• prezentabl olun.
  • ne güzel her şeye duyar kasmak.

    bir gün 10-15 köpek yolunuzu keserse başını sevip okşayın bakalım ne yapacaklar size. saldırırlarsa gelir burada tekrardan duyar kasarsınız, bana köpekler saldırdı ühühühühü diye.

    tanım da ekleyelim bari: köpekten size zarar gelmediği sürece yolunuza bakın. her köpeği de sevmeye çalışmayın. aç bitir falan da vermeyin sonra o mahalleye sürü halinde dadanıp insanlara saldırıyorlar.
  • panik halde bağıra çağıra üstlerine doğru koşun sizden korkup onlar kaçacaktır.
  • arkadaşlar daha bir kaç ay önce yaklaşık 15 adet köpek bir anda önüme çıktı ve elim ayağım birbirine girdi. zor kurtuldum. olay da ankara tunalı civarı.

    çocuklar var kadınlar var. iş sevin korkmayın bir şey olmaz diyecek kadar basit değil.

    siz yine de temkinli olun derim.

    edit: nasıl kurtuldun anlat ulan diyenler için gelsin;

    #80853165
  • prezentıbıl olun.
  • ohal zamanlarında güneydoğu’da sayıları yaklaşık olarak 40’ı bulan bir çeteyle karşılaşmıştım. o zamanlar ergenliğin sunduğu sınırsız geri zekalılığının tadını çıkarmakta olduğumdan, büyüklerin “hava karardıktan sonra dışarı çıkma” uyarılarını sallamamış ve akşam 9 gibi sokağa çıkmıştım. bir tanıdığın meyhanesinde iki bira içip 11 gibi eve dönme kararı aldım. meyhaneden henüz 200 metre uzaklaşmamıştım ki, önümde bir panzer durdu. panzerin tepesindeki kapak gürültülüyle açıldıktan sonra bir asker belirdi ve bana dönüp “nereye gidiyorsun?” diye sordu. o güne kadar henüz bir ekip tarafından dahi çevrilmemiş olan ben, bir panzer tarafından durdurulmanın yusuf yusufluğuyla ve gayri ihtiyari bir maymunlukla gideceğim evin yönünü gösterip “ memetlere gidiyorum” dedim. nüfusu çok kalabalık bir kasabada olmamıza rağmen, 20 haneli bir köydeymişiz gibi, asker “memedin evini” tanıdı. bu saatlerde bir daha dışarı çıkarsam beni sünnet edeceğini söyledikten sonra yoluna devam etti. sünnetsiz olduğumu düşünmesini bütünüyle onun salaklığına yordum, fakat şu kadarını söyleyeyim, ekmek kuran çarpsın ki, hollywood filmlerinde dinozor görmüş tipler gibi olmuştum.

    bu şoktan sonra yoluma devam ettim. caddeden sapıp mahalle içine doğru yönelmiştim ki, başta bahsettiğim çeteyle karşılaştım. geceleri hayatı dört duvar arasına hapseden ohal zıkkımı, sokakları köpeklere bırakmıştı. yalnızlıktan olsa gerek, köpekler her gece birleşip ıssız sokaklarda başıboş ve keyiflerince dolaşır olmuşlardı. onlar için şehrin geceleri beliren hükümranları da diyebiliriz.

    efenim kararlı olun, ayağınızı yere sertçe vurun vs. gibi öğütlerin hepsi külliyen yalan. etrafta köpeklerin tam sayısını kavrayabileceğiniz kadar yeterli ışık yokken, onları korkutmaya çalışmak kendini malkoçlu sanmaktan öte bir hareket değildir. adamın götünden değil kan, parça alırlar kamil, parça! bu yüzden, ergen de olsam böylesi bir geri zekalılığa yeltenmedim. ayrıca höt möt desem ne yazar? soluk alırken çıkardıkları hırıltı bile sesimi bastırırdı. elimi kolumu ne yapacağımı bilmez bir halde kıvranırken, birden parmaklarım montumun cebimdeki fındıklara değdi. elimi hangi ara ve neden cebime soktuğumu bilmiyorum ama yaklaşık iki avuç olan fındıkları avuçlayıp ayaklarımın dibine serpmeye başladım. yaradana sığınıp itlerin fındık sever olmalarını dilemeye başladım. çok aç olduklarından mı, yoksa gerçekten fındık sevdiklerinden mi bilmiyorum, ama köpekler fındıkları yemeye başladı. ben bir taraftan önüme üçer beşer fındık serperken bir taraftan da gerisin geri yürüyerek eve ulaşmaya çalışıyordum. aşırı heyecan ve korkudan elimdeki fındıkları eve varmadan tüketmiştim. köpeklerin ele başı olduğunu tahmin ettiğim şerefsizle birkaç saniye göz göze geldikten sonra durumun benim açımdan hiç de parlak olmadığını anladım. fındık serperken bir taraftan da bilinçsiz bir şekilde “kuçu kuçu” gibi sesler çıkardığımı fark ettim. sanırım bizim çete sese koşullanmıştı ve sesin kesilmiş olmasına homurdanıyorlardı. ben artık yerse diyerek, kuçu kuçu diye ses çıkarmaya ve fındık serpiyormuş gibi elimi sallamaya devam ettim. geri zekalı bir örgüt olan köpekler, yaklaşık 150 metre boyunca bunu yutunca, evin kapısına ulaşmış oldum.

    ani hareketlerle kapıyı açıp içeri sığındım. bir anda ortadan kaybolduğumu gören köpek sürüsü bütün bir mahalleyi uyandıracak kadar gürültüyle havlamaya başladı. ben pencereye çıkıp onlara kolumu sallayarak türkün böylesi havlamalara asla prim vermeyeceğini lisanı halle kendilerine anlattım. daha sonra yedikleri fındıklardan ötürü onlara hakkımı helal etmeyeceğimi haykırdıktan sonra büyük bir hırsla perdeyi çektim.

    şimdi format tanrıları bunu silmesin. bahsettiğim iki çeteden birisi için fındık işe yaramıştı, siz de deneyin.
  • havlayın. sizin ne olduğunuz konusunda şüpheye düşüp geri çekilirler. ben denemekle kalmadım bir de hırladım. saat gecenin 4'üydü ve bomboş caddede havlayarak bana doğru koşan köpeklerden başka kurtuluş yoktu. en doğrusu böyle psikolojik hareket.

    (bkz: %100 çalışıyor)
  • yokmuş gibi davranıp öylece yolumuza devam ediyoruz.
  • çetenin göbeğine doğru "laaaağğn" diye bağırarak koşun. kaçmazlarsa sıkıntı var.
hesabın var mı? giriş yap