• 1912'de (14 mart 1328'de) amasya'da mehmed ve havva kızı zöhre olarak doğup 1935'de cumhurbaşkanı mustafa kemal'in üvey kızı zehra aylin olarak ingiltere'den türkiye'ye dönerken fransa'nın kuzeyinde bir yerlerde trenden düşerek ölmek, neresinden bakarsanız bakın ancak romanlarda, filmlerde, dizilerde rastlanabilecek çok acayip bir hayat ... fakat bırak romanı, sinemayı, diziyi falan ekşi sözlük de bile hakkında pek yazılmamış.

    mevzu erken cumhuriyet döneminde geçiyor, ankara'yla ve iktidarla bağlantılı, hemen hiç çalışılmamış gizemli ve de dikenli bir konu... yani tam benim sevdiğim mevzular. dolayısıyla iş yine başa düştü ve ingiliz, fransız, türk gazete arşivlerini har vurup harman savurarak bugüne kadar hiç bir yerde yazılmamış en kapsamlı zehra aylin dosyasını hazırladım. ha ben de biliyorum biraz daha kasıp kitap çıkarmayı yahut bir kısım ağlak hikaye anlatıcıları gibi biletli gösteriler düzenlemeyi falan. hatta hiç olmadı youtubedur, spotifydır takipçi kasıladabilir ama ne gerek var. yazıp bitirdim işte.

    ankara'da çankaya köşkünün bahçesindeki iki odalı özel okulda başlayıp robert koleji'nde (önceki adı arnavutköy amerikan kız koleji) biten türkiye'deki eğitim süreci sonunda ingiltere'ye gönderilmesi, londra'da henüz okuluna başlamışken 1935 kasım'ında birden ankara'ya dönmeye karar verip bindiği trenden düşerek ölmesi, istanbul'a gömülmesi ve mezarının kaybolması...

    komplo teorisyenlerinin tam sevdiği havalar bunlar: gizem, intihar, cinayet ve türlü imalar... twitter trolünden youtuber muhalifine, sağcısından solcusuna, zehra aylin'in ölümüne ilişkin hatalı bilgiler sakız gibi tekrarlanıp durmuş. hadi bunları geçtim, flash tvlere layık uydurma senaryo kasanlara ne demeli! ya demin twitter'da birinin, zehra aylin olduğunu iddia ettiği bir fotoğrafın yanına çivi ve tren görselini koyup agatha christie tarzı şu manşeti attığını gördüm: şark ekspresi'nde cinayet. çakma agatha, 1935'te sanki go-proyu takıp vagonlara dalmış gibi anlatmış bi de: "...türkçe fransızca bir takım bağırışmalar duyuluyordu. herkes uyanmıştı. ama uyku sersemi yolcular ne olduğunu anlamıyordu"

    bu tür saçmalıklarla zerre işi olmaz ve mottom da gayet net: no bullshit, just facts! dolayısıyla bu tarz spekülasyonlara girmeksizin, olayın gerçekleştiği rotada çıkan ingilizce, fransızca ve türkçe haberlere bakarak 20 kasım 1935 çarşamba günü öğleden sonra 16:30 civarında o trende ne yaşandığına ilişkin somut bilgileri aktaracağım birazdan. başlamadan şunu özellikle vurgulamak istiyorum ki; fransa milli kütüphanesinin gallica adlı olağanüstü dijital arşivinin önünde saygıyla eğiliyorum. jö tem ve hatta j'adore ulan gallica! gastearsivi.com ise her zaman başımın tacı. ancak üç habere kadar bedava erişim sağlayan, geri kalanlar için abonelik ücreti isteyen kapitalist british newspaper archive için ise yorum yapmamayı tercih ediyorum!

    hadi başlayalım...

    1) kimdir zehra aylin?

    entrynin başında bahsetmiştim ama tekrar edeyim: zehra aylin, mustafa kemal ile latife hanım'ın ilk manevi evlatları. 4 yaşındayken babasını, 5 yaşındayken anasını kaybeden öksüz zöhre'nin kalmakta olduğu amasya'daki "şefkat-i islamiye cemiyeti” adlı yetimler yurdunu 25 eylül 1924'te, eşi latife hanımla birlikte ziyaret eden mustafa kemal, zöhre'nin zekice cevaplarından etkilenip kendisini manevi evlat olarak ankara'ya getirir. aynı yurtta kalan bir yaş küçük kardeşi nuriye ise amasya'da kalır [zöhre'nin amasya yaşamı için bkz. şu kitap görsel]

    1924'te amasya'dan getirilen zehra'nın ardından, 1925’te konya’dan rukiye, bursa’dan sabiha, izmir’den afet, 1927’de ise istanbul’dan nebile, ailenin yeni manevi evlatları olarak çankaya köşkü'ne gelir. görsel erkek evlatlar olarak adı geçen sığırtmaç mustafa demir'e ve özellikle de atatürk'e benziyor diye adı etrafında bir sürü komplo teorisi dönen abdurrahim tuncak'a ise hiç girmiyorum. ayrıca ülkü adatepe'yi de bilinçli olarak saymadım; çünkü 1932 doğumlu ülkü hem diğerlerinden çok küçük hem de ülkü evlat edinilmiş değil. ülkü'nün o dönem hayatta olan babası ve annesi için (bkz: vasfiye çukurluoğlu)

    2) neden gitti londra'ya ve neden dönmek istedi?

    atatürk manevi kızlarının eğitimine bayağı önem veriyor. çankaya köşkünde sırf bu çocuklara ders veren özel bir okul bile mevcut. neyse, rukiye erkin ile nebile irdelp erkenden evlenip yuvadan uçuyorlar. sabiha gökçen havacılığa, afet inan ise tarihe merak salınca üvey babasının "senle de edebiyat konuşmak istiyorum" demesi üzerine zehra aylin soluğu londra'da alıyor. zehra yurtdışına gitmeye istekli miydi, kardeşler arasında rekabet var mıydı mevzusuna falan girmiyorum.

    zehra londra'ya ayak basar basmaz gazetelerde pek çok haber çıkmış. örneğin, 31 ağustos 1935 tarihli edinburg evening news'te, kamal atatürk'ün peçesiz evlatlık kızının hareme girmek yerine üniversite okumak için londra'ya gelmesinin türkiye'de gerçekleşen muazzam devrimin bir örneği olduğu yazılmış.

    zehra aslında iki yıllığına gelmiş londra'ya. hocalarının dediğine göre ise mustafa kemal asıl olarak onun ingilizce öğrenmesini talep etmiş. "...her adopted father, mustapha kemal pasha, having expressed the wish that she should learn english, although naturally she took other subjects too." demek ki arnavutköy amerikan kız kolejindeki ingilizce derslerinin yetersiz olduğu düşünülmüş! zehra sürekli babasının ondan oxford'a giriş sınavlarını geçmesini istediğini tekrarlayıp, eğitiminin ardından türkiye'ye dönüp öğrendiklerini halka aktaracağını söylermiş. ayrıca babasının sayesinde işlerin türkiye'de çok değiştiğini anlatıp babasının devrimlerinden bahsedermiş. "zehra was intensely interested in kemal ataturk's work and policy. "i want to carry on my father's work when i go back to turkey," she often said.

    zehra'nın londra'da ne kadar süre kaldığını ve bu sürede neler yaptığını, örneğin okuldaki odasında bulunan şömine rafında sürekli atatürk'ün gümüş çerçeve içinde imzalı fotoğrafının durduğunu falan ancak ölümü sonrasında ingiltere'de çıkan gazetelerden anlıyoruz (araya girip hemen bir parantez açayım: her yerde zehra'nın 19 kasım'da öldüğü yazılı, doğru tarih 20 kasım 1935 çarşamba günü). ölümünden iki gün sonra, 22 kasım 1935 tarihinde çıkan the guardian gazetesinde yer alan "kemal's adopted daughter mystery of her death cause of fall from train" başlıklı habere göre zehra aylin;
    - hampstead'daki oak hill park, st. margaret's college'da (st. hilda's domestic science and finishing school) okuyormuş eylül 1935'den beri. nitekim le quotidien adlı bir fransız gazetesi 5 eylül 1935 tarihli sayısında fotoğrafına da yer vererek, zehra'nın 4 eylül'de londra'ya geldiğini yazmış: "mlle zehra aylin, fille du kemal ataturk, dictateur de turquie, est arrivée hier à londres où elle doit faire ses études." görsel 20 kasım'da öldüğünü düşündüğümüzde esasında kızcağız, taş çatlasa 1,5 aydan biraz fazla dayanabilmiş londra'ya.

    - yine the guardian'ın haberine göre türkiye'ye doğru yolculuğa çıkmadan önceki pazar günü türkiye büyükelçiliğinde akşam yemeğine gitmiş ve o gece okula dönmemiş.

    - pazartesi günü ise türk bir hizmetçiyle gelip valizini topladıktan sonra okuldan ayrılmış.

    - zehra'yı, yaşam dolu zeki genç bir kız olarak tanımlayan hocaları, gazeteye yaptıkları açıklamada; pazartesi günü eşyalarını toplayan zehra'nın acilen türkiye'ye gitmesi gerektiğini söylediğinde bu duruma şaşırdıklarını ve hatta zehra'nın okul müdiresi miss h. j coppinger'e, onun için yaptıklarından dolayı teşekkür etttiğini ve st. margaret's'te ne kadar mutlu olduğunu anlattığını falan ifade etmişler.

    - ingiliz gazeteciler sadece hocalarına değil, türkiye'nin londra'daki elçiliğine de mikrofon uzatmış. bu arada büyükelçilik koltuğunda o dönem hayli tanıdık biri oturuyor: ali fethi okyar. mustafa kemal'in teşvikiyle kurduğu serbest cumhuriyet fırkası'ndan dili çok fena yandığı ve 1930 sonunda da partisi kapatıldığı için kendisini londra'ya zor atmış olsa gerek!

    - işte okyar'ın başında bulunduğu londra'daki türk büyükelçiliğinden -ismi verilmeyen- bir yetkilinin yaptığı açıklamaya göre zehra aylin, ciddi bir vatan özlemi çekiyormuş. kasvetli bulutlu kasım havalarının onu mutsuz ettiği ve üvey babasına (atatürk) türkiye'ye dönüp dönemeyeceğini sorduğunu ve babasının bu talebi kabul ettiğini söylemiş.

    - ingiliz gazetelerine göre de zehra, ingiltere'yi sevdim ama havasına hala alışamadım demiş son yolcuğuna çıkmadan iki gün önce: "but the dull skies of an english winter were strange to her. "i like england," she said, only two days before she left on her last journey, "but i am not used to climate yet."

    - birmingham gazette yer alan haberde ise büyükelçilikten yapılan açıklamaya atfen, zehra'nın kendisine yabancı olan bir ülkede akrabalarından bu kadar uzakta olması nedeniyle eve dönmesinin daha iyi olacağının düşünüldüğü belirtilmiş: "at the embassy it was considered that as she was so far from her relatives in a country which was strange to her it was better in the circumstances that she should return home"

    - büyükelçilikteki o anonim kişi aylin'in çok güçlü olmadığını, londra'nın kasvetli kasım havalarının onu iyice mutsuz ettiğini ve son zamanlarda sağlığının iyice bozulduğunu söyleyip bir de hastalık yumurtlamış: neurasthenia. orijinal ifadeyi yazayım: "it may have been the dull november skies which made her unhappy, but i know that she had asked her adopted father if she might return to turkey, and he had agreed. she was not very strong, and recently her health had not been good; she suffered from neurasthenia."

    - neurasthenia dediği, türkçede nevrasteni olarak bilinen yorgunluk, bunaltı, sinir zayıflığı gibi semptomları olan ve günüzümüzde kendi başına bir hastalık olarak muamele görmeyen bir tür psikolojik olarak iyi hissetmeme hali ki türkçe haberlerde bu esmer, zayıf karagözlü kızın melânkoliye tutulduğu ve nevrastaniden muzdarip olduğu ve son zamanlarında mübalağalı bir daüssıla, yani aşırı bir sıla hasreti çektiği, ısrarla türkiye'ye gelmek istediği ve ancak türkiye'ye dönerse şifayab olmayı umduğu yazılmış.

    - fakat londra'da okuduğu okulun müdiresi, zehra'nın memleket özlemi falan çekmediğini, hiç erkek arkadaşı olmadığını, gitmesinin tek nedeninin rahatsız olması olduğunu söylemiş: "the statement that miss aylin was homesick is also untrue" said miss copinger: she was here eight weeks, had no male friends, and never went alone. she was very happy here, and the only reason she left was that she became unwell."

    - yine bir başka habere göre (the lancashire daily post, 21 kasım 1935) öğretmenlerinden biri vatan hasreti çektiğine ilişkin en ufak bir izlenim bile almadık demişler: "we had no idea that she was in the slightest degree homesick. we have pupils of many nationalities here and miss aylin quickly became popular with us all. she was an intelligent, vivacious girl of twenty, who seemed to enjoy life to tthe full. she always wore english clothes, in which she showed excellent taste."

    3) dönüş rotası ve bindiği tren: golden arrow

    18 kasım 1935 pazartesi günü okuldakilerle vedalaşıp ayrılmış ve 19 kasım'da trene binmiş. zehra'nın bindiği tren, dönemin sadece en lüks değil aynı zamanda 120 kmlere ulaşan süratiyle en hızlı buharlı treni olan the golden arrow (fransızcası flèche d’or). londra'dan dover'a gelen vapur bağlantılı on vagonlu bu tren, buradan yolcuları alıp the night ferry adlı feribotla calais'ye, orda bekleyen bir başka trenle de paris'e götürüyor. kızcağız paris'e kadar gelebilseydi eğer paris'ten strazburg, münih, viyana, budapeşte, bükreş, istanbul derken muhtemelen en az bir haftanın sonunda ankara'ya ulaşmış olacaktı!

    4) yanındaki kişi: şefik bey?

    feribotla fransa calais'ye gelen ve trenin first class vagonuna binen zehra aylin'in yanında o gün biri daha vardır. bu kişi, londra'da eşyalarını toplayan türk hizmetçi ya da mürebbiye (governess) falan değil, büyükelçi ali fethi okyar'ı ziyaret eden ve pazartesi günü paris'e dönmek üzere tesadüfen zehra ile aynı trenle yolculuk edeceğinden zehra'ya paris'e kadar eşlik etmeyi teklif eden şefik bey diye biridir. okyar'ın da kabul etmesi üzerine karısı ile birlikte zehra ve şefik bey'i londra'daki victoria* tren garından uğurlamışlar.

    peki ingilizlerin "a friend of the ambassador's, bey sefik, who has been on a visit to england and was returning to france, offered to escor miss aylin as far as paris, and this offer was accepted. the ambassador and his wife saw them off from" şeklinde yazdıkları şefik bey kim? dönemin bütün edebiyat babalarını, refik halit karay'ı, yakup kadri karaosmanoğlu'nu,
    hüseyin suat yalçın'ı falan tanıyan, hatta yahya kemal beyatlı'ya paris günlerinde eşlik eden bir avukat. 26 kasım 1935 tarihli akşam'da yazdığına göre ise büyükelçi ali fethi okyar'ın mutemedidir şefik esat. bu gazetenin deyli meyl'den aktardığına göre şefik esat'ın aylin'e refakat etmesini isteyen ise fethi bey'in bizatihi kendisidir:
    "deyli meyl gazetesinin yazdığına göre londra büyük elçisi bay fethi, bayan zehraya parise kadar refakat tetmesini mutemedi olan şefik esat'tan istemiş, bay şefik esat ta bunu memnuniyetle kabul etmiştir."

    5) tarih: 20 kasım 1935, saat: 16.00 civarı, yer: fransa'nın kuzeyinde picquigny ile ailly-sur-somme arası:

    şefik bey'le trene binip önce londra'dan dover limanına ve ordan da feribotla fransa calais limanına ve calais'den de tekrar trenle paris istikametine doğru giderken salı günü sabaha doğru, trenin hızlı gitmesinden midesi mi bulandı nedir, zehra kendisini iyi hissetmediğini söyleyip hava almak için trenin kapısını açıyor. bu tehlikeli hareketi görüp kapıyı kapamaya yeltenen görevliye/trendeki temizlikçi kadına/yolculardan birine ise "yes, i know, but i need air/evet, biliyorum ama havaya ihtiyacım var" diyor. kapı bu kişiler tarafından kapatılıyor ama bir süre sonra zehra'nın açık kapı önünde ayakta durduğu görülüyor. bir başka versiyona göre, zehra'nın kompartımanı son vagondaydı ve yemek salonu derken trenin arka kapısının açıp düşmüştü.

    6) saat: 16.30 civarı:

    - zehra'nın uzunca bir süre geçmesine rağmen bir türlü yerine dönmemesinden şüphelenen şefik bey'in kendisi mi yoksa haber verdiği görevliler mi artık kim yapıyorsa acil fren kolunu çekiyor ve tren duruyor! fakat gazetelerde çıkan başka versiyonlara göre ise tren paris'e kadar gidiyor ve sonradan haber verilip kız aranıyor. zehra'nın düşmesinden iki saat geçmiş olmasının ve bu sürede treninin çoktan paris'e kadar gitmesinin nedenini daily mirror, zehra'nın refakatçisinin, communication cord adı verilen ve acil durum anında trenin durması için çekilmesi gereken ip veya zincirin olay gerçekleştiği anda çekmemesidir: "miss zehra, accompanied on the journey by a governess, who instead of pulling the communication cord immediately, gave the alarm two hours later when the train arrived in paris"

    - nitekim bulunduğunda 30 metrelik bir kan izi ve kanların sonlandığı noktada balast adı verilen küçük taşların üzerinde kafatasında korkunç bir yarıkla, alnında türlü yaralarla olduğu yerde can çekişen 20'lerinde bir zehracık. zavallı bedeni daha fazla dayanamayıp düştüğü yerden 10-15 km uzaklıkta bulunan amiensteki l'hotel-dieu adlı hastaneye kaldırıldıktan iki saat sonra ölmüş görsel.

    - bu arada hotel dieu, tanrının oteli demek ki tıpkı islamiyetteki bimarhanelere benzer şekilde bu "oteller" aslında yoksullar, öksüzler, düşkünlerin tedavi edildiği hastaneler niteliğinde. nitekim zehra'nın kaldırıldığı hastane şöyle bir yer: görsel görsel görsel 1940'larda ağır şekilde bombardımana uğradığından şu an harabe şeklinde. görsel

    7) olay nasıl gerçekleşti?

    fransız gazeteleri içinde olayın nasıl gerçekleştiğine ilişkin en ayrıntılı haber, kuzey fransa'nın bölgesel günlük gazetesi l'écho du nord'un entrynin en sonunda künyesini verdiğim 22 kasım 1935 tarihli nüshasında bulunuyor.

    - başında yüzbaşı holleville'nin bulunduğu picquigny jandarmasınca olay yerinde yapılan incelemede, trenin en sonunda bulunan yataklı vagonun (wagon-lit) arkasındaki kapının tavan penceresinden düştüğünün kesin olduğu söylenmiş.

    - dahası balast üzerindeki izlere bakarak zehranın vagona 50 metre boyunca tutunduğunu ve yaklaşık 60 metre boyunca da sürüklendiğini, ayakkabılarını olmadığını, kağıt ve madeni paralarının, evraklarının ve el çantasının yere saçıldığını söylemişler. nitekim zehra'nın kim olduğunu çantasından çıkan pasaporta bakarak tespit etmişler.

    - türkiye'de çıkan haberlere göre ise öldüğü sıra zehra'nın elinde pudralık vardır ve kızın kazaya kurban gittiğinin en büyük delili bu pudralıktır (bkz. aşağıda yer alan son posta gazetesi).

    8) cenaze rotası ve takvim:

    20 kasım 1935 çarşamba günü öğleden sonra saat 4'te öldü.
    21 kasım 1935 perşembe günü tahnitlendi.*
    22 kasım 1935 cuma günü saat 11:00'de hotel dieu d'amiens'te düzenlenen törenden sonra üstü cam olan değerli bir ahşaptan yapılma tabuta yerleştirilip, saat 2'de paris'ten gelen sabah 10 treninin arkasındaki bir vagonla, paris başkonsolosu firuz kesim'in eşliğinde paris'e intikal ettirildi.
    23 kasım 1935 cumartesi günü cenaze, istanbul'a getirilmek üzere paris'e götürüldü.
    24 kasım 1935 pazar günü marsilya limanından teofil gotye vapuruyla istanbul'a hareket edildi.
    2 aralık 1935 pazartesi günü istanbul'a geliş ve defin.

    gazete haberlerinde bu takvime ilişkin bazı farklılıklar söz konusuysa da temel olarak bu şekilde.

    - manevi de olsa cumhurbaşkanının kızını paris garında beklemekte olan türkiye'nin paris büyükelçisi suat davaz, tren gecikerek gelip olayı da duyunca cenazeyi almak için bir taraftan başkonsolos firuz beyi calais'ye yolluyor bir taraftan da ankara'ya kara haberi yolluyor. mustafa kemal, özel kalemi hasan rıza soyak aracılığıyla "isim zikredilmeden, tören falan yapılmadan tahnit işleminin ardından cenazenin türkiye'ye nakli" talimatını fransa'dakilere ilettiğinde firuz bey, zehra'yı bir kilisede üstünde haç olan bir tabut içinde bulmuştur çoktan.

    - bu arada zehra'nın hristiyan sanılıp kiliseye kaldırıldığı ve üstünde haç olan bir tabutla tören yapıldığı falan gibi bir bilgi kirliliği söz konusu. yukarıda yazdığım gibi kızın öldüğü hastane esasında dini bir yapı; saint jean katedrali kompleksine dahil ve tıpkı diğer cenazeleri olduğu gibi zehra'nın cesedini de alıp şapele (chapelle st-nicola) götürmüşler. görsel

    - cenaze hemen gömülmeyip türkiye'ye doğru uzunca bir yolculuğa çıkacağından başkonsolos, ankara'dan gelen tahnit talimatına binaen, paris'ten bir doktor getirtip zehra'yı tahnitletmiş.

    - le figaro'daki habere göre somme valisi/kaymakamı (prefect) jozon ile özel kalemi (chef de cabinet) guerin katılır cenaze törenine. merak edip fransa içişleri bakanlığının 1935 yıllığından baktım, evet jozon ve guerin diye birileri var hakikaten görsel.

    9) istanbul ve maçka mezarlığı

    zehra'nın tabutunu taşıyan vapur 2 aralık 1935 pazartesi günü istanbul'a gelir ve tahnit edilmiş ceset şişli sıhhat yurduna kaldırılır. konuya ilişkin günümüzde yapılan bazı anlatılarda olayın trajedesini artırmak için olsa gerek tabutun dört amelenin omuzlarında mezarlığa götürülüp gömüldüğü söylenir ama gazetelerde çıkan haberler bunu pek doğrulamıyor.

    çünkü saat 10'da büyük bir törenle şişli sıhhat yurdundan alınan cenaze, teşvikiye camiinde kılınan namazının ardından bir kıta askerin selam durduğu törenle maçka mezarlığına defnedilmiş. 3 aralık 1935 tarihli cumhuriyet gazetesi sayfa 2'de çıkan habere göre bu hazin törende cumhurbaşkanı atatürk adına, özel kalem müdürü hasan rıza soyak, istanbul valisi ve belediye başkanı muhittin üstündağ, parti erkânı, istanbulda bulunan milletvekilleri, emniyet müdürü fehmi vural, istanbul komutanı korgeneral ömer halis bıyıktay, talebe, asker ve polis müfrezeleri hazır bulunmuş. ayrıca mezarına atatürk namına hasan rıza tarafından getirilen büyük çelenkle, vilâyet, parti, talebe birliği ve fransız hükümeti namına bir çok çelenkler konmuş.

    10) soruşturma aşaması:

    hadise, trende olduğundan paris'in ana tren istasyonu olan paris kuzey garı (la gare du nor a paris) karakolu, hem tren personelini hem de zehra'ya eşlik eden kişiyi sorgulamışlar.

    - le journal gazetesinde çıkan haberde bu kişinin adı verilmeksizin türkiye'nin londra elçiliğinden bir ateşe olduğu yazılmış: "...la personne qui accompagnait la jeune fille. cette personne etait un attache de l'ambbasade de turquie a londres."

    - oysa yukarıda da yazdığım üzere, ingiliz gazeteleri şefik bey diye birinin adını vermişti ve bunun fethi okyar'ın arkadaşı olduğunu yazmışlardı!

    - fransız polisi trende yaptığı incelemede, tam olarak anlaşılamamakla birlikte zehra'nın trenin sonundaki yataklı vagonun (wagon-lit) kapısının üstündeki açılır penceden düştüğünü, metrelerce devam eden kan izinden yola çıkarak zehra'nın 110 km hızla giden trenden düştüğü sıra kendisini kurtarmak için uzun bir süre sol eliyle tren basamağına tutunduğunu bu yüzden de olayın intihar değil, bir anlık baş dönmesinden kaynaklanan bir kaza olduğu kanaatine varmış.

    11) kaza mı? intihar mı? cinayet mi?

    - halâ neyi sorguluyoruz ki, gazeteler fransız polisi kaza dediğini yazmış zaten. gerçi, baktığım o kadar gazete haberi içinde bi tek oran-matin isimli gazete, türkiye'yi ırak'la karıştırıp ırak cumhurbaşkanının kızı fransa'da öldürüldü demiş: "la fille du president de la republique d'ırak se tue en france."

    - üstelik bu gazete kızın vücudunda ciddi bir yaralanma olmadığını, sadece kafatasının kırıldığını yazmış. dahası türkiye ile ırak'ı karıştıran gazeteyi ciddiye almak da hani ne bileyim... ve daha daha fenası ise 1935'te ırak henüz cumhuriyet değil, krallık: ırak kırallığı. yani ülke hatalı, siyasal sistem hatalı ve muhtemelen "la fille du president de la republique d'rak décédé en france" yazamadığı için gramer de hatalı!

    - ingiltere'de çıkan birmingham gazettte ise zehra aylin'in ölümünün arkasında, genç bir ingilize aşık olması ve bunun ortaya çıkması üzerine apar topar memleketine dönmesi söylentileri olduğunu ancak bunun okulun müdiresi bayan copinger tarafından yalanlandığını söylemiş. mış. "it was absolutely untrue that the girl had developed an affection for a young englishman, and that when the affair became known it was decided that she should return home at once."

    - son posta gazetesi ise saint hilda mektebi müdürü kopinger'in ağzından "zehra, sevimli ve tatlı bir kızdı. aramızda altı hafta kadar kaldı ve kendisini herkese sevdirdi. bence kanalı geçerken rahatsızlanmış ve hava almak için yanlış kapıyı açarak kazaya kurban gitmiştir. ben de ayni trende çok defa aynı hatayı yapmışımdır. tren çok süratlı gider ve kızın düştüğü yerde birdenbire sapar, düştüğü yeri gayet iyi bilirim." yazmış. gerçekten de birmingham gazettte'de copinger, zehra'nın kendisine veda ederken mutlaka ona yazmasını söylediğini ve ölümünün bir kaza olduğuna inandığını vurgulamış: "when ı said good-bye to her on monday she asked me to be sure to write to her. ı am convinced that her death was the result of an accident."

    12) 1935'te trenden düşme istatistikleri:

    evet gerçekten yaptım bunu; kimsenin aklına gelmeyen bir şeyi yapıp 1935'te avrupa'da trenlerde gerçekleşen kaza istatistiklerine bir bakayım dedim. ne yazık ki avrupa'dakileri değil ama kanada'da 1930'larda gerçekleşen tren kazalarının inanılmaz ayrıntılarının yer aldığı bir dokümana ulaştım.

    - zehra'nın öldüğü fransa calais (kale) nere kanada nere demeyin; kabaca da olsa üç aşağı beş yukarı bir fikir verir diyerek baktığım raporun tamamı şurda olmakla birlikte bizi ilgilendiren tablo şu görsel.

    - görüleceği üzere 1934'te 4, 1935'te 14, 1936'da ise 7 kişi hareket halindeki trenden/vagonlardan düşüp ölürken yaralanmalar ise sırasıyla 88, 87 ve 137 olarak gerçekleşmiş. trene bağlı bütün ölümlerin üç yıllık toplam sayısı 402, yaralanan kişi sayısı ise 4944. bu rakamlar bize, sadece kanada'nın ne muazzam kayıt tutan ve bunu bir de pdf olarak güzelce paylaşan bir devlet olduğunu göstermekle kalmıyor zehra gibi trenden düşen yolcuların da olduğunu gösteriyor.

    - ancak kanada'nın istatistiklerine rağmen soru halen bakî: zehra başı mı dönüp düştü yoksa birisi arkadan itti de mi düştü yoksa intihar mı etti? zehra ölmeden bir ay önce kanada'da doğan leonard cohen, zehra'nın son yolculuğuna çıktığı victoria tren istasyonundan 12 km uzaktaki londra o2 arena'da canlı söylediği şarkısında ne diyordu hatırlayın: your faith was strong but you needed proof!

    - bütün bu arşiv taramalarımdan çıkardığım sonuç şu: ankara'dan kalkıp taa londra'ya giden ve londra'dan dönmek üzere olan biri, bu upuzun rota boyunca intihar için neden özellikle treni ve trenden atlamak için de fransa'nın kuzeyindeki bir köyü seçti? diyelim bir cinayete kurban gitti, katil çok daha kuytu köşeleri seçebilecekken neden pek çok görgü tanığı olması muhtemel treni ve tam da öldürdüğü lokasyonu seçti? bana kalırsa intihar ve cinayetin dışında üçüncü seçenek olan trenden düşme, çok daha akla yatkın bir seçenek. çünkü tren döneminin en hızlı treni ve polis raporlarında cinayete işaret eden hiçbir husus yok.

    fakat yine de hadisede kafaları karıştıran pek çok soru var:
    - yaşı hemen her gazetede farklı verilmiş: 16 diyen de var 23 diyen de 30 diyen de. fakat görebildiğim kadarıyla zehra, fotoğrafların hiçbirinde 25'lerin altında biri gibi durmuyor. bkz. görsel
    - yabancı gazetelerin tamamı atatürk'ün evlatlık kızı derken türk gazeteleri ise ne evlatlığa ne de kızı olduğuna değinmeyip, atatürk'ün desteklediği, yardım ettiği, himaye ettiği kız demiş. neden?
    - kendisine eşlik eden o gizemli kişi (refik bey?) kimdi?
    - londra büyükelçisi ali fethi okyar'ın, paris büyükelçisi suat davaz'ın ve başkonsolos firuz kesim'in ifadelerine başvuruldu mu? bunlar sonradan bu olaya ilişkin neler anlattı ya da anlattı mı? mesela fethi okyar 300 sayfalık anılarında (bkz: fethi okyar'ın anıları) neden bir kez bile zehra'ya değinmedi?
    - hem paris'e talimat yollayan hem de maçka'daki cenazeye atatürk adına katılıp çelenk koyan hasan rıza soyak tuğla kalınlığındaki anılarında zehra'dan hiç bahsetmez. gerçi bahsettiği konularda da pek çok hata var. bir örnek için (bkz: #115104602)
    - üvey kardeşleri arasında zehra'nın kendisini en yakın hissettiği sabiha gökçen, kendisiyle yıllar sonra yapılan röportajda zehra'nın intihar etmiş olabileceğini söylemesinin nedeni neydi?
    - cenaze neden üvey babasının olduğu ankara'ya getirilmeyip kimi kimsesinin olmadığı istanbul'da maçka mezarlığına gömüldü?
    -...

    13) son:

    1912'de amasya'da zöhre olarak doğup 1935'te fransa'da zehra aylin olarak ölen bir hayattan bugün geriye kalan, gazetelerde çıkan haberler ve şu bir kaç hüzünlü fotoğraf: görsel görsel

    hatta öyle ki bugün mezarı bile kayıp! [tıpkı zehra'dan 11 yıl önce münih'ten ayağını tozuyla geldiği ankara'da ölen/intihar eden fikriye'nin mezarının kayıp olduğu gibi!]

    notlar:

    1) zehra'nın şüpheli ölümü/intiharı/cinayeti ve mezarının kayıp olmaması ile zehra'dan 11 yıl önce 1924'te ölen fikriye hanımın şüpheli ölümü/intiharı/cinayeti arasında korelasyon kuran komploculara şunu hatırlatmak gerekir (bkz: correlation does not imply causation)

    2) mezarın kaybolması demişken; ölüler ve mezarları konusunda bu coğrafyanın sicili düşünüldüğü kadar parlak olmadığını hatırlatayım. hani öyle sıradan ahmet'i ayşe'yi falan geçtim, koca fatih sultan mehmet'in cesedinin, paşaların ve vezirlerin iktidar kavgası sırasında tahnitlenmesi unutulduğu için kokutulduğunu* ve kokudan kimselerin yanına giremediğini ya da mimar sinan'ın kafatasının mezardan çıkarılıp kaybedildiğini ve halen bulunamadığını,* veyahut da 500 yıllık yeniçeri ocağı'nın birkaç saat içinde yerle bir edilmesindeki en önemli aktör olan kara cehennem ibrahim ağa'nın, muhtemelen taksim'deki bir apartmana temel oluşturan mezarına* kadar onlarca örnek verebilirim. hadi bunlar eski; daha yakın tarihte 1975'te ölen ünlü tarihçi reşat ekrem koçu'nun mezarının nerede olduğu halen bilinmiyor!

    3) zehra'nın istanbul'daki cenazesine atatürk'ün katılmaması da spekülasyonlara neden olmuş. halbuki annesi zübeyde hanımın cenazesine bile iki hafta sonra katılmıştı ve hatta 14 gün boyunca boyunca pek de acil olmayan rutin programına devam ettiği gün gün kayıtlı şurda kayıtlıydı. (bkz: #106910592)

    4) amasyalı yerel tarihçi hüseyin menç, amasya merkez nüfus müdürlüğü kayıtlarına baktığını, zehra'nın soyadının inal olarak görüldüğünü, ölüm hanesine ise “kapalı kayıt” şerhi ile birlikte şu açıklama notunun düşüldüğünü yazmış:
    “5490 sayılı nüfus hizmetleri kanunu’nun 33. maddesi ve anılan kanunun uygulamasına ilişkin yönetmeliğin 69. maddesi uyarınca genel müdürlük makamının 03.11.2008 tarihli oluru ile adı geçenin ölüm araştırması yapılacaktır. araştırma sonuçlanıncaya kadar bu kayıt üzerinde işlem yapılamaz ve bu açıklama ölümün hukuki sonuçlarını doğurmaz.”
    https://huseyinmenc.blogspot.com/…hra-aylin_36.html

    *****
    entry içinde referans verilen kaynakların tarih sırasına göre sıralı listesi:

    - edinburgh evening news, 31 ağustos 1935, "modern turkish girl in london—unveiled and unfettered universıty in place of harem miss zehra aylin, adopted daughter of kamal ataturk, president of turkey, who is in london, is an example of the tremendous revolution which has taken place in turkey", link.
    silinirse görsel

    - daily mirror, 21 kasım 1935: "girl fall from express", link
    silinirse görsel

    - the lancashire daily post, 21 kasım 1935: tragedy of kemal's adopted daughter", link.
    silinirse görsel1, görsel2, görsel3

    - les dernières nouvelles de strasbourg, 21 kasım 1935: "la fille adoptive de l'ataturk tombe de l'express calais-paris et se tue", link.
    silinirse görsel

    - oran-matin, 21 kasım 1935: "la file du president de la republique d'ırak se tue en france", link.
    silinirse görsel

    - le figaro, 21 kasım 1935: "la fille adoptive du president de la republique turque tombe du rapide calais-paris et se tue", link.
    silinirse görsel

    - la république de l'est, 21 kasım 1935: "un femme tombe de l'express calais-paris", link.
    silinirse görsel

    - l'express du midi, 21 kasım 1935: "la fille adotive de m.kemal ataturk tombe d'un train", link.
    silinirse görsel

    - la croix du nord, 21 kasım 1935: la fille de adoptive du president de la republique turque se tue en tombant d'un train pres d'amiens, link.
    silinirse görsel

    - the new york times, 21 kasım 1935: "adopted daughter of ataturk killed; dies after fall from door of train in france en route from school in london." link.
    silinirse görsel
    üyeliğim olmadığı için ücretsiz bakılabilen kısa haber: "amiens, france, nov. 20 (ap). -miss zehra, the 20-year-old adopted daughter of mustafa kemal ataturk, president and dictator of turkey, died today after she had fallen or jumped from the door of an express train while en route from london to paris."

    - le journal, 22 kasım 1935: "l'enquête sur la mort de mlle zehra mehemet", link.
    silinirse görsel

    - the guardian, 22 kasım 1935: "kemal's adopted daugher_mystery of her death_cause of fall from train", link.
    silinirse görsel

    - l'écho du nord, 22 kasım 1935: la mort de la fille adoptive du président de la république de turquie, link.
    silinirse görsel

    - anadolu, 22 kasım 1935: "bayan zehra kazaya kurban gitti- kendisi büyük şefimizin himayelerinde okuyorlardı", link.
    silinirse görsel

    - son posta, 22 kasım 1935: "bir vatandaşımızın hazin ölümü", link.
    silinirse görsel

    - halkın sesi, 22 kasım 1935: "atatürkün yetiştirdiği genç kaza kurbanı oldu", link.
    silinirse görsel

    - akşam, 22 kasım 1935: "acıklı bir kaza- bayan zehra londradan gelirken trenden düştü, hastanede vefat etti", link.
    silinirse görsel

    - les messin, 23 kasım 1935: "le corps de mlle zehra est arrive hier a paris" link.
    silinirse görsel

    - le temps, 23 kasım 1935: "la mort de mlle zehra mehemet", link.
    silinirse görsel

    - the straits times, 25 kasım 1935: "found dying on track." link.
    silinirse görsel

    - birmingham gazettte, 25 kasım 1935: "turkish girl's death, denial that she had a love affair", link.
    silinirse görsel

    - akşam, 26 kasım 1935: "kale- paris trenindeki müessif kaza- bayan zehranın yanlış bir kapıyı açarak düştüğü tahmin ediliyor", link.
    silinirse görsel1, görsel2

    son posta, 26 kasım 1935: "zehra aylini nasıl kaybettik?", link.
    silinirse görsel1 görsel2

    cumhuriyet, 3 aralık 1935: "bayan zehra aylin, dün hazin bir törenle defnedildi", link.
    silinirse görsel1 görsel2
  • atatürk'ün pek de bilinmeyen, ölümü az buçuk gizemli manevi kızı. hakkında google taramasında görülen doğru dürüst tek bilgi 22 şubat 1999 tarihli hürriyet gazetesi'nde, maçka mezarlığı ile ilgili bir yazıdadır:

    "maçka mezarlığı’nın en garip öyküsü, tüm aramalarımıza rağmen mezarını bulamadığımız atatürk’ün manevi kızı zehra aylin’e ait. kurtuluş savaşı sırasında efsaneleşmiş bir yüzbaşının kızıdır zehra. babası ölünce atatürk himayesine alır. ilk eğitimini köşk’ün bahçesindeki çankaya ilkokulu’nda yapan zehra, daha sonra arnavutköy kız koleji’ne devam eder. soyadı kanunuyla birlikte aylin soyadını alan zehra, 1935 ağustosu’unda bir hizmetçiyle londra’nın hampstead semtindeki saint hilda college’e gönderilir. zehra, bir dönemlik eğitimden sonra noel tatilinden yararlanarak yurda dönmek ister. 19 kasım 1935 perşembe akşam üzeri saat 18:00’de victoria garı’ndan calais-paris trenine biner. ancak türkiye'ye ulaşamaz. olayı cumhuriyet gazetesi’nin 25 kasım tarihli nüshası şöyle duyurur: 'atatürk’ün londra’dan paris’e gelmekte olan manevi evladı zehra, calais-paris ekspresi’nden düşerek vefat etmiştir. facia, ekspres amiens civarında bir köy istasyonundan geçerken vukua gelmiştir.'

    18 yaşındaki zehra'nın ölümü büyük yankı uyandırır. 3 aralık tarihli cumhuriyet gazetesi cenaze törenine büyük yer ayırırken, zehra'nın intihar ettiği söylentileri de ayyuka çıkar. iddialara göre derslerinde başarısız olan zehra trenden atlayarak intihar etmiştir. atatürk'ün diğer manevi kızı sabiha gökçen ise, bu iddiaların asılsız olduğunu yine aynı gazetenin sayfalarında yalanlar. her hafta gelip maçka mezarlığı’nda büyüklerini arayan birçok torun gibi biz de zehra’nın mezarını bulamadık."

    (bkz: http://webarsiv.hurriyet.com.tr/…99/02/23/98342.asp)
  • sabiha gökçen'e göre, tüm çalışkanlığına ve zekasına rağmen tahsilini tamamlayamadığından kendini başarısız görmüş ve mahcubiyet duyarak intihar etmiştir.

    "sabiha gökçen atatürk ile olan anılarını anlatıyor" başlıklı videoda 07:05'ten itibaren:
    https://www.youtube.com/watch?v=371hfzakhzm

    "işte atatürk’ün manevi kızı sabiha gökcen’in atatürk anıları" başlıklı videoda 07:05'ten itibaren:
    https://www.youtube.com/watch?v=qqw-htr9h68
  • ah eski zamanlar gerçekten de garip üst kadrolara karşı en ufak hata/mahcubiyet yaşayanlar ya intihar ediyor ya da doğal sebeplerden vefat ediyor. gerçekten de eskiden ne kadar da çok kazayla düşme ve de silahın yanlış patlaması oluyormuş :)
  • bugün yalova da bulunan atatürk koskunu gezerken adını duyduğum ( bu zamana kadar duymadigim icin hayiflaniyorum) ataturk' un ilk manevi kizi . oradaki rehberin anlattigina gore edebiyat egitimini alirken yurtdisina gitmis ve yurda donerken fransa' da trenden duserek 22 yasindayken vefat etmis. bu dususuyle ilgli intihar oldugu yonunde soylentilerin oldugu gibi olduruldugu yonunde de soylentiler mevcut bir faili mechul oldugunu belirtti. mezari her ne kadar macka mezarliginda dense de mezarin nerede oldugu da muamma imis.
  • mezari macka mezarligindadir. birilerine nedense dert olmustur.
  • atatürk'ün manevi kızlarından birisi.

    fransa'da bir tren yolculuğu sırasında trenden düşerek vefaat etmiş.
  • atatürk'ün 4-yanılmıyorsam- manevi kızından biri. sabiha gökçen gibi bir dönem havacılık dersi almış ancak eğitimini yarım bırakmış.

    yayınlanan trt arşivindeki anılarla atatürk programı'nda sabiha gökçen'e göre akademik başarısızlığını kendine dert edip londra'dan istanbul'a gelirken trende intihar etmiştir.

    edit: programın adı yanlış olmuş. atatürk'ten anılar 37. bölüm.
  • öldüğü zaman fransız gazetelerinde “atatürk’ün kızı ve osmanlı tahtının varisi kendini trenden atarak intihar etti” diye haber çıkmış. naaşı törenlerle istanbul'a getirilmiş, istanbul'da da cenazeyi o dönemin valisi ve 4 hamal karşılamıştır.
hesabın var mı? giriş yap