• francis fukuyama'nın bir kitabı.
  • francis fukuyama'ya ait olup, bilinen yönetim biçimleri anlamında tarihin son aşamasında olup olmadığımızı sorgulayan kitap. böyle tek cümleye dökünce çok net olmadı; ama oldukça ufuk açan bir kitap.

    --- spoiler ---

    kitabın değindiği noktalar arasında insan ruhunun derinliğindeki üç özellik olan "arzu, akıl ve kabul görme"nin devletlere etkisinden friedrich nietzsche'nin son (üst) insanının ne derece insan olduğuna, 20. yüzyıl karamsarlığının 19. yüzyıl iyimserliğini gölgelemesinden sol diktatoryalar bir kenara neden sağ diktatoryaların da ayakta kalamayacağına, onlarca konuya değinilmiş.

    --- spoiler ---

    okuyunuz.

    edit: bu kitap aynı yazarın the end of history makalesini aldığı tepkiler ile birlikte daha derinlemesine işlediği bir eserdir.
  • fukuyama yine yanildi, tarih yine geriye sarmaya basladi.

    (bkz: türkiye'de idamın geri getirilmesi)
  • fukuyama'nın wall street isyanı ve marx geri döndü saptamalarıyla büyük ölçüde çökertilmiş olan tezidir.
    özetle komünizme karşı liberal demokrasinin zaferinin o döneme ait bir mücadelenin sonucu olmadığını, liberalizmin başarısının gelmiş geçmiş tüm yönetim biçimlerinin üzerinde tarihsiz bir zafer olduğunu söyler.
    krize giren kapitalizm ve marks'ı yeniden okuma sevdalalıları fazla iddialı bulur bu tezi.
  • tarih anlayışı olarak alman filozof georg wilhelm friedrich hegel 'in diyalektiğini benimsemiş yazar, francis fukuyama'nın 1989 yılında yayımladığı '' tarihin sonu mu?'' makalesinin büyük yankı uyandırması sonucu kaleme aldığı kitabı.

    insan toplumlarının gelişmesini, sonsuza kadar sürüp gitmeyeceğini, daha çok insanlığın en temel isteklerine uygun düşen bir toplum biçimine ulaşıldığında gelişmenin sona ereceğini kabul eder.

    gelişimin toplumsal diyalektiklerle sağlandığı fikri, tarihin sonuna ne zaman ulaşılacağı sorununa şu formülü uygular : günümüzün liberal demokratik toplum düzeninde tarihsel sürecin ilerleyeceğini ve yeni, daha yüksek bir düzen ortaya çıkaracağını gösteren diyalektikler mevcut mudur ?

    eğer verilen cevap olumsuz değilse ve hiçbir yerde liberal demokrasinin karşısında durabilecek, yaşam gücüne sahip başka bir yönetim şekline imkan verilmiyorsa, nihai sonucun liberal demokrasi olduğu fikrini savunur.

    bu görüşü, aralarında eski başbakan ahmet davutoğlu'da olmak üzere bir çok siyaset bilimcinin anti-tez konusu olmuştur.

    son olarak söylenebilecek tek şey ise:

    ''die weltgeschichte ist das weltgericht''

    yani,

    ''kimin haklı olduğuna ancak dünya tarihi karar verecektir.''
  • elbette bir fikir işidir ve ağır diline rağmen sevilesi, okunası bir kitaptır. ayrıca bildiğim kadarıyla siyaset fakültesinde bunu okutan hocalar mevcuttur. toplum anlayışına bir yaklaşım kazandırmıştır,"sona geldik" değil de "sona gelince nasıl anlayacağız" derdindedir.
    fizik gibi kesinlik içeren bir uğraşın dahi solvay konferansında (1927'de yapılan galiba) sonuna geldik diyenler oldu, bu yani; newton-termo falan baba. sonra genel görelilik, bohr ile einstein atışmaları. demem o ki, yaklaşım geliştirmek ve toplum teorisini irdeleyebilmek için "son" kelimesi biraz şey, büyük yani.
  • kitabında gördüğünüz üzere türkiye'deki askeri darbeyi savunmuş liberal müsvettesi.

    "otoriter egemenliğin şu andaki krizi gorbaçov’un perestroykası ya da berlin duvarı’nın yıkılmasıyla başlamadı. kriz aslında
    yaklaşık yirmi beş yıl önce güney avrupa’da bir dizi sağ otoriter
    rejimin yıkılmasıyla başlamıştı. 1974’te portekiz’de caetano rejimi bir askerî darbeyle devrildi. ülkenin iç savaşını eşiğine geldiği karmaşık bir geçiş döneminden sonra nisan 1976’da sosyalist mario soares başbakan seçildi ve o tarihten bu yana portekiz
    istikrarlı bir demokrasidir. 1967’den beri yunanistan’a hükmeden albaylar da 1974’te iktidarı kaybettiler ve halk tarafından
    seçilen karamanlis hükümetinin yolu açıldı. 1975’te ispanya’da
    general francisco franko’nun ölümü üzerine iki yıl sonra demokrasiye örnek bir barışçı geçiş için yol açıldı. eylül 1980’de
    türkiye’de, ülke terörizm içinde boğulma durumundayken askerler iktidarı ele aldı, ama egemenliği daha 1983’te gene sivil
    bir hükümete devrettiler. o tarihten bu yana bütün bu ülkelerde düzenli olarak birçok partinin katıldığı serbest seçimler yapılıyor."
  • esasında kitabında anlattığı gibi tarihin sonuna değil, kapitalizmin sonuna gelinmiştir, dönemin "bürokratik reel sosyalist" ülkesi bunun görülmesini engellemiş olsa da gün geçtikçe gerçekler gün yüzüne çıkmaya başlamıştır, aşağıdaki yazıdan okuyacağınız üzere nasıl çark ettiği de görülmektedir.

    sosyalizm geri gelmeli
  • bu tip yazarlarin teori’lerini mutlak gercekmis gibi sunmalari buyuk yanilgilara yol acabiliyor, tipki yazarin trump konusunda buyuk yanilgiya dusmesi gibi. soguk savas sonrasi tahlileri acisindan yeni bir sey soylemiyor.

    tarih felsefesi acisindan okunulabilir bir kitap, fakat buyuk beklentileriniz olmasin.

    daha detayli bir incileme icin;

    okunabilir

    hatta

    buna da bakilabilir
hesabın var mı? giriş yap