• diyanet tarafından görevlendirilen ankara üniversitesi'den araştımacıların hz.muhammed'in hadislerini yeniden yorumlamasının bbc'nin internet sitesinde bulduğu karşılık.

    http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/7264903.stm (haber)

    http://newsforums.bbc.co.uk/…n=2&ttl=20080226214524 (yorumlar)

    okuyucular tarafından yapılan yorumlar ise ayrı bir dikkat çekici. bu habere yorum getiren birçok müslüman okuyucu türklerin islam rönesansına ön ayak olduğunu düşünüyor gibi görünüyor. umarım yapılan çalşma gerçekten bu tür bir atılımın başlangıcı olur.
  • ictihadin kapilarini bu kez de turkler zorluyor demektir. yeni bir sey degildir.
  • ya alakasız ama eliniz degmisken turklerin islamiyeti kabulu ile ilgili resmi tarihe de bi el atıverseniz dedirten haber. hani turklerin eski inanısı ile islam cok benzesiyormus da, turkler gorunce bayılmıslar hemen kabul edelim demisler ya. onu diyorum. hadi abiler hazır yorumlamaya baslamısken, eliniz degmisken cıksın aradan.
  • türkiye'de ve türkiye'den önce osmanlı'da zaten yapılagelmiş bir şeyin son vesikasının akademik ağızlardan dökülmüş hali.

    efendiler, bugün ulema ulema diye bağırdığınız, egemen ruhban sınıfı telakki ettiğiniz şey; padişahın söylediklerini dini kılıfa sokma görevi daha ağır basan kişilerdir. birçok kez ulemanın karşı çıktığı padişah mevzubahis zatları görevlerinden azat etmiştir. yani ulema dediğimiz şeyin din üzerindeki etkisi, bugünkü diyanet ile benzeşir; dini siyasete ve sosyal mühendisliğe alet etme. bugün diyanetin varlık sebebi de islam'ı "doğru" ve mevcut konjonktöre en uygun düşecek şekliyle yorumlamak değil midir? bugün vaazlar o kişilerden gelmemekte midir? fetvalar bu kurumun kontrolünde değil midir?

    şu an islami gelenek dediğimiz kimi şeyler türkler'in şaman başlarına islamiyet'i bellemesiyle ortaya çıkan şeyler değil midir? dede korkut hikayeleri dünyanın en acayip dini yapılanmalarından birinin tezahürü değil midir?

    bugüne bugün sınırları içerisinde türkçe ezan okuyabilmiş, en dar bakış açısıyla dahi ondokuzuncu yüzyıldan itibaren (hatalı bir şekilde bilindiği şekliyle 1920'den itibaren değil) dini küçük küçük "yan cebine" koymuş bir kültürde yaşıyoruz. dünyada çoğu kendisini müslüman olarak tanımlayan insanlardan oluşan toplulukların acayip ve liberal buldukları bir kültürde yaşıyoruz. suriyeli adamların uçaklarda car car türkiye'nin ne şahane bir yer, kızlarının ne şahane kızlar olduğundan dem vurup, hosteslere asılmak suretiyle uçuş boyunca hizmet alamamanızı sağlayan bir namımız var. buralarda islam bir daha bir daha yazıldı zaten; bu sadece son baskısı.

    o yüzden memnuniyetsiziz aslında biraz. dinsiz olmaktan korkan, dindar olmak da istemeyen bir kültür olarak daimi bir göbek atma noktasındayız. "inanmıyorum arkadaşım" daha rahat söylenebilen bir şey olsa sanki birçoğumuz rahatlayacak; dindar kişiler dahil.
  • geç de olsa gerçekleşmesi gereken dururm..sonucta islam dini içtihatlar sayesinde 12.yy'a kadar çok büyük gelişmeler yasamıştır..batı bağnazlıklarla ugrasırken islam ronesans yasamaktadır..ne zamanki gazali çıkıp siz bu içtihat yoluyla zamanla tanrıyı yoksayarsınız demiştir işte o zaman herşey bitmiştir ..islam çok garip bir hal almıştır.hem zaten islamı gerçekten yeniden anlamlandırıp özüne dönüdürecek olan da türklerdir başka hangi millet yapabilr ki islam dinine mensup bu yuzden mantıklıdır....ha millet olarak bokunu cıkartmak gibi bir huyumuz da yok değildir umarım sacmalamayız.
  • mustafa kemal tarafından vaktinde yapılan* fakat cehalet nedeniyle tam anlaşılamamış yorumlama...
  • hiçbir değişiklik getirmeyecek olan, klasik bir çalışma daha. ortodoks yorum çerçevesinde, ictihad asla nasların önüne geçemez; kısaca eğer elinizde bir hadis varsa, asla onun yerine içtihad ya da kıyas yöntemini koyamazsınız. ashabın ya da ashabı görenler olarak vasıflandırılan tabiin görüşleri de ictihaddan her zaman reva görülür. bu yönteme uygun olarak dahi görüşlerini bir araya getiren, ama bunun yanında usçuluğu biraz öne alan ebu hanife, birçok kişi tarafından çok sertçe eleştirilir (mezhepler arası geçişler hoştur denilir hep ama ebu hanife'nin mezhebinin asıl duayeni ebu yusuf'tan, ahmet bin hanbel dahi hadis almaz, onu güvenilir bulmaz; buhari, ebu hanife'yi çok sert bir şekilde eleştirir. ebu bekir cessas gibi bir hanefi hukukçu, aklı önplana koyan görüşleri yüzünden mutezile'ye mensup olmakla suçlanır.) ortodoks sünni yorumun aşılabilmesi neredeyse imkansızdır çünkü referans gösterilen neredeyse her kişi bu yoldadır (ki buna rağmen bu fikir ayrımları bitmemiştir, hanefi ve şafiiler gibi iki yakın grup bağdatta kanlı bir sokak savaşına girer, yani kendi ekolünden müctehid sözlerine"proven fact" olarak bakmak kabı kana bile bulayabiliyor.) eğer üzerinde bulunduğunuz temel, kendi yönteminizi "kafirlikle" suçluyorsa, yaptıklarınızın beyhude olarak kalmaktan başka şansı yok...
  • yiğit özgür'ü de yanlarına alırlarsa gayet güzel bir çalışma olacağı kanısındayım belki de ilk inananları ben olurum.
hesabın var mı? giriş yap