• film bitince mutlaka bir tanesi çıkıp "hacı filmi sizden daha iyi anladım o yüzden kendimi gösteriyorum" hesabı ayağa kalkıp şak şak alkışlamağa başlar. bu hereketten sonra, diğerleri; "oğlum aslında ben de anladım. bazı yerlerde içim geçmiş ama sonuçta sanat filmi" hesabı ona katılırlar. bi hissiyat patlaması yaşanır. yönetmen ordaysa tribe girer falan.

    bir de bu seyirci filmin bitiş jeneriğini sonuna kadar izler. şimdi en başta emeğe saygı gösteriyollar diye takdir görebilir ama çoğu "beni emeğe saygısız bellemesinler ardımdan küfretmesinler" diye "etimesgut belediyesi özel kalemine teşekkürler" yazana kadar zorla bekler. hep yalan dolan.

    o festivalde yönetmen ordaysa ve kısa söyleşi yapılıyorsa rica edicem bi kalın o söyleşiye. güzel kelimelerle bezenmiş, ağız yaya yaya sorulan içi boş, laf olsun torba dolsun tarzı sorular soran denyoları bi görün.

    şöyle oluyor;

    - bu filmdeki perspektif retrospektif olayları bir yana açı-karşı açı sahnesinde ne hissettiniz?
    + hiçbir şey (cevap veren bozması)

    bu ne la!
  • festival filmlerinde ara verilmemesi mevzusundan yola çıkarak söyleyebiliriz ki bu arkadaşlar entel olur ve entellerin çişi gelmez.
  • adorno, bazı sanat tüketicisi "kucuk burjuvalar"ın gittikleri etkinliği değil, ellerindeki bileti sevdiklerini söylüyordu bana da "festival seyircilerinin bir kısmı" filmlerden ziyade kendilerini festival seyircisi olarak kurgulamaktan haz alıyor gibi geliyor.
  • bir de tabii her festivalin kendine ozgu yarattigi bir kamusal alan oluyor. bu durumda da gormekten -filmi seyretmekten- ziyade gorunmek on plana cikiyor. ya festival sirasinda bilet bulunamayan filmler ticari gosterime girdigi zaman isletmeciye sinek avlatiyor. oyle olunca da festival seyircisinin samimiyeti hakikaten de kusku uyandiriyor.
  • ulkemize ozgu bir bireysel "ezmesinler ezilmiyeyim" psikozunun kitlesel projeksiyonu sandigim bu hadisenin dunyanin her yerinde bu sekilde isledigini gormek beni epey sasirtti.

    misal philadelphia film festivalinde ilk gittigim filmde projektore yanlis registerlanmis film sebebiyle filmi 10 dakika kadar ikiye bolunuk sekilde izledik, ve fakat benim disimda "huuuop makinis" deme ihtiyaci icinde olan kimse gormedim. herkes bu teknik denyolugu "sanattir simdi bu ses etmeyelim, rezil olmayalim" diyerek bastirdi, en sonudna huop makinist i ceviremedigimden "heeey!" diye unleyince, birden insanlar "evet ya bi hata var galiba" diye mirildanmaya basladilar, film durduruldu, yeniden yerlestirildi oynatildi da optik sagligimiza zeval gelmedi.

    ben bu korkakliga eziklige mana veremedim, iceri soygun cetesi gelse, tecavuz triosu gelse "sanat olabilir" diye domalip cuzdanini uzatacak insanlar olacagina emin oldum.
  • bu kadar elitistler höt höt diye kestirip atmamak lazım bir kısmı da filmleri hala sinemada seyretmeyi seven ve de haftaiçi gündüz seanslarındaki öğrenci indirimlerine kapılan öğrencilerdir, hollywood ürünlerinden farklı filmleri de seyretmeyi severler ki ilk günlerde uzun sıralarda heba olan grubun da gözle görülür bir çoğunluğunu oluştururlar.
  • aralarında ilmek ilmek hüzün dokumalı şallarıyla, bedbin yüzlü, orta yaş bunalımının eşiğine gelmiş bayanların bolca bulunduğu cemiyettir.
  • kalitesi gün geçtikçe düşen seyircilerdir. dün istanbul film festivali kapsamında duvar filmindeyiz, film yeni başlamışken, yanımdaki kadın telefonunu çıkarttı, alıştık artık zaten film esnasında çıkartılan telefonlara ya neyse biraz sabır derken, arkamızdaki adam "hanımefendi kapartır mısınız telefonunuzu" dedi kadın ne dese beğenirsiniz "sana ne" nasıl sana ne ya böyle bir cevap mı olur bu ne büyük bir terbiyesizliktir. bende dayanamadım "evet lütfen kapatır mısınız" dedim, kadına saygım var hala ve "siz" diyorum o bana "sana ne ufaklık" diyor ne demek ufaklık ya, sen kimsin ki beni gördün de yaşımı hemen belledin ne ufaklığı ya... neyse kimler geliyor artık bu filmlere anlayamıyorum...
  • içinde çok çeşitli insan barındıran bir kitledir; büyük çoğunluğunu üniversite öğrencileri oluştururken, yıllardır festivali aksatmadan izlemekte olan orta yaş ve üzeri sinema meraklılarının yanısıra, çevresinden özenerek ya da arkadaşları gidiyor diye ilk kez festivale gelmiş çok daha genç insanları da barındıran bir kitledir. gelenlerin bir kısmı, başkalarının söylediklerine ve hatta bazen önerilere bile aldırmaksızın gönlünce ve önseziyle seçer filmlerini ve yıllardır baharın gelişiyle özdeşleşen festivali, tadını çıkararak yaşamak için gider seyreder ve bazen isabetli bazen isabetsiz düşen seçimlerine rağmen bir sonraki seneki festivali yine hevesle beklemeye başlar. festival hiç bir zaman ve hiç kimse için sadece festival değildir kuşkusuz, şehrin karmaşasında sadece festival zamanı rastlaşılan tanıdıklarla ayaküstü yapılan sohbetlerin tadı, film aralarında civarda içilen kahveler çaylar, atıştırılan ufak tefek, uğranılan kitapçılar, müzikevleri, hatta o sırada kaçırılmasın diye görülüvermiş bir iki vizyon filminin keyfi, şanslı bir güne denk gelmişse filmlerinden tanınan bir yönetmenle yanyana bir şeyler içiyor olma ihtimali, bir başka gün bir başka yönetmenin filmi sonrasında yepyeni filmiyle ilgili akla takılan soruların cevabını hemencecik öğrenivermenin heyecanı ve daha bir çok nedenle iple çeker kimi festival izleyicisi bu özel zamanları. festivaller sayıca çoğalmış ve çeşitlenmiş olmakla rağmen, kasdedilen festival seyircisi daha çok, aralarında en eskisi olan istanbul uluslararası film festivali olsa da diğer festival seyircilerinin içinde de böyle meraklı, hevesli, coşkulu seyircilerin yanında tabii ki sadece gösteriş olsun diye orada bulunanlar da vardır mutlaka ama ne gam. sinema festivaline gidip gösteriş yapma hevesi bile bütün benzeri gösteriş olsun diye yapılan faaliyetlerden daha iyi sayılabilir, laf olsun diye orada bulunan bir insanın bile seyrettiği filmin bir karesinden aklında kalan bir anlık görüntü, günün birinde onun ve çevresindeki insanların hayatını aydınlatır bir ihtimal.
hesabın var mı? giriş yap