• caza ilgisi olan bir beyazdı. hepsi o kadarla kalacaktı ama amerikanın hakim kültürü de beyazdı o zamanlar. 20'lerin başında klasik müzikle cazı kaynaştırmaya çalıştı: “ senfonik caz ” adını verdiği bu müzik aslında sulandırılmış cazdan başka bir şey değildi. ancak yine de beyazlara cazı sevdirmişti . 22'de "whispering" / "the japanese sandman" isimli kayıtları 2 milyonun üzerinde sattı. başarısıyla başı dönen whiteman 20'lerin sonuna doğru kendisini “cazın kralı” ilan etmişti. oysa yaptığı müziği fazla ciddiye alan olmadı. aynı esnada duke ellington topluluğu “cotton club”'da “black and tan fantasy” ile new orleans etkileri taşıyan yeni bir tarz geliştiriyor. louis armstrong yeni akımlara rağmen grubu “hot seven” ile cazın ağır taşlarından biri konumunda bulunuyor ve jelly roll morton topluluğu “red hot peppers” 'ı plak yapıyordu.
    yine de 1924'te george gershwin'in rhapsody in blue'suyla adını jazz tarihine yazdırmayı başardı. jazz'ın beyazlar tarafından kabul görmesini sağlamış olması yanısıra red nichols, tommy dorsey, frankie trumbauer, joe venuti, eddie lang ve kısa bir süre sonra sıkı bir münakaşanın ardından ayrılacak olan bix beiderbecke hep onun okulunda yetişmişlerdi.
    bugün jazz tarihçileri yaptığı müziği jazz'dan ziyade klasik müziğe öykünen bir ticari dans müziği olarak kabul etmektedir.

    hakkında iyi birşey de söylmek gerekirse whiteman döneminde orkestrasında çalıştırdığı müzişyenlere en iyi maaşları veren iyi bir lidermiş.
    http://www.redhotjazz.com/whiteman.html
    http://en.wikipedia.org/wiki/paul_whiteman

    http://www.alka.com.tr/…phtml/jazzhtm/kronoloji.htm
  • 1890-1967 yılları arasında yaşamış o dönemin ünlü amerikalı orkestra şefi. müziğe klasik viyola ve keman eğitimiyle başlamış, sonradan jazz repertuarı olan küçük bir band i yönetmeye başlamış ve olaylar gelişmiş ....
hesabın var mı? giriş yap