• sadece ilk dinlediğimde yaşadığım "tokat yemiş" hissini aktarabilirim bu şarkıyı anlatmak için.
  • sadece cem karaca yorumuyla dinlenmesi gereken şarkı*.. iç acıtan bir şarkıdır.. cem karaca'nın aynı tadı bırakan diğer bir şarkısı için (bkz: kahya yahya)
  • taksimdeki barlara düşmeden çok önceleri ilerici uzun saçlı hayalperest bir gencin sesinden daha iyi bir dünyaya özlemi anlatırdı bu şarkı. yaşatıldığımız düzende, kompradorların dünyasında haketmek için hiç bir emek sarfetmediği otomobillere binen kızlar ve yanısıra nasırlı elleri yağlı tırnaklarıyla onurlu tamirci çırakları vardı. arabeskin kader ve kederine karşılık bir umut ışığı yakar gibi uzun saçlı genç sanatçı, kitap okutuyordu gönlündeki tamirci çırağına. bir genç erkeğin, farklı kasttan bir genç kadına arzusunu dile getirişininin feodal düzen kurulalı beri yasaklanmış olmasını sorguluyordu:

    "arabanın kapısını açtım , açtım girsin içeri
    kalktı hilal kaşları sordu kim bu serseri

    çekti gitti arabayla egzozuna boğuldum
    gözümde tomurcuk yaşlar ağır ağır doğruldum

    ustam geldi sırtıma vurdu unut dedi romanları
    işçisin sen işçi kal giy dedi tulumları"

    sonra ne mi oldu? 80 darbesi geldi. arabesk top on'a oturdu. uzun saçlı bağrı açık delikanlı koğuşturuldu ve kovuldu. şarkısının aksine tamirci çırakları ağır ağır da olsa doğrulmayı hiç başaramadı. her yıl daha binlercesi yanmış makine yağına bulanmış gün ışığı girmeyen tamirhanelerin kuytularına mahkum oldu ve onlara roman okumak gerçekten unutturuldu.

    trajikomik olanı uzun saçlı bağrı açık delikanlının şarkısı taksimdeki barlara baba parasıyla bindikleri otomobilerle gelen genç kızların avaz avaz hepbirlikte söylediği bir eğlencelik oldu. yetmedi türkücü namında türk halk müziği ile ilgisi kalmamış arabesk sanatçılarının sesinden duyulur oldu.

    ahh,cem baba! sen feleğin tekerine çomak sokardın. bak çocuklarına neler oldu!
    ama asıl sana neler oldu cem baba:
    http://www.candundar.com.tr/index.php?did=2716
  • yillar once bi arkadasimla nedense her (sansur) ictigimizde habire basa sarip (o zamanlar cd yok, mp3 yok)dinleyip dinleyip agladigimiz sarki. hayir, (sansur) adami guldurur, biz keriz gibi ufleyip ufleyip agliyoruz.
    ha, bos kafa olsan ne farkeder, sarki oyle bi sarki ki, gene de aglatir.
    (edite not:) entrynin daha onceki seklinde, turk gencligini (sansur) icerken dinleyecek muzik konusunda esinlendirme sucunu islemek suretiyle gote girebilecek bir entry yaratmis olmamdan dolayi sayin telekomdan bana erisimin mahkeme karariyla olsun olmasin engellenmesini saygilarimla arz ederim.(mumkunse kirmizi buyuk puntolar ve uc unlem isareti esliginde)
  • (bkz: çatal jr)
  • her dinlendiğinde fırtınalar kopartan cem karaca şarkısı. unutulmaz şarkısı. uanmadan dinlenebilen ve usanmadan huzunleniren yakan yıkan parcalayan cem karaca sarkısı.
  • öykusel yapısı ve öykünün dramatik ilerleyişi itibarıyla, eğer önceden bölük pörçük duyulmadı ise, ilk dinlenilişinin ve hissedilenlerin muhakkak hatırlandığı bir şarkıdır..
  • inanılmaz acıtan, acıtırken daha da acıtmak için elinden geleni yapan süper şarkıdır... baştan sona acıtır ama şu tasvir gözden kaçmamalıdır:

    "kalktı hilal kaşları, sordu kim bu serseri!"

    hala sevdasıyladır genç, hala hayrandır, kaşlarını güzellemektedir... muhakkak neler geçirmektedir aklından o dakikalarda... ama gerçek acıdır, ve tamirci çırağı da gerçeğin ta kendisidir...
  • *tam sözleri şöyledir:

    gönlüme bir ateş düştü yanar ha yanar yanar
    ümit gönlümün ekmeği umar ha umar umar

    elleri ak yumuk yumuk, ojeli tırnakları
    nerelere gizlesin şu avcum nasırları

    otomobili tamire geldi dün bizim tamirhaneye
    görür görmez vurularak başladım ben sevmeye

    ayağında uzun etek, dalga dalga saçları
    ustam seslendi uzaktan oğlum al takımları

    bi romanda okumuştum buna benzer bir şeyi
    cildi parlak kağıt kaplı, pahalı bir kitaptı

    ne olmuş nasıl olmuşsa aşık olmuştu genç kız
    yine böyle bir durumda, tamirci çırağına

    ustama dedim ki, bugün giymeyim tulumları
    arkası kuşlu aynamda taradım saçlarımı

    gelecekti bugün geri, arabayı almaya
    o romandaki hayali, belki gerçek yapmaya

    durdu zaman, durdu dünya, girdi içeri kapıdan
    öylece bakakaldım, gözümü ayırmadan

    arabanın kapısını açtım, açtım girsin içeri
    kalktı hilal kaşları, sordu "kim bu serseri?"

    çekti gitti arabayla, egzozuna boğuldum
    gözümde tomurcuk yaşlar, ağır ağır doğruldum

    ustam geldi sırtıma vurdu, unut dedi romanları,
    işçisin sen işçi kal, giy dedi tulumları
  • cem karaca'nın bestesi sözü kadar icrasıyla da benzersiz olduğu şarkısıdır.
    bu bir yorumdur. bunu beğenebilirsiniz: http://www.youtube.com/watch?v=amu8btwjhrc
    ancak bu ikincisi bir şarkıyı yaşamaktır/yaşatmaktır. bir dil bu kadar mı güzel tellafuz edilir: http://www.youtube.com/…yygoki&mode=related&search=
hesabın var mı? giriş yap