• çek yeni dalgasının önemli yönetmenlerinden vera chytilova'nın 66 yapımı filmi. film iki kızın odalarında kendilerince eğlenmesi, yaşlı adamları tavladıktan sonra tren garından uğurlamaları (çek yeni dalgasında trenlerin önemi?) yemeklerle donatılmış masanın üzerinde dans etmeleri gibi birbirinden alakasız sahnelerden oluşuyor. herhangi bir hikayeden de karakterden de bahsetmek olanaksız. tabiri caizdir diye tahmin ediyorum ki tam manasıyla kes-yapıştır (dadaist?) bir filmdir bu. makasla kesilen muz, başroldeki marielerin erkeklere karşı tavrıyla feminizme; genelindeki hedonist karakterleri, filmin başında ve sonunda gördüğümüz savaş görüntüleri ve sondaki yazılı mesajıyla sistem eleştirisine göz kırpıyor. ancak şunu da söylemek lazım ki film ne dönemdaşı menzel, forman gibi iyi bir senaryoyu alegoriyle destekliyor ne de godardesk oyunbazlığında orijinal gözüküyor; her ne kadar seveni için eşsiz bir deneyim gibi gözükebilecekse de, *sevmeyeni için sanat için sanat bir farstan öteye gitmiyor.
  • -neden seni seviyorum deyip duruyorlar? mesela "yumurta" desinler.

    yüzeysel sinema yorumu yapmak gerekirse, o kadar yemek yiyen kadın öyle incecik kalamaz arkadaş!
    bundan başka da hakkında çok farklı, çok denişik bir şeyler söylemek güç bu filmin. söyleyenini de görmedim zaten. işte, dönen çarklar, hareket ettikçe duyulan gıcırtılar, değişen renkler, sessiz patlamalar vs.
    eğlenceli.
  • 80 dakika boyunca aralıksız bebek taklidi yapıp hayvan gibi yemek yiyen iki kadından ibaret. sonra yok feminizimmiş, yok tüketim toplumu eleştirisiymiş.
  • (bkz: daisies)

    yukarıdaki isimle de anılır. gerçekten çok zor bir film; anlaması değil, tahammülü bile zor. hafızamda unutulmaz sahneleriyle yer etti ama ne demek istemişler diye sorulsa bir cevap veremem.

    anlamıyorum ama çok güzel.

    edit: film çek yeni dalgası'nın değil, çekoslavak yeni dalgası'nın bir ürünüdür.
  • sarhoşken izlenmesi gereken film. büyük umutlar, düz hikaye ve ciddi mesaj beklentileriyle izlemeye başlamazsanız çok eğlenebilirsiniz. şaşırtıyor ve güldürüyor.
  • vera chytilova'nın çok akıl karıştırıcı filmi. şimdi bir yanda kendisinin film hakkında söyledikleri var (çok tüketen toplumun başına gelecekler?) ama bir yanda da filmin kendisinin dedikleri var. bir yanda sosyalist gerçekçilik var, bir yanda da kapitalizm. izleyen bir sürü kişiye filmi anlamsız kılan de bence bu kadar çok akıl karıştırıcı ikilem arasında belirsiz bir noktada durması filmin.

    öncelikle yeni dalgalarda bulunan kadın sayısının azlığından dolayı chytilova'nın üzerine otomatik olarak feminist bir görev yerleştiriliyor (hem kendi zamanında hem de sonrasında). senaryoda marie i ve marie ii olarak geçen, ama filmde isimsiz kalan iki ana karakter film boyunca yaşlı adamlar oyunlar oynuyor, durmaksızın yemek yiyor, dans ediyor ve anlamsız gözüken bir sürü şey daha yapıyor. davranışlarının ve konuşma şekillerinin oldukça salak durmasından dolayı bu iki karaktere aptal etiketi yapıştırıp filmin politik yanına geçmek kolay olduğundan genellikle filmin feminist argümanı (bence) gözardı ediliyor.

    kolaylık olması için marie i ve ii olarak bahsetmeye devam edeceğim bu iki karakter film boyunca bir kadına iliştirilebilecek tüm basmakalıp kimlikleri kıyafet giyer çıkarır gibi deniyorlar. marie ii başlarda kafasına papatya bir tacı koyup bak bakire oldum diyor marie i'e (ya da bu civarda bir şey, filmi izleyeli çok olduğu için hatalar olabilir kusura kalmayın). sonra bir bakıyoruz femme fatale olmuşlar, aptal olmuşlar, saf olmuşlar, obur olmuşlar, bencil olmuşlar. içine girmedikleri karakter kalmıyor filmin sonunda artık. şimdi film boyunca bu ikisi aptal ve güzel iki kadın olarak kalsalardı ben de derdim tamam, chytilova politik ajandasını güçlendirmek için hemen bir cinsiyet normunu kabullenip onu kullanmış. ama ikisinin nedensizce ve sürekli değişen kişilikleri onları cinsiyet normlarının üstünde bir noktaya yerleştiriyor ve chytilova kadınların üzerine çok rahat yapıştırdığımız etiketlerin ne kadar kolay çıktığını göstermiş oluyor.

    bir de filmin kapitalizm-sosyalizm ekseninde nerede durduğuna bakalım. öncelikle chytilova ve diğer doğu bloğu ülkelerinden çıkmış yeni dalga yönetmenlerinin karşısında durdukları kapı gibi bir sosyalist gerçekçilik gerçeği var. chytilova yetkililere filminin bir kapitalizm eleştirisi olduğunu iddia etse de kendisinin 1975'e kadar film yapması yasaklanıyor. filme dönersek, marie'lerin bitmek bilmeyen yemek yeme faslından daha açık bir tüketme metaforu olamaz evet. peki ne oluyor bu kadar tüketince marie i ve ii? en sonda tepelerine düşen devasa bir lamba tarafından cezalandırılıyorlar bir kere. ama filmi bir şekilde formal olarak sosyalizm temasıyla bitirmek için eklendiği açık olan bu sahne dışında marie'ler yemek yemekten, tüketmekten oldukça memnun gözüküyorlar. onların da dışında bir izleyici olarak ben de yaptıkları tüm muzipliklerden, masaların üzerinde dans etmelerinden, makasla filmin kendisini bile kesilebilir bir objeye çevirip filmi parçalara ayırmalarından oldukça zevk aldım. otoriteler tarafından da filmin sosyalist ajandaya karşı olduğunun düşünülmesinin sebebi de bence filmi izlemenin çok eğlenceli olması.

    neyse şimdilik bu kadar olsun. kısacası izlemesi çok eğlenceli, düşünmesi çok kafa karıştırıcı güzel bir film.
  • çoğumuzun standart film anlayışından uzak ama farklılığı iyi yönde olan film. başroldeki marie' ler ilginç karakterler ve filmi keyifle izletiyorlar. açıkçası filmden ne anladın deseler höt diye kalırım ama nedensizce izlemeye devam ettim ve sıkılmadım.
  • her bir sahnesi belli bir film janrının ya da burjuva ahlaki düzenin sorunsallaştırılmasını içerir. bu yanıyla salt deneysel, yıkıcı, avant-garde bir örnek değil, aynı zamanda politik bir karşı-sanat ürünüdür de. bu yüzden kanaatimce hayli önemli bir filmdir.

    mesela:

    iki kafadarın yaşlı kodamanları trenlerle uğurladıkları sahneler. bunların her biri hollywood melodramlarının sarkastik yorumunu içerir. oyunlardaki belirgin rahatlık ve şirinlik sessiz filmleri hatırlatır. ortajen avrupai kara mizah düsturlarının işe koşulması. diğer yandan, bu girişim, özellikle hollywood menşeli kara film dizisindeki yaşlı erkek-genç kadın tenakuzunun ironisini de içerir. ama burada femme fatale arketipinin yapısökümüne uğratıldığını belirtmeye lüzum var mı?

    gene mesela:

    iki kafadarın burjuva sofrasının üstüne çıkıp tepindikleri sahne. hollywood müzikallerinin alaya alınışını örnekler. lüksün, şatafatın, görkemin reddedilişi komünist rejimlerin sözcülüğünü üstlendikleri politik dilin de içselleştirildiğini örnekler.

    ama gene mesela:

    komünist retoriğin kendisine de saldırıda bulunan bir filmdir. bir sahnede, yatağın üstünde (odada tek yatak vardır ki iki kafadarın lezbiyen olduğu sonucuna varılabilir) muzu makasla kesip paylaşıp yerler. nedir bu? eşitliğin, kardeşliğin, paylaşımın ideolojisi mi? yoksa muzun (penisin) makasla kesilerek (iğdiş edilerek) feminizmin zaferinin kutsallaştırılması mı? yoruma açıktır.

    nazarımda hakiki bir başyapıttır. ama satıraralarını iyi okumak gerekir, yoksa her üstün sanat eseri gibi çoğu nüvesi gözden kaçırılabilir.

    edit: yazım yanlışı düzeltildi.
  • bunu alan bunu da aldı.

    (bkz: vtackovia siroty a blazni)
hesabın var mı? giriş yap