• (bkz: are you disko)
  • yabancı dil olarak iyi bildiğim ingilizcedir. başlığa şak diye oturan baba bir hadiseyle de başbaşa kalmışımdır. geçen sene italya'ya gittik, geziyoruz bir yokladım kendimi, pasaportu hırtıçlamışlar, yok yok yok aq. neyse çözüm aramaya başladık dışişlerini aradım, oraran büyükelçilik beni aradı falan dediler gelin geçici pasaport vereceğiz. tamam dedik, floransa'dan sabah trenle roma'ya gideceğiz. bilet almak için makineye yöneldim, parayı uzattım, aq makinesi parayı yuttu, vermiyor.

    pasaport kayıp, makine parayı yutmuş garın ortasında sinir krizi geçiriyorum, ana avrat küfür kıyamet neyse sakinleştim, sonra orada çalışanlara durumun önemini,gitme sebebimi falan bir sürü ekstra görüşmeyi o kadar seri bir şekilde yaptım ki ! bir ara hassiktir ben ingiliz miyim kıvamına geldim.

    sıkışınca gerçekten çatııııır çatır konuşuyorsunuz.

    not : trenitalia, paramı 40 gün sonra hesabıma gönderdi ve benimle mail ortamında iletişime geçen kişi aşırı derecede ilgiliydi, çok şaşırdık. kendilerini bu hareketlerinden dolayı takdir ediyorum.
  • almanya'da yaşadığım hadise. metronun hangi tarafından binmem gerektiğini kestiremeyince oradaki görevliye ingilizce bilip bilmediğini sordum. olmadı. almanya'da türk çoktur, bir ihtimal dedim. türkçe de bilmiyordu. hala unutmadığım o cümleyi kurdum:

    "wie kann ich zu pankstrasse gehen?" (pank caddesine nasıl gidebilirim?)

    ortaokulda üç sene ikinci dil olarak gördüğüm; artikeli, vs. korkutan, ömrümü yiyen almancam işe yaradı. şimdi auf deutsch bitte kitabından aklıma en çok şunlar gelir:

    "sehr langsam und vorsichtig fahren" (çok yavaş ve dikkatli sürmek)
    "halt karl! die mappe." (dur karl ! çantan.)

    aynı durumda kalsam? bilmiyorum...

    uyarı üzerine editler: gerçekten unuttuğumun göstergesi olarak yanlış yazılan vorsichtig düzeltildi. anlamlar eklendi.
  • tuvalete sıkışınca? mı sorusu geldi aklıma... sorry
  • sarhoşken başıma gelen durumdur.
  • amerikan dizi/film klişesidir.
    polis tarafından göçmen birisinden bir soruşturma hakkında bilgi istenir.
    göçmen kişi anlamamış/ingilizce bilmiyormuş gibi yapar.
    polis de ingilizce olarak göçmen bürosuna başvuracağını ve göçmen kişinin amerika'daki oturumu izni/vizesi hakkında bilgi isteyebileceğini belirtir.
    o andan sonra göçmen kişi bülbül gibi ingilizce konuşmaya başlar.
  • alanya'da yaşadığım.

    yaz boyu işsizlik durumundan kurtulmak için alanya'ya fotoğrafçılığa gitmiş idim. iş zor ve turistlerle ingilizce anlaşmak lazım. o kadar kastırıp öğrenemediğim ingilizceciimle en son siyaset ve edebiyat hakkında konuşur duruma gelip istanbul'a dönmüştüm. vay amk dedirtmişti harbi.
  • ingilizce konuşmam, konuşamam inadının, yurtdışı tatilinde gopro hero4 kaybedince çözülmesi olayıdır. insana bütün sahildekileri gençler bir el atsak şeklinde organize ettirir. tabii bülbül var bülbül var *.
hesabın var mı? giriş yap