• ..." bir seferinde de "nasıl oluyor da kavuşmanızı bir mektuba bağlayabiliyorsunuz?" demiş, "nechapu"yu (anlamıyorum) yapıştırmıştınız. çekçede, hele sizin kullandığınız bu dilde, bu söz çok tuhaf; katı, ölü, pinti, sert bir şey, daha doğrusu: ceviz kıracağına benziyor. çene bu sözü diyebilmek için 3 kez çatırdıyor: ilk hece cevizi kapmak istiyor, olmuyor ama, ikinci hecede ağız alabildiğine açılmış, ceviz sığıyor şimdi ağza. üçüncü hecede kırılıyor ceviz. çıkan sesi duymuyor musunuz? sonuncuda dudakların öyle bir kapanışı var ki hiç savunma hakkı vermiyor karşıdakine... kimi zaman yerinde bu kapanış. hele benim gibi bir geveze olursa karşınızda..."...

    briefe an milena - franz kafka
  • "daha pakize ile mülâkat üzerine konuşmamış, bu kepazeliği niçin yaptığını ona sormamıştım. böyle bir konuşmanın beni nerelere kadar götürebileceğini bilmiyordum. fakat karım hiç oralarda değildi. bir hamlede yedi çocuk birden doğurmuş bir dişi kedi gibi yaptığı işten memnun, bütün uzviyetinden sevinç aka aka etrafımda dolaşıyordu." *
  • "sırf sen bir çay kaşığının duygusal zenginliğine sahipsin diye, sanma ki hepimiz öyleyiz," dedi hermione iğneli iğneli, tüy kalemini yeniden eline alarak.

    afagsgsgs ron hakikaten de çay kaşığının duygusal zenginliğine sahip. ilahi rowling*
  • gülmesinler! öyle gülmesinler!
    çünkü onlar başka gülüyor. biz başka türlü. babam su içiyor gibi gülüyor mesela. annem içinden kuşlar çıkıyor gibi gülüyor. anneannem bir tepsi börek gibi gülüyor. samim abi atlar koşuyor gibi gülüyor. ayla abla, heidi gibi gülüyor, heidi'nin dağdan aşağıya koştuğu zamanki gibi. ama jale'anım teyze sanki sıra dayağı olurken öğretmen bir tek ona vurmamış gibi gülüyor. *
  • "doğum bir bıçak darbesi kadar çabuktu,çocukluk bir şimşek gibi çakıp bitiyordu,yeni yetmelik düşen bir yıldırımdı,erişkinlik bir düş, olgunluk bir efsane, yaşlılık kaçılmaz derecede hızlı bir gerçeklik, ölüm çevik bir kesinlikti."
    ray bradbury, ateş ve buz kitabından.
    edit:imla
  • "hayal kırıklığı bir bitki özü olup vücuduma sızarken, içim yeni öldürülmüş bir tavuğun iç organları gibi alev alev yanıyordu."

    kurbanı beslemek, kenzaburo oe
  • "yetmiş yaşından sonra, güneşli ülkemizi görmek, büyük şehrimizin sıcak rüzgârına dişsiz ağzıyla gülümsemek ve buruşuk suratını, gezdirildiği kazık marka otobüsün camında seyretmek imkânını bulan yabancı bir turistin heyecanı içindeyim." *
  • "irene ışıkların yandığı saatlerde yaylanın ucundan eğilip baktığında görünen, güllere benzer yerleşim alanlarıyla berrak havalarda seçilen kenttir: çok pencereli, az buçuk aydınlatılmış dar sokaklar boyunca giderek seyrekleşen, bahçe gölgelerinin birbirine ulandığı, tepelerinde sinyal ateşleri yanan kulelerin yükseldiği yerdir; sisli akşamlarda belli belirsiz bir aydınlık, süt rengi bir sünger gibi şişer yamaçların dibinde."

    italo calvino, görünmez kentler
  • tek gecerim.

    “benim beklediğim aşk başka! o, bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. sevmek ve hoşlanmak başka, istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka… aşk bence bu istemektir. mukavemet edilemez bir istemek!”
hesabın var mı? giriş yap