• guney kutbunu kesfe cikan ingiliz grubun baskani. kutba varip norvec bayragini gordu. amundsen kendisinden once varmisti. ve geri donerken trajik bir bicimde basarisizligin ezilmisligini de yaninda goturerek, donarak oldu. (bkz: scott)
  • scott'un trajik ölümünden ne kadar etkilenmiş olunursa olunsun, amundsen'e hakkını vermek gerekir. amundsen kesinlikle yarışı hakederek kazanmıştır, scott'un aksine bilinçli ve çok doğru bir kararla kızak köpeklerini tercih etmiş ve ilk kampını kutba scott'dan 100 km daha yakın bir yere yapmıştır. işin ilginci ise amundsen aslında kuzey kutbunu keşfetmek için harekete geçmiş ancak amerikalar keşfi gerçekleştirince güney kutbuna yönelmiştir. bir de scott ve arkadaşları da bu zorlu yolculukta atlarını yemek zorunda kalmışlardır. hatta kesim yaptıkları yere mezbaha adını vermişler. hikayeleri ''kazananları değil, kaybedenleri yazmaktan hoşlanan'' stephan zweig'in insanlığın yıldızının parladığı anlar kitabında anlatılmaktadır.
  • kaptan scott, parmakları donup kaskatı kesilen ellerinden kalem kayıp düşene kadar günlüğüne yazmayı sürdürdü. cesedinin yanında kendisinin ve ingiliz ırkının kahramanlığına tanıklık edecek bu sayfaları bulacakları umudu, bu insanüstü gayreti verdi ona. artık tamamen donmuş, titreyen parmaklarıyla şu son arzusunu da ekliyor:
    "bu günlüğü karıma gönderin!" ama sonradan, korkunç bir gerçeklikle "karım" sözcüğünü karalayıp yerine "dul karıma" diye yazıyor.
    (bkz: sternstunden der menschheit)
  • döneminde çok tartışılsa da, ölümünden sonra hakkı teslim edilen kâşif. ingiltere'de kutup araştırmaları merkezine de adı verilmiştir. şanssızlığı sonu olmuştur. antartika mevsim ortalamalarının daha da altına düşen sıcaklık sonunu hazırlamıştır. yolculuk boyunca tuttuğu günlük ve adamları ile beraber öleceklerini anladıktan sonra yazdığı mektuplar ölümünden ancak aylar sonra bulunabilmiştir. günlükteki son tarih ise 20 mart 1912dir...
  • amundsen kızakları için köpekleri seçerken scott kutba son hamleyi yapacak ekibin kızakları tüm yol boyunca kendilerinin çekmesi gerektiğine inanan kaşiftir. bu seçimi amudsen'den yaklaşık bir ay sonra kutba ulaşmasına neden olduğu gibi tüm ekibinin ölmesiyle de sonuçlanmıştır.
  • ingiliz asker, kraliyet donanması kaşifi. öncesinde ekip arkadaşı sonra rakibi olacak ernest shackleton ile 1902 yılında ilk güney kutbu seferini gerçekleştirmişti. çetin hava koşulları ve güney kutbunun dostane olmayan ortamı on sene boyunca kendisini güney kutbuna ulaşan ilk kaşif olmak için sürüklemeye devam edecekti. 1912 yılında roald amundsen'den sadece 35 gün sonra ulaştığı antarktika'da iki arkadaşıyla beraber donarak ölen scott'ın cesedineyse sekiz ay sonra ulaşılacaktı.
  • kendisinden önce norveçli amundsen'in güney kutbunu keşfiyle yıkılan bir insan, ne kadar acı.

    kaptan scott, son nefesini verinceye kadar, parmakları iyice donup da kalem, kaskatı kesilen elinden yere düşünceye kadar, anı defterine yazmaya devam etti. kendisine ve ingiliz ırkının kahramanlığına tanıklık edecek bu sayfalarının cesedinin yanında bulunacağı umudu, ona insanüstü bir güç verdi. donmuş parmakları titreyerek şu son isteği de yazıyor: "bu anı defterini eşime gönderin!" fakat daha sonra bu donmuş el "eşime" sözcüğünü çiziyor ve üzerine şu korkunç sözcükleri yazıyor: "dul karıma".

    29 ekim'de, yani kutup baharının başladığı tarihte, kahramanların hiç olmazsa cesetlerini ve bırakmış oldukları bilgileri bulmak için bir keşif heyeti yola çıkıyor. heyet, kasım ayının 12. günü çadıra varıyor ve uyku tulumları içinde donmuş kalmış kahramanların cesetlerini, ölürken bile wilson'a kardeşçe sarılmış scott'u, mektupları ve öteki belgeleri buluyor ve bu felaketi yaşayan kahramanlar için bir mezar hazırlıyor. şimdi, insanlığın bu en büyük başarısının kurbanlarını sonsuzca gizleyen bembeyaz bir dünyanın orasında, bir kar tepeciğinin üstünde, sade ve siyah bir haç, yapayalnız yükseliyor.
    ama hiç beklenmedik bir anda, teknik dünyamızın görkemli mucizesi gerçekleşir ve bu kahramanların başarıları yeniden canlanır. scott ve arkadaşlarının dostları, filmleri ve plakları ülkelerine getirirler, filmler banyo edilir ve resimler ortaya çıkar. scott'un, arkadaşları ile birlikte yürüyüşü, kendisinden başka yalnızca amundsen'in görmeyi başardığı kutup bölgesi, bir kez daha bütün canlılığıyla gözler önüne serilir. scott'un son sözleri ve mektupları telgrafla bütün dünyaya heyecanla ulaştırılır. kral, imparatorluğun en büyük kilisesinde kahramanların anısına diz çöker.böylece, boşa gittiği sanılan bir büyük çaba, bir kez daha meyve verir ve güçlerini, ulaşılmaz sandıklan amaçlar uğruna toplamaları için bütün insanlığa yapılan coşkulu bir sesleniş, scott ve arkadaşlarının yapmak isteyip de yapma olanağı bulamadıkları bir istek gerçekleşmiş olur. kahramanca bir ölümle değeri büsbütün artan bir yaşam, eşsiz bir yankı halinde ortaya çıkar ve mahvolmaktan sonsuzluğa yükselme isteği doğar. çünkü insan tutkusu, rastlantı sonucu elde edilen kolay başarılarda alevlenir, fakat yazgının yenilmez gücüne karşı sürdürülen savaşımda insanın mahvolması kadar hiçbir şey, insan yüreğini böylesine coşturamaz; bazen bir şairin ve binlerce kez de yaşamın biçimlendirdiği bir trajedi, bütün çağların en büyük trajedisi.
    (bkz: sternstunden der menschheit)
    (bkz: insanlığın yıldızının parladığı anlar)
  • scott'un kutup seferine ait fotoğraflar bir sergide gün ışığına çıkmış. reşimler şurada
  • ölümüyle sonuçlanan "terranova görevini"nin bence en büyük sıkıntısı daha ilk baştan belli etmiştir kendisini.. fırtınaya yakalanmaları nedeniyle scott ve ekibi rakibi amundsen'den birkaç hafta sonra antarktika kıta topraklarına gelebilmişti. işte bu başlangıçtaki gecikme, programdaki bütün olumsuzlukların nedeni olmuştur.

    kutup noktasından dönüşte 1 tonluk erzak supply deposuna sadece 19 km. kala tipi nedeniyle çadır kurup günlerce havanın düzelmesini beklediler. halbuki oraya hesaplanandan üç gün önce varmışlardı..

    amundsen kızak köpeklerini yiyerek başarılı oldu vs. diyorlar, scott ekibinin de çekim atlarını yediğini yazıyor kaynaklar.. vahşi bir görev işte, velhasıl 1911-12 şartları için mucize benzeri işe kalkışmanın sonucu aşağı yukarı belliydi. norveçli şanslıydı, ingiliz ise şanssız.. bizim buralarda kış geçe kalır derler. ama o ara güney kutbuna erken gelmişti.. tıpkı bu geceki gibi aralık girmeden istanbul'a kar yağacak denmesi gibi.. kaç senede bir gelir ki..
  • okumayı ilk öğrendiğim yıllarda (ki çok eski bir zamandır bu) elime geçen bir dergide (yanlış hatırlamıyorsam tercüman gençlik dergisiydi) roald amundsen ile yaptığı kutup yarışının hikayesini okumuş ve çok etkilenmiştim çocuk aklımla. gözüme tam bir kahraman gibi görünmüş, bir yandan da kutup bölgesine midilli atlarını ve traktör götürmesini anlamlı bulmamış ve sorgulamıştım yazı sonrası.

    o yazıdan hatırladığım kadarıyla yüksek karakterli ve sağlam iradeli bir insan olarak tanımlanmıştı. daha önce kutup bölgelerinde çokça gezmiş, dolaşmıştı. güney kutbu için yarışa başladıklarında zaten geride kalacağı belliydi. amundsen sadece 5 kişi ve 50 küsür köpekle yola çıkarken, scott çok daha kalabalık bir ekip ve ekipman ile yola çıkmıştı. nerede çokluk varsa orada sorunların daha büyük olduğunu biliyoruz artık.

    ekibinde oates adlı bir yüzbaşı vardı. scott günlüğünde bu adamdan çok bahsetmişti. oates'in dönüş yolunda ellerinin ve ayaklarının donduğunu, arkadaşlarını geciktirmemek ve yük olmamak için bir kar fırtınasında çadırdan çıkarak ölüme yürüdüğünü okumak, o yaşımda beni epeyce düşündürmüştü. halen de düşünürüm oates denen bu adamı. cesaret böyle bir şey olmalı sanırım. gerektiğinde bu denli cesur olmayı dilerdim.

    günlük demiştim. yarışın hikayesi bu günlük üzerinden yazılmıştı o dergide. günlükte hatırladığım son şey, scott'un "fırtına nedeniyle çadırdan çıkamıyoruz. sonumuz geldi sanırım. artık yazı yazmaya gücüm yetmiyor. lütfen ailelerimizle ilgilenin, onlara bakın." şeklindeki son cümleleriydi. etkilenmemek elde değil o yaşlarda. tam bir trajedi, saf bir kararlılık ve adanmışlık.

    nereden aklıma geldi de yazdım bilmiyorum. sanırım çocukluğuma uğradım kısa bir süreliğine ve bu adam ile ekibini anımsadım.
hesabın var mı? giriş yap