• (bkz: vücut)
  • arapça vecede kelimesinden türemiş, sözlük anlamı elde etmek, varlık sahibi olmak, yokken varolmak, bulmak, hissetmek, aşık olmak, arzulamak olarak geçmektedir.

    vücud kelimesi günümüz türkçesinde varlık anlamını almıştır. varlık, eski dildeki var kökünden türetilmiştir. ondördüncü yüzyıla kadar var kelimesi de varlık anlamında kullanılmıştır.

    (bkz: to on)
    (bkz: hesti)
    (bkz: sein)
    (bkz: being)
    (bkz: esse)
    (bkz: şey)
  • insan vücudu en yüksek değerdeki düşüncenin tezahürüdür. hakeza tüm mevcudat.
    bu vücut vasıtası ile düşünceyi hissetmek, tadmak, dokunmak; ona değmek, değişmek dokunup geriye çekilmek için vardır.

    allah insanı halifeliğine değer kılmıştır. ama insan bu düşünceye değememektedir.

    ne büyük bir sancı!
  • varlık.

    hakk'ın vücudundan başka bir vücud olmadığı için ruh, maddeye temas etmekle yabancılık çekmez.

    ölümdeki acı ruhun maddi formuna çok alışmasıyla ilgilidir.

    bardağın ruhu (manası) içine bir şeyler alması ise bir bardak kırıldığında manası onu terk etmekle acı duyar ama ikisi de yok olmaz. hakk'ın vücudunda devam ederler.
  • erkekler bilinçsizliğin, yokluğun vücut bulmuş halidir. kadınlar da bilincin varlığın vücudu.

    kilo üzerinden farmakodinami özeti:
    * vücuda alınca daha aldıranlar,
    * alınca verdirenler,
    * alınca sadece kendini ekleyenler,
    * alınca vücudu bozanlar.
    öte yandan bütün bunlar vücudun eylemsizlik kuvvetini yenmek zorundadırlar.

    [otele gelmeden önce çok cazip, heyecan verici aynı zamanda da tiksindiriciydi, otelin içinde de farklı değildi. sabaha doğru karlsbrücke üzerinden eve yürürken hava hala sıcak ve güzeldi, mutluydum çünkü sürekli keder içinde olan vücudum en sonunda biraz huzur bulmuştu*, ayrıca bütün bu olan biten göründüğü kadar tiksindirici de değildi. sanırım iki gece sonra kızla tekrar buluştum, ilk seferki gibi her şey aynen tekrarlandı, ama hemen akabinde yaz tatili için ayrılmak durumunda kaldım. kasabada bir kızla arkadaşlık edip zaman geçirince prag'daki tezgahtar kızın yüzüne bir daha bakamadım, onunla bir daha hiç konuşmadım, benim can düşmanım olmuştu (sadece benim açımdan), aslında sevecen ve iyi huylu bir kızdı. neler olduğunu anlamayarak gözleriyle beni takip ediyordu. kızın otelde belli belirsiz çirkin bir hareket yapmasına (sözünü etmeye değecek bir şey değil) rağmen düşmanlığımın tek nedeninin bu olduğunu söylemek istemiyorum (aslında tek nedenin bu olmadığına eminim) ama bunlar hafızama kazındı. o an bunların hiç aklımdan çıkmayacağının farkındaydım ve aynı zamanda kalbimin derinliklerinde bu çirkinlik ve müstehcenliğin dünyanın vazgeçilmez bir parçası olduğunu, (kızın belli belirsiz bir hareketine ve önemsiz bir sözüyle) beni bu kadar büyük bir güçle otele sürükleyen şeyin tamamıyla bu çirkinlik ve müstehcenlik olduğunu anladım ya da anladığımı sandım, aksi takdirde kalan tüm gücümle buna karşı koyardım.] franz kafka - briefe an milena

    "insan vücudu aynı zamanda dünyanın vücududur. dünyanın vücudu da benim vücudum. yani, bu da demek oluyor ki, bir taneden iki tane çıkıyor." ursula k. le guin - the telling

    (bkz: vücut/@ibisile), yekvücut, tekvücut
    (bkz: beden/@ibisile), gövde
  • vücûd: allah ın zâti sıfatlarından. (bkz: sifat i zatiyye)
    allah 'ın varlığının vacib (şart) olması anlamındadır. (bkz: vacibul vucud)
  • "muhakkiklere göre vücûd parçalanamaz bir bütündür. o gizli hazîne açıldı ve yayıldı (bast). tohum ağaç, ağaç ise meyve oldu. olan hep o’ydu ama mertebede farklı mazharlara büründü. hâsılı, olan ne varsa tek ve değişmez özün değişik tezâhürlerinden ibâretti."
hesabın var mı? giriş yap