• oldukça eğlenceli, sıkmayan bir film.
    --- spoiler ---

    matt in karısını aldatacağını ilk görüşte anlayanlar el kaldırsın!
    öyle bir hayat yaşayıp, o kadar sakin kalan erkek olmaz.

    --- spoiler ---
  • beyin yormayan, içinde güzel espriler barındıran hoş film. iş hayatı açısından tecrübenin nelere kadir olduğunu göstermesi filmin ders niteliği kısmı.

    anne hathaway bu sefer devil wears prada filmindeki karakterinin tam tersini oynarken, robert de niro ise meet the parents'taki karakterinin biraz tersi yani babacan bir kişiliğe bürünmüş.
  • anne hathaway ile robert de niro'nun başrolleri paylaştığı filmde, yüksek tirajlı bir şirketin sahibi olan jules ile, stajyerlik pozisyonuna yaşlı kadrodan dahil olan ben'in hikayesi anlatılıyor. ben*, girdiği şirkete başta ayak işlerini yapacak kişi olarak görünse de, hem tecrübesi, hem de sakinliği ile zamanla o şirketin akıl veren bir nevi mentörü oluyor. tabi bundan da en başta jules* faydalanıyor.

    filmi yeni izledim, daha da detay verebilirim, ancak biraz içine spoiler katmadan yapamam, en azından şu an için. komedi var, hafiften dram da var, ama aslında bana göre ikisi de değil. tam böyle yağmurlu bir pazar günü evinde yalnız başına veya partnerin ile izleyebileceğin vakit öldürmelik bir film. ne izlesen pişman olursun, ne de izlemeseniz bir şey kaybedersin filmi işte.* ben de şu anki film kıtlığında karabela ya da animasyon filmleri yerine de niro ve hathaway görürüm diye izledim.
  • çerezlik film. iyi güzel hoş da bazı sahnelerde inanılmaz bir daral geldi, bağırmak istedim.

    --- spoiler ---

    robert de niro'nun insanlara zorla takım elbise giydiren ve gençleri suça teşvik eden bir tonton dedeyi canlandırdığı film. ayrıca işe girer girmez çalışan kadınlarla ilişkiye giriyor, evine ekmek götüren insanları (şoför) iftira yoluyla işinden ediyor ve çalıştığı pozisyonu beğenmeyip üst pozisyondaki çalışanları yerinden etme planları kuruyor (sekreter). bunlar da yetmezmiş gibi bir ailenin iç işlerine karışıp o aileyi dağılma noktasına getiriyor.

    üst paragrafta uçtum. ama haklı olduğum kısımlar da var şimdi.

    klişeler:

    -patronun ilk bakışta beğenmediği çalışanın sonradan best friend olabilmesi.
    -çalışan, başarılı, güzel kadının aldatılması.
    -ben otuz yıl bu binada çalıştım, aha şu çamların ekildiği günü hatırlıyorum.
    -robert'in genç, ilişki konusunda berbat nörd yancıları.
    -sikkkkkko bir hırsızlık sahnesi ve başarılı bir operasyon.
    -mutlu son, ailenin önemi vs.

    robert filmin sonunda ceo olsaydı işte o zaman sağlam bir küfrü basıp siktiri çekerdim. neyse ki bu kadar klişe yeter demişler.

    --- spoiler ---

    asıl soru şu, stajyerler para aldı mı?
  • 72 yaşındaki robert de niro'nun 70 yaşındaki bir karakteri harika canlandırdığı film. makyaj ekibi iyi iş çıkarmış.
  • kadın patron jules (bkz: anne hathaway) çok saçma bir karakter olmuş. salaklık derecesine yakın saf bakışları. her daim, herşeye rağmen, herkese içten gülümsemesi. sürekli ağlak sahneleri. bana senaristin kurumsal hayatla ilgilil en ufak bir fikri olmadığını gösteriyor. jules biraz daha gerçekçi bir karakter olsaydı - girişimci/iş kadını tarafını da görseydik - film tadından yenmezdi.

    bu haliyle bayıcı bir film.

    robert de niro ise filmi kurtaran tek şey. 70 yaşındaki stajyer.
  • robert de niro'nun çok güzel oyunculuğuyla birleşmiş eğlencelik bir film.
    filmde dikkatimi çeken ise bazı sahnelerde ağlayan anne hathaway, o kadar güzel ağlıyor ki ona en iyi ağlayan oyuncu oskarı olsa verilebilir.
  • sesli sinema tarihinin en eski ve saygıdeğer türü olan "romantik komedi" adına mükemmel bir filmdir.

    romantik komediye gidip, ayyy bu ne beğenmedim amaaaaan sıkıldım, ayyyyy çoooook kızlar falan diyen yazarları da yine gözler önüne sermektedir.

    ben de mesela korku türünü sevmem, alien'da karından yaratık çıkınca güleceğim gelmişti mesela. ama gidip de alien'e dandik demem.
  • nancy meyers'ın 6 yıl aradan sonra geri döndüğü filmi. inanılmaz tatlı, çok şeker bir film olmuş izlerken büyük keyif aldım. nancy meyers'ın zamanının gerisinde asla kalmaması ve son trendlerden esinlenerek şahane filmler çıkarması bence harika bir şey. 2006'da çektiği the holiday'de de zamanın trendlerinden ''ev değiş tokuşu ve insanların hayatına olan etkisi'' konusunu çok başarılı bir şekilde işlemişti. en sevdiğim 20 filmden biri olabilir, içim ne zaman sıkılsa açar izlerim.

    bu filmde de mutfağında bir e-ticaret devi yaratan bir kadını konu alarak net-a-porter'a ve natalie massenet'e selam çakmış. robert de niro üstad her zamanki gibi yine harika, adamı izlemek dev keyif. anne hathaway ile çok iyi bir ikili olmuşlar, filmi yarısında yakalayıp seyretseniz baba-kız zannedersiniz hatta. pazar günü güzel, çerezlik film izlemek isterseniz kaçırmayın derim çok tatlı olmuş.

    bir de söylemesem olmaz anne hathaway'in karakteri jules bana film boyunca kevin garnett için söylenen şu pasajı anımsattı. hayatım boyunca olmak isteyeceğim ideal iş arkadaşı/patron modeli.

    --- spoiler ---

    ''o inanılmaz. size garanti verebilirim, kevin garnett'le oynamış herkesi kapsayan bir anket yapsanız %98'inin en sevdiği takım arkadaşı çıkacaktır. o öyle bir adam. o tutkal. bir şeyler yolunda gitmiyorsa onun ucundan tutacak adamdır. bir sorun varsa ne olduğunu söyleyecek adamdır. birinin kendine getirilmesi gerekiyorsa onu yapacak adamdır, bir soru sorulması gerekiyorsa ama kimse sormaya yanaşmıyorsa o sorar. o inanılmazdır. size garanti ediyorum, soyunma odasında dolaşın, onun etrafında olanlara, onun eski takım arkadaşlarına sorun, o inanılmazdır dostum. o inanılmaz bir adam. her yıl adamlık ödülü almalı, genç elemanlara verdiği mentörlük, onlara gösterdiği ve içlerine işlettiği çalışma etiği. anlıyor musun ne demek istediğimi? onun personeli video koordinatöründen masözüne kadar nasıl kucakladığı. kevin garnett büyük elçi olmalı. öyle bir insan o, inanılmaz.''

    --- spoiler ---
  • tebessüm ederek izlenecek filmlerden.

    masabaşında uzun saatler oturanlar için jules'den geliyor: sitting is new smoking
hesabın var mı? giriş yap