• "durup eşyayı dinlemekten iyidir..."
  • ezbere bildiği o şehirde kaybolmak istiyordu. ezberlemekten nefret ederdi. iskambil fallarından ve hava tahmin raporlarından. öngörüsüzlüğe ve belirsizliğe hasret, iki kere ikinin dört etmediği, ama yedi de etmediği, bir bakmışsın üç, sonra yirmi sekiz, doluyordu şimdiden gözleri.

    bir bilet almalı, dönüş yolu o daha giderken parçalanmalı, vardığını idrak edememeli varmadan, ölmek gibi; ölünce anlamalı, denizin ayaklarını öpmesini özleyeceğini, ayaklarının ömrü öpülmekle geçmiş olmalı.

    ne zaman ki tuttu hıçkırığı tam tahmin ettiği anda, çanları kaybolmanın, başladı çalmaya ve bir valiz hazırladı hemen:
    dünyanın son yardım fişeğini,
    dünyanın son el fenerini
    ve dünyanın son tirbuşonunu aldı yanına.
    artık yardıma ihtiyacı olmayacak, karanlık onu korkutmayacak ve bütün üzümler koynunda mayalanacaktı.

    saçlarının altında gizliydi geçmişi, her saç telinin çıktığı yerde göz göz odalar vardı. en mutlu olduğu anlar en beyaz saçlarını bahşetmişti ona; o yüzden de koyu kestaneydi hâlâ saçları.

    yine de saçlarını rehber seçti kendine, geçmişin kökü ondaydı, ister keser ister uzatırdı, sıfır numara bir ödüldü unutmak, yeni doğmuşluktu bedeli, şaşkınlıktı. ama onun saçları dağınık, altındaki magmadan yükselen bir bellek üstünde, daima kabarıktı.

    dönüşüolmayan’a doğru yola çıktı sonra, uykusunu almıştı. yolda uyurum diyenlerin aksine o, yolda uyanacaktı.

    caddelerin birinde bir sokak çıktı karşısına. başında iki ayrı tabela vardı, biri “girilmez”, diğeri “tek yön”. düşündü:
    “girilmez diyorsa gireceksin.
    hangi sokak, kendini çıkmaz addeder?
    o duvarı kim ördüyse yıkması sana düşer.
    tek yön, güzelim, tek yön.
    bu sokak dönüşüolmayan’a gider.”

    ve girdi sokağa, yıktı duvarı. açıldı sokak, dünyanın bütün sokaklarına. ne bir harita ne de şimal yıldızı, “tek yön” yetmişti ona.

    ve deniz, öper herkesin ayaklarını bu sokakta.
  • tertemiz bir sayfa açmaktır; tertemiz ruhunda, kalbinde, bedeninde..
  • "sevdiğim bir hikaye vardır:

    şeyhin biri müridiyle giderken bir köyün yanından geçmişler. efendi hazretleri demiş ki:

    — evladım. ben şu incir ağacının altında biraz nefesleneyim, sen de al şu testiyi, git köyün çeşmesinden dolduruver bir zahmet.

    mürid gitmiş çeşmeye. bir de ne görsün çeşmenin yanında dünya güzeli bir kız testisini dolduruyor. takılmış peşine. yolda aşkını ilan edivermiş. kız da ondan hoşlanmış, babamdan iste beni, demiş. delikanlı da gidip babasından allah'ın emriyle, peygamber'in kavliyle kızı istemiş. adamın gözü delikanlıyı tutmuş, verdim gitti demiş. derken çocukları olmuş, aradan yıllar geçmiş, çocuklar büyümüş, hatta en son gelip babalarına demişler ki:

    — baba bize destur ver de gidip rızkımızı arayalım.

    çocuklar gitmişler, derken bizimki iyice yaşlanmış. bu sırada kayınpederi vefat etmiş, çok geçmeden hanımını da kaybetmiş ve öylece yalnız, tek başına kalmış. birdenbire incir ağacının altında unuttuğu şeyhini hatırlayıp, eyvah, demiş, ben ne yaptım? hemen koşup bir testi almış ve çeşmeye gidip testiyi doldurduktan sonra koşa koşa incir ağacının yanına gitmiş.

    bir bakmış ki efendi hazretleri hâlâ ağacın altında ayaklarını uzatmış oturmakta. tebessüm ederek şöyle demiş bizim delikanlıya:
    - evladım, nerede kaldın? az kalsın ben de gidecektim.
    kıssadan hisse, hepimizin unuttuğu birşeyler vardır bunca vaveyla içinde.

    unuttuğumuz aslında kendimizdir, kendimizi unuturuz bu acımasız hayatın vaveylası içinde. dışdünyadaki gâileleri bahane ederek aslında hep kendimizden kaçarız ve ceza olarak da sonunda kendimizi kaybederiz. bütün mücadelemiz kendimizi aramaktır, kendimizi aramakladır.

    kendini bulanlar, kendini bilenler, kendine kavuşanlar ne yazık ki azınlıktadır.

    yola çıkmak biraz da yoldan çıkmaktır."

    dücane cündioğlu
  • fernando pessoa yitirmek ülkeleri diye ifade eder bunu ... (cevat çapan çevirisi ile)

    yola çıkmak! yitirmek ülkeleri!
    bir başkası olmak süresiz,
    yalnız görmek için yaşamaktır
    köksüz bir ruhu olmak!

    kimseye ait olmamak, kendime bile!
    durmadan gitmek, sonu olmayan
    bir yokluğun peşinde
    ve ona ulaşma isteği içinde!

    böyle yola çıkmaktır yolculuk.
    ama ben açık bir yol düşünden öte,
    bir şeye gerek duymuyorum yolculuğumda.
    gerisi sadece gök ve toprak.
  • bi yere varmayı garantilemez, baştan anlaşalım.
  • yine yola çıkmamın öncesinde bir akşam, yine her zamanki gibi içimde garip bir his var ve bir türlü uykuya dalamıyorum. insanın içini kaplayan o telaşa tatlı mı demeli yoksa endişeli bir havası olduğu için sadece telaş olarak mı adlandırmalı bunca yıldır karar veremedim. sağ olsun dolaşmayı çok seven bir ailem vardı, biz çapulcular gibi dolaştık, hala da dolaşırız. sanki o yüzden ki bir yere aitmiş gibi hissetmiyorum. ait olduğum bir sürü yer var; ama tek bir yer yok.

    ne olursa olsun yola çıkmak heyecanlı ve sizi nelerin bekleyeceğini bilmediğiniz bir serüven. değişiklik iyidir.
  • ortalamanın hayli altı bi' festival filmi.

    filmde iki ayrı hikaye paralel olarak anlatılıyor. ilkinde, yıllar önce evden kaçan babaları yüzünden kopmuş, dağılmış bir aileyi görüyoruz. ikinci hikayede de ruhsuz bir bankacı ile evli olan kadının, kızının okulundaki çirkin güvenlik görevlisi ile eşini aldatmasına kadar giden süreci izliyoruz. iki hikaye zorlama bir şekilde konya'da bir otelde kesişiyor. fakat filmi ortalama altına düşüren şey kanımca, sanki boşluk doldurmak için konulmuş, hikayeye fazla etkisi olmayan sahneleri içinde bolca barındırması ve filmin gidişatı, anlattığı hikayelerin özü itibarıyla seyirciyi soktuğu beklentileri karşılayamaması. filmde, babalarının terk etmesiyle farklı yönlere savrulan karakterlerin, babanın izinin bulunmasıyla ister istemez yeniden canlanan ilişkilerinden yaratılan aile içi hesaplaşmalar gibi filmin can damarı olabilecek sahneler çok üstün körü geçilmiş. bunun yerine seyircinin, karakterler hakkında bi fikir edinmesini sağlayacak sahneler gereğinden fazla uzatılmış. neredeyse asıl hikayeyi anlatmaya zamanı kalmamış yönetmenin.

    ayrıca, ruhi sarı gibi standart üstü bir oyuncunun varlığı bile filmi kurtarmaya yetmemiş.

    puanım: 3/10
  • abla neden mutlusun' diyor kardeşim. ben yolu seviyorum ya. zaten uzun ince bir yolda yürüyoruz gündüz gece vb..

    bir yol varsa ben yolcusuyum kuzum. cdler tamam, şarjım dolu, dergim yanımda. şarkımı beğenmezlerse kulaklığım da var.

    edit. müzikler beğenilmedi.
hesabın var mı? giriş yap