kurmak,
    konaklama tesislerini denetlemek onun
    görevidir. yetiştiği dönemde hiç kimse mimar kadar üç kıtadaki ülkelerin yapı zanaatını ve plastik sanat eserlerini yakından tanımaz. kentlerin imar denetimi onun görevidir. nihayet
    kentleri süsleyen anıtsal kamu binaları onun eseri olacaktır. bu eserleri yaparken kendisine yardımcı olan taşçı, doğramacı, camcı, boyacı, badanacı gibi zenaatçılar ortadoğu ve balkanlar bölgesinin 5000 yıllık şehir kültürünün yaratıp yetiştirdiği muhtelif dinden ve etnik gruptan kimselerdir.
  • avrupa etkisini biraz yanlış anlamamız sonucu klasik üslup sonrası özgünlüğünü ve bu topraklarla bağını giderek kaybeden mimarimiz, cumhuriyet döneminde de bir süre can çekişmiş -bu arada yine de pek çok güzel yapı ortaya konmuş- ve en nihayetinde de hakkın rahmetine kavuşmuştur. zaten asıl önemli olan nesilden nesle aktarılarak evrim geçiren bir mimari kültürdür. biz bu devamlılığı sağlayamadık. şimdi de ihtiyacımız olan radikallik veya partizanlık değil, rasyonel saiklerle yeni bir başlangıç yapmaktır. üretmektense yandaş ya da muhalif olmaya devam ettikçe bunun gerçekleşmesi çok güç. frank lloyd wright bile tüm dominantlığı, üretkenliği ve eğitimci kişiliği ile abd gibi yeniliklere açık bir coğrafyada emellerine tam olarak ulaşamamış... bu sebeple klasik hastalığımız olan "lider beklemek" de mimari konusunda gayet yersiz olacaktır. kökten gelen, geniş tabanlı bir hareket gerekiyor.

    aşağıdaki şiiri yazarken bir anda aklıma düşen bir konuydu:

    cold in an ancient stone building
    made by people like you and me --- physically
    but fundamentally different

    did they feel this breeze too?
    did they like it like i do?

    what is progress after all?
    pretending to be immortal and omnipotent
    pretending to be happy

    we are not living
    we are just pretending
    for a brief period…

    “period” is also questionable in itself
    what is time, really?
    surely not what we think of it
    even our time is an artificial construct
    exists only in our foolishness

    how pathetic that we cry for free time
    we have never been truly free
    and time is a total lie
  • tanpınar, "osmanlı mimarisi, yazı, tezhip ve ciltçilik sanatlarıyla giydirilir." der. gerçekten de cemaat hayatıyla bu denli iç içe bir kompozisyona sahip mimari pek azdır. dıştan bakılınca güzel ve süslü bir hatla ciltlenmiş kitap kapağına benzeyen, son derece pitoresk, önceki mimari üslupları kendinde eritmeyi başaran sade bir terkibin ürünüdür, osmanlı mimarisi.
  • osmanlı mimarisinin dönemleri
    osmanlı mimarisi altı dönemde incelenir ve bu dönemlerde verilen eserler, farklı özellikleri ile bilinir.

    1- erken dönem osmanlı mimarisi: “bursa üslubu” olarak da bilinir. 1299 ilâ 1501 yılları arasını kapsar. bazı araştırmacılar ise bu dönemin, 1437 yılında edirne’deki üç şerefeli cami’nin inşasının ardından tamamlandığını savunur. topkapı sarayı ve çinili köşk, erken dönem osmanlı eserlerinin en görkemlileri arasında yer alır. bunun yanı sıra türkiye’nin unesco dünya miras listesi’nde yer alan yerleri arasında bulunan safranbolu ve cumalıkızık da bu dönemi yansıtır.

    2- klasik dönem osmanlı mimarisi: 1501 ve 1703 yıllarını kapsayan bu mimari dönemde, dini yapılar ve kamu yapıları görkemli bir biçimde inşa edilmiş. ayasofya’dan ilham alınan klasik dönem osmanlı mimarisinin en önemli eserleri büyük şehirlerde bulunur. selimiye camii, sultanahmet camii, bu dönemin başlangıcına vesile olduğu kabul edilen bayezid camii dönemin en önemli eserleridir.

    3- lale devri mimarisi: 1703 ve 1757 yıllarını kapsar. batılılaşmanın ilk adımları olarak kabul edilen bu dönemde halka açık yerler inşa edilmiş ve sahile yakın noktalarda eserler verilmiş. ııı. ahmet çeşmesi, bu dönemin en önemli eserleri arasında yer alır.

    4- barok dönemi mimarisi: kıvrımlı formların ve süslemelerin önemli olduğu bu dönem, 1757 ve 1808 yıllarını kapsar. laleli camii, bu dönemin eserlerinden biridir.

    5- ampir üslup dönemi mimarisi: 1808 ve 1876 yıllarında verilen eserler bu döneme dâhil edilir. günümüzün görkemli eserlerinden kabul edilen çırağan sarayı ve barok mimarinin izlerini taşıyan dolmabahçe sarayı dönemin önemli eserlerinden birkaçıdır. “türk tarihindeki 5 mimar ve eserleri” yazımızda yer verdiğimiz balyan ailesi’nin bu dönem eserlerinde imzası vardır.

    6- tanzimat dönemi mimarisi: genellikle kamu alanları inşa edilen bu dönem, 1876 - 1922 yılları arasını kapsar. düyun-u umumiye binası (istanbul lisesi) ve büyük postane, dönemin en bilinen eserleri arasındadır.

    bu arada bazı kaynaklarda osmanlı mimarinin; erken dönem, klasik dönem ve geç dönem olmak üzere üç başlıkta incelendiğini de belirtelim.

    klasik osmanlı mimarisinin temel özellikleri nelerdir?
    sırlar barındıran ve dünyayı kendine hayran bırakan mimar sinan, klasik dönem osmanlı mimari yapılarının inşa meşhurlarına imza atan isimlerden biri. bu dönemin geniş bir aralığı kapsaması ve en bilinen osmanlı mimarisi eserlerinin çoğunun bu dönem verilmesi de klasik osmanlı mimarisini özel kılıyor. peki, klasik dönem osmanlı mimarisi özellikleri nelerdir?

    ? yarım kubbe kullanımı bu dönemde oldukça yaygındır. orta kubbe, kemerler üzerine oturtulur ve kalan kısımlar yarım ya da çeyrek kubbeler ile desteklenir.
    ? cami ve türbelerde kesme taş; medrese ve ticaret yapılarında ise taş ve tuğla sıklıkla tercih edilir.
    ? süslemeler oldukça doğal ve mimariyi arka plana düşürmeyecek tarzdadır. taş, tuğla ve iki renkli taşların yanı sıra mermerden de süslemeler için yardım alınır. ayrıca bu dönemde osmanlı mimarisinin olmazsa olmazı çiniden de iç mekân süslemelerinde yararlanılmıştır.
    ? her yerden görülebilecek, şehrin siluetini değiştirebilecek görkemli yapılar inşa edilmiştir.
hesabın var mı? giriş yap