• dunyaya orman denir'in orijinal adi.
  • ursula leguin hanımefendinin vietnam savaşına göndermeler yaptığı bilimkurgu romanıdır. pek sıkıcı iç daraltan tonla orman tasvirleri barındırır bünyesinde. bir de üstüne cümle bozukluklarının gırla gittiği bir çeviri olunca pek çekici bir yanı kalmıyor romanın.
  • ursula k. le guin'i bir kez daha sevmemizi saglayan roman. evet, sevin onu, okuyun, bilimkurgunun sadece teknolojiden ibaret olmadigini bir kez daha görün...
  • ursula , bu kitap için şöyle demiş . ' ...bu öyküyü yazması kolaydı ama pek keyifli değildi.bana hiç seçenek bırakmadı.ülserli bir patronun sekreterine mektup yazdırması gibi yazdırdı kendini bana.ben orman ve düş üzerine yazmak istiyordum yani belli bir ekolojiyi içeriden bir bakışla betimlemek , biraz da hadfield ve dement'in uyku düşlerinin işlevleri ve düşün yararları üzerine görüşleriyle oynamak istiyordum.ama patron ekolojik dengenin tahrip edilmesinden ve duygusal dengenin reddedilmesinden bahsetmek istiyordu.oyun oynamak istemiyordu.ahlak dersi vermek istiyordu. ahlak dersi veren öyküleri pek sevmem , çoğunlukla iyilik duygusundan yoksun olurlar. umarım bu öykü öyle değildir.madem bir kere ahlak dersi vermek zorunda kaldım , şunu söyleyebilirim bir tek. don davidson olmak raj lyubov olmaktan daha acı vericidir.'
  • ...

    "sizler çocuksunuz," dedi gosse nefretle. "çocuklar, yabaniler. gerçeklik kavramınız yok. bu düş değil, bu gerçek! lyubov'u öldürdünüz. o öldü. kadınları öldürdünüz - kadınları - canlı canlı yaktınız onları, hayvan gibi kestiniz!"

    "hayatta mı bırakmalıydık onları?" dedi selver, gosse'ninkine eşit bir hiddetle ama yumuşak olarak, sesi biraz ezgili. "dünya'nın leşleri içinde böcekler gibi üresinler diye? bizi ezip geçsinler diye? onları sizi kısırlaştırmak için öldürdük. bir gerçekçinin ne olduğunu bilirim, bay gosse. lyubov'la bu sözcükler üzerine konuşmuştuk. gerçekçi, hem dünyayı hem de kendi düşlerini bilen kişidir. sizin aklınız başınızda değil: binde biriniz bile düşgörmeyi bilmiyor; lyubov bile bilmiyordu ve o aranızda en iyisiydi. uyuyorsunuz, uyanıyorsunuz ve düşlerinizi unutuyorsunuz, tekrar uyuyorsunuz, tekrar uyanıyorsunuz ve bütün hayatınızı böyle geçiriyorsunuz ve bunun hayat, gerçek olduğunu sanıyorsunuz! siz çocuk değil, yetişkin insanlarsınız, ama delisiniz. sizi, bizi çıldırtmadan öldürmek zorunda kalmamızın nedeni de bu. şimdi git ve diğer delilerle gerçekler hakkında konuş. uzun ve iyi konuş!"

    ...
  • avatarmaniaya* kapılıp filme gittikten sonra seneler önce okuduğum bu kitap aklıma geldi. raftan alıp şöyle bir tozunu silkeledikten sonra bir çırpıda tekrar okudum.

    eğer bu kitap ile filmin benzeşmesi bir tesadüf değilse, o milyonlarca dolar harcayarak yarattıkları görsel ziyafeti, ticari başarıyı garantilemek için, klişelerle doldurmalarına gerek yoktu. sinema tarihinde her halükarda devrim yaratacak bir filmin kurgusunu bu kadar eblehleştirmeye* gerek yoktu. bu konuda parantez açarak bir karşılaştırma yapmak gerekirse zamanında görsel efektleri ile devrim yaratmış bir film olan blade runner'ın da ticari kaygılarla kurgusu ve sonu değiştirilmiş, ama sonradan çıkan directors cut versiyonu ile kendisini affettirmeyi başarabilmişti.

    yok eğer senaryonun bu kitaba benzemesi tamamen bir tesadüften ibaret ise yazık, keşke denk gelip bir okusalarmış da böyle bir hikaye nasıl anlatılmalı, nasıl kurgulanmalı biraz ders alsalarmış. zira ikinci okuyuşumda bile, ursula le guin'in kendi deyimiyle "ülserli bir patronun sekreterine mektup yazdırması gibi" yazdığı 100 sayfalık cep romanından, burnumun dibinde uçuşan efektleri takip etmeye çalışmaktan daha fazla etkilendim, duygulandım, öğrendim, sevdim, zevk aldım...
  • ursula'nın harbiden kısa ama çok şey anlatan romanı, az zamana sıkışmasına rağmen her paragrafı ayrı zevklidir. novel değil novella kategorisinde olduğundan yurtdışında da pek bilinmedi garibim roman. avatar gerzekleri gidip şu bilim-kurgu hikayesini okusalar, hayatları değişir.
  • diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitabında da le guin'in antropoloji ile ne kadar haşır neşir olduğu rahatça anlaşılabilir,bunda babasının bir antropolog olmasının da büyük bir etkisi vardır.bir kitabında antropolog incelediği toplumun üzerinden kendi gölgesini silemez yazmıştı le guin, tıpkı kendine özgü anlatım tarzının tüm kitaplarının üzerinde silinmez bir gölge olarak durması gibi.
  • (bkz: anima mundi)
  • insan olmanın tam olarak ne olduğu üzerine yazılmış bir ursula le guin romanıdır. ben ki aynı kitabı ikinci kez okumaktan ölesiye nefret ederim, ama bu kitabı ikinci kez okuyorum. le guin her zaman ki gibi döktürmüş tabii ama ikinci kez okumamın nedeni bu değil. kitabı yeniden satın almışım.'' ikinci kez hastalığı''na yakalandığımı düşünmeye başladım biteviye. hep çok okumaktan oluyor bunlar azizim. ölesiye, biteviye, dahiliye, bevliye....
hesabın var mı? giriş yap