• her ne kadar isim babaları olsalar da, vandallar'dan önce de sonra da vardı vandallık. iskenderiye kütüphanesi'ni yakan sezar da, buda heykellerini yıkan taliban da vandaldır. bizlerse vandallığı çoğu kez eğlence olsun diye yapar, izleriz. hala unutamadığım, an be an izlemiş olduğum bir misaldir:

    televole muhabiri acur bey, brezilya plajlarında haber kovalarken, önüne bir adamın binbir emekle kumdan yaptığı heykeller çıkıyor. sahil boyunca kumdan banklar ve bu banklarda oturan insan figürleri yapmış adamcağız. acur gidiyor ve güzelim heykellerden birkaçını kahkalar atarak tekmeliyor, yıkıyor. sonra adam geliyor, tartışıyorlar ve acur adamın eline birkaç dolar sıkıştırarak konuyu kapatıyor: ''gördüğünüz gibi burada da, her şeyin bir fiyatı var sayın seyirciler!''.
  • tanimdan yola cikarak du$ununce:
    turk halki ve biz.
  • 1. eski kültür ve sanat anıtlarını yakıp yıkan; bunların değerini bilmeyen kimse ya da halk.
    2. kaba, acımasız ve cahil kimse.
    (bkz: vandalizm)
  • cermenlerin* vandal boyunun 455 yilinda roma'ya akin etmesi ve sehri tas tas üstünde kalmayacak sekilde yagmalamalari sonrasinda bu tür yagmayi ifade etmek icin kullanilan terim.
  • roma imparatorluğu başta olmak üzere türlü kitlelerin halt yiyerek, isimlerini toptan karalayıp isimlerine aşağılık anlamlar yüklediği halklardan birinin de vandallar olması sayesinde; tarih sahnesindeki bir halkın ismini nitelemekten çok "yakıp, yıkıp, yokeden dallamalar" anlamına gelen sözcük. neredeyse tüm dünya da bu anlamda kullanmaktadır bu sözcüğü ne yazık ki.

    bu sözcüğün akibetine benzer bir akibeti taşıyan diğer bir sözcük olarak;

    (bkz: hun)
  • küçükken okullardaki, parklardaki basket potalarını güç gösterisi için eğip büken, filesini koparan tiplere içimden söverek söylediğim tanımlamaydı. sanıyorum tarkan ile kurt'taki vandallar sayesinde öğrenmiştim ne anlama geldiğini. yıllarca yamru yumru olmayan bir potamız olmadan, fileden çıkan "fırlıpppp" sesini duyamadan büyüdük bu adamlar yüzünden.
  • yıkıcı, yağmacı.

    istanbul kuşatması uzayıp da kimi sadrazamların ve lalaların ve dahi askerin ümidi zayıflayınca, sultan 2. mehmed şehrin alınmasından itibaren 3 gün boyunca yağma izni vereceğini duyurmuştu. şehir düşünce uygulamaya koydu da. bir heykeller şehri olan konstantinopolis'den geriye bugün hiçbir heykel kalmamıştır. osmanlı askerlerinin vandallığı bugün ayakta kalmış olan birkaç bizans hatırasına yetmemiş ama doğu roma'nın izleri bu 3 gün boyunca şehirden silinebildiği kadar silinmiştir.
  • bir kaç yerde vanda'lar kullamına tanık oldum. vanda'lar ne lan, böyle kırmızı yanaklı, örgü saçlı bir grup kız geliyor aklıma.
  • benim ve kardesimin eline her aldigini, dokundugunu, elledigini bozan, kiran, harap eden kimselere taktigimiz isimdir. boyle insanlar var. adam eline bir objeyi begeniyle bakmak icin aliyor incelerken kut diye ortadan ikiye boluyor. bizim eve temizlige gelen bir hanim vardi mesela. onun gelecegi gunden bir gun once kirilabilme ve bozulma ihtimali olan herseyi ortadan kaldiriyodum. zira aksam eve gelince haftada bir gun catlamis bir biblo, ortadan ikiye bolunmus bir saksi, kablosu kopmus bir telefon, buhar ayari bozulmus bir utu ve cop kutusunun icinde en az iki bardak ve baska cam esya kiriklari gormek hafiften sinir bozucu olabiliyordu. bunun bir onune gecilmez ilahi bir yetenek oldugunu dusunuyor ve o insanlari da suclamiyorum. yapacak bir sey yok yaneeee.
hesabın var mı? giriş yap