• imamla cemaat arasındaki osurmalı sıçmalı korelasyondan kaynaklanan durum.
  • --- spoiler ---

    insanlar bir dinleri olduğu için ahlaka ihtiyacı kalmamış gibi davranıyorlar.

    --- spoiler ---
  • siyasal islam, başörtüsü, melekler, kur-an, peygamber vs diyerek iktidar olmuş bugün sabi sübyana tecavüz edenleri koruyan kollayan tiplerin eseridir.

    sayelerinde bu topraklardan ahlak, dürüstlük, liyakat, vatan sevgisi kazınmış silinmiştir yerine ise neyduğü belirsiz, hırsızlığı yolsuzluğu rüşveti hak gören insanların karşısındasınız ayık olun.
  • insanlar artık saklamıyor, ifşa ediyor. olması gerektiği gibi.
  • resmi kemalist ideoloji kadrolarınca dayatmalar, yaptırımlar, hatta kanunlar vasıtası ile içselleşmesine neden olunan yalan tarih anlatımı ve hamasetin ( bu tedrisattan bir şekilde geçmesi sağlanan ) insanlarda yarattığı sonuç.
  • balık baştan kokar.
  • sebebi açık ve net bir şekilde, islamdır.
  • artmamıştır. önceden de olduğunu düşünüyorum. iki faktörden dolayı açığa çıkması kolaylaşmıştır.

    ilki; özellikle sosyal medya aracılığıyla ifşası kolaylaşmıştır. sosyal medya artık yeni bir toplumsal muhalefet platformu, bu unutulmamalı,

    ikincisi, ahlaksızlık edimini işleyenler artık daha cüretkardır. eskiden kendilerini gizleme ihtiyacı duyarlardı belki ama şu anda neredeyse göğüslerini gere gere ortadalar çünkü ülkemizde ahlaksızlık kurumsallaştı. açıktan olmasa bile destek göreceklerini, yalnız bırakılmayacaklarını bilmenin rahatlığı var üzerlerinde.

    haksız da çıkmıyorlar maalesef.
  • hiç sevmediğim bir şeyi yaparak sebebini tek bir şeye yıkacağım. bunun sebebi dindir. ama islam dini ya da başka bir din değil. çünkü bu toplum ve başka toplumlar, kavimler, medeniyetler asırlardır islam dinine inanıyorlar ama her daim böylesine ahlaksız, böylesine hukuksuz değildiler. sorunun sebebi, resmi bir din anlayışının dayatılmasında ve insanların da buna boyun eğmelerindedir.

    siyaset kimin neyden ne kadar pay alacağını belirler. burada şeylerden kasıt sadece mal ve hizmetler değildir. buna yetkileri de ekleyebilirsiniz, sorumlulukları da ekleyebilirsiniz, görevleri de ekleyebilirsiniz... iktidar ise bu işi yapan kurumdur. yani bir iktidar, bireysel ve toplumsal kimlikleri tanımlar. aynı iktidar hakkı, mülkiyeti, eşyayı da tanımlar. aynı iktidar bunların paylaşılmasındaki usulü de tanımlar. ganimeti tanımlayan da, onu paylaştıran da iktidardır. mirası tanıyan da, paylaştıran da iktidardır. buna riayet etmeyeni "hırsız" olarak tanımlayan da, onun payesine düşecek olan cezayı da tanımlayan iktidardır. örnekler çoğaltılabilir. ama şunun görülmesi gerekir ki ahlaklılığı da ahlaksızlığı da yaratan aslında en temelde iktidardır ve bunu da siyaset üzerinden yapar.

    ahlakın iktidarın koyduğu normlardan en büyük farkı ise uzun bir süreci içermesi ve buna mukabil olarak uzak bir geleceği öngörmesidir. yani mesela bugün tüm kudreti elinde toplamış bir iktidar, tecavüzü (misalen) suç olmaktan çıkarsa, onu ahlaksız bir davranış olarak nitelemekten alıkoysa insanları dahi toplumsal düzeyde onun bu çağrısı karşılık bulmayabilir. çünkü insanlar bu yeni normların kalıcı olamayacağını düşünürler. iktidarın bu projesi, toplumun ahlak kurallarını belirleyen temel dinamikleri hiçe saymaktadır.

    uzun dönemde ahlak normlarını belirleyen bir kurum da dindir. özellikle de islam gibi, musevilik gibi dinler. çünkü bu dinlerde insan yaşamının oldukça sınırlı olduğu, ölüm sonrası hayatın ise sonsuz olduğu öngörülmüştür. dolayısıyla böyle bir din, iktidarın gücünü ciddi şekilde kısıtlar. hiç kimse ortalama 70-80 yıllık bir ömrü biraz daha keyifli kılmak için tecavüz gibi, adam öldürmek gibi, hırsızlık yapmak gibi dine ve genel ahlaka aykırı bir eylemi gerçekleştirerek sonsuz bir yaşam boyunca ıstırap çekmek istemez.

    ama eğer din, iktidarın kullandığı bir maşa haline gelirse, işte o zaman her türlü ahlak kuralı yıkılabilir.

    inançlı insanların ateistlere yönelttiği klasik bir eleştiri var. diyorlar ki eğer bir yaratıcıya inanmıyorsanız o halde sizin ahlakınız da olmaz. çünkü yanlış bir şey yaptığınızda sizi cezalandıracak bir mekanizmaya inanmıyorsunuz.

    bu külliyen yanlış bir bakış açısı. her insan ahlaklı doğar. normal halde de her insan ahlaklıdır. yani istisna olan ahlaklılık değil, ahlaksızlıktır. bunun sağlamasını da çok rahat bir şekilde yapabiliriz. eğer bugün ahlaksızlık normal olan olsaydı, ahlaksız olarak kabul ettiğimiz şeyleri ahlaksızlık olarak görmüyor olurduk.

    başka bir deyişle ahlak dediğiniz şey aslında toplumun (dolayısıyla belli bir insan kümesinin), kabul edilebilir ve desteklenebilir olarak kabul ettiği normlardır. mesela farazi bir komünist toplumda hırsızlık ahlaksızlık olarak algılanmayabilir. çünkü mülkiyet diye bir şey yoktur. dolayısıyla hırsızlığın nesnesi olabilecek bir "mal" da ortada yoktur. dolayısıyla hırsızlık diye bir şey de yoktur. öyleyse ahlak, aslında toplumun üzerinde belli belirsiz uzlaştığı normları içerir. bu normlar doğal normlardır ve bunlar üzerinde uzlaşmak için bir dine inanmaya ihtiyaç da yoktur. tam aksine, dinler bu uzlaşmanın bir ürünü olarak dini normları oluşturur ve o normlar uygulanabildiği müddetçe ve uygulanabildiği sürece geçerliliklerini korurlar.

    peki türkiyede ne oldu da ahlaksızlık bu kadar arttı? iktidar, dini bir alet olarak kullanmaya başladı. diyanetin bütçesinin bu kadar artması, din derslerinin artırılması, dindar nesil yetiştirme projelerinin sıklıkla gündeme getirilmesi... bunlar tesadüf değil. islam için, islam adına yapılan işler olduğuna da ben inanmıyorum. iktidar (kastettiğim sadece akp değil, çok daha genel anlamda bir iktidardan bahsediyorum) dini, kendi ahlakını ve kendi normlarını dayatabilmek adına bir araç olarak kullanıyor. örneğin islam dininde üzerinde çokça durulan bir kavram, kul hakkı kavramı, işlevini neredeyse tamamen yitirmiş durumda. islamın en temel, en belirgin özelliklerinden olan dayanışma ve yardımlaşma kültürü de tam anlamıyla iktidarın kendi kafasına göre şekillendirdiği bir hale geldi. islamdaki vakfetme kültürü, bağış yapma örfleri tamamen ihlal edilmekte. tüm bunların yerini, çocuk istismarcısı, din sömürücüsü, kar odaklı vakıflar aldı. toplum tüm bunlara gerekli yanıtı veremiyor, çünkü bu olanlara karşı çıktığında din müessesesine de karşı çıkmış olacağını düşünüyor. öyle ya, şu düzen içerisinde artık kimin dindar olduğuna da mevcut iktidar karar veriyor.

    şu durumda toplumsal ahlakı yeniden tesis etmenin tek yolu, iktidarın gücünü ve alanını sınırlandırmaktır. uzun vadeli ve doğal olan toplum normlarının, kısa vadeli ve manipülatif olan iktidar normları altında ezilmesine bir dur demek gerekir. bunu yapmakta en büyük sıkıntımız ise bunu yapmak için gerekli olan müesseselerin neredeyse tamamının iktidarın elinde olması. uzun vadede şartlar elbette değişecektir ama kısa vadede bu sorunun bir çözümü olduğunu düşünmüyorum.
  • dünyayı sallayıp türkiye için konuşursak sebebinin tek kelimeyle yanlış din, yani yanlış islam algısı olduğunu düşündüğüm eğilimdir.

    türk insanı okumaz, kulaktan dolma bilgisine tapar okuduğuna değil. sorsan kimse dinini kur'an'dan yahut peygamber'den öğrenmemiştir. hadis ne diye sorsan üç dakika düşünür. şimdi düşün ki kötü söze ve eyleme son vermedikçe senin orucuna ihtiyacım yok diyen, yetimi hor görene, namazını gösteriş için kılana yazıklar olsun diye hitap eden bir allah yahut necran hristiyanlarını, senin başı açık eteği yok diye almadığın mescidinde ağırlayan bir de üstüne ibadet vakitleri gelince orada ayinlerini yapmalarına izin veren bir peygamber bu dinini sadece işi düştüğünde hatırlayan müslümanları beğenir mi? beğenmez evet, ben de beğenmiyorum nitekim.

    anlıyorum ki sen de beğenmiyorsun sevgili arkadaşım. ama şöyle de bir nüans var takdir edersin ki; müslümanları beğenmemen bu ahlaksızlığın faturasını benim kutsalıma çıkarmanı gerektirmiyor.
hesabın var mı? giriş yap