• biraz alt okuma yapınca, şahsi kanımca, filmin arka planında, başkalarını sömürerek zenginleşmiş bati dünyasının ironik bir eleştirisi ortaya çıkıyor; yıllar önce yağmalanan gemi, böylece zenginleşen bir kasaba ve intikam için geri dönen zombiler. ama tabi carpenter, bu filmi çekerken, bu düşünceyle mi hareket ediyordu ondan çok emin değilim...
  • carpenter ustanin, filmin yeniden cekiminde yönetmenlik yapmayi $iddetle reddetmesi bile filmin boktanliginin kaniti. eger sinemada izlediyeniz bilet, dvd'den izlediyseniz kira parasina yazik.

    imdb'den calip cirptigim $u pasaj konuya son noktayi koyacaktir:

    user comments:
    100 out of 142 people found the following comment useful:-
    this movie is really good if you're a complete moron, 17 october 2005
  • john carpenter klasigi olmakla birlikte sonu biraz dusunduren filmdir.. bazi yerlerde mantik hatamsi gibi seyler vardir ama yine de kol kanat gereriz filme..

    --- spoiler ---
    mesela kucuk cocuk andy'i hortlaklar oldurecekken, andy kurtarilir.. peki o kadar dogaustu guce sahip olan hortlaklar, bu kucuk cocugu neden olduremezler de, cocuk kirik pencereden kacabilir ve de "kahraman"larimizin arabalarina yetisemezler..

    filmin sonunda -tum hengame sona ermistir, sis ortaliktan cekilir gibi yapmistir- ise peder sorar kendi kendine "neden 5 tane, neden beni almadin blake".. bu esnada sis tekrar belirir ve ... hortlaklar hesap hatasi mi yapmistir?* belki de biraz klise bir sona basvurmaktan cekindigi icin carpenter boyle bir yola basvurmus olabilir.. mesela deniz fenerindeki kadin da hala sisin gitmemis olabilecegine dair yorumda bulunur ve dedigim sahne, yani rahibin blake'le ikinci karsilasmasi gerceklesir.. bundandir herhalde.. carpenter yani.. isini bilir o.. ama cocugun kacma sahnesi gercekten de biraz mantik cercevesini bozar..
    --- spoiler ---
  • "bir film nasıl ve nereye kadar kötü olabilir" sorusuna sonuna kadar ve hatta haddinden çok daha fazla cevap veren, sinema adı altında önümüze sürülen fog.
  • 1980 li yillarda guzel sis ve deniz göruntuleriyle gunumuzun blue-rays teknigini yakalayabilmis filmdir. kasabaya geri dönenlerin kiliseyi sisler icinde basma sahne efektleri mukemmeldir. o yillarin teknigine göre basarili cekimdir.
  • 1980 yapımı jhon carperter filmi. düşük bütçeli bir filme göre başaralı bir film. ancak özgün senaryo ya göre çekilen film yapımcının filmi korkunç bulunmaması üzerine tekrar elden geçirilip fazladan sahne eklenmiş bu da filmde var olan kopukluk ve mantık hatalarını izah ediyor. özgün senaryoda sisin içinden çıkan bir varlık gözükmüyor. yönetmenin hallowen filminin meşruluğunun ekmeğini yediği film.
  • yeniden çevriminde smallville'de rol alan, son superman tom welling'in rol aldığı filmdir. berbat olduğunu söylemeye gerek var mı? bence yok. o yüzden john carpanter'la devam edelim. kimileri filmi başarısız ya da eski bulabilir. eski bulmaları çok normal. zira eski bir film. ama başarısız değil kanımca. dönemine göre çok başarılı bir film. aslında sadece dönemine göre de değil. şimdinin çoğu korku filminden çok daha iyidir, daha gerilimlidir, kalitelidir. zaten şu on beş yılda çekilen korku-gerilimlerden hiç haz etmedim. hepsi aynı formülleri kullanıyorlar. genç karakterler+seks/çıplaklık+istismar sinemasını utandıracak kadar kan kullanımı+vahşi sahneler+korku filmi klişelerinin tamamı... son dönem korku sinemasının özeti bu şekilde yapılabilir kanımca. ben bu korku filmlerinden hiç haz etmiyorum. sanırım eski bulunup sevilmeyen the fog gibi filmleri daha çok seviyorum.

    carpanter gerçek bir gerilim ustası idi. the fog da onun en etkileyici ve başarılı filmlerinden bir tanesi. cansız bir varlığı hem izleyiciyi, hem de filmdeki karakterleri korkutacak bir şekilde kullanmak başkasının elinde ortaya bir ucubenin çıkmasına neden olacakken carpanter'ın elinde bir klasiğe evriliyor. sisin yavaş yavaş tüm kasabayı ele geçirmesi, ele geçirdiği alanlarda olan insanların ölmesi, bu sisin giderek başkarakterlere yaklaşması öyle etkileyici ve gerilimliydi ki yönetmene hayran kalmamak çok zor. beni muazzam the thing kadar etkilemedi ama bu, filmin kötü olduğu anlamına gelmemeli. belirttiğim gibi son derece etkileyici bir film. tom welling aşkına yeniden çevrimi önce izlenmemeli. önce carpanter'ın filmi izlenmeli.
  • john carpenter'in geçmişi, geçmişle yüzleşmeyi bir korku unsuru olarak kullandığı 1980 tarihli filmi.

    --- spoiler ---

    film "varlığını bir ilk günah"la açıklayan hıristiyan öğretisiyle paralel bir özelliğe sahiptir ve bu ilk günah, filmde cüzzamlıların öldürülüp mülküne el konulması, bir kefaret olarak karşımıza çıkar. sis herkesi öldürmez. altı cüzzamlının karşılığı olan canların alınması gerekir ve filmdeki başlıca karakterler dışında kasabalı meydana gelen bu olayların etkisinden uzak görünür. esas problem, geçmişteki sahip oldukları rahatsız edici deneyimin etkisinden kurtulmak için didinen, belirli dönüm noktalarında bunun anımsanmasıyla daha da rahatsız olan kişilerin bunun psikolojik olarak üstesinden gelme çabasıdır. çözüm olarak "yük" üstlerinden atılır ve ödenmesi gereken kefaret ödenir.

    --- spoiler ---
  • filmde bir yerde carpenter bodega bay'den bahsederek hitchcock'a gönderme yapmıştır.

    (bkz: bodega bay)
  • --- spoiler ---

    öncelikle şunu belirteyim: arabanın kontağını çevirdiğinizde marş motoru, aküden yüksek bir akım çektiği için, arabanın farları kısılır, hatta ışıklı ve elektrikli diğer tüm cihazlar da marş motoru durana kadar elektriksizlikten sapıtır. fakat filmimizde ne oluyor? karanlık yolda arabasıyla giden dj ablanın arabası bozuluyor. farları falan da sönüyor. bundan sonra dj abla arabayı çalıştırmak amacıyla kontağı çeviriyor da çeviriyor. araba kıvkıvkıvkıv ettikçe arabanın farları yanıyor, kıvkıv kesilince tekrar sönüyor. ulan ne güzel aküymüş seninki de be abla.

    olmamış diyor, on üzerinden üç veriyoruz.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap