• daha önce ingilizceden sarajevo marlboro adıyla iletişim yayınlarınca neşredilen, bugün ise kutu yayınları tarafından özgün dilinden çevrilerek 18 yıl sonra tekrar okurunu bekleyen milenko yergoviç eseri.

    --- spoiler ---

    saraybosna'yı ve savaşı anlatan kitaplar arasında saraybosna marlborosu şüphesiz ki apayrı bir yer tutuyor. aynı zamanda şair olan yergoviç, savaş en acı şekilde devam ederken saraybosna'da kalmayı tercih eden bosnalı bir hırvat. kentteki boşnakların, hırvatların ve sırpların kaderini duygu sömürüsünden uzak fakat insani bir üslupla ele alan öyküler, savaşın yarattığı travmalar ve her şeye rağmen devam eden neşeli anlar ile okurun zihnine kazınıyor. world literature today (1989-2014) tarafından dünyaya ilham veren 25 kitaptan biri olarak takdir edilen bu muhteşem öykü seçkisi, ünlü türkolog prof. dr. ekrem çauşeviç'in sunuşuyla özge deniz tarafından hırvatça aslından türkçeye çevrildi.

    "her iyi savaş kitabı gibi, saraybosna marlborosu da savaş hakkında değil, hayat hakkında bir eser. yergoviç, olağanüstü bir yeteneğe sahip. öyle ki, kuşatma altındaki insanlar dokunaklı bir olgunlukla karşımıza çıkıyor. ve bir şey daha: elinizdeki bu kitap, günümüzde oldukça yaygın olan duygu sömürüsü edebiyatına ait değildir. saraybosna marlborosu, hayatın kıymetini bilenlerin kitabıdır." - aleksandar hemon

    "kuşaklar arası bir destan niteliğinde olan bu eser, tarihin sıradan insanlara nüfuz ettiği bir balkan yolculuğunun küçük dünyasını anlatıyor." - new yorker

    "şairane ve dokunaklı... bosna hakkında yazılmış birçok kitap içinde bu öykü seçkisi belki de en iyisi." - slavenka drakuliç

    "yergoviç, olağanüstü bir hikâye anlatıcısı." karl-markus gauß, die zeit

    "yergoviç'in öyküleri, söylenmemiş sözcüklerin muazzam gücünden ortaya çıkıyor." - scotland on sunday

    "görkemli bir yazar." - der spiegel
    --- spoiler ---
  • biryudumkitap.com'un 19 ağustos'ta gönderdiği pasajın alındığı kitap. nedense bana this war of mine'ı aşırı şekilde anımsattı bu üç sayfa. hatırlamakta fayda var, this war of mine yapılırken saraybosna'daki kuşatmadan* esinleniliyor. anımsatması da bundan olsa gerek.

    çoğu insan savaşın çoğunlukla savaşmakla geçtiğini sanar. ancak bu doğru değil. savaş beklemektir. sıradaki saldırıyı, sıradaki yemeği ve sıradaki sabahı... (unsere mütter unsere vater)
  • merak ettiğim ve son zamanlarda popüler olmuş romandır. çok kısa zamanda sesini duyurdu.
  • öncelikle eserin milenko yergoviçin kısa öykülerinden oluştuğunu söyleyelim. benim için en dikkat çekici yanı ise sadeliğiydi. dönemin acılarının son derece romantize hatta arabeskleştirmeye açık olduğunu düşündüğümüzde yergoviçin sadeliği daha dikkat çekici geliyor. onca kan ve nefretten sonra yazarın dilinde öfkeye rastlamak oldukça zor. belki hırvat olması, savaşı en karanlık tarafında kalan boşnaklar olması sebebiyle onu bundan kurtarmış olabilir. lakin her şeye rağmen savaş içinde bosnada bir yılını geçirmiş birinin yazdıklarında bu sadelik olağanüstü.
  • özgün adı sarajevski marlboro olan kitap.

    --- spoiler ---

    hatırlıyorum, vaktiyle, ilkbaharın ilk gününde, başçarşı'da bir dükkan sahibi, dükkanını kapatıp "güneşli bir gün olması sebebiyle kapalıdır." diye bir not bırakmıştı. baharın ilk gününde çalışmayı kim ister ki?

    --- spoiler ---
  • yergoviç’in ulusal ve dinsel simgelerden uzak, etnik ve dinsel farklılıkları göz önüne almadan harika bir iş çıkardığı kitabı. savaşın sıradan insanların günlük hayatında yarattığı acıları, ölümleri, ayrılıkları, göçleri, travmaları harika bir dille anlatıyor.
  • yayımlanmasından yıllar sonra ülkemizde yeni bir yayınevi tarafından (bkz: kutu yayınları) tekrar yeni bir çeviri ile yayımlanması sonrasında yeni kuşaklar tarafından da farkına varılan belki de beklediği ilgiyi gören bir kitap oldu "saraybosna marlborosu"
    savaşın hemen öncesinde başlayan, savaşla bir devam eden ya da sonlanan öyküler yer alıyor kitapta. dikkatli şekilde okuduğunuzda aslında bunların bir öykü değil de sanki kısa anlatılar gibi olduğunun da farkına varıyorsunuz. kuşatmayı gören bir gözden verilen bütün olaylar sizi de sürekli rahatsız ediyor ve her öyküde durup düşünüyorsunuz: "bunlar öykü ama aslında benzerleri ve daha kötüleri saraybosna'da hep yaşandı."
    yergoviç, öykülerinde duygunun ifadesinin zor olduğu cümleleri, veciz söz söyler gibi birkaç cümlede size aktarıyor ve öykülerini olağandan daha etkileyici kılmayı başarıyor.
  • yeni bitirdim.yapılan zulmü,yaşanan acıları okuduklarımızdan,dinlediklerimizden ve izlediklerimizden bildiğimden hep yüreğimde bir sızıdır bosna.kitap kısa kısa öykülerden oluşmakta.tek taraflı değil orada yaşayan farklı kimlikteki kişilerin gözünden anlatmış öykülerini.
  • insanlar neden vadiye defnedilmez bilir misin? her mezarlık şehrin tepesinde bir yamaçta olmak zorundadır, yukarı çıktığında manzaraya karşı dinlenebilmen için ya da bir mezardan diğerine yürürken, yeraltının fotoğraf albümünün sayfalarını karıştırırken o yolda, derin çimenlerden geçerken tanımadığı bir merhumun hayat hikayesini merak eden yabancı birine denk geldiğinde, ona bu merhumdan bahsedebilmek için. parmağınla onun bu mahalleden ve çarşıdan geçerkenki yolunu, işten meyhaneye, ardından da mezara uzanan hayat hikayesini anlatabilmek için.
  • 29 öyküden oluşur. bana göre içlerinden en güzeli kütüphanedir.

    "evlat, bunu bize kötü insanlar yaptı. bizim durumumuzun suçlusu ne senin ne de benim arkadaşlarım, garajının önüne park ettiğim için lastiklerimi patlatan sarhoş avdo da değil, cemaate katoliklerle tokalaşmamaları ve hatta öpüşmemeleri gerektiğini söyleyen hoca da değil bizim suçlumuz. bizim durumumuzun suçlusu yalnızca kötü insanlardır. sakın ha, birinden nefret ettiğini duymayayım, tanrı bana başımıza gelenler yüzünden başkalarına küfrettiğini duymayı nasip etmesin."
hesabın var mı? giriş yap