431 entry daha
  • farz edin ki, nuri bilge ceylan bir film çekiyor 80 dakikalık ve 70 dakika boyunca kamera yalnızca kıvanç tatlıtuğ ve mehmet günsur'a odaklı, yalnızca bu iki kişinin yer aldığı sahneler üzerinden akıyor olay. bir de hadi tilbe saran'ın canlandırdığı diyelim, 3-5 dakikalık bir doktor rolü ile 1-2 dakikalığına görünen sevgili konumunda örneğin cansu dere olsun. sözün gelişi.

    işte dakikada sanki yalnızca tek bir damlanın aktığı serumu izlemek kadar insanın canını sıkacak, derin nefesler aldırarak sabretmesini sağlayacak yavaşlıktaki atmosferi çekilebilir kılmanın ilk yolu olarak bu filmde, seyirciyi ekrana kilitleyecek tek bir anahtar vardır; o da oyuncuların çok güzel/çok yakışıklı şeytan tüyüne sahip bir auralarının olmasıdır. aksi takdirde olay örgüsü ne denli muazzam olursa olsun, yönetmen isterse amuda kalkarak tüm hünerini göstersin, eğer yetenek kadar tablo güzelliğinde iki başrol oyuncusu olmasaydı tıpkı ingmar berman'ın liv ullman ve bibi anderson seçimleri gibi, kimsenin dikkatini bu denli çeken bir film ortaya çıkmazdı. adam işini biliyor, profesyonellik ve öngörü sahibi olmak farklı...

    görsel liv ullman

    görsel bibi anderson

    görsel filmden bir sahne.

    siyah beyaz filmin en çarpıcı yanları ışık-gölge oyunları ile iki kadın oyuncu üzerinde şahikalar yaratan karelere sahip olması. kadınlardan biri bir anda müthiş bir sessizliğe/tepkisizliğe bürünen bir celebrity, diğeri ise onunla ilgilenmesi için görevlendirilen bir hemşire.

    ilk dakikaları deneysel bir filme işaret eden sahnelerle başlıyor. öykü, bu iki şahıs arasındaki sessizliğin hüküm sürdüğü atmosferi yıkmak için hemşirenin kendi iç dünyasını-sırlarını yansıtmaya başlamasıyla bir değişim-dönüşüm sürecine girişi anlatıyor. deniz kenarındaki atmosfer, tabiatın yalınlığı ve çıplaklığı bir noktada bu iki kişinin kendi içlerinde sakladıkları, bastırdıkları kişiliklerini- vicdan azaplarını-kolay kolay söylenmeyecek sırlarını su yüzüne çıkaran, birbirlerine ayna tutan ama aynı zamanda bir elmanın iki yarısı gibi kişiliklerinin tehlikeli şekilde bütünleşmesini de tetikleyen bir görev üstlenmekte.

    kamera açıları, görüntü yönetmenliği muhteşem ötesi muhteşem. herhalde üzerine çıkacak ikinci bir film yoktur bu 1966 yapımının.

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    ilk defa bir bergman filmi oldu mubi'de izlediğim, ne olup bittiğine dair bir fikriniz oluyor elbette filmi izlerken ama ''e, ne oldu şimdi, hiçbir şey anlamadım?' noktasına da çekilebiliyorsunuz yer yer; bu da az buçuk yönetmenin hedeflediği bir şey sanırım, insana kendisini acz içinde hissettirmek.*bu konuda oldukça başarılı.

    ilk paragrafımda, erkek oyunculardan örnek vermiştim; hangi kadın oyuncular bu senaryonun üstesinden gelebilirdi diye düşününce hem yetenek ve hem de görsellik olarak zerrin tekindor-canan ergüder ya da serenay sarıkaya-cansu dere ilk aklıma gelenler. çok çok zorlarsam da birce akalay ve tuba büyüküstün olsun hadi. doktor rolünde gene tilbe saranvar kesinlikle. yönetmen koltuğu nuri bilge ceylan'ın tabii. denense???
48 entry daha
hesabın var mı? giriş yap