• atatürk'ün sözünü sakınmayan lider olduğunu gösteren tokat gibi sorudur, şöyle bir diyalogda geçtiği rivayet edilir;

    cumhuriyet'in ilânından sonra istanbul'da bir resepsiyon verilir...
    tüm dünya ülkelerinin elçileri ve ateşeleri de davet edilir...

    davet güzel bir şekilde devam etmektedir fakat ingiliz ateşesi olan
    binbaşının bakışları mustafa kemal'in gözünden kaçmaz...
    bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir....

    ne olduğunu öğrenmek için yaverini gönderir,
    yaver mustafa kemal'e şöyle der:

    - paşam kendisine neden ters bir tavır takındığını sordum, o da bana
    mustafa kemal'in çanakkale'de babasını öldürdüğünü söyledi...

    bunun üzerine mustafa kemal şöyle der:

    - git sor bakalım babasının çanakkale'de ne işi varmış?
  • iyi ki ingiliz ateşesi "sizin süveyş'te, galiçya'da ne işiniz varsa babamın da çanakkale'de o işi vardı" dememiş, tadında bırakmış, bu olay da bize hoş bir anektod olarak intikal etmiş.
  • yiğit özgür'ün karikatürlerinden birine de konu olmuş cümle.
    (bkz: orada olabilirdim)
  • (bkz: #10270264)
    (bkz: #15138499)
    (bkz: #20605837)

    lafı yiyenden tutun da, lafın yendiği mekana kadar değişiklik gösteren hikaye.

    kanımca? rivayettir büyük ihtimal. ancak, rivayet olmasının yanında, mustafa kemal'in de böyle bir cevap verebilecek kadar ince bir zekaya sahip olduğu da gerçektir.

    ha bir de türk şoförü en asil duygunun insanıdır vardır ki, o konuya hiç girmeyelim monşer.
  • atatürkçü bir insan olarak hiç de gerçek olmadığını düşündüğüm rivayet. evet atatürk zeki bir insandır, karşısındaki en nazik biçimde laf sokup taşı gediğine koyacak bir insandır da, bu değil be dostlar. atatürk bir ingiliz'in (rivayete göre değişen fransız, avustralyalı, hintli, anzak da olabiliyor bu) asker babasının osmanlı devletinin başlamış ve devam etmekte olan bir savaşa rusya'yı bombalayarak bilerek ve isteyerek girmesi yüzünden çanakkale'ye gelmiş olduğunu bilmeyecek kadar cahir biri değil, yapmayın etmeyin yahu.
  • atamizin zeka dolu cevabi..
  • schiller'in jeanne d'arc'ı konu edinen orleans bakiresi* oyununda aynen bu anektoda benzer bir sahne vardır.

    jeanne d'arc, tebaası ile birlikte ingilizlerin konuşlandığı kampı basar ve ortalığı yangın yerine çevirir; ardından da savaş alanında montgomery adlı walesli bir elemanla karşılaşır. montgomery, 'ardından bir ağlayanı bile olmadan gurbet ellerde ölmenin zorluğundan' dem vurur, "mağdurum," der. bizim jeanne da durur mu, yapıştırır cevabı:

    kim çağırdı sizi yaban ellere, çiçekli tarlaların
    bereketini söndürmeye, tüten ocağımızın
    başından bizi def etmeye ve barış içindeki
    kutsal şehrimizi savaşa sokup ateşe vermeye?

    ardından kılıcı çeker, montgomery'yi oracıkta öldürüverir. ve sahne!
  • nefsi müdafa hakkını vurgulayan güzel bir söz
  • o saatte orada ne işi varmış kalıbının atası sanırım.
  • hikaye uydurma olmalı:

    askeri ateşe veya binbaşı rütbesine erişmek için 35-40 yaşında olmak gerekir. o yaştaki birinin babası da en az 55-60 yaşında olur. 55-60 yaşında biri asker olarak çanakkale'de bulunuyorsa general-amiraldir hadi olmadı albay rütbesine sahiptir ve isimsiz değil tanınan bir kişi olmalıdır.

    hadi diyelim o da doğru olsun. peki lozan'dan hemen sonra hem resepsiyon verip misafir çağırıp hem de o resepsiyonda hala millete laf sokmaya çalışmak çok saçma değil mi.
hesabın var mı? giriş yap