• -cari açığı götünden anlamış kişinin paradoksu. öncelikle cari açığın tanımına bakalım: "bir ülkenin ihraç ettiği mal ve hizmetlerden elde ettiği gelirin, ülkenin yurt dışından ithal ettiği mal ve hizmetlere yaptığı ödemelerden az olmasıdır." (kaynak: tcmb)

    -bir ülkeye giren çıkan paranın bilançosu ise uluslararası yatırım pozisyonu' nda gösterilmektedir. onun tanımı ise :

    "uluslararası yatırım pozisyonu (uyp), bir ekonomideki yerleşik kişilerin yurtdışı yerleşik kişilerden olan finansal alacakları ile rezerv varlık olarak tutulan altın şeklindeki finansal varlıklarının ve yerleşiklerin yurtdışı yerleşik kişilere olan finansal yükümlülüklerinin belli bir tarihteki stok değerini gösteren istatistiki bir tablodur. " (tcmb)

    -cari bilanço diye bir kavram yoktur, götünüzden uydurmayın. gerçi oradan da uyduramazsınız çünkü muhtemelen a4 kağıdı bulunmaktadır mabadınızda.

    doğrusu ise ödemeler bilançosu' dur. ve ödemeler bilançosu hiçbir zaman "negatif" çıkmaz, bilanço her zaman denktir.

    -cari dengesizlik gibi ucu açık kavramlar ile borç batağına düşmek farklı şeylerdir. cari açık ülkenin dış borcunu açıklamakta yetersiz kalmaktadır. çünkü stok değişken değildir.

    - ülkeyi borç batağına çeviren ise ikiz açık dediğimiz durumlardır genellikle.

    - cari açık vermemizin sebeplerinden birkaçını sayayım:

    1) dışarıdan ithal ettiğimiz enerji ve hammadde girdileri: petrolün ve doğalgazın %95-97 sini ithal ettiğimiz ülkede, petrol fiyatının 1980' li yıllardan 2014 yılına kadar yaşadığı büyük artışların yaşandığı dünyayı göz önüne alırsak pek de yapabileceğimiz bir şey yok.

    2) ithal ettiğimiz hazır tüketim maddeleri: iphone, macbook vs. hatta çin' den getirdiğimiz ufak tefek hediyelik eşyalar da bunlara dahildir. nedeni ise yeterli verimliliğe ve teknolojiye sahip değiliz.

    3) ithal ettiğimiz ara malı ve sermaye malları.

    gelelim zurnanın zırt dediği yere:

    "kedi buysa ciger nerde, ciger buysa kedi nerde?"

    cari açık vermemiz ülkeden sermaye çıktığı anlamına gelmez. ülkeye sermaye sermaye girmesi, cari açık verdiğimiz anlamında da gelmez. cari açık verirken döviz rezervlerimiz artabilir. çünkü cari açık, "döviz açığı" ya da "dış borç" ya da "ülkeye giren paranın bilançosu" değildir.

    bunlara bakmak için ödemeler bilançosunun sermaye ve finans hesaplarına bakmak gerekir. veri pozitif ise ülkeye sermaye girmiş demektir.

    2001-2012 yılları arasında sermaye ve finans hesabı 262 milyar usd fazla vermiştir.

    bunun üzerine çok konuşulabilir. ama nafile olduğunu düşünüyorum; çünkü cari açık sorunların nedeni değildir, sorunların sonucudur.
  • ithalata dayalı büyüme paradoksudur. bedeli ekonomik krizler, fakirlik, artan gelir adaletsizligi ve yolsuzluk, kuresel piyasalara yıllardir verilen en yüksek faizdir.
  • on iki yıldir iktidarda oldugu halde, ithalata dayalı büyüme modelinden ülkeyi kurtarmak icin herhangi bir adım atmayan hükümetin en büyük açmazlarindan birisidir.
  • sosyal devletin ırzına geçilmesinin bir sonucudur.
  • dolar'ı yüksek tutmakla kontrolü sağlanabiliyor. işte böyle tuhaf bir paradokstur bu.

    en basit mantıkla dolar yüksek olursa cari açık düşüyor. neden? iphone, araba, makina çeşitleri vb. aklınıza gelebilecek envai çeşit üretim kalemleri yurt dışından geliyor. çünkü bizde üretimleri %3 civarında. dolar yüksek olunca bunların da fiyatı artıyor ve satın alımı düşüyor. millet cebindeki parayı iphone'a veremeyince yerel sermaye yurt dışına daha az çıkmış oluyor.

    çok tuhaf bir denge var, dolar 1tl olsun iki hafta sonra batarız. bütün paramız araba için, telefon için, bilgisayar için, aklınıza gelebilecek çok şey için yurt dışına çıkar. bunun piyasada bir denge adı var mı bilmiyorum muhtemelen vardır. üretmeyen ülkelerin batmaması için biraz enflasyon şarttır ki para çıkışı çok olmasın. dandik ülkelerde bu böyledir. dibine kadar yanlıştır gel gelelim bu da böyle bir kısır döngüdür. ancak üretirsen bunu yenersin.
  • cari açık sorunu ise ak parti hükümetleri döneminde önemli bir boyuta ulaştı. bir ülke için cari açığa sahip olmak demek özetle, o ülkede yapılan harcamaların ülke gelirlerinden fazla olduğu şeklinde yorumlanabilir. kimi zaman ithalata harcanan dövizin ihracat gelirinden daha yüksek olması, kimi zaman da satın alınan hizmetlerin masrafların fazlalığı cari açığa sebep olabiliyor.

    ak parti iktidarı öncesindeki 13 yıldaki toplam cari açığın 20 milyar dolar, sonraki 13 yılda ise miktarın 468 milyar dolara çıktığını görülüyor (kaynak: bümko).

    detay: http://dogrulukpayi.com/…digi-manifestoyu-inceledik
  • işçi maaşları ve toplu sözleşmelerin sonucu alınan grev kararının ertelenmesi.
  • @dogrulukpayi'nin verdiği rakamlar açıkçası bir korku filmi repliği gibi. kısaca yorumlamak gerekirse, üretim yok, ihtiyaçlarımızı yurt dışından satın alıyoruz, zaten üretim yapmak için de gerekli sanayi ara mallarını ithal ediyoruz.

    başımız büyük derde girdi, kötüsü toparlayamıyoruz.
hesabın var mı? giriş yap