• bir içki türü . temel olarak profili meyvemsilik , asidite , tanin *, ve sertlikten oluşur. bu4'lünün denfgesi şarap çeşitlerini oluşturur. * eğer ilk defa içenlerdenseniz ya da şaraba yeni başlayanlardansanız ilk içtiğiniz lezzetli gelmeyebilir. hatırlıyorum da kendi zevkime ulaşana kadar 4 çeşit şarap içtim ve hiçbirini sevmemiştim. 5. şarabım olan merlot u bulunca ba-yıl-dım. demem o ki kendi tadınızı bulana dek vazgeçmeyin. bir de balon bardak ta içiniz efendim.
  • "insan son nefesine hazır gerekmiş
    nasıl ölürse öyle dirilecekmiş
    biz her an şarap ve sevgiliyleyiz;
    böyle dirilsek işimiz iş."

    "böyle dirilirsek işimiz iş"
    işte bu, şarap içerken hep hissedilen. yanisi; her şarap içiminde, en güzel şarap içimlerini -bir nevi sevgili anlar- getirilip önünüze hesap gibi konur. kaçılabilirse de efendi gibi ödemek üzre olunan. ve ki buna maruz kalınca, bu temas edince, ne yaparsan yap bir düzlüğe, bir ovaya çıkıp orada pamuktan tenli bir sevgili ile şizofreniden geri bir buluşma başlıyor. şarap, bir nevi buluşmanın mekanı cennet olan bir buluşmanın, bulaşmanın eyleyicisi ise öyleyse içmeli. her an ya sevgili ya şarap, ya istiklal ya ölüm, gayrisi güç. yeter ki teslim olmasın umut!
  • abartılmış lezzetler konusunda arkadaki gruba 5 boy fark atacak fermente meyve püresi.

    freud'un narzissmus felsefesini burada tuğla gibi yazıp neden popüler olduğunu açıklamayacağım ama şu kesin ki bu içki bir şeylerle iyi giden bir içki.
    yani tek başına iyi gitmeyen bir içki.

    şarap seviyorum diyen insanın 3 sebebi vardır.

    1- mental olarak alkole ihtiyacı vardır ama sert içki içemiyordur. (depresyon alkoliklik vs..)
    2- sosyal statü ve itibar için içiyordur. (bkz: sigmund freud)
    3- alkolikliğini kendine itiraf edemediği için yemeklerle düzenli olarak içiyordur.
    4- pek sevmediği yemekleri çekilir hale getiriyordur.

    3 dedim 4 yazdım. bunlar hep rom.
  • tadı güzel olunca iyi hissettirir.
  • depresyonlarımın vazgeçilmezi olan içki.
  • degüstatör ya da sommelier olmak zorunda değilsiniz ama ne olur dolucaya şarap demeyiniz.komik oluyor.ölmeden petrus için derim.
  • sava şarap kalp ben. carrefour’un bize kazandırdığı güzide mey
  • öncelikle şöyle başlayayım.
    bu gecenin şarap şarkısı, (bkz: gipsy kings)'ten (bkz: hable me).
    ama la rumba'nın coverını daha çok seviyorum...

    güzel şarap,
    sana methiyeler düzmeye geldim.
    övgülerim güzelliğini anlatamaz diye de korkuyorum, yalan yok.

    ***
    inan bana, bu hayatta, beni senin kadar heyecanlandıran başka bir şey yok.
    ve bugün, haftalar sonra, benimlesin.
    şimdi sıcaklığını bulmanı bekliyorum,
    o güzel şişenden benimle buluşmak için sabırsızlandığını görebiliyorum.
    bana gelmek için ezilişlerini hissedeceğim,
    sabredişini, sıkıştırılışını, hapsedilişini,
    o güzel bağlardan koparışlarını...
    acının en güzel halisin;
    ben senim, sen de bensin...

    az kaldı, benim olmana.
    önce izleyeceğim seni,
    bardağıma doluşunu izleyeceğim,
    inceleyeceğim seni, kusura bakma.
    beyazlar ile nasıl göründüğüne bakacağım,
    seni biraz daha bekleteceğim,
    kucaklaşmadan önce tepeden tırnağa hissedeceğim seni,
    öyle benim olacaksın.

    biraz sallarım, doğrusu. hem kıvraklığınla da neşelendirirsin beni, olmaz mı?
    öyle ya, biraz hava alır, belki sen de kendini bana hazırlarsın.

    kokunla çekerim seni aklıma,
    beynim sen olur,
    hatıralarım su yüzüne çıkar seninle,
    senden öncesi de sen olur, sonrası da...
    ben senim, gel bana!

    kokunla, görünüşünle tahmin etmeye çalışırım seni,
    inan hiçbir kırmızı bu kadar güzel değildir,
    hiçbir şeye kırmızı bu kadar yakışmaz, senin dışında.

    seni açıp dilimde yuvarlayıp damağımda parlatacağım.
    dişlerimin arasında süzülüp, kokunu yayacaksın ağzıma, boğazıma, beynime., tüm varlığıma...
    yutmak yok daha,
    biraz kırmızıya boya beni,
    ağzımdan başla,
    beynimden, ayaklarıma...

    sana güzel bir başlangıç yapmak istiyorum bugün,
    benim için, sıradan değilsin, haşa...

    bana hayatı yine sunabilir misin?
    yine tutup götürür müsün beni istediğim yerlere?

    bağbozumu lazım bana cancağızım,
    beni bu hayattan koparabilir misin?
    gitmeden bu dünyadan, son sözüm olabilir misin?
    dudaklarımdan akan son şey...

    tanrı bile, inanayım diye ona,
    seni ödül yaptı bana.
    ***

    bu akşam, seni sana içeceğim, en sevdiğim...
  • geçmişten günümüze şarabın şöyle bir tarihi bulunmaktadır ;

    dünyanın en eski şarap mahzeni ermenistan'da bulunuyor ve milattan önce 4100 yıllarına ait olduğu düşünülüyor. yani şarap insanlık tarihinde 6100 senedir bulunan bir içecek.

    milattan önce 3100'lü yıllarda, antik mısır'da firavunlar hükümdar olduğunda kırmızı üzümlerden yapma şarabı ayinlerde kullanırlardı. kırmızı şarap kana benzediği için ayinlerde bolca tüketilirdi. bu sırada mısırlılar, yahudilerle ve fenikelilerle etkileşim halindelerdi ve böylece şarap diğer milletler arasında da yaygınlaşmaya başlamıştı. şarabı ilk kez farklı türlerde üreten ve dünyaya yayılmasına en çok katkısı olanlar ise fenikelilerdir.

    son zamanlarda yapılan arkeoloji çalışmalarında israil'in kuzey bölümlerinde milattan önce 1700'lü yıllara ait şarap mahzeni bulundu. oldukça büyük olan bu mahzen yaklaşık olarak 500 galon (3000 şişe) şarabı muhafaza edecek kapasitededir. israil topraklarında o zamanki nüfusu düşününce 500 galon şarap oldukça fazla bir miktardır.

    milattan önce 1200'lü yıllarda fenikeliler şarabı akdeniz, ortadoğu, kuzey afrika ve doğu avrupa topraklarında ticaret amaçlı kullanmaya başladılar. fenikeliler bu topraklarda şarabı seramik testilerin içinde dolaştırmaktaydılar. fenikeliler bu gezileri sırasında yahudiler ile de karşılaştılar ve yahudiler de şarabı dini ayinlerinde kullanmaya başladılar. kutsal kitaplarda şarap ilk olarak tevrat'ın yaratılış bölümünde geçmektedir. nuh'un büyük tufan'dan sonra şarap içerek bir sahilde çıplak yattığından bahsedilir.

    fenikeliler şarabı yunan topraklarına götürdükten sonra yunanlılar şarabı daha ileri seviyelere taşıdılar. milattan önce 800'lü yıllarda yunan topraklarında şarap ticaretin, sağlığın ve inancın sembolü haline gelmişti. hatta şarabın onuruna adanmış bir tanrı bile bulunmaktadır, dionysus. yunan imparatorluğu güçlenip akdeniz çevrelerindeki diğer toprakları ele geçirince kendi şaraplarını da bu bölgelere götürdüler. sicilya ve güney italya bölgeleri yunanlılar tarafından ele geçirildikten sonra bu bölgeler de şarap ile tanıştı ve şarabın roma'ya gelişi de böylece başlamış oldu.

    milattan önce 146 yılında roma, yunanistan'ı fethedince şarabı kendi kültürlerine ait bir içecek olarak görmeye başladılar, hatta kendi şarap tanrılarını bile yaratmışlardı, bacchus. romalılar, yunan topraklarını ele geçirince aynı zamanda buralarda bulunan şarap mahzenlerini de kendi kültürlerine uygun hale getirmeye başlamışlardı. romalılar topraklarını genişlettikçe gittikleri yerlere üzüm asmaları dikiyorlar ve şarap mahzenleri kuruyorlardı. bugün fransa, almanya, italya, portekiz, ispanya ve birçok orta avrupa şehrinde roma döneminden kalma şarap mahzenleri bulunmaktadır.

    380 yılında roma imparatorluğu katolik kilisesini ve hristiyanlığı kabul edince şarap dini ayinlerin bir parçası haline gelmişti. hristiyanlıkta şarabın önemli olması kilisenin üzüm ve şarap üretimini gerekli kılıyordu. italya ve fransa'da rahipler şarap ticareti yapmaya başlamışlardı ve şarap üretim teknolojisi gün geçtikçe gelişiyordu. avrupa'da hristiyanlık yayıldıkça şarap da aynı hızda yayılmaya devam ediyordu.

    çoğrafi keşiflerle amerika kıtasının keşfedilmesinin üzerine şarap da yeni dünya'ya doğru yolculuğa çıkmıştı. güney amerika kıtasında şarap ile ilk olarak meksika ve brezilya yerlileri tanışmıştı.

    1543 senesinde portekizli denizciler japonya seyahati sırasında yanlarında şarap götürmüşlerdi. jesuits, japonya'da 100.000 japon vatandaşını hristiyan yapmış ve bu sırada japonya'yı şarap ile tanıştırmıştı. 1587 yılında toyotomi hideyoshi japonya'yı tekrar birleştirdiğinde hristiyanlık japonya genelinde yasaklanmış ve bu sebeple japon halkı şarabı fazla tadamamışlardı. bu olaylardan yaklaşık 300 sene sonra meiji hükümdarlığında japonya batı kültürünü kabul etmeye başlamış ve bu sırada üzüm asmaları dikilmeye başlamıştı.

    amerika kıtasının keşfinden sonra ispanyol misyonerler amerika kıtasında dolaşmakta ve yerli halkı hristiyan yapmaya çalışmaktaydı. şili'nin ilk şarap mahzeni 1554 yılında kurulmuştu. daha sonra arjantin tarafına doğru yönelen ispanyol misyonerler 1556 yılında mendoza şarap bölgesinde ilk üzüm asmalarını dikmişlerdi.

    şarap amerika ülkesinde ilk kez 1562 yılında florida eyaletinde tadılmıştı. fransız asıllı huguenots, avrupa'dan şarap veya üzüm getirmemiş, bölgede yetişen üzümleri kullanarak kendi şarabını üretmişti. ancak bu şarabın tadı çok beğenilmemiş ve bu bölgede şarap üretimi kısa süre sonra sona ermişti.

    fransızlar kanada'yı 1534 yılında kendi bölgeleri olarak ilan etmişlerdi ancak uzunca bir süre bölgede kalıcı bir yerleşim yeri kuramadılar. 1608 yılında quebec şehri kurulunca bölgede avrupadan getirilen üzüm asmaları yetiştirilmeye çalışıldı ancak pek başarılı olunamadı. bu sebeple yerli üzümlere dönüş yapılmıştı.

    1619 yılında fransızlar virginia bölgesine fransız şaraplarını ihraç ediyorlar, aynı zamanda bölgede kendi üzüm asmalarını yetiştiriyorlardı.

    avrupalı denizciler afrika ülkelerine doğru uzun yolculuğa çıkıyorlar ve bu sürede yanlarında şarap götürüyorlardı ancak götürdükleri şarap afrikada kaldıkları süre boyunca yetmiyordu. bu sebeple avrupalılar, gittikleri afrika bölgelerinde üzüm asmaları dikmeye başladılar.

    1769 yılında ispanyol misyoner junipero serra, hristiyanlığı yaymak üzere yeni dünyaya gitmişti ve kaliforniya'dan mexico şehrine kadar dolaşmıştı. san diego şehrinde yanında getirdiği üzüm asmalarını diken serra, bölgenin ilk şarabını üretmeyi amaçlıyordu. daha sonra bölgede başka bir rahiple karşılaşan serra, 1805 yılında sonoma'nın ilk şarap mahzenini kurmuştu.

    1785 yılında thomas jefferson fransaya elçi olarak atanmıştı. fransa'ya bulunduğu sırada içtiği şarabı çok seven jefferson, aynı kalitedeki şarabı amerika'da da yapabileceğini düşünmüştü ve dönüşte yanında fransız üzümleri götürmüştü.

    1787 yılında avusturalya'ya gitmek üzere ingiltere'den yola çıkan gemi afrika'da duraklamış ve bu duraklama sırasında yanlarına afrikadaki üzüm asmalarından almışlardı. 1788 yılında avusturalya'ya ulaşan gemi, aynı zamanda bölgenin ilk üzüm asmasını taşımıştı.

    amerikalılar maden arayışı içinde batıya doğru ilerliyor ve bu sırada şarap mahzenlerinden uzaklaşıyorlardı. kaliforniya'da bulunan şarap mahzeni talepleri karşılamada yeterli olmuyordu, bu sebeple doğudan gelenler üzüm asmalarını yanlarında taşıyorlardı. bu üzüm asmalarının çoğunluğu fransa'dan olsa da, hırvatistan'dan gelen bir üzüm asması daha sonra oldukça ünlü bir şarap markası olacaktı.

    fenikeliler afrika kıtasını şarap ile tanıştırmışlardı ancak islamın bölgede etkili olması sebebiyle şarap bölgedeki etkisini kaybetmişti. 1830 yılında fransa cezayir'i ele geçirince üzüm asmaları dikmeye başladılar. 1860 ve 1870'li yıllarda bölgede şarap üretimi oldukça fazlaydı ve üretilen şarapların büyük çoğunluğu fransa'ya gidiyordu. bölgede en çok şarap üretimi 1930 yılında gerçekleşmişti. 1963 yılında fransa cezayir'den çekilince şarap üretimi yine düştü.

    fransız ve italyan göçmenler uruguay'a giderek tannat asmalarını dikmişlerdi. daha sonra bu şarap uruguay bölgesinde meşhur olacaktı.

    1980 yılında çin ekonomisi dünya'ya açılınca fransız yapımı şaraplar ülkeye girmiş oldu. ardından bölgeye gelen fransızlar yerel çiftçilerle birlikte üzüm asmaları dikerek ülkede şarap üretimine başladılar. 30 yıl içerisinde çinli orta ve üst sınıf aileler bolca şarap tüketir hale gelmişlerdi.

    dünyada üretilen şarapların %12'sini amerika, %12'sini fransa, %9'unu italya, %9'unu çin, %8'ini ise almanya tüketmektedir. yani dünyada üretilen şarapların yarısı sadece 5 ülke tarafından tüketilmektedir.
  • iki gün önce gittiğim fermantasyon ve şarap tadım etkinliğinde tattığım şaraplar, bende bir kez daha bu alana yönelme isteği yarattı, o şaraba verilen emek, sabır ve sonunda içtiğin leziz, baş döndürücü tat. tam anlamıyla sanat.
hesabın var mı? giriş yap