• bir önceki x-men uyarlamalarını da seyretmiştim ve yine sıkılmadan, "bu ne lan" demeden izlemiştim. hatta çoğu kişinin aksine origins literatüründen wolverine filmini de çok kötü bulmamıştım ama bu filmde farklı olan bir şey var.

    önceki x-men uyarlamalarına göre daha az aksiyon sunuyor ve filmin süresi uzun tutulduğundan bu bir handikap olarak görünüyor. ne de olsa benjamin button'un garip hikayesini çözme çabasında değiliz veya akıl oyunları yapıp saatlerce çözmeye çalışmamamız gereken bir kurgu olmaması gerekir karşımızda. x-men bu. felsefesi var, ama haydi itiraf edelim bu evrene dalan çoğu kişi sunduğu aksiyon nedeniyle büyüsüne kapılıyor. farklılık her daim prim yapıyor çünkü. farklı güçler, farklı düşünceler ve bunların cafcaflı bir şekilde karşı karşıya gelip çatışması. allah allah kontesi kim sikti durumu x men evreninde çok da yok. ama sadece bir sahneden örnek vererek bu filmdeki farklılığı anlamak mümkün.

    charles xavier ile erik lensherr bir sahnede karşılıklı oturmaktadır. vatan, millet, dünya üzerine konuşurlar. ne olacak bu memleketin hali diye sormaktadırlar. tabi bu diyarlarda rakı sofrasında olur bu iş ama x-men evreninde muhabbet, satranç tahtasının üzerinde durduğu sehpa başında yapılır.
    işte bu anda çok şık bir konuşma geçer aralarında. (bahsettiğim sahne fragmanların sonunda da mevcut. ama filmin bütünlüğü içerisinde çok anlamlı)

    "beni çok iyi dinle dostum" der charles sesi titreyerek, "shaw'ı öldürmek sana huzur (peace) getirmeyecek". sesi titrer çünkü karşısındaki adamın gücünün farkındadır. tepesi attığında neler yapabilceğinin de. o sesteki titremesiyle james mcavoy o sahneyi hissettirir.

    ardından topun başına erik geçer ve "peace was never an option [barış hiç bir zaman bir seçenek olmadı]" der. sinirli, kararlı, astığım astık kestiğim kestik bir tonda söyler, karşısındakinin korkusunu haksız çıkarmaz. tabi burada sahnenin anlamlı olmasında gözünü sevdiğiminin ingilizcesideki "peace" kelimesinin hem huzur hem de barış anlamına gelmesinin de payı var. kanımca senaristler bu sahnede bu kelimeyi 2 farklı kişinin ağzından 2 farklı anlamda vermişler. biri (huzur) charles xavier ile tanımlanır, diğeri (barış) erik lensherr'in hiç de inanmadığı bir kavramı betimler. farklılık buradadır işte. yaşarsınız o sahneyi. çizgi romanı okurken aldığınız zevkle eşdeğer.

    bize de bu sahne üzerine şapka çıkartmak kalır. beyin kıvrımlarınıza selam yolluyorum sevgili senaristler.
  • jeneriğin sonuna koydukları sahneyi göstermek için 15 dakika bekletmeseler süper olacakmış.

    --- spoiler ---

    yine de bishop ve omega redi görmek için beklenilir.

    --- spoiler ---
  • şahsi zevkime göre x2'den sonra ki en güzel x-men filmi idi. bir çizgi roman fanatiği olarak bir çok kişinin aksine hikayeyi ve işlenişi güzel buldum. alternatif bir what if macerası gibi izlerseniz gayette zevk alacağınıza eminim. nitekim what if serileri en çok keyif aldığım bir çok marvel çizgi romanını barındırır zaten.

    bunların dışında tempo bazen cidden düşse de sinemasal açıdan yönetmenin başarılı bir iş çıkardığını söyleyebilirim. hemen tüm oyuncular rolünün hakkını vermiş ancak michael fassbender'e inglourious basterds'tan sonra bir kez daha bayıldım.

    tek canımı sıkan taraf, charles ve erick'i çok fazla karşılıklı sahnede görememek ve dostluklarının yeterince derin bir şekilde işlenmemesi oldu. bana kalsa dostluklarının gelişimini ve bunun yavaş yavaş düşmanlığa dönüşmesini ayrı bir film yapardım.
  • kesinlikle x-men serisinin en iyisi olduğunu düşünüyorum,izlediğim film serisi boyunca ilk defa magneto karakteriyle empati kurabildim ve kısmen de hak verdim.

    bana kalırsa seriyi seven herkesin ama özellikle de bir zeki müren bir de ben sendromunu yaşamış eşcinsellerin mutlaka seyretmesi gerekir.
  • --- spoiler ---

    açıkçası batman begins gibi olağanüstü bir başlangıç filminden sonra tüm çizgiroman başlangıç filmlerine karşı önyargılıyım. her ne kadar iron mane bayılmış olsam da o bile batman begins in yanında zayıf kalıyordu. son iki x-men saçmalığından sonra bu filmden de umutlu olmazdım ama kick-ass'de süper iş çıkaran matthew vaughn'dan umutluydum.

    filmin ilk yarısı bitti ve ben "sanırım bu sefer oldu, cidden adam gibi bir başlangıç hikayesi yaptılar, filmin başında 15 dakika çocukluğa inip sonra hoop aksiyon yapmamışlar, sonunda vurdulu kırdılı film kasmamışlar" dedim.her şey ne kadar da güzel gidiyordu o korkunç sona kadar. nası bi fantastik zekanın ürünü bilmiyorum ama nükleer savaş başlatmak üzere olan rusya ve amerika, bak nükleer savaş diyorum top değil, tüfek değil, ağır sanayi hamlesi değil, bildiğin nükleer savaş, mutantları görünce soğuk savaşmış, komünizm tehlikesiymiş falan bıraktılar bunlara saldırdılar. ahh o korkunç son olmasa gelmiş geçmiş en iyi x-men filmi olacaktı, şans.

    tek adamlı çizgiroman uyarlamalarında çizgiromana sadık kalınmazsa kafayı yiyorum ama 50 milyon tane süper kahramanın olduğu x-men'de böyle bi beklentim yok. tutarlı olduğu sürece hiç bir sorun yok hikayenin özüne sadık kalınırsa. herkes önceki filmlerle olan tutarsızlıklardan dem vurmuş haklı olarak. zaten burada hata bunun öncekilerden bağımsız yeni bir seri olarak başlatılmamış olması. (bkz: the amazing spider-man) (bkz: batman begins)

    filmin başka kötü bir yanı da sebastian shaw denen karakter. adam klaus schmidt isimli bir nazi subayıydı, adı değişti, hayatı değişti nasıl oldu anlamadım. niye bunları yapıyor olduğu bile oldukça sığ geçiştirildi.

    january jones tanrıçaydı ama bok gibi oynadı.

    filmin özellikle ilk yarısı olağanüstüydü. hele magneto'nun ve xavier'ın ayrı ayrı bar sahnelerine hasta oldum.

    james mcavoy çok iyiydi, hayatta bir daha bu kadar karizmatik bir karakteri de oynayamaz heralde.

    --- spoiler ---
  • izlediğim en iyi x-men filmidir.

    bu tip karakterleri sıfırlayarak çekilen seri filmler cidden zordur. seyirci alışamaz, hikayede tutarsızlıklar olur vs... ama bu film, bence eski seriden çok daha sağlam olmuş. xavier dışında (oyuncu başarılıydı ancak, tipi bir türlü role yakıştıramadım.) karakterlerin hepsini çok tuttum. özellikle magneto ve mistik (ki biricik aşkım jennifer lawrence oynuyor) çok başarılıydı. bu seriden 2 film daha varmış galiba ufukta, umarım böyle sağlam olur da hikayede havada kalan birşey kalmaz.

    --- spoiler ---

    filmdeki tek eksik wolwerine derken, onu da şahane bir sürprizle doldurmuşlar.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    bugün sonlarını hatırlamaya çalışırken aklıma gelen bir falsosu vardı filmin. sırf önceki filmlere bağlayıp magneto'yu hemen kötü adamlık rolüne oturtmak için aşırı bir zorlama vardı sonlarında. yani sebastian shaw'u öldürüp hop diye onun tahtına oturması çok yapmacık gelmişti izlerken. hatta erik madeni parayı shaw'un kafasından geçirmeden önce "ya hacı tamam bence sen haklısın da, çok götoş bi herifsin sen, seni öldürüp asıl kötü adam ben olacağım." dediği sahnede "babacım... naptınız lan siz?" diye zihinsel olarak ulaşmaya çalıştım matthew vaughn'a ama sanırım başarılı olamadım. neyse o kadar kusur olur.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    o kadar nükleer enerjiyi bu şekilde boşa götürmemeleri gerekiyordu. çok dandik bitti o kısım.

    --- spoiler ---

    onun haricinde izlediğim en iyi x-men'di sanırım. herşey bağlandı. hem de güzel bağlandı.
    fuck you! yu düşündükçe de gülüyorum.
  • bu film olmuş. çok fazla olmuş... tartışmasız en iyi x-men filmi. diğerleri yanına bile yaklaşamaz. bir watchmen tadı aldım, belki de ondan bile iyi. film başından sonuna kadar tempolu, aksiyon doyuruyor; ama sıkmadan ve yormadan yapıyor bunu. bunun yanında düşündürtüyor, sorgulatıyor, tarih öğretiyor. bir bilimkurgu filminden beklenenden çok daha fazlası var filmde. bir michael fassbender faktörü var ki, x men filmlerinde alışılagelmiş olan mükemmel oyunculuğu daha da yukarı taşımış.

    --- spoiler ---

    film mutantların soğuk savaş'taki rolünü anlatıyor diyebiliriz. daha spesifik olursak amerika'yla rusya'nın nükleer savaşın eşiğine geldiği küba füze krizi yeniden kurgulanmış. yalnız şöyle bir mantık hatası var: filmde amerikalılar küba'ya nükleer silah taşıyan rus gemilerini fark ediyorlar ve kriz böyle başlıyor. ama olayın aslı böyle değil. amerikan uçakları bir keşif uçusu sırasında küba'ya zaten yerleştirilmiş olan balistik füzeleri ve karargahları tespit eder, kriz bu şekilde başlar. elbette o sırada ruslar daha fazla füze ve silah taşımaktadır ama amerika mevzuya uyandığında küba'da zaten amerika'nın büyük kısmını vuracak kadar silah vardır. bu noktayı nasıl atlamışlar aklım almadı.

    --- spoiler ---
  • filmin en komik iki sahnesi:

    --- spoiler ---

    wolverine: go fuck yourself

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    xavier adada mutantlarla takılmış olan cia hatunumuzun hafızasını siler. olaydan sonra hatun cia merkezinde toplantıya katılır ve orda sorgulanır:

    - hiçbir şey hatırlamıyor musunuz?
    + çok bulanık. ağaçlar, deniz ve bir öpücük...
    - jesus christ! işte bu yüzden cia kadınlara göre bir yer değil

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap