• vittorio de sicanın 1952 yapımı filmi. italyan sinemasında realizmin doruğu.
  • umberto amca'nın alınyazısı sanki bisiklet hırsızlarının kalemiyle yazılmış gibi. de sica her zaman oldugu gibi her ayrıntıyı düşünmüş, kamerasını talihsizliğin bütün gelgitlerine yoğunlaştırmış evet bugünlerde herkes dikenlerle vuruyor.
  • de sica demistir ki, bu filmi babama adiyorum; yani, gunluk hayatin kahramanlarindan birine.
    umberto'yu oynayan amcadede super bir performans vermistir. ki kendisi oyuncu degil, de sica'nin yolda ayakuzeri tanistigi bir fizik profesorudur.
  • senaryosunu, basina hicbir sey gelmeyen bi adamin oykusunu anlatmak ruyasinda olan cesare zavattini'nin yazarak bu ruyasina en yaklastigi filmdir. umberto d, az bi emekli maasiyla bi pansiyonda gecinmeye calisan, kopeginden baska kimsesi olmayan, ve pansiyonun hizmetci kizdan baska kimsenin ilgi gostermedigi yasli, hafifce huysuz bir adamdir; ve film umberto d'nin basina gelenleri, daha dogrusu gelmeyenleri anlatir. daha cok insanin ebedi yalnizligina ve bencilligine bi agit gibidir- umberto d, evsahibesinden, hastanedeki doktorlardan, yemek yedigi asevindeki garsonlardan, yolda karsilastigi eski arkadaslarindan ilgi ve anlayis bekler, halbuki herkes kendi derdindedir. kendi dedemize benzetip hali icin uzulebilecegimiz bi portre cizer umberto d, ama insanlarin ilgisizliginden, soguklugundan, anlayissizligindan yakinirken, kendisi de benzer davranislari hizmetci kiza karsi gostermektedir.

    hizmetci kizin uyanmasi, yataktan kalkmasini, mutfakta kahvalti hazirlamasini veya umberto d'nin odasina gelmesi, ustunu degismesi, yataga girmesini anlatan sekanslar filmin en carpici bolumleridir, zira gayet acelesiz, tum detaylara dikkat edilerek cekilmis, muthis gercek parcalardir bunlar. ayrica uzun koridorlar, uzun dar ara sokaklar, buyuk sutunlu binalar gibi alanlar kullanilarak insanin dunyadaki kucuklugu ve yalnizliginin alti cizilir sik sik. film, kopegini yalniz birakamayacagini ve kendisiyle beraber olume surukleyemeyecegini anladiginda, umberto d'nin son anda intihar etmekten vazgecmesiyle biter. parkta kopegiyle oynayarak gozden uzaklasir, ama mutlu bi son olmaktan cok uzaktir bu- cunku parkin goruntusu, daha once yalnizlik ve umutsuzlugu sembolize eden koridorlar, dar ve uzun sokaklar gibidir. belirsiz bi gelecege dogru yurur umberto d, kalicak bi yeri veya parasi olmadan. .
  • 1957 yılında oscar'a aday gösterilen, 1999 yılında özel bir italyan televizyon kanalı tarafından görüntüleri elden geçirilerek yeniden vizyona sokulan, umberto domenico ferrari'nin hikayesinin anlatıldığı film.

    umberto amcanın son çare olarak dilenmeye çalıştığı sahne, züğürt ağa'nın domates diy(emey)işini hatırlatır fena halde ve fakat burada gülmek yerine ağlanır, boş bulunulursa çok da fena ağlanır.
  • de sica'nın en sevdiği filmiymiş umberto d. adını çok sevdiği babası umberto de sica'dan alan ve ona ithaf edilmiş olan bu film için zavattini; "milano'da mucize de sica'nın bana ve umberto d de benim de sica'ya saygı duruşumuzdur" demiş.
  • siyah beyaz bir rüya sanki. çok güzel ve etkileyici bir filmdi.
  • neorealist sinemayı anlatmak adına örnek olarak gösterebileceğimiz birçok sahneye sahip olan film.
    bir tane anlatalım.

    --- spoiler ---
    sekansın başında hizmetçi yatakta kediyi izlemektedir. kalkar, mutfağa geçer, sonra pencereden bakar, biraz yürür, fırının yanına gelir ve burada vücudunu kontrol eder. sonra masaya gider, oturur, ağlamaya başlar.
    günlük işlerinin rutininden bir anda hamile olduğunu anlayarak geleceğine geçilir filmde. neorealist yapımlarda gördüğümüz gerçekçilik, ayrıntı ve dramın bir arada kullanılmasına çok güzel bir örnek çıkar karşımıza.
    --- spoiler ---
  • andre bazin'in, "zamanın realist sineması" ve "a cinema of duration" şeklinde tanımladığı de sica filmi. bazin, umberto d. üzerine kaleme aldığı eleştiri yazısında çeşitli sahneleri örnek göstererek, bu sahnelerde, yaşanılan zamanın nasıl tamı tamına "spectacle quality" kazandığından söz eder. 50'lerin klasik hollywood filmlerini düşünelim: senaryo için ayrı ayrı kurgulanmış sahneler ve senaryo için kurgulanmış zaman içerisinde aşk tiradları, ayrılıklar, gerilimler seyirciyle buluşturulurken, umberto d. için bazin, bizlere özellikle bir sahneye işaret etmekte:

    --- spoiler ---
    bu sahnede umberto d.'nin kaldığı pansiyondaki hizmetçi kızın, mutfakta kendi kendine gerçekleştirdiği günlük hareketleri görmekteyiz. yemek yapar, yürür, mutfak içinde anlamsızca gezinir, düşünür, elien aldığı kap kacak ile oynar, vs. bazin der ki; bu kızın hareketlerinin, baş kahraman umberto d.'nin başından geçen olaylarla hiçbir ilgisi yoktur. bu sahne bağımsızdır; sadece kendisi için vardır. bu noktada zaman özgüldür, mekan da. klasik holywood filmlerinde olduğunun aksine, bu sahne hiçbir gelecek sahneye bağlanmaz; kendisidir. ayrıca seyirci tarafından "izlenilebilirdir" de. "spectacle" hüviyeti bundan ileri gelir. sıradan bir insanın, sıradan hareketlerini, filmin anlatmak istediğinden bağımsız bir halde vermiştir izleyiciye de sica. bazin'e göre umberto d., italyan neo-realizminin zirvesini temsil etmektedir.
    --- spoiler ---

    bir not: umberto d. bu açıdan, deleuze'ün ortaya koyduğu "zaman-imge" - (time-image) esintileri içermektedir...
  • filmin başrol oyuncusu -ki performansı efsanevidir- carlo battisti aktör değil university of florence'ta eğitim veren emekli bir profesördür. daha önce hiç oyunculuk deneyimi olmamasına rağmen böyle harika bir performans göstermiş olması filmi ayrı bir güzel kılar..
hesabın var mı? giriş yap