• madem dünyanın yuvarlak olduğu yazıyordu, neden müslümanlar gavurların dünya'nın yuvarlak olduğunu keşfetmelerini beklediler?

    yukarıdaki ayetlerin çoğu epey eğilip, bükülüp anlamları istenilen düzeye çekilinceye kadar uğraşılmıştır.

    kurana göre önce dünya sonra yıldızlar yaratıldı. bu nasıl mantık?

    onu bunu geç . tüm dünya'ya indirildiği söylenen kitapta muhammed'in evlatlığı zeyd'in karısını alması gerektiği niye yazar?
    kadın çok güzeldi anladık. o zamanki arap gelenekleri bile evlatlığın karısı ile evlenmeyi ayıplıyordu.
    iki günlük dünya uğruna niye evlatlık müessesini yıktın?

    şunu yazsan daha güzel olmaz mıydı; "evlatlıklarınız da öz evladınız gibidir. onlara kötü davranan bana sırtını dönmüş gibidir." desen daha büyük bir tanrı algısı yaratmış olmaz mıydın?

    bir şeyin içinde bir yalan buldun mu o şeyin yalan olduğu yeterlidir.
    misal dinlerin hepsinin yalan söylediğini sadece tek başına arkeoloji bilimi bile ortaya çıkarıyor.

    adem'in oğullarının birinin tarım diğerinin hayvancılıkla uğraştığı rivayet edilir kuran'da.
    peki gerçek nedir?
    insanlar yüzbinlerce yıldır dünya'da, ama tarımla son on bin yıldır uğraşıyorlar.
    bu da dinlerin anlattığı hikayelerin yalan üzerine olduğunu gösteriyor.

    edit: genetik olarak tüm canlılarla akrabalık bağımızın olduğu gerçeği.
    hele maymunlar kuzenimiz. hani özel olarak topraktan yaratılmıştık?
    bilimin aydınlığının ulaştığı yerde dinler duramaz.
  • modern çağda bile rakımını ancak ölçerek belirleyebildiğimiz dünyanın en derin bölgesi olan "lut gölü"nün "dünyanın en alçak yeri" olduğu haberini veren bir kitap. (rum/3) [14]

    dunyanin en derin cukuru mariana çukuru'dur. lut golunun derinligi 377 mt iken, mariana çukuru'nin derinligi 10994 mt dir. fakat dogrudur, kuran'in yazildigi yillarda dunyanin mariana çukuru'ndan haberi yoktu tabii.
  • karaciğerin kendini çok hızlı yenileyen bir organ olması. bakınız, prometheus'un karaciğerini her gece yiyen bir kartal ve sabahına iyileşen karaciğeri, sürekli tekrarlanan olay.

    ha dünyanın yuvarlak olduğu demişken, o m.ö 500 pisagor bebeeem

    hadi artık zeus'a taparsın.
  • bir ateist olarak hepsini tek tek ele alıyorum.

    "dünya'nın şeklinin düz yuvarlak olmasından ziyade, "dahv" kelimesini kullanarak deve kuşu yumurtasına benzetip geoit/elips bir yapıya sahip olduğunu söyleyen bir kitap. (naziat/30) - [1]"

    bu ayette kullanılan kelime dehâ-hâ'dır ve mucize yalancıları bu kelimenin, anlamı devekuşu yumurtası olan dahv'dan türediğini iddia ediyorlar. yani dıdısının dıdısının dıdısı meselesi. halbuki dehâ-hâ ifadesini mealcilerin neredeyse hepsi yayıp döşemek olarak çevirmiştir.

    zaten kuran eğer devekuşu benzetmesini gerçekten yapmak istemiş olsaydı büyük bir hata yapmış olurdu bence. çünkü dünya kutuplardan basık bir şekle sahiptir. halbuki devekuşu yumurtası tersine kutuplardan çekik bir şekle sahiptir.

    "güneş ve yıldızlar için ışığı kendisinden olan cisimlere kullanılan "ziya", ay için ise ışığı dışardan olan cisimlere kullanılan "nur" tabirini yakıştıran bir kitap. (nuh/16, yunus/5, furkan/61) - [2]"

    nur hiç de bile ışığı dışarıdan olan cisimler için kullanılmaz. allah tarafından verilen ilahi bir ışık anlamında kullanılır. (halbuki ay güneş ışığını yansıtıyor, bırakın mucize olmasını nur dediği için çürümesi lazım kuran'ın) özellikle ay için kullanılır kuranda bu nur kelimesi. çünkü islamda ay'ın önemli bir yeri vardır. gündüzü sevmezler tabi allahın çölünde yanıyor herifler.
    yani burada yalan bir bilgi temel alınarak mucize iddiasında bulunulmuş. geçiniz.

    "dünya'nın etrafında dönerken sarmal bir yol izleyen "ay" için "urcûn" kelimesini kullanarak, "kurumuş -ölmüş- hurma dalı" misali, "s" şekline benzer bi yörünge izlediğinin haberini veren bir kitap. (yasin/39) - [3]."

    halbuki bu ayette ay'ın hilal evresinden bahsedilmek istenmekte.
    yasin 39: ve ay, kurumuş hurma salkımı dalı gibi bir şekil (bedir şeklinden hilâl) haline dönünceye kadar ona menziller takdir ettik.

    her şey oldukça net. ayeti kıvıra kıvıra mucize çıkarmak istemiş zavallılar.

    "güneş, ay ve dünyadan bahsederken, "...her biri, bir yörüngede yüzüp gidiyor" diyerek, hepsinin ayrı eksenler üzerine yol izlediğinin haberini veren bir kitap. (enbiya/33 - [4]"

    bir kere bu ayette dünyanın hareketinden bahsetmez. hatta kuran hiçbir ayetinde dünyanın hareketinden bahsetmez ama diğer gök cisilmerinin hareketinden bahseder. çünkü orta çağda arabistanda yaşayan bir bedevi de göğe baktığında gök cisimlerinin aynı yerde durmadığını görebilir. neyse ayeti yazalım biz: geceyi ve gündüzü, güneş’i ve ay’ı yaratan o’dur. hepsi feleklerinde yüzerler.

    görüldüğü gibi mucizelik hiçbir şey yok. bu başlığı açan da ayetlerin asıl halini hiç yazmamış dikkat ederseniz. neden acaba?

    "o dönem yalnızca gözle görünen güneş ve aydan ziyade, sabit/hareketsiz gibi duran yıldızların da hareket halinde olduğunu söyleyen bir kitap. (zariyat/7) - [5]"

    burada mucize iddiacıları iq'larını iyice dibe vurmuşlar. yıldızlar nereye hareketsiz gibi duruyor lan? göğe bakıp bir yıldız seç bakayım, 2 saat sonra gene aynı yerde mi olacak?

    neyse sıkıldım ya, hepsini yazamayacağım kusura bakmayın. geri kalan mucize iddiaları da siktiriboktan ama söyleyeyim.

    edit: dur lan bi baktım da tam da zariyat 47'de kalmışım tesadüfen. onu da yazmazsam olmaz. çünkü bu mucize iddiacıları en çok bu konu hakkında kafa siker.

    "bilimin 20. yüzyıl'ın başlarında ancak keşfedebildiği; evrenin uzak noktalarının birbirlerine olan mesafesinin artması olayını, "şüphesiz biz göğü genişleticiyiz..." diyerek 1400 yıl evvel haberini veren bir kitap. (zariyat/47) [6]"

    bu konu hakkında zamanında bir başlık açılmıştı da ona yazmıştım bi entry. şuradan bakabilirsiniz. burada da kesinlikle bir mucize yok.

    edit 2: devam ediyorum.

    "20. yüzyılın sonlarına doğru keşfedilen ve içerisinden alınacak bir yemek kaşığı maddenin, "1 milyon ton" geldiği "pulsar"lar için "vurucu, delici yıldız" diyerek en doğru tanımı yapan bir kitap. (tarık/1-3) [7]"

    ilgili ayetlere bakalım, tarık 1-3: semaya ve tarık’a andolsun. ve tarık’ın ne olduğunu sana bildiren nedir? (o) parlak ışığı ile karanlığı delen bir yıldızdır.

    burada tarık olarak bahsettiği şey venüs'tür. venüs gökyüzünde bize güneş ve aydan sonra en parlak gelen gök cismidir. kuran'ı yazanlar belli ki venüs'ün yıldız olmadığının ayırdını edememişler. ayrıca delici derken karanlığı delici anlamında demek istemişler. çünkü çok parlak. her şey bu kadar basit. eğer mucize görmek istiyorsanız pulsar dersiniz tabi amk.

    ""...sonra sizin saymakta olduğunuz bin yıla denk bir günde o'na yükselir" gibi daha bir çok yerinde, zamanın izafi oluşunu söyleyen ve buna örnekler veren bir kitap. (secde/5) [8]"

    bu mucize iddiası harbiden çok salakça. evet burada zamanın izafiliğinden bahsedilmiş ama einstein'ın izafiyet teorisiyle ne alakası var ki bunun? izafiyet teorisine göre bir maddenin hızı diğerine göre yüksek olursa zamanı da diğerine göre yavaş geçer. bu ayete göre bizde 1000 yıl allah katında bir güne denkmiş. peki mucize iddiacılarına sorum, allah bir madde mi? eğer maddeyse allah evrende ışık hızına yakın hızda manyak manyak yardırıyor mu? eğer böyle değilse bu ayetin izafiyet teorisiyle ne alakası var?

    "bitkilerde tozlaşmayı biliyormuşcasına, "rüzgar"a "aşılayıcı (dölleyici)" diyen bir kitap. (hicr/22) [9]"

    ayeti yazıyorum: rüzgârları da aşılayıcı olarak gönderip yukarıdan su indirerek sizi onunla suladık. onu toplayıp depolayan da siz değilsiniz.

    görüldüğü üzere aşılayıcı demek isterken rüzgarların dölleyici özelliğinden değil yağmur taşımasından bahsetmek istemiş. ayette bitkilerin çoğalmasından hiç bahsetmemiş. yağmurdan bahsetmiş. her şey çok açık.

    ""...hareket eden her canlıyı sudan yarattı, ...sudan bir insan yarattı" diyerek, biyolojik olarak her canlının yapısında/temelinde su bulunduğunun ve suyun vecizesinin altını çizen bir kitap. (nur/45, furkan/54) [10]"

    bunun neresi mucize? sıradan bir ortaçağ bedevisi de canlıların hepsinin suya muhtaç olduğunu gözlemleriyle rahatlıkla fark edip yapılarında suyun olması gerektiğini tahmin edebilir. geçiniz.

    ""...damlacığı asılıp tutunan birşeye dönüştürdük. sonra asılıp tutunan şeyi, bir çiğnemlik et haline getirdik. sonra bir çiğnemlik et parçasını, kemik olarak yarattık. sonra kemiğe et giydirdik" diyerek
    insanın embriyodaki oluşumunun (et>kemik>et) sıralamasını en doğru şekilde yapan bir kitap. (muminun/14) [11]"

    embriyonun gelişimi böyle mi oluyor lan? bu ne saçmalık? benim bu ayetten anladığım şey ilk önce ufacık bir et parçası halinde getiriliyor embriyo, sonra direkt iskelete dönüştürülüyor. böyle bir şey yok olm kendinize gelin bak. sonra neymiş efendim bu iskelete et giydirmişmiş. sanki takım elbise giydiriliyor amk. yazık lan. bunlarla mı tatmin oluyorsunuz?

    "sütün nasıl oluştuğunun tanımını en doğru şekilde yapan bir kitap. (nahl/66) [12]"

    nahl 66 ayetini yazıyorum: ve muhakkak ki hayvanlarda, sizin için elbette bir ibret vardır. size, onların karnında, fers (sindirilmiş gıda) ile kan arasından oluşan, tadanlar için boğazdan kolayca geçen halis (saf) süt içiriyoruz.

    söyler misiniz bana burada mucize ile alakalı ne var? "size ineklerden süt veriyoruz hala ibret almaz mısınız?" demiş geçmiş işte. bi bok yok ki burada. hemen de yazmış mucizeci şarlatanlar sütün oluşumunun en doğru şekilde yapıldığı ayet diye. ya bi siktirin gidin. illa küfür ettireceksiniz adama.

    "dönemin putperest kavmi persler ile bizanslılar harp halindeyken, bizanslılar'ın yenileceklerine kesin gözüyle bakılmasına rağmen, "...yeneceklerdir" diyerek bir kaç yıl içerisindebizanslıların perslere karşı galip geleceğinin haberini veren bir kitap. (rum/1-3) [13]"

    ayet: rumlar, yakın bir yerde yenilgiye uğratıldılar. onlar yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. önce de, sonra da emir allah’ındır. o gün allah’ın (rumlara) zafer vermesiyle mü’minler sevinecektir. allah, dilediğine yardım eder. o, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.

    yakın bir yer dediği mısır'dır ve 616 yılında bizanslılar kaybetmiştir. bizanslıların ilk zaferi de 622 yılında ermenistan'da olmuştur. yani arada 6 yıl vardır ve 6 yıl bir kaç yıl değildir. ayrıca böyle bir ayet yazılmasının nedeni büyük ihtimalle semevi dine inanan bizanslıların zerdüşt persler karşısındaki mağlubiyetlerini, mekkeli müşriklerin müslümanlara bahsedip "bakın işte allah'ınız yeniliyor zaaa xd" diye dalga geçmeleridir. yani müslümanların moralleri düzelsin diye yazılmış. yani romalıların sonraki muharebeleri kazanacağı tutturulmuş ama yıl tutturulamamıştır. mucize falan yoktur.
    ha eğer yılı da tutturulmuş olsaydı bile önemsenecek bir durum olmazdı. çünkü peygamber zamanından kalan tek bir kuran bile yoktur. tam haldeki bilinen en eski kuran 1002 yılından kalmadır ve kuveyt'te bir müzededir. bundan önce bulunan kuran kalıntıları tek tük ayet halindedir. çok çok kısıtlı içeriklere sahiptir. yani bu rum suresi sonradan eklenmiş de olabilir rahatlıkla. sonuç olarak bu sureyi de mucize olarak kabul edene kadar çok daha gerçekçi ve mantıklı açıklamalar yapılabilir.

    "modern çağda bile rakımını ancak ölçerek belirleyebildiğimiz dünyanın en derin bölgesi olan "lut gölü"nün "dünyanın en alçak yeri" olduğu haberini veren bir kitap. (rum/3) [14]"

    dünyanın en derin yeri mariana çukuru'dur. geçtik bunu da.

    "hz. ömer, ebu sufyan gibi azılı müşriklerin dahi müslüman olduğu bir toplumda, peygamber efendimizin amcası olan ebu leheb ve karısının iman etmeyeceklerinin haberini veren bir kitap. (leheb s.) [15]"

    sonradan iman etselerdi nolacaktı ki? bi ayet yazardı hemen çat diye: "o ebu leheb ki mümin gibi kendini göstermekte. sakın inanmayın ona. kendisi münafıktır ve sizi kandırmaktadır. şüphesiz ki allah her şeyi görür, her şey bilir."
    bu kadar basit. kim bilecek amk? onu da geçtim öncesinde bahsettiğim gibi sonradan eklenmiş de olabilir kuran'a. o olasılık da var.
  • valla diyen der, demeyen demez de bir de türkçe öğrenseniz çok iyi olacak. tahılı azaltın.

    (bkz: yazgı)
  • insan yazgısı kader gibi bir anlama geliyor sanıyorum, başlıktaki ifade muhtemelen "insan yazması" şeklinde olacaktı.

    daha az önce, bu malum kitabın tanrıdan gönderildiğine inanan birileri tarafından kişilik haklarıma saldırıda bulunuldu. birkaç saattir çöküntü içindeyim ve kendime gelmek için uğraşıyorum. ve bu bir ilk değil, yıllardır maruz kaldığım kronik bir problem. yanımdakilere ve kendime, bu din tacirlerinin akıllarının yerinde olmadığını, yoksa normal bir insanın asla bu kadar problemli davranamayacağını anlattım. işin özü; geçiniz. hikayeleri, dinleri geçiniz.
  • başlık sahibine mesaj attım. amacım sadece mucizeyi öğrenmekti. yorumumu yapınca gel kafama sıç dedi. kontrargümana tahammül seviyesi bu kadarmış. asıl mucize bir zamanlar namaz kılıp oruç tutan zekat veren benim gibi insanların bazı aşamalardan geçip dinsizliğe ulaştıklarında yaşadıkları hafifleme.
    edit:imla
  • üst edit : "yoksa sen kendi inancına, tam da her türden dini dogmaya tepki olarak ortaya çıkan pozitif bilimlerin ispatlı ve rasyonel birikimine yaslanarak mı meşruiyet kazandırmaya çalışıyorsun.. yazık. çok yazık..."*

    entrynin tamamını okudum.

    kuran birebir olarak ortaya çıktığı dönemin entelektüel bilgi birikimini yansıtıyor. astroloji, doğa bilimleri vs. gibi konular bilim dalları haline gelmeden önce de kimi insanlar bunları araştırıyor, sahip oldukları bilgileri birbirleriyle paylaşıyorlardı. işte, kitaba dönemin dünyayı ve evreni algılayış biçimini yansıtması açısından bakılırsa sanıyorum konu kafada oturacaktır.

    kısacası islamdan öncesini zırcahiliye dönemi olarak görürsen ilk entryde yazanlar elbette mucizevi gelecektir. oysa kuran, bugün bakıldığında eksiği ve yanlışıyla dahil, o dönemin ulaşılabilmiş doğru varsayılan bilgilerinin birebir derlemesidir, o kadar.

    ama ilginçtir, o dönem çok faklı düşünülen bir konu hakkında çığır açacak aykırı bir yaklaşım getirdiğine hiç şahit olamadık mesela. ya da nedense istisnasız her seferinde elin gavuru* araştırdıktan, ispatladıktan ve bilimsel yol kat edip kendi ufkunu genişlettikten sonra birileri ayetleri eğip bükerek "yav niye zahmet ettiniz, zaten kuranda yazıyürdü" diye ortaya zıplıyor.

    peki. bir an için akıl şalterimi kapatıp, argümanlarını kabul ediyorum. sen haklısın müslüman... madem kuran evrensel ve ilahi bir mesaj, madem bize ışık tutacak sayısız bilgi içeren bir zenginlik, aç kitabı ver kurandan referansını de ki "bugün henüz keşfedilmemiş olsa da bilimsel olarak şu aslında şöyledir bu esasen böyledir" hadi? ne oldu? ilahi mesajın mucizeleri mi tükendi?

    şimdi uyduruyorum, mesela yarın "zamanda yolculuk mümkün oldu, bilimadamları zamanda yolculuğu mümkün kılacak teknolojiye erişti" diye bir haber çıksa, iki gün sonra "zaten kuranda bunlar apaçık yazıyordu, bak şu ayet ne demiş mesela..." diye atlayacaksın eminim. e hadi madem? o gelecekteki muhtemel bilimsel atılımlar henüz gerçekleşmeden anlat bize? aç kitaptan göster mucizeni? o bilgiye ilk biz sahip olup biz gelişelim?

    "yeaaaa şapşik, ama o öyle olmaz kiiii ihihihi" dediğini duyar gibiyim.

    neyse olur öyle.

    yazımı da şu cümleyle bitireyim madem, belki ibret alınır:

    "geç gelen mucize, mucize filan değildir."
  • batlamyus 'un tanrının kendisi olduğunu gösteren mucizelerdir.

    (bkz: iskenderiye kütüphanesi)

    batlamyus almagest adlı eserinde güneş sistemini incelemiş ve tıka basa mucize dolu kitaptan 6-7 yüzyıl öncesinde bir çok bilgiyi öncesinden bize vermiştir.
  • kelime-i şehadeti herkes bilir herhalde.
    ne der?
    "şehadet ederim ki, allah’tan başka ilah yoktur. ve yine şehadet ederim ki, muhammed aleyhisselam onun kulu ve resulüdür."

    o kadar nettir ki, ne bir yorum ne de çeviri anlamını değiştiremez.
    gerçekten kutsal olduğunu iddia eden bir metinden beklenen berraklıkta.

    madem böyle berrak, kafa karıştırmayacak, yorumla veya çeviri ile yıpratılamayacak bir metin olma durumu var, ben bunu her konuda beklerim.
    nedir bu?

    kuran dünyanın yuvarlak oluşundan mı bahsedecek? şu şekilde yer almalıydı:
    "dünya yuvarlaktır ve güneşin etrafından döner. ay da onun uydusudur dünyanın etrafında döner ve güneşin ışığını yansıtır"

    bitti bu kadar. ne kadar berrak ve temiz bir anlatım değil mi? al bunu istediğin dile çevir, insanlar hemen ne denmek istendiğini anlar. zaten anlaşılmayan bir kutsal kitap ne işe yarar ki? şifre kitabı mı bu? ne anlatmak istiyorsa en temiz şekilde apaçık anlatması lazım ki insanlar anlasın? insanlar anlasın bilsin diye yollanmamış mı? zaten kuran da apaçık olduğunu iddia eder. aksini iddia eden, kuranın kolayca anlaşılamayacağını iddia eden dinden çıkmış demektir.

    gerçi daha dünya üzerinde orucun şartlarının oluşmadığı yerler ve zamanlar olmadığını bilemeyen bir dinden çok şey bekliyorum, farkındayım. kutup dairesinde bazı zamanlar sürekli gündüz, bazı zamanlarda da sürekli gece olması orucun zamanı ile ilgili ayetleri taca çıkarır. zaten yasin suresi 40. ayette geçen iddia kutuplarda tamamen çürür ve geçerliliğini yitirir. bu ayet ne güneş aya yetişebilir , ne gece gündüzü geçebilir diyor ama kutup dairesinde gece gündüzü geçer ve hiç gündüz olmadan geceler hüküm sürer. dünya üzerinde gecenin gündüzü geçebildildiği, gündüzün geceyi yakalayabildiği yerler olması yasin suresi 40. ayeti yalanlar, kalp gözü kapalı olmayan birisi buradaki apaçık hakikati kolayca görür. güneşin ve ayın birbirini geçebilmek gibi bir durumu olmaması konusuna girmedim bile.
hesabın var mı? giriş yap