• uzerinde dusunmeye basladikca insani celiskiden celiskiye savuran hede.
    oncelikle kendim inanan birisiyim.

    ateist bir arkadasimla olan muhabbetimde kendisi bana soyle bir sey soyledi :

    "tanri kusursuz ve herseyi biliyor diye kabul ediyosun. diyelim ki cinayet islemek uzeresin, bu durumda iki secenegin var; biri cinayeti islemek digeri eylemi gerceklestirmemek. tanri herseyi biliyor ise ve senin hangisini sececegin ve sonucta cezalandirilip/odullendirilecegin belliyse varliginin amaci ne? diger turlu ise tanrinin herseyi bilme durumu yanlis oluyor ki, kusursuz bir tanri olamayacagi icin, tanrinin varligi da anlamini yitiriyor. "

    yukaridaki onermeye aciklama ne olabilir? sahsen kendim yorum getiremedim, tabii ki konuyla ilgili derin ve detayli bilgim olmadigi icin sadece soru isaretleriyle doldum.

    inanmaya siginmak manevi olarak cok doyurucu ve cikmaza girdiginde guclu bir dayanak olsa da, sorgulamaya baslayinca insanin kafasinda deli sorular olusmuyor degil.
  • fiziki varlığını göremediğimiz, dolayısıyla üzerinde deney yapamayacağımız bir şeyin var olup olmadığını ancak düşünerek anlayabiliriz.

    örneğin bir cep telefonu ya da ondan daha az karmaşık yapıda olan, televizyon kumandasını düşünelim.

    şimdi kendimize şunu itiraf edelim: bu iki alet insan vücudundan daha kompleks(karmaşık) bir yapıya sahip değildir. az da olsa biyoloji eğitimi almış bir kişi, insan bedenin daha karmaşık olduğunu bilir.

    bizden daha basit olduğu halde hiç kimse ne cep telefonu parçalarının, ne de tv kumandası parçalarının;

    -uzun bir zaman sürecinde kendi kendine oluştuğunu,
    -bütün bu parçalarının sağlam bir şekilde kendi kendine vidalandığını
    -ve rastlantısal olarak estetik bir görünüm kazandığını

    söyleyemez!

    şu örnek daha açıklayıcı olacaktır: okula giderken masamızın üzerinde bıraktığımız kitabı, eve geldiğimizde, yerde gördüğümüz zaman

    - yokluğumuz süresince kitabımızın özellikler edindiği,
    - sonra kendi kendine karar verip, size bir ibnelik yapmak adına masadan kendisini attığı

    gibi akıl ve mantıkla bağdaşmayan düşünceler olmayacaktır.

    bu durumun pencereden esen sert bir rüzgarın ya da küçük kardeşimizin yaramazlığı olduğunu düşüneceğiz. sonuçta kitabı düşüren bir gücün var olduğunu göremiyorsak da biliyoruzdur!

    sonuç: ne cep telefonu ne de tv kumandası zaman eseri oluşabilir. bu aletleri yapan insan ise, o halde insanı yapan kimdir?
    -işte bu, her şeyin mimarı olan tanrı’dır.

    konu hakkında bir şeyler söylemek isteyen çaylak/okuyucu için iletişim: yazarstrong@gmail.com
  • bir program yazılımı zamanla kendi kendine oluşamayacağı gibi, insan da zamanla oluşamaz. programların yazan insansa, canlıların genetiğini yazan da tanrıdır.

    dilimizi düşünelim. yemeği ağzımıza attığımız gibi tükürük torbası harekete geçer, sıvı salgılamaya başlar. böylece yemeğin ağzımıza yapışması önlenir ve kolay parçalanması sağlanır. bunu yapabilmeyi dilin koduna yazan tanrıdır.

    ayrıca dil çok kıvraktır, bu sayede dişleri temizler ve en önemlisi iletişim kurmamızı sağlar. dil var olmasaydı insan medeniyeti oluşamazdı.

    örneğin mide, asidiyle bir eti paramparça ediyor fakat kendisi de et olmasına karşın kendi asidinden zarar görmüyor. çünkü mide bu aside özel tasarlanmıştır.

    yeni doğan bir bebeğin gırtlağı aşağı inmez. bu sayede annesi bebeğini emzirirken bebek nefes alabilir. böylece çocuğun yuttuklarının nefes borusuna kaçması önlenmiş oluyor. bebek bu zaruri durumu atlatınca konuşma dönemi geçmeden gırtlak aşağı iner. görüldüğü gibi bu durum da ancak akıllı tasarımla açıklanabilir.

    dirseklerimizde ve diz kapaklarımızda neredeyse sinir yoktur, bu sayede dirseğimizi bir masaya dayandığımızda veya diz kapaklarımız üzerine durduğumuzda canımız yanmaz. bu tanrının merhamet eden tasarımıdır.

    insanın uzun süre yerde veya sandalyede oturabilmesi için, poposunda yağ birikmesi tanrı'nın insana bahşettiği bir kolaylıktır.

    koltuk altında adale olmaması, kolun uygun hareket kabiliyeti için koltuk altının ince bir deriyle kaplı olması, dolayısıyla ciğerlerin zirvelerinin özellikle soğuktan ve sıcaktan korunması için tüylenme meydana gelmesi de bir akıllı tasarım örneğidir.
  • bir olguyu tartışabilmemiz, onun var olmasını mı gerektirir? çünkü, dünyanın yörüngesinde dönen altın bir kaplumbağa olduğuna dair sizlerle saatlerce tartışabilirim.

    güzel kardeşlerim, sizin bu sevecen tanrınız oyunlar oynayacağına gösterse ya kendini? onu bundan alıkoyan ne? güneş gibi parlasa, dağ gibi dimdik dursa karşımızda, yoksa utanıyor mu? insanlığın haline bakıp da utanıyor mu?
  • (bkz: kadın vücudu)
    (bkz: venüs gamzesi)

    yumurtaya can vermek falan neyse de bu nedir?
  • farz edelim ki, aniden bir tür mucizeler serisi oluşmaya başladı ve hepimiz tanrının varlığına kâni olduk ve kesin olarak inandık.

    ancak, sürekli bizlere gözükmeye başlayan bu mucizeler, üzerinden zaman geçtikçe sıradanlaşacak ve artık bizlere hiç de olağanüstü durumlar gibi gelmeyecektir. artık onları da doğal şeyler olarak görmeye başlayacağız.

    şimdi size kritik soruyu yönelteyim:

    ya şu anda etrafta gördüklerimiz de tıpkı öyleyse? yani gerçekte birer mucize oldukları halde, bizler sırf alışkanlık ve kanıksama yüzünden onları sıradan ve doğal şeyler olarak algılıyorsak?

    evet dostlar, tasavvufta seyri süluk dediğimiz süreçten geçip üzerindeki tüm gafleti atan ve tam uyanık hale geçen kimseler, etraflarına aynen o gözle bakarlar. tüm mucizeyi hayran hayran seyrederler. sübhanallah*, elhamdülillah*, allahuekber* derler.
  • dini konularda kendini doğrulatma peşinde koşmak (müspet yada menfi fark etmez) aşırı derecede samimiyetsiz bir durum.

    tanrı inancı, dünyayı anlamak için başvurduğumuz lineer (yatay) çözümlemeyle tahlil edilemez. bu metotla "var" da deseniz "yok" da deseniz saçmalamış olursunuz.

    tanrı'yla kurduğumuz ilişki dikey bir ilişki. hiyerarşik. dayatmacı, zorlayıcı ve kaçınılmaz bir ilişki bu. dünya döndükçe, insan olmaklığımız devam ettikçe bu ilişki nihayet bulmayacak. inansan da inanmasan da, "o"nunla yaşayacaksın.
hesabın var mı? giriş yap