• 18 nisan 2019 tarihli gosterimine gittim. sahne hocalarimiz "kotu oyunlari, temsilleri izlemek de bir derstir" derdi bize ama bu baska bir sey. 1. perdenin sonunda cikan insanlar disari cikip topragi opecekti. afakanlar basti herkesi.

    abarti metinler. abarti oyunculuklar. tebessum bile ettirmeyen sacmaliklar.

    ne yalan soyliyim tek iyi hissettigim yer nurseli idiz in mazbata esprisiydi. tek reaksiyon alan yer de oydu zaten.

    tanri 2nci perdeyi izlemek zorunda kalmis olanlara yardim etsin, cok icten diliyorum bunu.

    bukupon'dan indirimli aldim diye sevinmistim bir de.
  • bu oyunun şu sıralar dünya'nın en uzun süre oynanan tiyatro oyunu diye tiyatro kare (bkz: tiyatro kare) tarafından reklamı yapılmaktadır ancak bu bir aldatmacadır. çünkü dünyanın en uzun süre oynanan oyunu agatha christie tarafından yazılan the mousetrap (fare kapanı) isimli oyundur. 1952'den beri oynanmaktadır ve 2012'de 25.000 performansı oynanmıştır. bu asılsız "dünyanın en çok oynanan oyunu" ibaresini afişe çok da araştırma yapmadan yazan veya bile bile reklam olsun diye oraya koyan tiyatronun profesyonelliğini buradan anlayabilirsiniz. umarım bu hatalı yazıyı afişten kaldırırlar.
  • ne dediği anlaşılmayan yeteneksiz oyuncuların gereksiz yere bağırıp belden aşağı esprilerle seyirciyi kazanmaya çalıştığı güldürmeyen komedi.
  • bugün konakta yunus emre sahnesinde izlediğimiz oyun.

    melek baykal biraz hasta gibiydi fakat ona rağmen kendisini izlemek güzeldi. zaten oyuna dair tek güzel şey de o olabilir. espriler çok bayağıydı. oyuncular çok ilginç (çünkü uzun zamandır oynanan bir oyun) ama pek metne hakim değilmiş gibi geldi bazı yerlerde. soru sorma kısmı ise bence tam bir faciaydı. oyuncular bazı soruları beğenmedi, uzun buldu, hatta soran kişinin ses tonuyla dalga geçti ve sorulara verilen cevaplar da açıkcası anlamsızdı. oyun bir komedi oyunu olduğu için mantık aranmaz belki ama komik de değillerdi verilen cevaplar.

    kesinlikle tavsiye etmiyorum.
  • 30.01.2023 te izlediğim oyun melek baykalda olmasa zerre katlanılmaz. interaktif oyun o yüzden oyuncular çok önemli seyircide çok önemli benim gittiğim sahnede ne oyuncular iyiydi nede seyirci... düşünün seyirci eğer katilmazsa oyuncu elinde kağıtla seyirciye soru sorduruyor malum soru olmayınca interaktif oyun ilerlemiyor. yani seyirci 4 4 luk olsa bile bence oyun yetersiz abartıldığı kadar yok
  • 1999 yılında izlediğim, kadrosunda çiçek dilligil, cengiz küçükayvaz, şoray uzun, deniz oral, şafak sezer gibi iyi oyuncuları barındıran oyun. hatırladığım kadarıyla (bkz: hey gidi günler hey) bir cinayet işleniyor, polisler şafak ile şoray; şüpheliler ise cengiz, deniz ve çiçek. seyirciler oy veriyor, kim seçilirse oyun ona göre bitiriliyor, üç şüpheliden biri hapsi boyluyor. mesela bizim oyunda seyirciler deniz'e oy vermişti, ben çiçek'ten yana oy kullanmıştım (bkz: gereksiz bilgi)
  • bugün eskisehir'de ilk perdeyi izledikten sonra çıktığım oyun. komedi türünde bir oyun olmasına rağmen maalesef hiç komik değildi. melek baykal dışındaki hiçbir oyuncuyu beğenemedim. hem senaryo hem oyunculuk kötüydü. özel bir tiyatroda izleyip, şehir veya devlet tiyatrosunun 7-8 katı para ödeyip karşılığını alamamak biraz sinir bozucu oldu. sonuç olarak tavsiye edilmemektedir.
  • of amınakoyim bu ne, ulan zaten ne haldeydim şu an ne hale geldim iyi mi. orta 2deydim lan, ya da 1 miydi. erhan kankam hala tokat'taydı. 1 değil de 2ydi 2. babası ziraat bankasının müdürü bunun. çok taşşaklı adamdı o da. bilet vermişler bu oyuna. bu beni de çağırdı sağolsun. ama bizim bahçe var tokat'ta. haftasonları gidiyoz babamla, çalışıyoz. pederin en büyük ve tek hobisi bu bahçe. gidiyo, götü başı ter içinde kalıncaya kadar çalışıyo, rahatlıyo. şimdi de emekli oldu gitti yazlık aldı sırf bahçesi var diye, orayı da hayvanat bahçesine çevirdi zaten ahah. kalender adamdır ama neyse. o gün de işte biz ilaç yaptıydık, meyve ağaçlarını ilaçlamıştık. babam, birader, ben. üstüm başım bok gibi kokmuştu, ama bi yandan da bu oyuna gidecem, heyecanlıydım falan, tokat'ta böyle çok fazla atraksiyon olmuyodu zaten. gerçi gerçi adama sorarlar 10 seneyi geçiyo nerdeyse ankara'dasın da kaç kere tiyatroya gittin diye. neyse 1 buçuk saat falan banyo yaptıydım o koku geçsin diye oyuna gitmeden önce. erhan'a " olum bi koku geliyo mu lan benden? " diye sorduydum da, " sabun kokuyosun lan " demişti ahaha. adamım benim ya.
  • paul portner'in yazdığı ve birçok dile çevrilerek birçok ülkede oynanan polisiye komedi.

    oyunun en ilginç özelliği interaktif bir oyun olması ama bunu izleyiciyi rahatsız eden agresif bir şekilde yapmaması. bir anda seyircilerin arasına dalıp seyirciyle etkileşime geçen karakterler yok da, daha ziyade bir anda seyirci de meğer oyunun başından beri olayların tanığı olarak oradaymış da onlar da sorgunun doğal bir biçimde parçasıymış gibi ilerleyen bir senaryo var, bu da oyunu ilginç kılıyor.

    ben oyunu bir taşra tiyatro salonunda izledim, oyunun tam da böyle bir oyun olduğunu bilerek meraktan izlemeye gittim, yoksa şehrimize gelen oyunların yüzde doksan beşi komedi, ama bunda "dünyanın en uzun oynanan oyunlarından biri" diye bir ibare gördüm, açıp baktım, inceledim ve benlik bir deneyim olduğuna kanaat getirip bilet aldım, izlediğime de hiç pişman olmadım. ancak yukarıda bir yerlerde de belirtilmiş, oyunu sadece melek baykallı bir komedi diye izlemeye gelip interaktif kısımlarda oyunculardan fazla yüz bulan izleyicilerin final tiradını bölmeye kalkması bile kötü, orada oyuncuların ince ayarlaması gereken bir yüzgöz olma seviyesi var.

    --- spoiler ---

    seyircinin meğer olayın başından beri orada olduğunun oyuna yedirildiği kanarya severler derneği musiki cemiyeti korosu ekibi olduğumuz an hoşuma gitti, sonuçta koro gibi davranma yetimiz ve eğilimimiz de var, cuk oturmuş.

    "hep bir ağızdan kart or.spu diyerek adalete yardım eden yegane insanlar sizsiniz," repliğinde güldüm, aslında birçok yerde tebessümüm gülmeye de dönüştü hani.

    interaktif bir oyun olacağını bildiğim ve bilgisayar oyunlarından aşina olduğumuz gizem çözme işlerinden idmanlı olduğum için (hani bir oyun oynarken hiç dikkat etmeden birkaç kapıdan geçersiniz, bir anda oyun size kısıtlı bir süre verir ve geçtiğiniz kapıların renklerini falan sorar ya, işte ben ona fazla alışık olduğum için böyle şeylerin geleceğini sezer, aklımda tutarım,) bazı kısımlarda sahnede beş kişinin birden hareketlerine aynı anda hakim olmaya çalıştım ve ahah bu kısmı sonradan eşime "verdiğim parayı tam hak etsin diye maksimum verimi alacağım diye yoruldum, bir daha gelirlerse bu sefer kahve ve çalışma masasıyla gideceğim not tutmaya," diye anlattım. ama seyircinin yeniden canlandırma bölümündeki itirazlarında da, sonradan sorgu bölümündeki katılımında da gayet aktif bir şekilde oyuna dahil olup çok keyif aldım. (manikürcü kızın çöp kutusu meselesi benim sorduğum soruyla irdelendi, seyirci bu sorudan sonra öyle manipüle oldu ki bizim izlediğimiz oyunda manikürcü kız katil oldu.)

    melek baykal da, kartal komiser de, serçe de, manikürcü kız da, kuaför de çok güzel oynadılar, cici bey bizim oyunumuzda seyircinin enerjisi nedeniyle de biraz pasif kaldı, seyirci daha çok diğer oyuncuları görmek istedi. jess molho'yu ben çok daha yapılı bir tip diye hatırlıyordum çocukluğumdan, seyirci arasında gezerken çok zayıf olduğunu fark ettim.

    oyunun dünyada bilinen adı shear madness imiş, esas adı ise almanca: scherenschnitt oder der mörder sind sie.

    ilgilisi sevip beğenecektir ama beğenmemek isteyen beğenmeyeceği yüzlerce şey bulabilecektir, konu itibariyle cıvımaya çok müsait bir oyun, seyirci ile yüzgöz olunmak ile interaktif oyun deneyimi ara ara gidip geliyor, ama yine de bana göre seyirciyi iyi idare etmeyi ve oyunu çok dağıldığında toparlamayı da başarıyorlar. yani sırf, beş farklı sonu olan ve o gece bunlardan hangisini oynayacağını oyuncuların bile bilmediği bir oyun olduğu için insan merak edip gider bence, ben öyle yaptım. bir daha gelseler yine giderim, bu sefer salonu izlemediğim başka sona doğru manipüle ederim herhalde, çünkü evet gerçekten de seyirci daha çok melek baykal'la etkileşime girmek için ona soru sormaya meyilli, bizde de "topuğunuz niye kırıldı?" diye soran oldu, sanırım hep oluyordur. *
    --- spoiler ---
  • yeni versiyonunu ankara cüneyt gökçer'de izledim. gayet eğlenceli ve keyifli bir oyun olmakla beraber yükün %50'sini melek baykal, %40'ını kartal komiser çekiyor. diğer oyuncuların oyuna pek katkısı yok, bu sadece kendilerinin değil rolün de sorunu tabii yoksa serçe komiseri oynayan adamı başka yerde ağzım açık izlediğimi hatırlıyorum.

    oyunun ilk kısmı karakterlerin sohbeti muhabbeti ile geçiyor ve sonradan bu esnada bir cinayet işlendiğini öğreniyor, iki komiserin seyirciye, seyircinin sanıklara soruları ile oyun interaktif bir hal alıyor.

    --- spoiler ---

    mesele şu ki oyunun olayı şu, 5 farklı son var. 4 sanıktan biri veya hiç biri seçenekleri mevcut. oyunun sonunda da izah ettikleri gibi seyircinin her tercihi için farklı bir final var ve tercih hep doğru çıkıyor. zaten bu yüzden oyun boyu tüm karakterler sürekli şüpheli hareketler sergiliyor.

    yalnız burada interaktif oyunun zorluğu devreye giriyor. seyirci nokta atışı veya aşırı alakasız sorular sorabiliyor, bunların hepsi geyiğe vuruluyor, yani o fasılda sorarak bir delil elde etmek güç. çok nadir betül'ün gizlice dışarı çıkardığı makası fark eden bir seyirci oyunun o yönünün oynanarak bıçağın cinayet silahı olmadığının ispatını izledi. ancak (ankara seyircisi melek baykal'ı katil seçti) katilin motivasyonunu hisseden bir soru tamamen geçiştirildi. ha bu normal, amaç katil bulmak değil gülmek çünkü.

    öte yandan ankara çayyolu gibi şehrin en nezih yerlerinden birinden bile seyirci çok şımardı. interaktif oyunlarda baştan çekingen davranan izleyicinin açılınca fazla şımarmasına daha önce de şahit oldum. ışıklar açıkken konuşacak, kapanınca oyun aksın diye susacaksınız bu kadar. bir yerden sonra her lafa atlayan, hatta final konuşmasında bile araya girip espri yapmaya çalışan tipler oluştu. zaten ortada her karakterin hatta kartal komiserin de bariz abartılı şüpheli hareketleri varken onları es geçip “nasıl ayakkabının topuğu kırıldı” gibi saçma sorular bir ara oyuncuları da kilitledi.

    bunu daha sıradan küçük bir şehirde oynadığınızda millet sahneye falan çıkar valla

    izleyicilere sorum; hiç 5. finali gören oldu mu? yani seyirci hiçbiri katil değil derse ne oluyor, tek onu merak ettim

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap