• sağdan kötü et kokusuyla başlar. artık hangi hayvanın neresinden yapıyolarsa o döneri? ama içki sonrası geceleri yeniyor, çünkü ne olsa yeniyor o haldeyken. ama hakikaten oncacık alana o kadar dönerci öyle bir istif halde, o civar öyle işlek ki, sırf bu kısmıyla bile dünya çapında bir yer olabilir sıraselviler. bu sabah altı buçukta otobüsten inmiş halimle taksimdeydim, hepsi açıktı dönercilerin, müşterileri de vardı. yau ne tuhaf aslında? bir de sabah sakinliğinde arada sıkışmış bir dövizci, bir lokum filan satan turistik kuruyemişçi farkettim... daha önce farketmediğime şaşarak. bu dönerci çılgınlığı, araya kaynamış kumpir yapan nispeten büyükçe bir kafe ve sonrasında selvi lokantasıyla bitiyor. selvi lokantası epeyce eski, civarda sulu yemek ve işkembe yapan tek yer, işkembesi başarılı, onu da belirteyim. bambilerin arasında türk-iş diye, sendika isimli bir yer var, o da pide ve lahmacun yapan tek mekan bu arada. bu kadar bahsettiğim yer, aslında çatılarının üstünde sadece bir tane burger king terası içeriyor. öyle bir mekan, hacim saçmalığı var.

    selvi lokantası bitince aya triada kilisesinin duvarı başlıyor. orada devasa bir kilise olduğunu yıllarca görüp farketmemiş tonla insan var. öyle bir hengame işte taksim. kilise duvarının önünde mendil ve çakmak satan bir amca var. amca yüzü taksim'e dönük taburesinde oturur. suratında mendilci - dilencilerin o otomatik yalvaran yapmacık ifadesinden eser yoktur. sanki orda değil, köyünde koyunlarının otlamasını izler bir havayla tezgahını bekler, insanları izler. karşıda bir yıl filan evvel açılmış namlı hipermarketleri tabelası. bir yılda eskimiş, yamulmuş, hiperlikten eser yok. zor tabii öyle bir karmaşada market düzeni. sektördeki açığı yakaladı namlı hipermarket, orda hiç market yoktu. ama yoruluyor belli ki taksim'de marketlik etmekten.

    kilise duvarını da geçince, sola bir sokak sapıyor. çukurluçeşme sokak adı, yanılmıyorsam. istiklal'in başına çıkar ucu. kilisenin kapısı, iki tane de korkudan sindirilmiş, hapishane gibi duran azınlık lisesi bu sokaktadır. biri özel eşeyan ermeni lisesi, diğerini hatırlamıyorum[edit: özel zapyon rum kız lisesi]. büfe dondi diye, çirkinliği taksim dönercisi olmasından gelen, fıstık yeşili bir büfe daha var. ne bitmek bilmez döner piyasasıymış bilader? onu da geçince önce lush adında bir tuhaf otel, hemen yanında club ve tekno müzikler gelen, siyaha boyanmış bakkal camekanlı bir mekan var. önünde böyle bıçkın klabır gençler, bazen motosikletler, hanım kızlar olur hep. üye olmayan giremez gibi, ne olduğunu anlamadığım bir hali vardır buranın. istanbul'dan gitmeden girip bakıcam bir gün. deşilmem herhalde?

    sonra birden yine alakasız biçimde bir iç çamaşırcı, yanında bir tiyatro*, yanında bir eczane, yanında bir otopark, yanında bir müzik aletleri dükkanı, yanında yine yeniden bir dönerci, bir iki eczane, çiçekçi şeklinde ilerleyen, anlam bütünlüğünü kaybetmiş zincir başlar. arada 50 santimlik kaldırımdan aşağı inen üç beş merdiven ve kapıdan ibaret bir kırtasiye dükkanı da var oralarda bir yerde ki en çok buna şaşırıyorum. çiçekçi, eczane diyince taksim ilkyardım'a geldiğimizi anladınız. karşısındaki alman hastanesiyle mükemmel bir kontrast içindeki bu güzide yapı, sıraselviler'de tek başına bulunsa bile caddeyi bir miktar işlek yapabilecek kapasiteye sahip. tüm istiklal'de içen, kavgaya giren, kolu kopan, uyuşturucudan, içkiden kendini kaybeden, kafasına saksı düşen* kim varsa acil'dedir geceleri. gündüz ayrı bir kalabalık. hastanenin karşısındaki çağdaş börek salonu, bölgenin pahalılığından nasibini almamış bir iki yerden biridir ve hasta yakınlarına hitap eder. bu sabah altıbuçukta kaldırıma attığı masalar doluydu, teyzeler börek yiyordu.

    burdan itibaren cihangir hayatının başladığını söyleyebilirim. caddenin solunda atm'si habire bozulan iş bankası, sonra bahçemsi bir otopark, bahçenin içinde savoy balık diye yeni sayılabilecek bir balık lokantası, sola açılan bakraç sokak var. adı ne güzel dimi? bakraç sokağın köşesinde savoy pastanesi var. o ayrı bir başlık zaten. ama şunu ekleyeyim, ilerideki elvan pastanesi o elvan haliyle pahalılığını, ve geçen ay yaptırdığı kış bahçesi tandanslı beyaz koltuklu moderen havasını savoy'a borçludur.

    bundan sonrası kuruyemişçi, laz bakkal, kuaför, fortis, garanti bankası, şarap satan steril bir dükkan, sağda karfur, bohem kıyafetleri fahiş fiyata satan margarit's diye bir küçük mağaza, arada kaybolan beyoğlu sağlık ocağı, bir spor merkezi ve elvan pastanesiyle firuzağa camii'ne gelinir. önündeki dolup taşan, çok sayıda ünlü barındıran sokak kahvesi ile mşhurdur burası. hatta öyle bir talep var ki, orda eskiden köşede manav vardı, manav bile masa atıp çay satıyordu. manav yahu! sonra orayı da pastanemsi kafemsi bir yer yaptılar, adını da sanatsal bir biçimde fîruz koymuşlar.

    cadde burda biter. sağa tophane'ye inen yol, sola akarsu sokak gider. smyrna, eskinin leylası şimdinin meyrası, kahvedan, porte gibi "ciyangir" kafeleri hep burdadır. ben çok sevmem bunları, kasıntı yerlerdir. aşağı doğru defterdar yokuşu iner. sıraselviler'e sığamayıp buraya sıçrayan van kahvaltı evi, komşufırınsayılmazsa, sadece evler vardır burda. sıraselviler, o karmançormalık bitmiştir.

    özlenesi, bir benzerini inşa etmenin imkansız olduğu bir cadde sıraselviler. adı da ne güzel...
  • yakında sırabambiler adını alacak olan cadde.
  • kendi yok olup, adı kalan bütün caddeler gibi beni hüzünlendiren bir isme sahip, istanbul'un beyoğlu ilçesinde bulunan çirkin bir cadde.
  • şu an okumakta olduğum aylak adam kitabında bahsi geçen cadde.
    gezip gördüğü sokak ve cadde isimlerini bir deftere not edip bu isimlerin nereden geldiğini araştıran ana karakterimizin (aylaktır kendisi) defterinde 'sıraserviler' caddesi de vardır. sayfanın üst kısmında tyler dordin isimli yazarın iddiası da bu caddenin asıl isminin sıraserviler olduğunu belirtmekte.

    yusuf atılgan'ın az evvel bahsettiğim kitabında şöyle bir cümle geçiyor: "ya o sonuna dek gidip de bir tek servi göremeyeceğiniz sıraserviler caddesi : asfalt,üst üste beton yapılar, otomobiller sürüsü, hızlı yürüyen insanlar sürüsü... bu yolun servili olduğu zamanlar da insanlar böyle mi yürürdü? " (aylak adam- sayfa 20)
  • adını ilk defa çocukluğumda oynadığımız borsa adlı oyunda gördüğüm ve öğrendiğim cadde.
  • borsa oyunundaki pahali yerlerden biri
    ayrica (bkz: monopoly)
  • taksim'den sizi cihangir'e götüren, bir boka benzemeyen, hiçbir estetiği bulunmayan, üstüne üstlük dar kaldırımlarıyla yanınızdan hayvan hızla giden bazı denyolar tarafından ezilme tehlikesi yaşatan cadde.
  • koccaman erotic shop nedeniyle istiklal caddesi girisinde o yone dogru her cektirdiginiz fotografa damgasini vuran cadde
  • türk polisinin bugünkü hedeflerinden biri.
  • "selvi melvi yok kardeşim, sizi kandırmışlar... dönerci onlar. " **
hesabın var mı? giriş yap