• biz hayatımıza normal seyrinde devam edebilelim diye şehit oluyor enesler ama enesler ölürken biz nasıl devam edebiliriz hayatlarımıza onu bilemiyorum, nefesim kesiliyor, elimden hiçbir şey gelmiyor...
  • tüm iğrenç siyasi duygularınızdan ve içerikteki siyasi karakterlerin olumlu olumsuz etkilerinden bir kez olsun sıyrılıp okuyun şu yazıyı
    laf atmayın sağa sola gözünüzü seveyim
    yaşanan dramlar bunlar izlediğiniz filmler gibi değil
    başımız sağolsun
    abim ve tüm şehitlerimize allahtan rahmet diliyorum
  • eline sağlık yılmaz abinin , bize gerçekleri hatırlatıyor hep..
    gözlerimden yaşlar aktı , allah yardımcısı olsun yiğitlerimizin..
  • savaşı ve ölümü yüceltici bir yazı olmuştur. savaşlarda ölenler "bizler"iz, normal sıradan insanlar, ölenlerin ardından üzülebilmemiz için "kahraman, korkusuz" gibi sıfatlarla onları insanüstü ulaşılamaz varlıklara çevirmemize gerek yok. bu yüzden kötü bir yazı, savaş çığırtkanı bir yazı. ne güzel demiş bu konuda cesare pavese: "savaş bir gün biterse kendimize şunu sormalıyız: peki ya ölüleri ne yapacağız? neden öldüler? insanları öldüren kader, onları görebilmemiz ve gözlerimizi bu cesetlerle doldurabilmemiz için bizi de sorumlu kılıyor. her ceset sen, ben ya da biz olabiliriz. arada hiç bir fark yok. eğer yaşıyorsak, bunu bir başkasının kirletilmiş cesedine borçluyuz. bu nedenle her savaş bir iç savaştır. her şehit, yaşayan canlıya benzer ve ondan ölümün hesabını sorar.” bizim ölümleri yüceltmeye değil, hesabını sormaya ihtiyacımız var.
  • ruhun şad olsun kardeşim. umarım bu kadar acı boşa değildir.
  • ağlayarak okurken, kalben hissettiğim acıyı ancak nazım hikmet in şu dizeleriyle birazcık ifade edebilirim...

    öyle ölüler vardır ki,
    ben onların öldüklerini
    düşündükçe, vakit olur,
    yaşadığımdan utanırım.
  • "yarın özdil okuyacak ve ağlayacaksınız" diye bangır bangır reklamı yapıldığında içim ürpermişti, şimdi buz tuttu. ölümü yücelten, savaşın reklamını yapan çirkin bir yazıdır.
    bordo bereli genç çocuğun saçları sarı, kız arkadaşı da hollandalı olduğu için bu kadar üzülmüş sanırım zira kendisinin ölenin önce kimliğine bakanlardan olduğu, insan ölümüne ekseriyetle duyarsız kalabilen biri olduğu bilinmektedir.
  • duygusal bir hikaye anlatmakla duygu sömürüsü yapmanın arasındaki farkı ben bilmiyorum. birinin bitip diğerinin başladığı bir nokta yok.

    bence makro ölçekteki görüşler sağlam temeller üzerine kuruluysa, mikro ölçekteki duygusallığa insan daha açık olabilir. tersine, insanın o konuda özgüveni yoksa, kandırılma endişesi yüzünden bu tip duygusallıklara karşı fazla tetikte olabiliyor.

    yılmaz özdilin kafa yapısını, yanlılıklarını biliyoruz. ama bu yazı üstünden bunları tekrar doğrulamak, atıyorum "yozdil samimi olsaydı çözüm önerisiyle gelirdi" veya "adamın sarışınlığının üstünde durması çok yüzeysel" gibi tepkiler vermek garip.

    bu tespitler yanlış değiller (ve eminim özdil kısa süre içinde bunları hakedecek başka yazılar da yazacaktır), ama bu yazı üstüne gelen ilk ve tek tepkilerse eğer, o zaman bahsettiğim o özgüvensizlik aklıma geliyor.

    zaten, özellikle ilk tipteki bir tepkiyi ("çözüm üret çözüm"), sanırım dünyadaki her ünlü yazar, tarihteki her ünlü yazı için vermek de mümkün.

    benim akp, kürt sorunu, özdil hakkındaki görüşlerim, kısa ve duygusal bir köşeyazısı üstünden değişmedi. ama yazıyı okuduğuma, duygulandığıma memnunum.

    kendimi biraz o askerin veya aynı zamanda defnedilen isimsiz vatandaşın yerine koydum. siyasilerin yörüngelerindeki asalak takımı yüzünden avluya giremeyen yakınlarının yerine koydum. biraz o hollandalı kızın yerine koydum, sonra empatiyi abartıp kendimi makyaj yaparken bulunca bıraktım. dalgalandım da duruldum. "ben şu anda hayatımla ne yapıyorum" diye düşündüm. bir yere koşturmadan, bir ekrana dokunmadan, sadece durup biraz düşündüm. sonrasında yangından bebek kurtarmadım ama üretken bir kaç saat geçirdim. ihmal ettiğim bazı insanları aradım. kırılmış dolabımı tamir ettim bu yazı yüzünden.

    bazen bu işler bu kadar basit. sizi önce biraz yavaşlatacak, sonra belki enerji verecek bir hapı, mideniz bozulmadan sindirebilecek kadar güveniniz olsun bünyenize ve aklınıza.
  • amına kodumun çomarları.

    başka açıklama, caption'a gerek olmayan yazıdır. yahu, bu milletin en büyük derdi pkk idi, 90'larda; şimdi en büyük derdimiz bu sikik, çakma müslüman ekibi. şehidin cenazesine ailesini almamak ne ulan?
    hayatınızı sikeyim, hayatınızı.
  • sovenist bir yazidir.
    ekleme: bir alttaki yazar icin ulus ve sovenizm tanimlari en altta yapilmis ve cevap verilmistir.

    ancak bu yazinin sovenizm icerdigini anlatmak icin dogru zamanlamaya ve dogru orneklere ihtiyac var. ornegin insanlarin hassas oldugu, teror orgutu pkk ile carpismalarin henuz taze oldugu bu donemde bu yaziyi elestirmek dogru bir zaman olmayabilir. keza bu yazi sovenizmdir, anlamayanlar orta ya da geri zekalilardir demek de muhattaplarin kanini deprestirmekten baska birseye yaramaz. dolayisiyla su an yazdigim bu yazi da ozellikle zamanlama ve icerik bakimindan yanlis olacaktir. ancak yine de yazacagim...

    bu yazinin benzerleri pkk cephesinde de yaziliyor ve sehitlik kavrami uzerinden olenler icin bir suru guzellemeler yapiliyor. belki dagda zor sartlar altinda, sevdiklerinden uzak hayalleriyle beraber genc bir insan oldu diyorlar. yilmaz ozdil ayni icerigi sadece farkli bir cepheden yazmis o kadar. aradaki tek fark budur. sovenizm agdali bir vatanseverlik ve ulusal ustunluk uzerine kurulu olduguna gore siz de bir yere kadar icinde yasadiginiz ulusu biraz olsun seviyorsaniz bu tip yazilari begenip hislenmeniz gayet dogaldir. keza pkk sempatizani birisi de orada oldurulen teroristler icin sizinle benzer duygulari yasayacaktir. burada elestirilen okuyucunun bu yazidan etkilenmesi degil bu yazinin icerigindeki sovenist ogelerin ulus kavramini kullanarak toplumlari ayristirmasi ve dolayisiyla savaslari koruklemesidir.

    teoride de pratikte de 19 yasindaki bir gencin aile bireylerini coldeki cicek gibi gorup, onlarin yasamasi icin gerekirse su niyetine kanini bile feda etmeyi goze almasi saglikli bir dusunce yapisi degildir. 19 yasinde ne dogru duzgun hayat deneyiminiz vardir, ne de savasin, silahin kotu yuzunu gormussunuzdur. 19 yasinda bir delikanlinin mezuniyet yilligina bunlari yazdirabilmek icin ancak bir ust bilincle onun dusuncelerini yeniden programlamaniz gerekir. aslolan da zaten budur, bir bireyin ozgun dusuncelerini daha henuz yeterli deneyimi yokken yeniden programlamaktir.

    bu tip tartismalarda bir diger kafa karisikligi da ideolojiler uzerinden olur. ideolojilerin cogu hayata dair belli gorusleri dile getirirler ancak tum hayati kapsamazlar, kapsamak gibi bir dertleri de yoktur. ornegin bir ideolojinin cikis sebebi insan haklari degilse o ideoloji muhtemelen insan haklari icin bir atifta bulunmaz. insan haklari o ideoloji icin tanimsiz bolgedir ve o ideolojiye sahip insanlarin kisisel tercihlerine gore cok farkli olarak belirlenebilir.

    ornegin solun ana kaidesi kaynaklarin esit paylasildigi, sinifsiz bir toplum yaratmakken bu alanin disinda kalan cogu sey tanimsizdir. o yuzden sol icinde devletci anlayis da sinirlarin olmadigi tum halklarin bir arada yasadigi devletsiz bir anlayis da var olabilir. kimisi silahi ve savasi yuceltirken, kimisi silahsiz bir toplum hayali kurabilir.

    o yuzden her yerde oldugu gibi turkiye'de de bir grup var ki hangi fikirden olursa olsun dindar, ateist, sag, sol vs. silahin ve savasin kotuklerini fark etmis, ulus kavraminin esaretinden kurtulmus; iste bu tip bireyler bu yazinin icine sinmis sovenizmi dibine kadar elestirir. umarim bu yazi kafanizda bazi seyleri aydinlatir.

    ekleme - a:
    ulus: çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluk. ulus ya da millet adı verilen bu topluluk tanımı feodalitenin yıkılışı ve kapitalist düzenin oluşumu sürecinde ortaya çıkmıştır. (wikipedia)
    sovenizm: özgün anlamda abartılı, saldırgan bir vatanseverlik ve ulusal üstünlük inancıdır. (wikipedia)

    neymis; dogrudan ulusal dusunceye degil ayrimcilaga sebep olacak seviyede abartili ulusal inanca sovenizm deniliyormus. ulus ortak tarihi olanlari birlestirici diger uluslara gore ise yine ayristirici bir tanimdir. belki tarihin bir doneminde bu bir gereklilikti, ulusa dayali bir devlet kurabilmek icin on kosuldu ancak ulusa bagli olarak yapilan sovenizm irkciligin* bir alt kumesidir. irkcilikta irklarin renk ve fiziki esaslari dikkate alinirken sovenizmde renk ve fiziki esaslarin yerini ulus kavrami devralir.

    temel problem ulus kavramiyla degil onun uzerinden yapilan sovenizmledir. bu baglamda sovenizmi elestirenleri kafatasci olarak elestirmek de ayri bir ironi olmus oluyor.

    ekleme - b:
    bir arkadasimiz, bu yaziyi okuyan analar da agliyor yureginiz yetiyorsa onlara da sovenist deyin demis. sapla samani karistirmak tam da bu olsa gerek. bakin yazinin orijinal metninde ne denilmis "... siz de bir yere kadar icinde yasadiginiz ulusu biraz olsun seviyorsaniz bu tip yazilari begenip hislenmeniz gayet dogaldir ..." hele de boyle dramatik bir insan hikayesi anlatiliyorsa hikayenin ana karakterinin ya da onun yakinlarinin yerine kendinizi koydugunuzda hislenmemeniz mumkun degildir. empati var, ayna noronlari var... iyi de arkadas yazidaki itiraz buna degil, okuyup anlamak bu kadar zor mu yoksa isin kolayina kacip trollemek gunluk hayattaki herkesin edebi sanati mi oldu.
hesabın var mı? giriş yap