• gerçekleşmesi halinde insanların bir şekilde ne yapıp yapıp başka bir yol bularak hamileliklerini sonlandıracakları olasılık. kimbilir belki kimileri hamileliği sonlandırmaya çalışırken hayatını sonlandıracak.

    kimileri için belki kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti bir alternatif olacak.
    sadece kktc de değil, vizesiz gidilebilecek diğer yakın ve ucuz ülkeler de düşünülebilir. hatta bu işi ticarete dökenler bile olacaktır illa ki.

    ''karnınızdaki bebeği dünyaya getirmeye hazır değil misiniz? gelin, biz size yardım edelim. en uygun fiyatlarla kürtaj turları acentemizde. bizi aramadan kürtaj yaptırmayın.''

    hatta bu işe ilk soyunanlardan biri, bakanlardan birinin oğlu, şusu, busu bile olabilir.

    zira, kürtajı yaptıran insanların kim olduğunu sanıyorsunuz ki siz?
    tecavüz ya da 18 yaş altı bilinçsiz cinsellik sonucu oluşan hamilelikler diyelim, bunlar zaten o yaştaki kızcağızların cehaletinden bilinçsizliğinden dolayı birçoğu 10 haftayı geçtikten sonra farkedilen ve iş işten geçen hamilelikler oluyor. kimisi anasına babasına söylemekten de korkuyor intihar ediyor, kimisi de sersefil perişan hayatının içinde ayakta kalmaya çalışıyor, kimisi zaten direk öldürülüyor.

    peki kimler yaptırıyor bu kürtajı?
    derin bir araştırma yapmadım ben bununla ilgili. sadece kendi ailemdeki kadınlara baktım. başka hiçbir kaynağa değil.

    örnek vereyim:

    anneannem: okuma yazması bile olmayan bu muhafazakar kadın korunmaktan bihaber, 48 yaşında sürpriz bir şekilde hamile kalınca bütün aile karşısına çıktı. aile dediğim de gayet dini bütün anadolu ailesi. o yaşta çocuk doğurmak mı daha ayıp yoksa kürtaj yaptırıp olayı aile içinde bırakmak mı diye düşündüler ve anneannem 48 yaşındayken devletin hastanesinde kürtaj oldu. olmasaydı benden küçük teyzem ya da dayım olacaktı zira.

    teyzem: kocası hacı. kendisi türbanlı. kocası da kendisi de sağlam akp yandaşı. oğullarının ikisi de imam hatipte okudu. gelinleri de imam hatipli. bütün aile komple akp yandaşı ve aşırı muhafazakar. teyzem 45 yaşındayken oğullarının ikisini birden daha yeni evlendirmişken sürpriz bir şekilde hamile kaldı. gelinleriyle aynı anda çocuk büyütecek olmanın psikolojisine dayanamadı. ve evet bu koyu akp'li ve muhafazakar aile bu hamileliğe son verdi.

    yengem: karı koca akp yandaşı ve muhafazakar insanlar. 44 yaşında hamile kaldı. o da teyzeme benzer durumdaydı, kızı ve oğlu genç yaşta evlenmiş çoluk çocuğa karışacaktı. torunlarından daha küçük bir çocuğu dünyaya getirmeye ve o yaşta bir çocuğun sorumluluğunu almaya gücü yetmedi, psikolojisi de kaldırmadı. hamileliğini sonlandırdı.

    annem: kendisi akp yandaşı değil ama bildiğin sofudur. hacıdır da aynı zamanda. ben doğmadan önceki hamileliğini kürtajla sonlandırmış. mide ilaçları kullandığı bir dönemde kazayla hamile kaldığının farkına varmış son anda. riske atmak istememişler ve babamla birlikte kürtaja karar vermişler.

    küçük teyzem: akp yandaşı değil ama dinibütün. ve ailedeki kürtaj rekoru onda. eğer gizlediği başka kürtajı yoksa, evliliği boyunca 4 kere bu operasyonu yaptırdı. niye korunmuyor demeyin. gerçekten bu doğum kontrol yöntemleri yüzde yüz korumuyor. ayrıca hapı bir gün içmeyi unuttun diyelim, al başına belayı. hele bir de unutkanlık varsa ruhunuzda, mazallah. biraz da şans tabi.

    bu liste daha böyle uzar gider.

    hiçbir kadın yoktur ki, güle oynaya gitsin o kürtaj masasına. ve eminim ki her kadın ömrü boyunca bunun sızısını taşır yüreğinde. ama diğer yandan eğer aklı ihtimal vermiyorsa kadının o çocuğa bir gelecek sağlayabileceğine, kendi canı pahasına da olsa o çocuğu dünyaya getirmek istemez. ne yapar yapar bir yolunu bulur sonlandırır hamileliğini. kimisi başka ülkeye gider, kimi yavru vatana, kimi yer altındaki adı bilinmedik sağlıksız yerlere, bir şekilde sonlanacak olan hamilelik sonlanır, doğacak olan bebek de dünyaya gelir.

    dediğim gibi, benim ailemdeki örnekler bunlar sadece. ayıp bir olay değil neticede. bir operasyon. günahsa eğer, günahı herkesin kendine.

    eminim ki tepede oturan başbakanın, bakanların da hikayeleri benim ailemdekinden farklı değildir. mars'tan gelmedi ya onlar da. onların ailelerinde de birçok kadın bu operasyonu geçirmek zorunda kalmıştır mutlaka. şöyle bir fizibilite çalışması yapıp böyle bir yasağa gerek duymayabilirler diye düşünüyorum bu yüzden.

    ama diğer yandan da işin ticari boyutu var. kürtajı yaptıran kitle belli madem, nasılolsa kafasına koyduğunu yapacak olan aileler de var çoğunlukta, şu bakanların oğullarından biri el altından gizlice çıkıp niye faydalanmasın bu işten değil mi? el altından bir turizm acentesi, adı turizm olacak nasılolsa kimse de anlamaz. halbuki al sana mis gibi kürtaj devrimi. olur mu olur. artık bu memlekette her şey olur. şaşırmamak lazım.

    edit: imla
  • ben bir ebeyim. 4 yıl üniversite bünyesinde kadın, gebelik, doğum ve cinsellik derslerini alıp çeşitli sağlık ocağı, aile planlaması merkezleri ve hastanelerde eğitim dönemi boyunca staj yapıp mesleğe başlayan biriyim. ve vicdanen hiç bir sıkıntı duymadan şunu net bir şekilde söyleyebilirim: kürtaj cinayet, vicdansızlık, katliam falan değildir.

    gebeliğin ve anneliğin en önemli unsuru psikolojik hazır olma durumudur. bu hem annelik için hem de gebelik için ayrı hazırlık dönemleri gerektiren bir süreçtir. anneliğe hazır olmayan bir kadına sen tutup yasalar zoruyla doğum yaptırırsan bir değil iki yaşamın katili olursun.

    gebelik haftası döllenmenin olduğu günün üzerinden sayılmaya başlanmaz yani 3 hafta önce son mens kanaması başlamış bir kadının yumurtası 1 hafta önce döllenmiş bile olsa o 3 haftalık bir gebeliktir. ve bu durumda bir kadının gebe kaldığını ilk 4-5 haftadan önce anlama olasılığı bir hayli güçtür. buna bir de menstrüel siklus bozukluklarının ( düzensiz adet görme) insidansını eklersek bu durum daha da zorlaşacaktır. bir diğer nokta ise zaten 5. gebelik haftasından önce embriyonun çapının çok küçükn olmasından dolayı yapılan kürtajların başarısız olma olasılığının yüksek olmasıdır.

    20. gebelik haftasından önce sonlanan gebeliklere abort gebelik denir. düşük dediğimiz şey bu 20 hafta içinde sonlanan gebeliklerdir. 20. haftadan sonra ölü doğum olarak adlandırılır ve resmi olarak kayda geçirilir. istatistiki değerlendirilmeye tabii tutulur. o zaman kürtaj için su anki yasal düzenlemede 10 hafta olan yasal süreç zaten bunun yarısı. demek ki ortada cinayet falan yok.

    öte yandan kürtaj da her işlem gibi kendine ait riskleri olan bir girişimdir. gerek işlem sırasında gerekse sonraki süreç için. bir şeyleri konuşurken gebe kalıp kalıp kürtaj yaptırın gibi sonuçlara çıkarım vermemek gerekir. aslolan doğum kontrolüdür, bilinçtir, bilinçlendirme çalışmalarına verilen destektir.ama, işte bu ama önemli bir ama, bir ülkede halk cehalet içinde boğulurken, doğum kontrol yöntemleri bilinmezken, çocuklara ''insansın''dan önce ''erkeksin'' ''kızsın'' bilinci aşılanırken, cinsellik erkeklerin ihtiyacı kadınlarınsa ayıbıyken, kadınların namusu iki bacak arasına sıkıştırılırken, koca koca adamlar el kadar kızları taciz etmekten hukaksal ya da vicdani hiç bir kaygı gütmezken, kadının adı, bedeni, varlığı bunca ucuzken, ekonomik olarak tek bir çocuğa bile insani şartlarda bakabilecek aile sayısı bakamayacak aile sayısının yanında ufakcıkken, okulları yetersizken, iş olanağı yokken, sağlık hizmetleri ücretliyken ve git gide bu ücret yükseliyorken o ülkede istenmeyen bir gebeliği sonlandırmayı yasaklamak insan yaşamına saygı değil, saygısızlığın dik alasıdır. hoş bunlar konumuz kürtaj olmasa bile başlı başına birer konu başlığı tek tek.

    ne mi olur? parası olan her şartta yasak ya da değil yer altında yaptırır kürtajı ama ya oranı çok yüksek yoksul kadınlar? ya sağlıksız koşullarda ve ucuza yapılan kürtajdan ya da eski kadınların anlattığı gibi penisine kondom takmayı reddeden kocaları tarafından bakamayacakları çocuğa gebe kalıp düşürmek için sırtlarında çuvallar taşımaktan, vajinalarına bişeyler sokup düşürmeye çalışmaktan, olmadık bir sürü ilaç içmekten falan çekilmez çileyi çekerler yine. al sana enfeksiyon, al sana kadın ölümü, anne ölümü, al sana geri kalmış ülke.

    zaten hala daha hukaksal bir yasak olmasa bile cehaletin hükmettiği bu ülkede toplumsal ve dini tabuların arasında sıkışmış bir hayatı yaşayan bir çok kadın bilmem kaçıncı çocuğunu doğurmakta istemeye istemeye. doğum sonrası bebeğini emzirmeyen aç bırakan anneler gördüm ben. çocuğu aç bırakmak günah değildi ama aldırmak günahtı işte. ne derlerdi. mahvolmuş bedenleriyle küs mutsuz annelerin sorunlu birer yetişkin olacak çocukları aç kalıyordu hayatlarının ilk günlerinde. ilerleyen günlerde oklava ile falan tanışacaklardı muhtemelen. neyse..

    velhasıl ''sayın'' başbakanın faili meşru ama meçhul bunca cinayet varken ülkede 10 haftadan küçük embriyonik hücrelere cinayet tanımlaması yapması oldukça gülünç. hele bunu uludere katliamı ile benzetmesi... hımm duygularımı ifade edecek bir benzetme daha bulamadım bunun üzerine.
  • çok mantıklıdır gerçekten. diyelim ki ben aptalın önde gideniyim ve ''amaaan ne korunucam ya? kürtaj denen bi şey var'' diye düşünüyorum. kürtajı doğum kontrol yöntemi olarak gören bir moronum. şimdi kalkıp benim kürtaj hakkımı yasaklarsan, benim gibi birinin genlerini taşıyan bir canlı getireceğim dünyaya. korkunç bence. bu noktadan vurmaya çalışanlar zaten sanıyorum memlekete beyin değil kelle lazım gelir diye düşünüyorlar.

    kaldı ki, kürtaj istediği kadar yasaklansın. şahsen istemediğim bir bebeği bana kimse doğurtamaz. varımı yoğumu satar bi doktoru ikna ederim, illegal her yolu denerim, yurtdışına giderim ama o kürtajı olurum. 10 haftaya kadar olan kürtaja cinayet diyorlarmış. ben de buna hasiktir diyorum.

    korunma yöntemleri yüzde yüz değil diyorsun, bunlarla gelmeyin diyor. tecavüzle hamile kalanlar diyorsun, gerekirse devlet bakar diyor. hali hazırdakilere çok iyi bakan devletten bahsediyor galiba. embriyo diyorsun, bana göre çikolata diyor. temelsiz. bilgisiz. kürtaj haktır diyorsun, iktidar düşmanısın diyor.

    derler ki, itle dalaşacağına çalıyı dolaş. öyle yapmak lazım.

    imkanı olmayıp da kürtaj yaptıramayacak durumda olanlar da umarım doğuracakları bebekleri bu adamların önüne atarlar. ne duygusalmışsınız arkadaş. ne eğmeye meraklı başınız varmış böyle. mercimek beyinli erkekler mi korkunuz? istemediğin bir bebeğe annelik yapmak mı oldu mucizenin tanımı? beden senin, hayat senin. izin verme kafanın masallarla, kutsal annelikle falan doldurulmasına. istemiyorsan doğurma, doğurmak zorunda bırakılıyorsan da bakma. bu sözlere tepki gösterecek erkekleri sallama. o kadar empati yapabilseydi, başta seni düşünürdü.

    kürtaj olurken canından olma riskini alan sensin. doğurursan bir bebekle baş başa kalacak olan da sensin.

    kürtaj bahsinde bik bik konuşan hemcinslerini de takma. yok minicik ellermiş, yok kokusuymuş. burda bebekten bahsetmiyoruz güzelim hıyar mısın? eğitim seviyen ne? lise sonda kocaya kaçtığında mı bıraktın düşünmeyi? yoksa erkek çıtanı yükseltmek için mi kazandın üniversiteyi? ''kendine sahip çıkamayan kadın, başkasından sahiplik aranır'' derler. acaba o yüzden mi bu erkek yalakalığın?

    dilediğince doğur. beşer beşer gönder, gelsinler. benim tek derdim, istediğim zaman, istediğim şekilde, istediğim insanla yaptığım çocuğun senin genlerini taşıyanlarla dolu bir ülkede yaşaması olur.

    ama kalkıp, ben doğurdum sen de doğuracaksın, bizim hanım doğuruyor seninki niye boşta yaparsan artniyet ararım. memleket düğünden yedi ay sonra doğan, dokuz aylık bebeklerle dolu. mecburiyetten evlenince kendini onun bunun kucağına atanlarla, halısaha maçına 50 dolar basanların alkışlanası evlilikleri mi ideal düzenin? ahlak diyorsan al burdan yak.
  • 10 haftalık gebelik başlangıç döneminden 4 haftalık gebelik dönemine sıkıştırılması öngörülen yasaktır.
    10 haftadan sonra anne karnındaki çocuğun gelişiminden dolayı riskler arttığından kürtaja izin verilmiyor değil mi? yasakla beraber bu süre 4 haftaya inecek.
    bilim adamlarına göre 4 haftada gebeliği bir kadın hiçbir şekilde anlayamaz. yani bir kaza sonucunda potansiyel anne adayı, oluşan ceninden habersiz bir şekilde yaşamına devam eder demektir bu.
    5. haftada hamile olduğunu öğrenen bir kadın artık o çocuğu doğurmak zorunda kalacak. bu da demek oluyor ki, önünde başka hiçbir seçenek yok. doğum zorunlu hale geliyor. bu süre bazı ülkelerde 14 haftaya kadar çıkabiliyor.

    ister istemez merdiven altı bu işi yapanların sayısı artacak. hastanede tıbbi müdahale sonucunda sağlıklı bir şekilde kürtaj gerçekleşirken; yasadışı yollardan yapılan kürtajlarla hamile kadın ölümlerinde inanılmaz bir artış olacak. kürtaj yasağı olan iran, irlanda ve brezilya'da yılda 68 bin kadın sağlıksız koşullarda kürtaj yaptırdığından hayatını kaybediyor. bu kaç uludere yapar şu an kafamdan hesaplayamıyorum. o kapasite bende maalesef yok.

    http://www.ntvmsnbc.com/id/25353414/
  • olan yine fakire fukaraya olur. zenginler gizli gizli kürtaj yaptıracak doktoru parayı basıp bulabilir ama fakirler şişlerle kocakarı yöntemleriyle çocuk düşürtürler. işte cinayet o zaman olur.
  • aklı başında belirli bir yaşa gelip de aldığınız kararların pişmanlığından dolayı bu yasağı savunuyorsanız;
    size bir haberim var. ilk söylediğim "aklı başında" ifadesini yanlış kullanmışım.

    aldığınız kararların arkasında duramıyorsanız, bu sizin sorumluluğunuz.
    bu alamadığınız sorumluluğu başkalarına yasak olarak gelmesi ise bilinçsizliğinizden, daha da önemlisi bencilliğinizden olabilir.

    sizin yanlış kararlarınızın sorumluluğunu, başkaları yasak adı altında uygulamak zorunda olmamalı.
    yani başkaları sizin yüzünüzden hayatlarını mahvetmemeli.
    eğer sığ düşüncelerinizden arınıp, enikonu bunu düşünürseniz bu gerçek çok uzağınızda değil.
  • olay filan olmaz. son yıllarda o kadar çok şey oldu ki "aha artık bunu da yaparlarsa halk sokaklara dökülür bu iktidarı sarsar" dediğim. en sonuncusu 4+4+4'tü mesela. hiç bir şey olmadı. hemen aklıma geliverenler: devletin muayene için kestiği parayı eczacılara toplatmak, öğretmen düşmanı milli eğitim bakanları, orda burda içki yasakları, internet'in zapt-ı rapt altına alınması, medyanın tamamen dize getirilmesi... kürtaj da yasaklanır prezervatif de. erdoğan'a bilimsel anlamıyla eğitimsiz, ama dindar olacak aklını dine teslim edecek şekilde koşullanmış, itaatkar, kendi gibi olmayana veya efendilerinin hedef gösterdiklerine karşı saldırgan koskoca bir ordu lazım. bu ordu ile daha da güçlü olacak.
  • bu yasa çıkarsa bütün kabahat annelerimizin, babalarımızın olacak.

    çok ciddi söylüyorum. benim çevremde, kendi annem, onun arkadaşı bilmemne teyze, onun temizliğe gelen kadını bilmemkim teyze vb., burada ekşisözlükte okuduğumuz "iki taneydiniz üçe cesaret edemedik", "o an babanın sağlığı kötüydü üzülerek de olsa kardeşinden vazgeçtik","çalışmam gerekiyordu bakamayacaktım" vb. hikayeleri anlatılan/bilinen ortayaş üstü kadınların kabahati olacak bu yasa çıkarsa. bilerek kabul eden, eşleriyle bu kararı alan babalarınızın, bilmemkim amcaların...

    eşinize ve size "katil!" denildi sustunuz. haklarını savunan kızlarınıza, genç kızlara "orospu! sikişmesin hamile kalmaz, kürtaj yasasına gerek kalmaz" deniliyor susuyorsunuz. saçma sapan suçluluk hissinize yenildiniz. sesinizi yükseltmediniz. bu yasa çıkarsa ölecek üzülecek bütün kadınlardan ve eziyetini çekecek tüm çocuklardan siz suçlusunuz.

    "benim 60 yaşımdaki anama mı orospu diyorsun?" diye diklendirtemediniz de oğullarınızı, kızlarınızı, sus pus oturdunuz.

    susan herkes yasa geçerse bu din bezirganlarının sonradan yapacaklarından da suçludur.

    suçluluk hissiniz sessizliğiniz oldu. vazgeçtiğiniz kardeşlerimizden dolayı suçlu değilsiniz ama şimdi (size zamanında verilmiş karar hakkıyla verdiğiniz karardan dolayı utanıp) susuyorsunuz ya başkalarının hakları çalınırken, bu sessizlikten dolayı suçlusunuz ey bilmemkim teyzeler bilmemkim amcalar...

    kardeşlerimizden vazgeçtiğiniz için suçlu değilsiniz, susarak haklarımızdan vazgeçtiğiniz için suçlusunuz.
  • internet sansürü meselesi nasıl porno hattında tartışıldıysa, şimdi de kürtajın yasaklanması tecavüz bağlamında tartışılıyor. tekrarlayalım: sizin yarattığınız sosyal kültürel iklime sıçayım!

    öncelikle, konuyla ilgili görüş bildirecek bir durum da pek yok, olay haklar meselesi: her kim istiyorsa yaptırır istemiyorsa da yaptırmaz. kürtaj haktır yasaklanamaz. tartışılacak bir mevzu da yok.
    vicdani olarak yanlış mı buluyorsun? yaptırmazsın. ama yaptıranın vicdanına bok atmak ancak işte dindar kibri ve mallığı ile açıklanabilir.

    tartışma isteyenler ve tartışanlar ise bize pek çok şey gösterdiler. öncelikle kadının adı yok. dolayısıyla şahsen ben, nasılsa kadın bedeninin, kadının kararının vb. hiçbir önem taşımadığı iyice ortaya çıkmışken erkeğe odaklanmayı öneriyorum.
    ok, ön kabul. kadının hiçbir şeye hakkı yok. peki ya ‘erkek’ çocuğu istemiyorsa?

    madem kadını kaale almıyoruz, odağı erkeğe çevirelim: erkekler kürtaj yasağını onaylıyor mu? misal her hamile bıraktıklarıyla evlenecekler mi, kürtaj olmak için yurtdışına çıkmak gerekirse doğacak ekstra ücreti göze alıyorlar mı, sevgilileri, eşleri istemedikleri/hazır olmadıkları çocuğu sağlıksız koşullarda aldırmayı seçer ve misal ölürse, eklenecek ekstradan vicdani yüke razılar mı? madem kadının adı yok, erkekler üzerine konuşalım da kapanmasın, kaynatılmasın konu.

    hiçbir yöntem %100 korumadığına göre, erkekler kürtaj yasağının sonuçlarını göze alıyorlar mı?
    misal bir kadın için her sevişme bir hamilelik riski. kadın bu riski göze alıyor. kürtaj yasaklanınca bu risk "annelik riski" olacak. hamilelik riski kadını ilgilendiriyor. literally erkeğe girip çıkan bir şey yok. dolayısıyla da bir risk almıyor her boşalmasında, sevişmesinde. ortadan kaybolmayı da seçebilir, parasını vermeyi de, vicdani yükü kadına da bırakabilir, kadının ailesi, şartlar vb. sebeplerden doğurma kararını alamayacağını köpek gibi bilmesine rağmen, “senin kararın ben her sorumluluğu alırım doğurmak istersen” ayağına da yatabilir… ben hiç rastlamadım ama belki kadın doğurmak isteyince “beni hamile kalıp kandırdı abi” moduna geçmeden sorumluluğu gerçekten alabilen erkekler de dünyada bir yerlerde vardır…

    peki.. kadına vicdani yükle dayatılan bu kararı devlet herkes adına verirse ne olacak? burası abd, polonya falan diil. devlet sadece ucuz işgücü istemiyor. bir diğer amacı da bedenler üzerinde kontrol sağlamak. (bkz: cinselliğin tarihi). iktidarını en uç noktalara kadar ilerletiyor devlet. memlekette single mum konsepti yok, aile her şeyin içinde vıcık vıcık, bekaret bile tabu, hamilelik? kadın kürtaj da olamazsa artacak kadın cinayet sayısıyla ya da göreceği şiddetle falan ilgilenmiyoruz ona eminim. ama ey sevgili erkekler; ben şimdi bir de olası bir gebelikte kürtaj da olamayacaksam nasıl cesaret edip de sizinle sevişeceğim?
    devlet şu an sevişmemeyi dayatıyor. peki sadece kadına mı? erkeğe de....

    kürtaj olmayınca bebek doğacak, bebek doğunca da dna testi ile babanın kim olduğunu tespit pek mümkün. erkekler babalık sorumluluğuna var mı?
    mesela sevgilisi varken biriyle sevişenleri, evli olanları vb. tüm erkekler, hepiniz hiç aldatmamaya, eşiniz hariç kimseyle sevişmemeye (evlenmeden önce de sonra da) razı mısınız? sonucunda doğacak çocuğun sizden olduğu kesin olacak. “öyle tahrik oluverdim hayatım, kadın beni sırf hamile kalıp aramızı bozmak için ayarttı”lar falan yok. devlet her yerde!
    “devletumuz çok yaşa biz de şakirt kardeşlerimiz gibi tüm gençlik elimize mahkum, evlenince de hayatı bırakıp bir dolu çocuğa bakmak istiyoruz” mu diyorsunuz? evliyken de bu arada tekrar tekrar en az 3 çocuk, geliriniz, stresiniz ona göre olmalı.

    kadınların önemi yok. onu gördük okuduk anladık. erkekler ne diyor? madem kürtaj yasak "bir çaresine bakarız","benden olduğu ne malum","benim zaten bir ailem var","bu sorumluluğa hazır değilim" vb. yok. hopacık. devlet yasakladı.

    devlet sadece bizim rahmimize el attı sanıyorsunuz ya, devletin elini kendi sikinizden de silkeleseniz iyi olur.

    (bu arada bu olaylar devletin/toplumun heteroseksuellere de cinsellikleri üzerinden müdahalesiyle, empati geliştirmesine ve homofobinin azalmasına vesile olur umarım. devletin/toplumun cinsel hayatlarına karışma seviyesi arttıkça kendini "normal" gören kadın ve erkekler de eşcinselleri anlayabilirler belki biraz)

    ey erkekler, kürtaj yasağı aynı zamanda tecavüzün, seksin, ihanetin ispatlanabilir olması demek. dolayısıyla bu yasağı biraz da erkeklere tartıştıralım. dna ile sizden olduğunu ispatladığında öylesine sevişmiş olduğunuz kadın bir bebeğin, ne hissedeceksiniz? çapkınlık sonucu ya da eğlence olsun diye belki bir kez seviştiğiniz bir kadın kendisi de siz de istemeseniz de kürtaj yaptıramayacak, doğurmak zorunda. siz o çocuğa devletin bakmasına razı mısınız? karşılıklı rıza ile gerçekleşmiş cinsel eylemin sonucunda ortaya çıkan çocuğu tecavüz ürünü olarak görüyor ve üstelik de muhteşem devlete mi teslim ediyorsunuz? sizin çocuğunuz. hani kadın kürtaj yaptırınca katil, ama siz hiç katil diilsiniz ya. sizden olduğu malum artık. tecavüz çocuklarıyla birlikte devlet mi baksın? yoksa sevmediğiniz bir kadınla çocuğunuza bakmak mı maddi manevi seçiminiz? sırf seviştiniz diye..

    gençliğinizde ilk deneyimlerinizde ya da hatta korunarak gerçekleştirdiğiniz cinsel ilişki sonucu 19 yaşında mesela hamile kaldı kız arkadaşınız. ne yapacaksınız?
    evlenecek misiniz? maddi, sosyal, manevi olarak "baba" mı olacaksınız? olacak mısınız?

    kürtaj kararı kadının kararıdır evet. ama çocuk iki kişinin ortak eylemi sonucu oluşur. çocuk iki kişinin eşit sorumluluğundadır. karnında diye vicdani yükü de kadına yıkıp, parasını verip "kurtulan" erkekler, %100 koruyan hiçbir yöntem olmadığına göre, sevişmemeye var mısınız? 20 yaşında "baba" olmaya var mısınız? "annelik kutsal" zart zurt. ok. 5 dakikalık zevkiniz için "baba" olmaya var mısınız? baba olma riskiyle sevişmek nasıl?

    bir kadın için her sevişme hamilelik riskidir. %100 koruyan yöntem yok. her hamilelik illa ki çocukla sonuçlanacaksa artık hamilelik riski "annelik riski"ne dönüştü. ya babalık riski? kadın sperm yumurtayı dölledikten sonra "anne" sayılırmış, fetus da "insan"mış ya. erkek ne zaman "baba" oluyor? sperm yumurtayı döllediği an mı?
    baba nerde bu tartışmada, erkek nerede? annelik, bebek, anne, çocuk, fetüs tamam. baba diyorum, baba nerde? çocuk yetiştirmede nerde ki baba şu an gündemde olsun.

    kürtaj yasağı sonrası erkekler ne yapacak? dna var, senden mi benden mi yok, "baba olmak" zorundasınız artık.

    hadi tamam kadınlar kimsenin umrunda diil. kadını "anne" olmaya zorlamak hopacık tamam. erkekleri "baba" olmaya nasıl zorlayacağız? zorlamadık diyelim. ama işte cinayetmiş, vicdanmış falan. vicdanınız babası olduğunuz çocuğun gerektirdiği maddi manevi sorumlulukları başkasına yıkmaya, sırf devlet öyle istediği için razı geliyor mu?

    tartışmayı kadın hakları meselesinden mağdur erkek meselesine çevirmemizi ciddi olarak önemli buluyorum. en azından kaale alınırız.

    ha bir de: her istenmeyen hamilelikte çocuk doğmak zorundaysa, evli olmayan ve çocuklu kadın sayısı artacak demektir.
    peki babası belli ve aynı olan çocukların babasız büyümemesi için bir sonraki adımımız çoklu evlilik mi?
hesabın var mı? giriş yap