• tuttular ekşi sözlük'ü de bunun içine soktular. ulan sosyal medya terimi 2005-2008 arası üretildi muhtemelen, ekşi 1998'den beri var.

    sosyal medya milletin tanıdıklarının özel hayatlarını ve gündelik düşüncelerini izlediği ve ünlüleri tanıdığı sandığı yerdir. ekşi sözlük içerdiği bütün kepaze içeriğe karşın hala sahiden bilgi ve eleştiri kaynağı.

    tatillerin qeyif fotolarını paylaşma, bugün nerede olduğunu ve ne düşündüğünü açık isminle devlete-şirketlere göstererek pazar olma, diyeceğini 140 karaktere sığdırma, şirketlerin/politikacıların sayfalarını beğenme ve de görüşlerini sadece okul arkadaşınla eniştenin okuması durumu yok burada.

    elbet var benzerlikler, kullanıcı içeriği yaratıyor her ikisinde de eyvallah; ama aynı kefeye koymaya gerek yok.

    ekşi sözlük tipi siteler vs facebook tipi siteler karşılaştırması da yapan bir çalışma:
    http://biletsiz.com/…ebook-or-dialectic-of-like-me/
  • merhaba. konu hakkında hemen hemen hiç bilgi sahibi değilim, arkadaşlarımın facebooklarını incelemem sonucunda sınırlı sayı ve zamanda edindiğim izlenimlerimi aktarıp gideceğim. annem yemeğe çağırıyor.

    sosyal medyayı düzenli/düzgün/etkin kullanan biri değilim ancak çevremde bu mecrayı etkin kullanan ve -tüm platformların ilk çıktığı dönemler hariç- hıaaa ne süper lan, diyenini hiç görmedim. tüm hesaplarını -en azından belirli dönemlerde- kapatanlar var, sürekli kapatacağını yineleyenler var, hiç kullanmayan insanları tebrik edenler var. yani demem o ki herkeste bir şikayet hali söz konusu açık ya da zımni.

    peki bunca şikayete rağmen neden bu kadar bağımlı insanlar? -dikkat, buradan itibaren g.tümden sallayacağım- çevremdeki herkeş diyemesem bile çoğu kişi eski ya da yeni ya da müstakbel sevgilisinden haber alabilmek ya da ona laf sokabilmek ya da ayar verebilmek, kısacası haber etmek ve haber almak için bu kadar bağımlı kalıyor. kimi ayrıldıktan sonra bak ben ne kadar mutluyum artık toparlandım demek için, kimi yemişim ulan seni bak nereleri geziyom skimde değilsin oğlum/kızım, ahaha al bak bu da g.tüm, burcu bi de bu açıdan çekti buna da bak buna da bak at organı, demek için kullanıyor. (edit: çok üzgün, mutsuz olduğunu ima edenler azınlıkta oldukça ve onlar neden bilmiyorum ama genelde zonguldaklı)

    hani özellikle ayrılış aşamasında, hiddetli ve şiddetli kavga edersin, içinde söyleyemediğin çok şey kalır, zaten o anda kamil gibisindir. (ben bi kere ayrılık kavgası yaparken kızın söylediklerine cevap bulamayıp içimden fenere kadro kurduğumu bilirim) işte tam burada twitter, facebook, instagram ve benzerleri devreye giriyor. o söyleyemediğin şeyi 3-5 saat/gün düşündükten sonra buralara yazıyorsun ve ilgilisine gappağı takmış oluyorsun, karizmatik oluyorsun, havalı oluyorsun, intikamını almış oluyorsun... ya da onun diyeceği şeyi, ruh halini, seni unutup unutmadığını, buralardan takip ediyorsun. peki, böyle böyle noluyoring? ilişkiler yozlaşıyoring. ayıp, etmen!

    neyse yemek soğuyo, adam olun bırakın böyle işleri, feysbukta daha çok komik vidyo paylaşın. artis ne arar la bazardayı koyun bol bol, o çok komik, ben çok gülüyom ona. öptümler...
  • ilişkileri boka çeviren ortamlardır.

    sosyal medyayı bu kadar hayatlarımızın içine sokmasak, hem kişisel olarak hem de ilişkilerimizde daha mutlu olacağımızdan çok eminim. o dozu biraz aşınca her şey kötüleşiyor. çoğu insan nereye kiminle gittiğini gösterebilmek adına yırtınıyor, sonra nolmuş efendim "ayy çok eğlendikkk, çokk güzelizzz yeaa" salak salak selfie çekmeler, dünyanın en güzeli kendileriymiş gibi her yere kendi fotoğraflarını koymalar. allahımm sen uzak tut bunları lütfen, katlanamıyorum çünkü.

    en iyisi görücü usulü, her haltta hesap açmamış olan, işinde gücünde bi insan bulmak. eskiler haklı mıymış ki?
  • insanlık tarihinde yapılmış en büyük devrimdir.

    peki neden böyle bir tanım yapma gereği duydum? yaşadığımız son 10 yıllık zaman zarfında dünyada değerini yitirmeyen hatta kat be kat değerlenen bir kaç şeylerden biri internet oldu ne yazık ki. ilk başlarda myspace tarzı sitelerle kendini gösteren bu mecra bir çok başarılı müzik grubunun tanınmasında önemli rol oynadı veya toplumda sesini duyurmayı başaramamış faydalı insanların tanınmasına yardımcı oldu. herkes "vay be bu internet ne güzel şey, bu tarz sosyal platformlar oldukça dünya çok güzel olur" falan demeye başladı. ta ki facebook denen meret çıkana kadar. insanlar facebook sayesinde yıllarca bulamadığı arkadaşlarını bulmayı başardı, hava atmak isteyip atamadıkları şeyleri sergilemeye başladılar. itiraf etmek gerekirse ilk başlarda çok eğlenceliydi. çünkü neredeyse kimse fark etmemişti ama biz facebook hesaplarımızı açarken aslında insanlık tarihinin en büyük sıçma olaylarından bir tanesine tanıklık ediyorduk hatta buna belki de kıyamete kadar dünyayı değiştirecek bir buluşun devrimi diyebiliriz. kısa kesmek istiyorum. şu an instagram, vine, twitter, facebook ve daha bir çok sosyal medya platformu var.

    artık ünlü olmak diye bir kavram kalmadı. özel hayat diye bir şey kalmadı. artık freddy mercury veya john lennon'un ta kendisi bile olsanız kimse size beş kuruş değer vermeyecek çünkü artık herkes kendisini en üstte görmeye başladı. sanat düşüşe geçti. insanlar aşık oldukları zaman cesaretlerini toplayıp karşı cinsin gözlerinin içine bakıp ilan-ı aşk etme gereği duymuyorlar bile çünkü facebook'tan veya başka bir yerden söylersiniz ve hayır cevabını aldığınız zaman o kişinin yüzünü bile görmeniz gerekmez. kızlar veya erkekler kendilerinin en kusursuz gözüktüğü pozları yayınlıyorlar profillerinde ve bunu gören insanlar inanıp kendilerinin çok ezik hayat yaşadıklarına inanmaya başlıyorlar. toplumda sınıf farklılıkları arayı kapatamayacağımız seviyede açılıyor. çocuklar artık ayaklı kama sutra kitabı gibi dolaşmaya başladılar. bize 6 yaşındayken sikerim, sokarım tarzı küfürler edildiğinde anlamını bilemeyip aptal aptal bakardık çünkü öğrenebileceğimiz bir yer yoktu. günümüzde asosyal olmak ya da kendini toplumdan soyutlayıp kafa dinlemek istemek bir ihtiyaçtan çok zorunluluk haline gelmeye başladı.

    demem o ki bu devrin insanları olarak daha önce hiç bir insanın tanık etmeyi bırakın hayal bile edemeyeceği saçmalıklar silsilesi içinde çok normalmiş gibi yaşıyoruz. aslında hepimizin ruhu, kafası hastalanmış çoktan. yapılacak tek şey kontrolü kaybetmemek ve şahsi değerlerimizi ve toplumsal değerlerimizi bırakmamak olsa gerek. başka da bu saçmalığa bir ilaç düşünemiyorum çünkü insanlar hiç iyileşmek istiyormuş gibi görünmüyor.
  • "... medyanın bir türevi değil kuşkusuz. matbaa gibi devrimci bir etkisi var. medya evrenine paralel, medyaya değmelerin sıkça yaşandığı bir başka evren. bizim basın geleneğimiz, geç modernleşmenin de bir parçası olarak devletin değişimi paralelinde yönlendirici etkisinin ön plana çıktığı, bu anlamda ideolojik yönü baskın bir gelenek. ulusal devletin ekonomik ve kültürel düzeyde geri çekilişi ulusal bağları ve kimlikleri de etkiliyor. bu anlamda da sosyal medya yeni etkilerin, toplumun yaşadığı değişimin, kimliklerin, yerelin daha özgür ortaya çıktığı bir arena. "

    nilgün gürkan pazarcı
  • unutulması gerekenleri unutturmamak için elinden geleni ardına koymayan bir şeytan icadı.
    unutmanın bile zor olduğu günlerdeyiz.
    bunu unutmayın.
  • uzmanlığı da olan iletişim aracıdır. öyle ki artık iletişim kavramına yeni boyutlar kazandırmıştır.
  • kullanmadığım şeydir, haliyle beni germiyor.

    (bkz: hayattaki tek amacı zengin koca bulmak olan kız)*
hesabın var mı? giriş yap