• “şortlu kız ve bakkal amcanın hazin hikayesi” isimli nadide nesri dün okudum.

    sevgilisinden ayrılan kızı “sen daha iyilerine layıksın canım” diyerek omzuna elini koyan sakin tabiatli erkek isim-soyisim kombinasyonuna sahip mert tünay’ın yazdığı bu nesir, yüzümde sadece acı bir tebessüm oluşturmuştu. bugünse yazıyı “ne haklı ya” diye paylaşanları görünce amerika’yı yeniden keşfetmenin hem de yanlış yerde keşfetmenin oksimoronluğu üzerine yazmak istedim.

    bir kadının kıçına bakan erkeği hor görerek prim yapmanın modasının geçtiğini düşünmüyordum ama kadınların da bu ucuz numarayı yutacak kadar saf olduklarını sanmıyordum.

    şunu bilmek gerek: kadın erkek ilişkileri, iki bin, üç bin, beş bin yıl önce nasılsa şimdi de aynı. sadece iletişim araçları ve politik söylemler değişiyor. yoksa cinsel aktiviteler iki bin sene öncesinde çubuklarla yapılırken şimdilerde bildiğimiz haline evrilmiş değil. insan doğasında, diğer tüm canlıların aksine kadının süslü erkeğin süssüz oluşu da yeni bir durum değil. bundan beş bin sene önce erkekler makyaj yapıyordu da şimdi kadınlar süslenmeye başladı gibi bir durum da yok.

    yunan şair ovidius milattan önce 30’larda yazdığı “aşk sanatı” isimli eserinde şunları yazmış:

    - ona pahalı hediyeler yerine anlamlı hediyeler al.
    - kusurlarını görmezden gel. kadının yanlışlarını görmeyen onu kazanır.
    - onunla bir yere gittiğinde ona bak ve bakışların konuşsun. şaşkınlığa uğrat onu hayran hayran bakarak.

    daha neler neler... yok efendim git amfide onu kıstır, tiyatro oyunu sırasında elle, aldatıyorsan da karda yürüyüp izini belli etme... bu adam bunu iki bin sene önce yazmış.

    gelelim işin içgüdüsel boyutuna.

    bilirsiniz kadınlar ve erkeklerin vücutları ergenlikten itibaren salınan hormonlarla birbirlerinden şekilsel olarak ayrılırlar. doğum yapan kadınların da hormonal salınımlarından dolayı göğüs-bel-kalça oranları değişir. bel-kalça oranı doğurganlıkla alakalı bir değer verir. iletişim şimdiki gibi değilken erkek, kadını altbilincine işlenmiş bu görsel oranla seçiyordu. şaşıracaksınız ama şimdi de büyük ölçüde bu orana göre seçiyor. sağlıklı bir erkek, kültürel kodları onu ne kadar baskılarsa baskılasın sağlıklı olduğu sürece soyunu çoğaltmak isteyecektir. bu yüzden (aile dışındaki) dişilere farkında olmadan seçici bir gözle bakar. yapılan araştırmalara göre –ki bu konuda bbc’nin çok güzel human body diye bir belgeseli var, izleyin- erkeklerin kadınları seçmede şu orana dikkat ettikleri ortaya çıkmıştır: yüzde 70.

    bel ile kalça oranı yüzde 70 olan kadınlarda erkek seçiciliğinde altın oran bulunmaktadır. keza kadınlar da birbirlerinin kalçasına rekabet amacıyla bakarlar. erkeklere bir seçicilik atfettiğim düşünülmesin, aynı şekilde kadınların seçiciliğinde de erkeklerde belli oranlara dikkat ettikleri ve bu orana göre seçtikleri araştırmalarla sabittir ancak bu başka bir konuda işlenebilir.

    yani, erkeğin kadının kalçasına bakması onu öküz, davar, hayvan ve senin bakmaman seni duygusal, romantik, sevişirken belini incitmeyen bir adam kılmaz. çünkü farkında değilsin ama sen de bakıyorsun. sana en fazla sahtekar diyebiliriz.

    gelelim işin sosyolojik boyutuna. bu yazıda esas sahtekarlık, cihangir bohem burjuvalığında yatıyor. kadının kıçına bakan adamı, muhafazakar bakkal prototipinde yansıtmak elbette bilinçli bir tercih olmayabilir fakat bu zihninin en derininde yatan ayrıştırıcı betimlemedir. çünkü sana göre mert kardeşim (bak kardeşim diyorum ben de, senin bunu okuyup okumayacağını umursamayarak, tıpkı bakkal amcaya yaptığın gibi) sana göre iki sayfa schopenhauer okumuş, iki sayfa kant okumuş ya da kant’ın adını duymuş ve bol bol aforizma okuyup, emir kusturica filmi izleyerek sen adamın dibi olduğunu ve kendince cahil olarak gördüğün ve türk ulusal solunun sıklıkla içine düştüğü hatayı tekrarlayarak alt ve üst-alt gelir grubunu küçümsüyor, onları sadece et avcıları olarak görüyorsun. bu sosyal grubu tüm pisliklerin ve tüm cehaletin sebebi olarak tanımlıyorsun.

    üstelik işin acı tarafı yukarıda saydıklarımı bilinçli olarak bile yapmıyorsun. bu senin zihnine acımasızca kodlanmış. gerçekten aşağılamak için değil, sadece birkaç kadından “bravo” kelimesini duyup dahil olmaya çalıştığın alternatif kitlede benimsenmek için kusurlaştırarak benimsediğin feminizmin bazı dinamiklerini kullanıyorsun.

    bu ülkede kadının daha temel sorunları var. mesela öldürülüyorlar ve bu konuda devlet kılını bile kıpırdatmıyor. “öldürülen temizlikçi kadın ve katil amca” diye bir yazı yazsana mesela. şu cümleyi kurabilirsin: “sen onu öldürüyorsun ama belki de ölmek istemiyordu. ha! bildin mi?”

    bakkal amcayı tanımıyorum, belki işinde sahtekardır, belki gerçekten kadınlara karşı nobrandır, bir kadın düşmanıdır. belki de tam tersidir, hem kibardır hem dürüsttür. bilemem, ilgilendirmez de beni.

    ama sen sahtekarca davranmışsın güzel kardeşim. çünkü sen de kadını sadece et üzerinden savunabiliyorsun, daha başka ne çok sorunları varken.
  • " yan apartmanda her gece evine başka bir erkek çağıran kız var ya, hani yalnız oturan. " kismindan sonra "hah iste o kiz escort ve emekci. parasini verirsen sen de duduklersin" demesini beklerken hayal kirikligina ugradim.
  • ben de çoğu kızın götüne bakıyorum. demek ki ben bakkal amcayım. veresiye yok gençler.
  • tam bir issiz, kari kiza hos gorunme hikayesi. anladik, turkiye'de abaza ve kezban dolu, surekli birbirine kopya mal mal yazilari bloglamaya ne gerek var.
  • bizim buradaki bakkalın önündeki amcaya hitaben yazılmış yazı. gittim konuştum, amca dedim, böyle böyle... "vay yavşak vay, gel birader, yaz söylediklerimi, yayınla. ben uğraşamam internet minternet" dedi. aynen aktarıyorum, elçiye zeval olmaz. (başlığı ben koydum)

    bakkalın önündeki amcalar kovalasın seni

    sevgili "insanlara duymak istediklerini söyleyerek kız düşürmeye çalışan gavat",

    o gün sokakta bakıştık, sana gıcık oldum hatırlıyor musun?

    tam güzel güzel hayallere dalmıştım karşımda dalyarak gibi dikilirken gördüm seni. o gün işin varmış, ben hep buradayım. maçan yiyorsa gel bana anlat meramını, okumayacağım yerlerde yazmana gerek yok.

    insanlar hakkında bilmediğin bazı gerçekler var birader.

    anlamayacağını bildiğim halde sana biraz bunlardan bahsedeceğim.

    ilgini çekeceğini düşünüyorum.

    ilk üzücü haberim kıyafetlerle ilgili.

    şort, mini etek ya da askılı elbise giyen kadınlar teşhirci değil. üstelik konu havanın sıcak olmasıyla da alakalı değil. kadınlar hava sıcak olmadığında da giyiyor bunları.

    kadınların sadece sıcak havalarda kısa/açık giyinmediğini hatırlaman sakinleşmene yardımcı olacaktır.

    havanın nasıl olduğunu anlamak için camı açıp bakman veya dışarı çıkman yeterli olacaktır. bunun için twitter'a ihtiyaç duyuyorsan harbi gerizekalısın.

    hayallerini kırmak istemem ama, başka bir üzücü haberim daha var:

    geçen yazını beğenip, paylaşırken "acı ama gerçek <3" yazan güzel kız, senin üzerine nutella döküp yalamak istemiyordu, emin olabilirsin.

    insanlar yazı paylaşırken fazla düşünmüyorlar pek. sen düşün, iyi geliyor güzel biraderim.

    yeteri kadar kasmışsın zaten, artık kasma kendini.

    bazı geceler tumblr'da gördüğün duyarlı ve akıl küpü erkek arayan kızlar var ya hani. şaşıracaksın ama onların akıllı bulması seni akıllı yapmıyor. duyarlı hiç yapmıyor. onlar sadece dikkat çekmek, düşünmeden konuşmak, beğenilmek, gösteriş yapmak istiyorlar.

    sen cinsel hikayeleri falan okuma, siktir et.

    gördüğün her güzel kıza bu yolla yürüme be birader.

    bırak, ayıptır, rahatsız etme.

    rahatsızlık demişken, sana rahatsız edici bir gerçekten daha bahsetmek istiyorum:

    internetten tanışıp konuştuğun kadınlar, sadece "duyarlı" bir erkek olduğun için sana hayran falan değiller. narin kalbini kırdığım için beni affet fakat özellikle son üç yıldır gördüğün "kitap okuyormuş gibi yaparak karı kız düşürüyom ben" gibi muhabbetleri godoşlar (afedersin) götlerinden atarak yazıyordu.

    konuyla ilgili başka bir şok edici gerçek daha var:

    geçenlerde yayınladığın "kadınlığın kuralları" yazın da acayip saçmaymış.

    tüm özgüveninle utanmadan güzel bir şey yazmış gibi paylaşmana üstelik çokça paylaşılmasına rağmen anlamalıydın. çünkü popüler olmak kaliteli olmak demek değildir. bir dahaki sefere hatırla lütfen.

    söylediklerimden hoşlanmıyorsun, biliyorum.

    bir-iki şey daha ekleyip seni yalnız bırakmak istiyorum.

    mesela:

    başkalarından duyup, gördüğün bilgilerle attığın tweetler var ya hani, aforizmalı falan. onların çok paylaşılması da seni akıllı/duyarlı ve istenen erkek tipi yapmıyor güzel biraderim.

    insanlar kendileri düşündükleri, fikir oluşturdukları, gösteriş için değil vicdanları için duyarlılık gösterdikleri zaman akıllı-duyarlı olmaya yaklaşıyorlar. sen de yapabilirsin, düşünmek hayatı güzelleştirir.

    bir yazını "nasıl dikkat çekerim" diye düşünmeden de yazabilirsin.

    yeter ki kendine inan.

    son bir noktaya daha parmak basıp konuyu kapatayım:

    nasıl dandik yazılar yazarsan öyle tepkiler alırsın.

    sen hiç düşünmeden, tartmadan, muhtemelen okumadan, bilmeden klişeleşmiş kalıplarla yazarsan sana da öyle cevaplar yazarlar.

    haberin olsun istedim. göt.
  • bakkalın önündeki amca'ya "havanın sıcak olup olmadığını twitter’dan öğrenebilirsin, sıcak olunca herkes “hoff hava çok sıcak” yazıyor." diye seslenen rezil bir hikaye.

    yazar biraz salak olmalı ki, şort giyen kızın götüne sadece bakkalı önündeki amcaların baktığını zannediyor.
  • içinde "seninle o an konuşamadık, işim vardı." cümlesi geçen hikaye.

    yani; yememiş amk gidip laf söylemek. bari konuşamadım deme.

    tamam hikayede anlatılmak istenen o değil ama; yememiş...

    yememiş...

    yememiş...

    eto bitmiş...
  • bir meriç'in üç beş tane hatunu düşürmek için yazdığı yazı. bizden de böyle grev kırıcılar çıkıyor arada yapacak bir şey yok.

    sevgili "bakkalın önündeki amca"

    sana tepki göstericektim, ama sonra şeyoldu benim biraz şey işim vardı. ondan şeyapamadım.

    o yüzden ben de görmeyeceğin bir platformda, görsen bile okumayacağın bir yazıyı yazmaya karar verdim.

    mini şortlu götüne baktığın için sana böyle aptala anlatır gibi anlatıcam, "kardeşim"li falan konuşucam. işte "herkes sana vermek istemiyor, kimse orospu değilllllllll" minvalinde sıçayazıcam sonuç olarak.

    sonra da işte şeyaparım, otuzbir falan çekerim.

    hayırlı günler.
  • bir batılı popo ve bir doğulu gözü buluşturan cihangir güzellemesi. arkadaş şu amına koyduğum yokuşundan bi inin lan! 100 m2'lik daracık dünyanızın 30'u zaten bakkal amk. şu cihangire kentsel dönüşüm olayıyla extra 2 kat verseler bunların alayını yokuşta kovalayacak ev sahipleri. "hımf hımf" diye bavul çektirirken bakkal götünüze kitlenir artık.
  • bakkal amcaların nutella yalatmalı fanteziler kurup geceleri istiklal, ortaköy civarında takıldığını öğrendiğimiz tırt hikaye. yansıtma mı yapmış nedir?
hesabın var mı? giriş yap