• attila ilhan'ın aynı adlı şiirinde, kocası gözaltına alınan kadındır sabiha.
    kendisinden sık sık "sakın ha ağlamaması" istenir. "sabiha bu adamlar beni alıp götürecek/sakın ha ağlamanı istemiyorum" diye başlar şiir ve kocasının bir taraftan gitmeye hazırlanırken diğer taraftan sabiha'ya verdiği rutin direktiflerle sürüp gider; günlerden cuma sabah saat dokuzdur o esnada.

    son derece soğukkanlı, son derece kanıksamıştır sabiha abla'nın beyi bu durumu. "soracakları varmış yıllardır sorarlar/anlaşılan bu sorgu daha yıllarca sürecek" deyişinden bellidir zaten, ilk götürülüşünü hatırlar ve hatırlatır sabiha'ya. ancak bunları sabiha'ya neden söylemektedir, sabiha'nın olup bitenden haberi yok mudur, sabiha toy mudur daha, yoksa bu abi onun beyi değil midir diye bir an şüpheye düşer insan, kafası karışır. çünkü birazdan işin içine bir de çocuk girecektir

    "çocuğa birşey söyleme sabiha/sakın ha ağlamanı istemiyorum". evet ağlama sabiha ve çocuğa çaktırma. çünkü türk filmlerinde de ebeveyn hapse gireceği vakit durum çocuktan gizlenir. hem zaten belli mi olur "bakarsın çabuk biter/akşama evdeyim" diyor bey abi. anlaşılan o ki sabiha telaşlanmış. kendisini yatıştırmak gerekiyor. yoksa ne diye hüseyin'i vekil atasın, lafı izin gününe getirsin. "uzayacak olursa git, hüseyin'i bul/eli kızıl kanda da olsa bizi bırakmaz" hüseyin kim bilmiyorum açıkçası ama bu durumda ben olsam "uzayacak olursa git italyanmaz'ı bul" demem gerekiyor, onun eniştesi karakol çalışanı çünkü.

    laf arasında çantayı hazırlaması, içine pijama ve terlikleri koyması bile isteniyor sabiha'dan, elbette izin verirlerse görüşmeye gelmesi de hatırlatılıyor. sonra hava koklanıyor, en attila ilhanvari dizeler dökülüyor "hay allah bu ilkbahar beni öldürecek/rüzgardaki kokular dudaklarımdaki tuz/bu adamlar sabiha beni alıp götürecek/günlerden cuma sabah saaat dokuz" havalar ve tuz birlikteliğine dikkat çekmek için mahsus en başta söyledim günlerden cuma ve hatta dokuz olduğunu. orhan veli de "beni bu güzel havalar mahvetti" deyip eve tuz götürmeyi unutmaktan dem vurur bir şiirinde. yalnız orhan veli'nin kastettiği sofra tuzudur; attila ilhan daha karizmatik bir imge olan dudaklardaki tuzu kullanmış ve kimbilir kaç hanımın canını yakmıştır bu ileri görüş sayesinde.

    şiir bitiyor bu arada, sonuna geldik. hesap kitap işlerine giriliyor doğal olarak. ellerindeki ikiyüz lirayı eşit paylaşıyorlar. ancak hain enflasyon yüzünden bugün o ikiyüz liraya bakarak mal varlıkları konusunda fikir yürütmek imkansız. yine de sendika işlerine bulaşmış bir insanın eline geçtiğine göre çok matah birşey olmasa o ikiyüz lira. "al şu yüz lirayı yanında bulunsun/ yüz de bana kalıyor varımız yoğumuz/ çocuğa birşeyler al onunla avunsun/ beyler ben hazırım haydi gidiyoruz"

    giderken son kez "bekliyorum,unutma" diyor abi.
  • ataol behramoglu siiri

    bana bir sigara verin annem oldu
    bu sabah oldu bese dogru sanirim
    allah allah ne var sasiracak canim
    annem oldu diyorum hepsi bu

    yuzume bakmayin oyle gulesim geliyor
    bir ayna olsa da aptalliginizi gorseniz
    hani dokunsam siz de guleceksiniz
    bos verin kurallara murallara yahu

    su son yil keman bile calmadi
    yuzunde cizgiler cogaldikca ofkelendi
    sanki suclu oymus gibi babama yuklendi
    beni kimse anlayamaz deyip durdu

    isterseniz sinemaya falan gidelim
    galiba nadyanin bir filmi var tayyarede
    ortanca birader cok agladı dun gece
    sahi, sabiha isi ne oldu?
  • bir mardin turkusu...

    bir tel çektim mardin’den
    bin ah çektim derinden
    le le le yar sabiha

    babissour suyu gibi
    yaş gelir gözlerimden
    l ele le yar sabiha.

    hamaylı var boyunda
    cerresi var kolunda
    le le le yar sabiha

    hamaylı var boynunda
    cerresi var kolunda
    le le le yar sabiha

    çifte kurbanlar kestim
    sultan şeyhmus yolunda
    le le le yar sabiha.
  • *- sabiha asıl adın mı?
    *- yok yalancı... takma isim olsa sabiha mı olur !

    vesikalı yarim filminden.
  • "...cok eskiden rastlasacaktik..."
  • bin kez izlesen doyulmaz vesikalı yarimde aşk, aşık, maşuka, kadın sabiha.

    bilmiyordu halil'in evli olduğunu.. "ya evet derse"ydi hatta, değil mi.. öyle eminim ki ben onun bilse de yaşayacağından. o aşkı yaşamanın her şeye değer olduğunu göreceğinden.. sorsalar ona, "sabiha" deseler, "yine sever miydin halil'i, bilseydin ki olmayacak, sonunda kavuşma olmayacak"; evet diyeceğinden, hiç tereddütsüz..

    şimdinin modern-kipkirli-zamanlarına nasıl yakışmıyor bu istek.. biz herşeyi bilenler ve garanticiler, hesapçılar şu siktiğimin ömründe ne sabiha olabiliriz bir kerecik, ne de sabiha'yı anlayabiliriz.. onun kadar güzel, zaten olamayız.. ama görüyorum biliyorum ben apaçık, biz onun kadar aşık da maşuk(a) da olamayız.. oh olsun! sevemeyiz biz, sevilemeyiz öyle.. ne ölürüz ne öldürürüz, geç onları abartma di mi, sonu görmeye bile cesaret edemeyiz, edemiyoruz..
    çıkarlarımızın zedelenmediği, canımızın ancak tadında yandığı, çabalamadığımız ilişkilerimiz; tüketecek duygularımız, onları bedenlerimize sıkıştırdığımız (ya da taşırdığımız mı sanmalı) anlarımız olur anca; bunu sevmek zannederiz, aşk zannederiz, arsızca iddia ederiz bir de.. ne çirkin ne kirliyiz arkadaşım..
    sen bir kez her yaptığın ilkmiş gibi hissedebildin mi? "yaptığın her şey, gittiğin her yer ilk" oldu mu senin için onunlayken? bilmediğin hangi duyguyu yaşamaya cesaret ettin sevme iddialarında? hangi dokunuşun mekanikleşmemişti, hangi duygun gerçekti, sen diye bir şey bıraktın mı olmalılarından?
    yok arkadaşım, şu yaşından sonra zor ya, vesikan olur "hayat" derim; ama senden sabiha olmaz, bir kerecik bile. halillerin zaten soyu tükenmiş siktiğimin dünyasında..

    ah sabiha, içimi yaktın bugün.. gözümü açtın da. sil sen o güzel gözlerini nolursun.
  • cocukken kimle evlenecegim, acaba ismi ne olacak diye yillarca merak ettigim sorunun cevabidir.
    1001. entryimin ithaf edildigidir.
    sevdigimdir.
    o'dur.
  • anlamının yazılmamasına şaşırdığımdır. "yüzen, yüzücü, güzel şirin, hoş" anlamına gelir
hesabın var mı? giriş yap