• bence brawe new world sonrası çıkan en güzel maiden albümü.

    2000 yılında brawe new world albümü çıktığında 12 yaşındaydım. müzik markette maiden kaseti görmenin verdiği şaşkınlık ve heyecanla hemen almak istedim ama param yetmemişti.
    hemen eve dönüp en iyi video oyunlarımdan iki tanesini alıp ikinci el oyun ticareti yapan bir dükkana satıp parayı denkleştirerek albümü almıştım. yani konu iron maiden olduğunda benim objektif olmam mümkün değil.

    bu kadar çok sevmeme rağmen oturup baştan sona severek dance of death'i toplamda herhalde 10 dan fazla dinlememişimdir. a matter of life and death'i ise daha da az. hele the final frontier'i baştan sona 2 kez bile dinlememişimdir.
    bu albümler arasında bir tek the book of souls da ki empire of the clouds en sevdiğim maiden şarkıları arasına girebilmiştir.

    rime of the ancient mariner'ı number of the beast'ten daha çok seven benim gibi bir insansanız bu albümdeki bir çok şarkıyı çok sevebilirsiniz.
    gereksiz uzun intro eleştirisine katılıyorum ama benim için keyif kaçıracak kadar ciddi bir şey de değil.

    maiden son albümlerinde yapmak istediği şeyi bu albümde tam olarak yapabilmiş bence. "klasik heavy metal'i" bir üst seviyeye taşıdıklarını bile söyleyebilirim. albümdeki ensturman zenginlği gerçekten üst seviyede.

    ikinci bir the trooper beklentisine girerek albümü baltalamayın, keza artık the trooper gibi parçalar yapamaz ve bana soracak olursanız yapmak da istemezler.

    edit; imla.
  • iron ve maiden ve orta çağ japonya'sını çok severim. yani albüme öyle bir isim seçelim ki sinan mutlu olsun deseler ancak ortaya böyle bir şey çıkardı. bu nedenle samurai eddie'yi gördüğümden beri albümü iple çeker oldum. ayrıca iron maiden gibi dev bir grubun albüm yayınlaması zaten başlı başına bir olay o nedenle lafı çok da uzatmadan incelemeye geçmek istiyorum.

    --- spoiler ---

    1) senjutsu

    iron maiden şarkılarında benim en sevdiğim noktalardan biri melodik intro'lardır. bu şarkı ise albümü farklı bir şey deneyerek açıyor. daha kendini tekrar eden ancak sözü çok uzatmadan sadede gelen bir tavrı var açılışın. burada belki şikayet edebilirdim ama bateriyi ön plana aldıkları için çok da mutsuz değilim bu tercihten. çünkü maiden şarkılarında evet bateri kütür kütür duyulur ama genelde daha geri plandadır. bu şarkıda ise bateri ana riff'le diyalog halinde. o nedenle noob bir baterist olarak şarkıdan keyif aldım diyebilirim.

    senjutsu'nun asıl parlayan noktası ise soloların ve vokalin tavrı. iron maiden'ın savaşlar, zaferler ve yenilgiler gibi konularla ilgilendiğini zaten biliyoruz. bu şarkı da mesela the trooper'la benzer konulardan bahsediyor ancak melodinin hissiyatı tamamen farklı. senjutsu olayları sözlerden ziyade gitarlar ve vokalin tonuyla anlatmayı tercih etmiş. ve şarkı size tamamen pirus zaferi hissiyatı yaşatıyor. kazanılan ya da kaybedilen bir şey var ama sonucun değişmeyeceği özellikle bruce dickinson'un inişli çıkışlı söylediği kısımlarda hissettiriliyor.

    2) stratego

    bir önceki şarkıda intro meselesinden bahsetmiştik. bu şarkıda ise o bölüme özel bestelenen intro fikrini komple çıkarmışlar. şarkının genel akışı da çok sade yazılmış. hem bateri hem gitar kısmını kolay bir şekilde çözebiliyorsunuz, yine de şarkının çok akılda kalıcı olduğunu söyleyemem.

    ancak şarkının hissiyatı güzel. açılışı yapan senjutsu'da mücadele konusunda daha nihilist bir tavır olduğundan bahsetmiştik. bu şarkıya ise yenildik ama mücadeleye devam ediyoruz havası hakim. özellikle bruce dickinson'ın vokalleri bu havayı çok güzel şekilde yansıtıyor. solo kısmına gelecek olursak da burada yapılan çalışmanın ne kadar etkili olduğu tartışmalı. çünkü şarkının geneline yayılan akılda kalıcı olamama durumu burası için de geçerli.

    3) writing on the wall

    bu şarkı hakkında daha önce yazmıştım. uzun versiyonu burada. (bkz: #126521844) kısaca bahsetmek gerekirse de şarkının irlanda kökenli melodisini sevdim diyebilirim.

    bir de single'ı ilk dinlediğimde nasıl bir albüm geleceğinden çok emin olamamıştım ama bu entry'i yazarken şarkıyı tekrar dinliyorum da gerçekten giriş, gelişme, tema ve uyum olarak muhteşem bir parça bence bu.

    4) lost in a lost world

    bu şarkının cidden ilginç bir akışı var. çok sakin yaptığı girişten sonra fazla sert bir riff'le devam ediyor. bateriye kulak verdiğimizde de şarkının daha çok albüm için kaydedildiğini anlayabiliyoruz. çünkü fark edeceğiniz üzere ritim kısmı biraz ters ve konserde falan çalarsanız insanların eşlik etmesi çok kolay değil. bu da başlarda beni şarkıdan uzaklaştıran noktalardan biri oldu açıkçası.

    ancak yaklaşık dördüncü dakika civarında başlayan riff tam anlamıyla iron maiden karakteristiğine sahip diyebiliriz. keşke bu şekilde de devam etselermiş ama riff'in arasına ekledikleri bateri kısımları uyumu çok bozmuş. bir de solonun net söylediği bir şey yok. o nedenle bu şarkıda grubun farklı katmanları bir araya getirmeyi denediğini ancak bölümler arasında uyumu yakalayamadığını söyleyebiliriz.

    5) days of the future past

    şimdi grup üyeleri 70'ine merdiven dayamış durumda. o nedenle belli bir oranda performans düşmesi bekliyor insan. ki bundan önceki 4 şarkıda bruce dickinson eski haline göre daha sakin bir tarz benimsemiş ama bu şarkıda o yukarı çıkışlarını ve ses inceltmelerini kullanıyor bire bir. şarkının geneli ise diğer örneklere göre daha kısa. ancak albümün ilk yarısına göre başından sonuna kadar maiden imzası taşıyan hoş bir kayıt olduğunu söyleyebiliriz.

    6) the time machine

    grubun ikonik introlarında şöyle bir mantık var. normalde burada gitar riff'leri ön plana çıkar, vokal de atmosfere katkı sağlamak için eşlik eder gidişe. bu şarkıda ise öne çıkan vokaller oluyor ve gitarlar onu takip ediyor. bu nedenle grubun denediği farklılıklar ortaya çıkıyor.

    intro'nun bitişinden sonra başlayan bölümde gördüğümüz üzere bu şarkıya da eşlik etmek falan çok kolay değil. mesela bunu büyük bir kalabalık önünde çalarsanız insanlar neye göre headbang yapacak neye göre hareket edecekler anlayamazlar. yine de bu durum kısa sürüyor ve bu sefer lost world'ün aksine geçişler daha uyumlu geliyor kulağa. hatta şarkının yarısından itibaren enerjisi yüksek vokaller ile birlikte kayıt, eski maiden kayıtlarını andıran bir havaya bürünüyor.

    7) darkest hour

    iron maiden gerçekten depresif şarkı yazmayı iyi biliyor. darkest hour için de bu albümdeki en ağır atmosfere sahip şarkı diyebiliriz rahatlıkla. her ne kadar introsu daha yükselecekmiş gibi başlasa da sözlerin başlamasıyla birlikte kaydın niyetini anlayabiliyorsunuz.

    şarkının bi ilginç yönü de şu; ben bu yazıyı yazarken bi yandan şarkıları üst üste dinliyorum haliyle ve darkest hour'a bu şekilde girince insanı cidden duman edebiliyor. yine de mesela koca bir alanda 20bin kişiyle bu şarkıyı söylemek aşırı güzel olurdu. onu da fark edebiliyorsunuz. bir de daha önceki şarkılar için soloların pek akılda kalıcı olmadığından ya da şarkıların bölümleri arasında genel bir uyum sorunu olduğundan bahsettik ancak bu darkest hour'da geçerli değil kesinlikle. özellikle bitime yakın gitarların ve vokalin beraber gittiği kısım dehşet iyi şekilde düzenlenmiş.

    8) death of the celts

    bu şarkı da albüm karakterine uygun şekilde görece mütevazi ve aynı notların tekrar ettiği bir intro ile açılıyor. ancak şarkının kendine has şahane bir tarzı var. o da sözlerin başladığı bölümde ortaya çıkıyor. bu kısımda şarkının ana melodisi ve vokallerin iniş çıkışları orta çağ balad'larını andırıyor ancak maiden aynı yapı içinde metal esintileri ekliyor. bu tabi ki daha önce yapılmamış bir şey değil ancak yine de şarkıya farklı bir atmosfer kattığını da belirtmek lazım.

    yine de şarkıda bazı uyumsuzlukların olduğunu da görebiliyoruz. evet farklı atmosfer iyi hoş da şarkının ortasında kendisini tekrar eden kısım bir nebze can sıkıcı. yani uzun bir partisyon devam etse anlarım ama geçiş kısmı olacak ufacık bir bölümün tekrar tekrar çalınması bence dinleyiciyi bir nebze eksiltiyor burada.

    9) the parchement

    bu şarkının başlangıcındaki tehditkar atmosfer çok hoş. bir an için bu yapılan tekrar can sıkıcı gibi görünüyor aslında ama o atmosfer vokallerde devam edince şarkı kendi karakterini bulmuş oluyor.

    bir de bu şarkıya normal bir kayıt olarak bakmamak lazım. burada amaç düz bir şarkı yazalım değil tamamen altyapıyı kurup üzerine fanların beklediği uzun solaları yapıştırmak. ki şarkının yaklaşık yarısı falan gitar solo. o nedenle şarkıyı dinlerken bol bol air guitar yapıyorsunz zaten.

    10) hell on earth

    benim albümdeki favori şarkım en sona kalmış. neden favorin bu şarkı diye soracak olursanız, derim ki tamam değişiklik iyi hoş ama iron maiden deyince insan ister istemez eski albümlerin tadını arıyor. senjutsu'da diğer albümlere koysanız sırıtmayacak tek kayıt da bu heralde. mesela diğer şarkıların sürekli tekrar eden kısımları görece sönüktü. bu şarkıda tekrar eden kısım yok mu? var ama davulundan gitarına tüm enstrümanlar kütür kütür aktığı için bunu çok kafaya takmıyorsunuz.

    solo kısmına gelecek olursak yalnız o biraz sıkıntılı. çünkü şarkının genel akışı çok yüksek. mesela elinize iki tane kalem alın soloya gelen kısma kadar ritme eşlik edin yorulursunuz. buna rağmen ilk soloya başladıklarında hız giderek düşüyor. ki daha şarkının ortasındayız, normalde yükseliyor olmanız lazım. belki kaydı 11 dakika 19 saniye yaptık dinleyen adam yorulmasın diye düşünmüş olabilirler ama bundan önceki albümlerde şarkı uzun da olsa nasıl başlarsa öyle gidiyordu gayet de. bir de şarkının ikinci solosu tam uyumlu aslında. belki ilk soloyu hiç eklemeden devam etmek ya da madem hız düşecek birinci soloyla ikinci solonun yerini değiştirmek daha mı mantıklı olurdu sanırım.

    --- spoiler ---

    benim albüm hakkında notlarım bu kadar. albümde yapılan bazı tercihler canımı sıksa da sonuçta iron maiden albümüdür yani. hiç yayınlamayabilirlerdi de. bi de öyle bakmak lazım. ayrıca grup için artık bir hallowed be thy name, the trooper, dream of mirrors beklemek çok da mantıklı olmayabilir çünkü yani geldiler artık kaç yaşına. ayrıca beklenti yüksek olduğu için başta albüm biraz geride kalmış gibi görünse de şarkıları tekrar tekrar dinleyince güzellikleri ortaya çıkıyor. bu nedenle ben genel olarak senjutsu'yu beğendim diyebilirim.
  • ilk iron maiden albümünü 29 yıl önce satın almış, neredeyse 30 yıldır iron maiden dinleyen, blaze’li kadrosuyla dahil 6 kez canlı izlemiş bir iron maiden fanıyım.
    bugün yazılanlara bakınca içimin rahatladığı albümdür. 2 gündür eksi sözlük denen güngören esenyurt gençliğinin cirit attığı sanal kıraathenede bu albüm bu kadar beğenilmiş olamaz bu işte bir yanlışlık var demiştim.

    meğer bizim keko tayfa albümü 1 gün geç keşfetmiş ve bok atmaya bugün başlamış. 10 sene önce sözlük kaliteli insanların fikirlerini yazdığı bir yerdi, şimdi ise kanzuk’un san fransisco’daki hayatını sponsor edebilmek için özkardeşler kıraathanesine dönüştü.

    kaliteli olan herşeyin burada yerilmesi ve boktan herşeyin de övülmesi klasik hale geldi. örnek olarak ezhel/killa hakan benzeri müptezellerin yaptıkları şarkı adı verilen sıçmıklara kaç entry yazıldığına bakabilirsiniz.

    üstteki yazarın da dediği gibi brave new world’den sonra yapılmış en iyi iron maiden albümüdür.
  • new wave of british heavy metal'i stilize ve formülize eden (ikisi birden nasıl oluyor demeyin aq, maiden yapınca oluyor işte) iron maiden'ın muhtemeldir ki son stüdyo albümü. yine boş şarkı yok, yine uzun süreli destansı yapıtlar, yine riff ve solo deryası. ab-ı hayat gibi albüm yapmış huur çocukları!
  • harika ötesi, sabah 9.30 dan beri 11 saattir aralıksız dinliyorum. up the irons \m/
  • bende hayal kırıklığı yaratmış yeni iron maiden albümü. yanlış anlaşılmasın, kanımca günümüz metal müzik piyasası standartlarına göre "iyi" bir yapım. ancak maiden'ın bütün stüdyo albümlerine sahip bir fan olarak, üzülerek söylüyorum ki (malum halihazırda resmen arşta olan) maiden standartlarına göre vasat hatta vasat altı diyebileceğim bir albüm olmuş. "en vasat iron maiden albümleri" sıralaması yapmamı isteseler şahsen bunu ilk 2 maiden albümünden sonra 3. sıraya koyardım. birkaç parça hariç şarkılardan o klasik maiden müzikalitesini, melodikliğini, o vuruculuğu ve etkileyicilik hissini alamadım. "the parchment" en iyi parça albümdeki. "stratego" ve "the writing on the wall" da iyi. bunlar dışında vasat. steve harris'in bestelerinde dahi o alışık olduğumuz muhteşemlik, o lezzet yok gibi. bir vasatlık hakim sanki bestelerde de. vokalde ise dickinson artık "benden geçti gençler, bu kadar oluyor anca, yaşlandım iyice artik" diye bağırmaya başlamış adeta.

    halbuki bir önceki maiden albümünden ornegin the red and the black tek başına bu son albümün toplamından daha fazla melodiye, lezzete, coşkuya sahip kanimca. aslinda ustalar demek ki cok yaşlı olsalar da muhteşem şeyler yapabiliyorlar ama bu son albümde artik sanki bir şeyler bitmiş gibi hissettim.
  • benim sonbaharımı şenlendirmeye yetmiş iron maiden albümüdür.
    iron maiden sadece müziği ile değil yarattığı ikonografi ile de her dönem metal müziğe çok fazla katkı sunmuştur. popüler janrladan esinlense de bu albümün görsel imgelerinin de bildiğim, tanıdığım klasik iron ikonografisine eklemlenmesini haylice sevdim ben.
    genç arkadaşlar ne bekliyordu bilmiyorum ama benim için olmuş albümdür ve ayrıca bruce’un sesini yeni şarkılarda duymayı özlemişim.
    bir de özellikle hell on earth beni artık çok geride kalmış üniversitedeki kampüs günlerime ışınlamayı başarmıştır. demode diyeni pis üzerim.
  • hanimi cocugu yatirdik, birayi koyduk, fistigi cipsi hazirladik cevirmeye basladik albumu geldik 4. sarkiya. daha erken ama bruce abiye yazik olmus gibi, vokal melodisi yok dogru durust. bakalim ilerleyen sarkilarda ne olacak.

    yeni donemde brave ve death iyi, amolad saheser, frontier ve souls vasatti. burada az biraz amolad tinilari aliyorum su ana kadar, o tarafi cok iyi bak. en azindan son 2 gibi sikici bayik gitmiyor.

    edit: bitirdim de geldim. yukarida vokal melodisi yok dedik de, bruce'un yastan dolayi air sirenligi kalmamis aslinda. bu durumda potansiyelinin 60%i kayip dogmus bu album. veda albumu olmasi temennimizdir. gonul el vermiyor efsanelerin zamana yenildigini gormeye.
  • bu albüm beni uzun bi süre götürür sonra tekrar başa sararım , şu durumda müzik piyasasının üstünde bir albüm olmakla beraber iron maiden özelinde tabi ki beklentinin bi tık altındadır ama o kadar da olsundur artık . her türlü ilaç gibi geldi bana . en sevdiğim parça ise çıkış parçası oldu benim
    müzik bi tanrı olsa adı iron maiden olurdu.
    (bkz: iron maiden)
    (bkz: senjutsu)
  • çok sevdiğim maiden albümü oldu kendisi. akıp gidiyor. sabahın köründe uyanıp bi baştan dinleyim dedirtmesi yeter zaten.
hesabın var mı? giriş yap