• görüldüğü anda insanı birden çocukluğuna götüren şekerdir bu.
    geçenlerde sevdiceyimle birlikte izlediğimiz la délicatessede bunlardan görünce birden çocukluğumuza döndük. sonra ben çok almak istedim ama trabzonda bulamadık. tabi aradan zaman geçti unutuldu falan. sonra ne mi oldu? benim biricik yarim önce karsta aramış bulamamış. sonra erzurumda bi yerde görmüş. almış. sabah uyandım bi baktım benim adıma kargo var. açtım bi baktım bi ptt poşeti daha. yine açtım bi ptt poşeti daha derken birden karşıma bunlar çıktı. birisi şapkalı bi kuş, diğeride gözleri kocamanlı bi çocuk. ulan ne kadar sevindim varya anlatamam. hayatımda aldığım en değerli en anlamlı en süprizli hediye de budur. ben bu kızla evlensem mi ne yapsam hiç bilemiyorum ya...
  • seinfeld'in 3. sezon 14. bölümünde elaine'i piyano resitalinde gülme krizine sokan şeker.
  • ilk tanışmamız babamın italyada bi kongreye gitmesiyle başladı,
    henüz altı yedi yaşlarındaydım.
    bana alıp geldiği oyuncaktan bile daha çok ilgimi çeken,
    görünüşe bakılırsa neredeyse iki ay yetebilecek çokluktaki şekerleri üçüncü günün sabahında bitirmiştim.
    o zamanlar daha okuma yazma öğrenmediğimden ismini bile bilmiyordum tabii,

    yıllar sonra bi anda her yerde satılmaya başladı,
    nasıl benliğime işlemişse, o şekerin o şeker olduğunu ilkinde hatırladım.
    ortaokuldaydım.
    çocukluğun ve istediğin şeye sahip olabilmenin kolaylığı karşısında bi gün ona ulaşamayacağım aklımın ucundan bile geçmiyordu.
    sonra nasıl olduğunu bilmediğim bi şekilde her yerde tükendi.
    bulamadım.
    lise2 ye dek. o gün aceleyle peçete almak için girdiğim ufacık dükkanda görünce kutunun içinden tüm kirazlıları seçip birer tane de diğerlerinden alıp mutlulukla eve gittim,
    ama yiyen bilir,
    tüketimi en hızlı olan şey olabilir dünya üzerinde. bi daha gittiğimde yeniden aldım. ve sonrakinde yine. ama bi daha ne zaman gidersem gideyim asla bulamadım.

    üniversite için başka bi şehre taşındım.
    alakasız bi bakkalda neden girdiğimi bile hatırlamıyorum ama, carla bruni çalıyordu. muhtemelen öyle bi yerde o müziği duymanın etkisiyle dalmışımdır. pezi gördüm.
    çığlık attım 'ohaaa çocukluğumun şekeri' diye.
    altınlı çikolatalar, ayıcıklar, meybuzlar falan değil. hatta annelerimizin anlattığı leblebi tozları bile kapışamaz pez yiyen biriyle. hepsi yalan.
    sonra ne zaman gitsem o dükkana satıcı çocuk
    -çocukluğunun şekerinden mi? diye gülümseyerek uzattı.
    tabi o da bitti.
    geçen ay eskişehire gittiğimde esparktaki şekercide gördük. en kocaman kutuyu aldığımı da şimdiye dek kalmadığını da belirtmem de anlamsız.

    şimdi yine aklıma geldi.
    saçma bi enrty oldu. biliyorum. ama ilk aşkım için bile böyle hissetmemiş böyle şeyler yazmamışımdır.
    daha da saçma oldu diymi?
    yeseydiniz anlardınız.
  • bağımlılık yaptığını düşünüyorum..
  • bulana ya da getirene 100bin lira vereceğim şeker. ismini söyleyince de gelmiyor meret.
  • el altında sürekli bulundurulması oldukça tehlike arz eden şeker.15 dakika içinde 8 paketi birden bitiveriyor zira,aman diyeyim.
  • çocukken nadir olarak gördüğüm, o nadir anlarda da annemin pahalı demesi üzerine almadığım şeker. tabii ben o zamanlar oyuncak gözüyle bakıyorum o cicili bicili şeker zamazingosuna. her neyse bugün gittim ufak yerel bir market zincirinde gördüm şok oldum. bir paket şeker ve onu taktığımız zamazingoya üç buçuk lira verdim. yalnız büyüdüğümden midir nedir kasaya giderken "pahalı bu, kazıklanıyorsun!" deyip durdum kendime. aldım hello kitty li heheh.
    neyse işte başım göğe erdi. oh be!

    edit: bitti lan!

    edit: dikdörtgen sakız kutuları gibi kutularda yuvarlak ve renkli olanlarından buldum! kaptım bi süngerboplu!
  • pez ilk üretildiğinde yetişkinler için yapılmış ve yaratıldıktan ancak 25 yıl sonra çocuklar için olan pazara girmiş.

    pez şekerleri 1927 de bir avusturya lı gıda şirketi yöneticisi edward haas iii tarafından yaratılmış. orjinal şekerler basitçe: nane* yağıyla aromalandırılmış, sıkıştırılmış şeker tabletleriymiş. ve sigara içmeye bir alternatif olarak pazarlanmış. ismi almanca nane* in ilk, orta ve son harfinden geliyor:
    pfefferminz*

    ilk başta pez küçük tenekelerde geliyormuş. ama 1948 de haas ın şirketi pez dispenser ları üretmiş. ilk yapılan kutular, yetişkin sigara içicilerine çekici kılmak için sigara çakmağı* andıracak şekilde dizayn edilmiş. "çizgi film karakteri kafalı kutular"* ve meyve aromalı şekerler 1952 de pez abd ye geldiğinde üretilmeye başlanmış. pez i çocuklara göre çekici kılan ise ortada: aynı zamanda oyuncak olan şeker.

    yıllar boyunca yüzlerce çeşit karakterli şeker kutusu üretilmiş ve üretimden kaldırılmış.
    büyük olasılıkla kişisel nostaljiden, popüler kültür karakterleriyle olan baglantılarından ve sınırlı sayıdaki farklı kutu tasarımlarından dolayı pez dispenser lar bugün büyük koleksiyon objeleri. çoğu eşi bulunmayan tasarım yüzlerce dolara satılıyor, 1000 dolardan fazla fiyata bile satılanlar bile varmış.

    http://www.howstuffworks.com/question343.htm adresindeki yazının özeti(ve türkçe si)dir.(kısaca: kaynak orası yani)

    ayrıca çizgi film karakteri kafalı şeker kutularından ağzınızla şeker alma hareketinin, sigara kutusundan ağızla sigara alma hareketiyle fazlasıyla benzer olması da aslında sigara tiryakileri için sakız çiğnemek falan gibi bir şekilde ilgiyi dağıtmaya yarayan hareketmiş gibi geliyor bana. tabi her ne kadar sigaraya alternatif olarak çıkarılmış olsa da, küçük çocukları kendisine bağlayarak potansiyel tiryakiler* oluşturuyor.*

    *: ne alakaysa nane yi karabiber diye tercüme etmişim. bi de kimse farketmemiş. bunu da götümden sallamamın en güzel örneği olarak sözlüğe armağan ediyorum... bu arada, nane ama bildiğimiz nane değil. (bkz: peppermint)
  • lise yıllarında yemekten bıkmadığım mutluluk verici bir şeker. bu şekerler amerika'da çok modaymış.
  • günümüzde de nezih'ten tanesini 250000 liraya alabileceginiz nostalcik sekercik!
hesabın var mı? giriş yap