• zamansal olmaklık. zamana ait olmaklık. cümle içinde kullanım:

    -zamanasallığımı kaybettim. artık zamandan beriyim. siz dünyalılar gibi zaman içinde akmıyorum.
    -mekansallığım zamansallığıma ağır basıyor. nerede olduğum günün hangi vaktinde orda olduğumdan daha önemli.
    -aşkın zamansallığı linç edici özelliğini hiç bilmezdim. belki de aşk zamansallık sınırlamasına tabi olmayan tek şey. kimbilir belki tanrı'nın zamandan münezzeh oluşu o'na ancak aşkla gidilebileceğine işarettir.
  • kaan h. ökten'in "heidegger'e giriş" kitabında; varlık ve zaman'a referansla, "dasein'ın" "bilinçlenme'si" için gerekli olduğunu söylediği olmaklık (bkz: zamansallık/@nimurkolat).

    ökten, yukardaki paragrafı, "dasein'ın gayrisahih varolma imkanını kırıp, sahih imkan-olarak-varolma niteliğini geri kazanabilmesi" olarak ifade etmektedir.

    felsefe okumamış insana, bu konuda, ökten'in, son yardımı şudur: "zaman, dasein'ın varlık anlayışının ufkudur". yani şöyle: bir ovaya (ufukta belki deniz) hafifçe yüksek bir tepeden bakıyorsunuz; daha somut olsun, anavarza yüksekliğinden çukurova'ya bakıyorsunuz, oralısınız, kafanızda binbir hatıra, binbir hikaye, binbir tanıdıkla dolaşıyorsunuz, ne genç ne de yaşlısınız, ama birden anlıyorsunuz ki, zihninizdekiler o kadar fazla ki, arazi o kadar geniş ki, yazacaklarınız için bir ömür yetmez. ama bunu geçen ay buraya geldiğinizde anlayamamıştınız. gerçi o zaman da onu şöyle yaparım, bunu böyle yaparım diyerek bazı planlarınız bazı taslaklarınız vardı; onların hepsi yapılablir şeylerdi, beş senede, on senede, bilemediniz yirmi senede. ama anavarza'dan çukurova'ya bakış size zamanın gücünü gösterdi. tadını kaçırmadan burada duralım. kahramanımız olabildiğince yazacaklarını yazmaya başlar.

    zamansallık sadece ölümü hatırlatmaz, hayatın değerini ortaya koymaz. zamansallık hayata anlam verir. "dasein'ın" yaptığı da bu değil midir. "dasein" böylece, sırtındaki "yükleri" "yararlı" işlere koşmaya başlar: "bilinçlenmiştir".

    (bkz: zamansallık/@invulnerable)
    (bkz: ölümsüzlük/@invulnerable)
    (bkz: dasein/@invulnerable)
    (bkz: varolmanın minvalleri/@invulnerable)

    edit: matbaa hatası
  • "(...) martin heidegger'e göre, "zaman" öncelikle ve esasen bir şeyi yapmak içindir; bir şeyi yapmaya ayrılır ve bu da geçmişten veya şimdiden ziyade bünyesinde ilkin geleceği barındırır. "gelecek" sözcüğünün almancası "zukunft'tur" ve buradaki temel fikir de hadiselerin bize gelecekten gelmeleri veya yaklaşmalarıdır. heidegger ise buna farklı bir yorum getirir: "dasein" kendi ölümüne doğru ilerler ve sonra da gelecekten "kendine doğru gelir". dasein yalnızca "şimdi'ye" de geri dönmez; gelecekten, kendi kendi ölümünden geçmişe geri gelir. günlük almancada "geçmiş" sözcüğünün karşılığı "vergangenheit'tır". fakat heidegger'e göre, bu, geçmişin ölü ve bitip gitmiş olduğu izlenimini verir. dasein'ın geri sıçradığı geçmiş ise şimdide yaşamağa devam eden bir geçmiştir ve bu geçmiş de onun şimdiki durumuyla ve olasılıklarıyla ilgili bilgi verir. o nedenle, heidegger buna "gewesenheit" , yani "oradaki, olmuş olmaklık" demeyi tercih eder. dasein'ınki, ardında hiçbir şey bırakmadan yitip gitmiş bir geçmiş değildir. bağıntılı, yani şimdiki durumuyla ilişkili olan geçmiş de gelecekten doğar. dasein da geçmişten şimdiye geri sıçrar ve işte tam o noktada eylem kararını oluşturur. günlük almancada "şimdi'nin" karşılığı gegenwart'dır ve kelime anlamı da "-e doğru beklemek"tir; fakat heidegger bunu bir başka fiille birleştirir ve ortaya gegenwaertigen, yani "şimdikileştirmek" çıkar: "kararlılık ancak eğer "şimdi" şimdikileştirme anlamında kullanılırsa kararlılık olabilir: yani, eyleme geçerken kavradığı şeyin açık ve gizlenmeden karşılaşılmaya bırakılması (vz, 326)". geçmiş için "muhafaza etmek" ne ise, şimdi için de "şimdikileştirmek" odur ve gelecek gelecek için de "beklemek" veya ummaktır bu (...)"

    heidegger, michael inwood, nursu örge, s/133-134.

    (bkz: zamansallık/@invulnerable)
    (bkz: ölümsüzlük/@invulnerable)
    (bkz: dasein/@invulnerable)
    (bkz: varolmanın minvalleri/@invulnerable)
  • (bkz: temporality)
  • 'velhasıl, paganlığın o mahut kâbusunu* hristiyanlık tek kalemde def etmiştir; lakin dünyevi hayatın farklılıkları bertaraf edilmemiştir. bu, zamansallık kaldığı sürece sürmelidir, ve bu dünyaya ayak basan her insanın aklını çelmeyi sürdürmelidir; zira o, hristiyan olmakla farklılıklardan muaf tutulmamıştır, lakin o, farklılıkların cazibesine galip gelerek hristiyan olur. dolayısıyla, bahse konu hristiyanlıkta, dünyevi hayat farkı hâlâ mütemadiyen akıl çeler, maalesef, belki akıl çekmekten de fazlasını yapar, öyle ki biri üstünlük taslar, öbürü cüretkârca haset eder. her ikisi de hâliyle isyandır, hristiyan olana karşı isyandır.

    doğrusu, sırf kudretli ve üstün olanların suçlu olduğu şeklinde cüretli bir yanlış kanıyla, herhangi birine güç kazandırmak* bizim üzerimize vecibe değildir; zira şayet naçiz ve âciz olanlar, hristiyanlığın kutlu eşitliğine tevazu içinde kendini kaptırmak yerine, dünyevi hayatın onlara nasip edilmemiş ayrıcalıklarına meydan okurcasına kendini kaptırıyorsa, o vakit bu da kendi ruhuna zarar vermektir.

    hristiyanlık kör değildir, tek yanlı da değildir; o, dünyevi hayatın farklılıklarını ebediyetin huzuru içinde eşit olarak görür, bir tekiyle bile bulaşkan bir biçimde birlik olmaz; o, dünyevi koşturmaların ve dünyeviliğin sahte yalvaçlarının hristiyanlık adına, sanki dünyevi hayatın farklılıklarına kendini kaptırabilenler sırf kudretli olanlarmış, sanki naçiz olanın eşitlik kazanmak için her şeyi yapmaya - ancak ciddiyet ve doğruluk içinde hristiyan olmak dışında - hakkı varmış gibi uydurma bir görüntü yarattığını, hiç şüphesiz teessürle, görür. acaba insan o yoldan hristiyan kalıbına ve eşitliğe yaklaşır mı?

    o vakit, hristiyanlık farklılıkları bertaraf etmek istemez, ne üstünlüğünkini ne naçizliğinkini; ama diğer yandan, hristiyanlığın, tarafını tutmak istediği hiçbir zamansal farklılık zaten yoktur, dünyanın gözünde ister en hakiri ister en makbulü olsun.

    bir insanın dünyevi olarak sımsıkı yapışıp bağlandığı zamansal farklılığın dünyanın gözünde göze batıcı ve çileden çıkarıcı mı, yoksa dünyanın gözünde masum ve sevimli mi olduğu, hristiyanlığı hiç meşgul etmez, ne de olsa o, dünyevi fark gözetmez, bunu bir insanın kendi ruhunda hasar yaratma vasıtası olarak değil, onun kendi ruhuna - yoktan yere - hasar vermesi olarak görür.'

    (bkz: kjerlighedens gjerninger)
    (bkz: søren kierkegaard)
  • zamansızlığa odaklanıyorum. orada aradığımı buluyorum.
  • "locke'a karşı kant'ın temel keşfi şudur: maddi nesnelerin uzamsallık haricinde düşünülememesi gibi, deneyimin de zamansallık haricinde düşünülmesi mümkün değildir." adrian bardon - zaman felsefesinin kısa tarihi

    ""hiç" olan zaman yok edilemez. ama hiç olarak her değerin kaynağıdır. bu hiç olan zamana bağımlı olursak, bize yalnızca hayatın değeri karşısında saygıyla eğilmek kalır. öznel zamansallığı kuran ve hayatın değerini kendi hayatımızın ötesine yayan bu hiçtir." helene l'heuillet - gecikmeye övgü

    (ilk giri tarihi: 22.5.2022)
hesabın var mı? giriş yap